Aile-Sağlık |
Çocuğa yeteneklerine göre hedef belirleyin KONYA Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şahin Kesici, okula yeni başlayan öğrencilerin ailelerine uyarılarda bulundu. Yeteneklerine göre çocuklara hedefler konulması gerektiğini belirten Kesici, “Aileler eğitim öğretime yeni başlayan çocuklarının kişisel yeteneklerini iyi öğrenmeli, onların neler yapabileceğini iyi saptamalı” dedi. Bazı okullarda sınıfların kalabalık olduğunu, bu sebeple öğretmenlerin öğrenciyi yeterince tanıyamadığını belirten Doç. Dr. Şahin Kesici, ailelerin okula yeni başlayan çocuklarını bu başlangıç sürecinde iyi gözlemlemesi gerektiğini vurguladı. Okul korkusu oluşmaması için çocuklarla iyi diyalog kurulmasını öneren eksici, “Özellikle anneler bu başlangıç döneminde çocuğu okula götürmelidir. Babalar akşam eve geldiğinde çocuğun okulda neler yaptığını sormalı, öğretmenleriyle, arkadaşlarıyla nasıl iletişim kurduğunu sorarak çocuğu okula alıştırmalıdır” tavsiyesinde bulundu. Çocukların hedef seçiminde dikkat edilmesi gereken hususlarla ilgili de bilgi veren Doç. Dr. Kesici, “Türkiye’de çocuklarımıza hedef seçtirme konusunda sıkıntılar yaşıyoruz. Çocuklarımıza potansiyelinin çok üstünde hedef seçtiriyoruz. En fazla dikkat etmemiz gereken çocuğumuzun çaba ve gayret gösterebileceği alanları tesbit ederek onu onaylamamızdır. Çocuğumuzun belirlediği hedef için ne kadar çalışması gerektiğini belirtmeliyiz, çocuğumuzun duygu ve düşüncelerini iyi anlamalıyız” diye konuştu. Sürekli yargılanıp, eleştirilen çocukların çekindiği için duygularını anlatamadığını ve iletişim kurmakta güçlük çektiğini bildiren Kesici, “Çocuğumuzu sevdiğimizi göstermeliyiz. Ona sadece çocuğumuz olduğu için değil, insan olduğu için saygı göstermeliyiz. Çocuğumuza sadece başarılı olduğu zaman sevgi gösteriyoruz, bu çok yanlıştır. Çocuk bu durumda sosyal kaygı içinde oluyor” değerlendirmesini yaptı. |
04.10.2010 |
Diziler, tv ile beraber haberleri de işgal ediyor EYLÜL ayında yeni sezon startı alan dizilerin katılımıyla birlikte, tv’leri işgal eden dizilerin medyada çıkan haberleri de aynı şekilde. Medya takip şirketi Interpress’in düzenli olarak, ulusal yayın yapan kanalları içeren ‘Televizyonun Medya Karnesi’ başlıklı araştırma raporu açıklandı. Eylül ayında başlayan yeni yayın döneminde kanallar, 48 kategoride 487 farklı program yayınlarken, toplam 14 bin 195 adet haber ve yazıyla medya da yer aldı. Interpress’in araştırma raporuna göre, Eylül ayında yeni sezon startı alan dizilerin katılımıyla birlikte başlayan reyting savaşlarının çıkan haberlere de yansıdığı görüldü. Geçtiğimiz ay televizyonda yayınlanan yerli-yabancı 128 dizi hakkında toplam 5 bin 585 adet haber çıktı. On dört ulusal kanalın yayınladığı 77 yerli dizi hakkında basında toplam 5 bin 134 haber çıkarken, bu kanallar içinde ATV yayınladığı yirmi yerli diziyle ilk sırada yer aldı. Aynı araştırmaya göre, yedi kanalda yayınlanan 51 yabancı dizinin 451 haberle yazılı basında yer aldığı belirlendi. e2 kanalı yayınladığı on altı dizi ve çıkan 124 haber ile ilk sırada yer alırken, bu kanalda yayınlanan ‘Spartacus’ hakkında en çok haberi çıkan dizi oldu. CNBC-e haberi çıkan on dört yabancı diziyle basında 182 defa haber olurken, TNT kanalı ise dokuz dizi ve 85 haberiyle basında yer aldı.
KANALLARIN YAYINLADIĞI FİLM SAYISINDA ARTIŞ VAR Interpress’in ‘Televizyonun Medya Karnesi’ araştırmasında, geçtiğimiz ay televizyonda yayın yapan on dokuz kanalın 379 adet yabancı film yayınladığı görüldü. Bu kanallar içinde TV 8 ilk sırada yetmiş bir filmle yer alırken, yayınladığı yabancı filmler basında 634 defa haber oldu. Kanaltürk elli üç film ile ikinci sırada yer alırken, yazılı basında 450 defa gündeme geldi. Cine5 ise yayınladığı kırk yabancı film ile 329 kez basında haber oldu.
