Şiddetli baş ağrısı, bulantı, kol ve bacaklarda güçsüzlük… Bütün bu belirtiler beyin tümörünün habercisi olarak kabul edilebiliyor.
Ayrıca beyin tümörü olan hastada; konuşma bozuklukları, işitme kaybı ve psikolojik sorunlar da görülebiliyor. Memorial Şişli/Ataşehir Hastanesi Beyin, Omurilik ve Sinir Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. İlhan Elmacı, beyin tümörü ve tedavisi hakkında bilgi verdi.
Çocuklar ve yaşlılarda kötü huylu tümörler görülüyor
Toplumda beyin tümörü görülme sıklığı 100 binde 3-5 kişidir. Yenidoğan döneminden ileri yaş gruplarına kadar her yaşta görülebilmektedir. Erkeklerde ve beyaz ırkta nispeten daha sıktır. Yaş aralıklarına göre tümörün türü farklılık göstermektedir. Kadınlarda iyi huylu tümörler, çocuk ve 60 yaş üzerinde ise daha çok kötü huylu beyin tümörlerine rastlanmaktadır. Beyin tümörleri beynin kendi hücrelerinden gelişebildiği gibi başka bir bölgeden de beyne sıçrayabilir.
Cep telefonu riski artırıyor
Beyin tümörlerine neden olan faktörler kesin olarak bilinmemekle birlikte bazı etkenler riski artırıyor. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:
• Aile öyküsü
• Beyaz ırk
• Erkek cinsiyet
• Radyasyona maruz kalmak
• Cep telefonu kullanımı
İnatçı baş ağrısı ve kişilik değişikliği önemsenmeli
Beyin tümörlerinin en yaygın belirtisi baş ağrısı ve hastalık nöbetleridir. Daha önce yaşanmayan şiddetli baş ağrıları, mide bulantısı, kusma, görme bozuklukları ve işitmenin azalması beyin tümörlerinin habercisi olabilir. Vücudun belirli bir bölgesinde zayıflık ve hissizlik yaşanmasının yanında kişilik değişikliği, düşünme, konuşma, hatırlama ve konsantrasyon sorunları da görülebilmektedir. Ancak bu belirtilerin farklı hastalıkların nedenleri olarak ortaya çıkabileceğinin de unutulmaması gerekmektedir.
Tedavide ilk seçenek “cerrahi”
Beyin tümörlerinin tanısında altın standart MR’dır. Tümörün alındıktan sonra patoloji laboratuvarında incelenmesi, türü hakkında kesin bilgi vermektedir. Beyin tümörlerinin tedavisi çoğunlukla cerrahidir. Bazı tümörlerde tedaviye tüm beyin radyoterapisi ya da bölgesel radyoterapi eklenebilmektedir. Cerrahi tedavi, beyin biyopsisi ya da mikrocerrahi yöntemiyle yapılmaktadır. Teknolojik gelişmeler ve cerrahi deneyimin artmasıyla her iki yöntemde de komplikasyon riski düşerken başarı oranında artış görülmektedir.
Mikrocerrahi ile hassas bölgelerin zarar görmesi engelleniyor
Derin yerleşimli olan ve kafa içi basınç artışına neden olmayan ancak tümörün türünün belirlenmesi gereken durumlarda biyopsi tercih edilmektedir. Hasta genellikle beyin biyopsisinden bir gün sonra taburcu edilmektedir. Mikrocerrahi yönteminde ise tümörün tamamını çıkartmak hedeflenmektedir. Bu sayede tümörün bölgesel etkilerinden kurtulmakla birlikte kafa içi basınç da düşürülür. Tümör; görme, konuşma ya da kol ve bacak hareketlerini sağlayan hassas bir bölgede ise cerrahi sırasında bu bölgelerin zarar görmemesi için operasyon mikroskop altında gerçekleştirilir.
İleri teknoloji sayesinde ameliyat riski en aza iniyor
Ameliyatlarda oluşabilecek riski en aza indirmek amacıyla yüksek teknolojiden faydalanılmaktadır. Kullanılan yöntemlerin amacı, sağlam beyin dokusunu koruyarak tümörü daha fazla çıkartırken, kalıcı sakatlıkları azaltmaktır. Nöronavigasyon cihazı sayesinde cerrahi öncesinde tümöre en doğru yönelim belirlenirken, cerrahi sırasında yakında bulunan önemli yapıların lokalizasyonu sağlanır. Nöromonitorizasyon adı verilen sistemle, ameliyat öncesi hastanın yüz, kol ve bacaklarına yerleştirilen elektrotlar yoluyla operasyon boyunca sinyal alınır. Sinyalde düşme olduğunda cerrah bilgilendirilerek hassas bölgede olduğu uyarısı verilir. Bu sayede ameliyat sonrası oluşabilecek yüz ya da kol, bacak felci riski büyük oranda azaltılır. Bu teknolojilerin yanı sıra beyin tümörü ameliyatlarında intraoperatif ultrasonografi ve endoskopi gibi teknolojiler de kullanılmaktadır.
Haber Merkezi