Avustralya Nur Vakfı bir deklarasyon yayınlayarak, “Her zaman zalimlerin, darbecilerin, cuntacıların karşısında yer aldık. Aynı şekilde, dini, dili, ırkı, siyasî görüşü ne olursa olsun, mâsumların, mazlumların, mağdurların yanında olduk ve olacağız” açıklamasında bulundu.
Avustralya Nur Vakfı bir deklarasyon yayınlayarak “Şunu bilhassa belirtmek isteriz ki: İslâmiyet, bütün siyasî cereyanların üstündedir. Bütün siyasetler, ona hizmetkâr olabilir. Hiçbir siyasetin haddi değil ki, İslâmiyeti kendine âlet ve tâbi kılsın” vurgusu yaptı. Avustralya Nur Vakfı’nın yayınladığı deklarasyon şöyle; Avustralya Nur Vakfı, kuruluşundan bugüne kadar haktan, adâletten, hürriyet ve demokrasiden, insan temel hak ve özgürlüklerinden yana olan çizgisi değişmedi ve inşallah ve hiç değişmeden devam edecek. Her zaman için, her hal ve şart altında zalimlerin, darbecilerin, cuntacıların karşısında yer aldık. Aynı şekilde, dini, dili, ırkı, siyasî görüş ve düşüncesi ne olursa olsun, mâsumların, mazlumların, mağdurların yanında olduk ve olacağız. Bu arada, kanlı 15 Temmuz Saldırılarını tezgâhlayan, uygulayan, destekleyen, arkasında olan ve bundan şahsî-maddî-siyasî menfaat uman kim veya kimler varsa, hepsini kınıyor ve lânetliyoruz. Darbeyle ve terörle hiçbir işi-ilgisi olmayan mâsumlar değil; ama, darbeciler mutlaka yargılanıp gereken cezayı çekmeliler.
Hizmetlerimizin mazisi kırk yılı doldurdu
Hasbelkader mâsum ve mağdur duruma düşenlerin yanında olmak, onların vaktiyle herhangi bir şekilde içinde bulunmuş olduğu cemaat, grup, örgüt veya partiyi desteklediğimiz, ya da o çizgileriyle bir yakınlık içine girdiğimiz anlamına gelmez ve gelmemeli. Bizim dâvamız hak olduğu gibi, dâvaya hizmet eden vasıtamız, metot ve prensiplerimiz de hak olması gerektiğine inanıyoruz. Bütün ehl-i iman ile kardeş olduğumuz gibi, “sulh-u umumî”yi temin etme hedefine yönelik olarak, bütün insanlığın huzur ve saadetine de çalışırız. Vakıf hizmetlerimizin mazisi kırk yılı doldurmuş olup, bilinen tanınan ve sevilen bir kuruluş olarak, Müslümanlara ve tüm insanlığa hizmetlerimiz devam edecektir. Fetullah Gülen Grubuyla veya Devletin 15 Temmuz 2016 tarihinden itibaren “FETÖ” olarak isimlendirdiği mâlum yapıyla geçmişten günümüze hiç bir zaman, ne resmi, ne de gayr-ı resmî bir ilişkimizin, bir bağımızın olmadığını bilhassa belirtmek isteriz.
İslâmiyet, bütün siyasî cereyanların üstündedir
Cemaatler, Allah rızası için imana, ilme, irşada, İslam’a ve insana hizmet eden açık ve şeffaf yapılar olmalı. Devlete sızmak veya devlet içinde kadrolaşmak suretiyle, devlet kurumlarını cemaatleştirmek, devletin ana kademelerini ele geçirmeye çalışmak veya bu maksatla faaliyetlerde bulunmak, cemaat gerçeğinin varoluş gerekçesini ortadan kaldırdığı gibi, onu yasadışı bir yapıya doğru da sürükleyebilir ve toplum dışı gayr-ı meşru bir yapı haline getirebilir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerinin müsbet icraatlarını takdir ve beğenmediklerimizi de yapıcı bir üslûp ile tenkid ederiz. Şunu bilhassa belirtmek isteriz ki: İslâmiyet, bütün siyasî cereyanların üstündedir. Bütün siyasetler, ona hizmetkâr olabilir. Hiçbir siyasetin haddi değil ki, İslâmiyeti kendine âlet ve tâbi kılsın. Siyaset ilmini biliriz; fakat, çıkar ve menfaat siyaseti gütmeyiz ve yapmayız. Seçim zamanı geldiğinde, tercih hakkımızı, hürriyetçi, birleştirici, temel insan haklarına saygılı Demokratların lehine kullanmaya gayret ederiz.
Seçilmiş olmak hiçbir iktidara hukuku askıya alma yetkisi vermez
Demokrasilerde iktidarlar halkın hür ve âdil seçimlerde yapacağı tercihle belirlenir. Bu temel prensibi her hal ve şartta savunur ve bundan asla taviz vermeyiz. Ama seçilmiş olmak da hiçbir iktidara hukuku askıya alma, masum insanları keyfî gerekçelerle hak ve hürriyetlerinden mahrum etme yetkisi vermez. Bu açıdan özellikle bir yılı aşkındır devam eden OHAL sürecinde, daha önce benzeri görülmemiş boyutlara ulaşan ağır hak ihlallerini endişeyle takip ediyor; darbeyle de, terörle de ilgisi olmayan ve milyonları bulan masum bir kitlenin mağduriyetine yol açan hukuk dışı uygulamalara bir an önce son verilmesini diliyoruz.