İYİ HABER: BELGESELLER YAZILI BASININ İLGİSİNİ ÇEKİYOR Yapılan aynı araştırma sonucunda, 10 kanalda yayınlanan 31 belgesel program, yazılı basında çıkan 163 haberle konu olduğu belirlendi. Kanal 24’te yayınlanan, Türkiye’nin yakın tarihine ışık tutan ‘Keşke Olmasaydı’ belgeseli birinci sırada yer alırken, sunuculuğunu Cüneyt Polat’ın yaptığı Kanal a’da yayınlanan, gündemi tarihin verdiği bilgiler ışığında değerlendiren ‘Dünden Yarına’ ikinci, CNBC-e’de yayınlanan ‘3D Safari Afrika’ belgeseli ise üçüncü oldu. |
04.10.2010 |
Kemik erimesine dikkat HER 3 kadından birinin kemik erimesi riski taşıdığı Türkiye’de, erkeklerin de potansiyel risk altında oldukları bildirildi. Özel bir hastanenin Kalça Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emre Toğrul, halk arasında ‘’kemik erimesi’’ olarak bilinen osteoporozun günümüzde sık olarak görülen rahatsızlıkların başında geldiğini söyledi. Kemik erimesinin, kemiklerde yapı değişikliği ve zayıflamaya bağlı olarak çabuk kırılır hale gelmesine sebep olan bir hastalık olduğunu belirten Toğrul, ilerleyen yaşlarda bu rahatsızlığın kişinin hayatını olumsuz yönde etkilediğini ifade etti. Toğrul, kemik yoğunluğunun azalması sonucu kalça kırığı yaşayan her 5 kadından 1’inin bir yıl içinde ölmesine sebep olan osteoporozun herhangi bir belirti vermemesi dolayısıyla ‘’Sessiz Hırsız’’ olarak adlandırıldığını vurgulayarak, ‘’50 yaşın üzerindeki her üç kadından birinde görülen osteoporoz özellikle menopoz sonrasında kadınlarda önemli sorunlara neden oluyor’’ dedi. Toğrul, osteoporozun bütün yaşlanan insanları etkileyebilen bir süreç olduğunu, ancak kadınlarda bu rahatsızlığın daha hızlı bir ivme gösterdiğini belirterek, şunları kaydetti: ‘’Kadın, gebe kalıyor, doğum yapıyor. Bebeğin vücuttaki kalsiyumu kullanması nedeniyle daha fazla kayba uğruyor. Ayrıca kadının erken yaşta çocuk sahibi olması onu daha dezavantajlı hale getiriyor. Ancak erkekler de potansiyel risk altındalar. Ancak son zamanlarda daha çok erkekte kemik erimesine bağlı kalça kırığı vak'ası görmeye başladık. Bu nedenle erkeklerin de kadınlar gibi kemik erimesine karşı gerekli önlemleri almaları gerekiyor. Erkeklerde artık kadınlar gibi kemik erimesi testi yaptırması, beslenmesine dikkat etmesi, egzersiz yapması ve güneşten yararlanması gerekiyor.’’ |
04.10.2010 |
Emzirme, bebek ile anne arasındaki bağı güçlendiriyor GİRESUN Sağlık Müdürü Dr. Cengiz Cindemir, emzirmenin, bebek ile anne arasındaki bağı güçlendirdiğini belirtti. Cindemir, her yeni doğan bebeğe ilk 6 ay sadece anne sütü verilmesi, 2 yaşına kadar emzirmenin sürdürülmesini tavsiye ettiklerini belirtti. “Annelerin bebeklerine verdiği en güzel hediye olan ‘anne sütü’, bağışıklık sistemini güçlendirirken, aynı zamanda da bebeğin ilk aşısıdır” diyen Cindemir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Anne sütüyle beslenen bebekler, anne sütünün içeriğindeki demir ve fosfor nedeniyle emzirilmeyen bebeklerden daha zeki olur. Emziren annelerin meme, yumurtalık (over) ve rahim içi (endometrium) kanserlerine yakalanma riski de az olmaktadır. Emzirme, bebek ile anne arasındaki bağı güçlendirir. Emziren annelerin kendilerine güvenleri ve annelikten aldıkları haz daha fazladır. Anne sütü alan bebeklerde alt solunum yolu, üst solunum yolu ve ishal gibi enfeksiyonlar daha az görülür. Emzirme şeker hastalığı olan annenin günlük insülin ihtiyacını azaltır. Emzirme anneyi ilerde ortaya çıkacak kemik erimesinden korur. Anne sütü alan bebekler de erişkinlik dönemlerinde şişmanlık, şeker hastalığı, diş çürüklüğü gibi hastalıklar daha az görülür.” İlk altı ay yalnızca anne sütünün tabiî beslenme olarak adlandırıldığını, bunun da de her bebeğin bütün ihtiyaçlarını karşılaması bakımından en ideal beslenme şekli olduğunu vurgulayan Cindemir, “Anne sütünün gelme süresi kadından kadına değişebilir. Doğum sonrasında asıl sütün gelmesinden önce memeden ‘kolostrum’ (ağız sütü) olarak adlandırılan kıvamlı, koyu, sarı renkte, az yağlı, bol proteinli ve antikorlu bir sıvı gelir. Bu sıvının yüksek besleyici niteliği ve antikor açısından zengin bir yapısı vardır.” şeklinde bilgi verdi. |
04.10.2010 |