Aile-Sağlık |
Hipertansiyonu kontrol et, kalp krizi riskini azalt HİPERTANSİYON kontrol altına alındığı zaman kalp krizi geçirme riskinin dörtte bir oranında azaldığı belirtildi. Kontrol altına alınan hipertansiyonun yol açabileceği komplikasyonlardan kalp yetmezliği ve inme sıklılığı da yüzde 50 düşüyor. Afyonkarahisar İl Sağlık Müdürü Necip Yemenici, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemli bir halk sağlığı problemi olan ve halk arasında tansiyon yüksekliği olarak anılan hipertansiyonun (yüksek kan basıncı) ciddî sistemik hastalıklara sebebiyet verdiğini söyledi. Hipertansiyonun kontrol altına alınmasıyla koroner kalp hastalığı, kalp ve böbrek yetmezliği, inme gibi hastalıklarda ciddî bir azalma olduğunu belirten Müdür Yemenici, “Kontrol altına alınan hipertansiyonun yol açabileceği komplikasyonlardan kalp yetmezliği ve inme sıklılığında yarı yarıya, kalp krizlerinde dörtte bir oranında bir azalma oluyor. Hipertansiyon kontrol edilmediğinde ölümle sonuçlanabilen komplikasyonlar dışında beyin, kalp, böbrek ve gözler başta olmak üzere birçok organda da kalıcı hasarlara yol açıyor” dedi. Araştırmalara göre hipertansiyonun dünya genelindeki ölümlerin yüzde 13’ünden sorumlu olduğunu belirten Yemenici, “Bu da 7,1 milyon ölüm demektedir. Bu ciddî rakama rağmen hem ülkemizde hem dünya genelinde kan basıncı kontrol oranları ve kişi bazında farkındalılık oranları istenilen seviyede değildir. Ülkemizde 18 yaş üstü her 3 kişiden birinde hipertansiyon görülmesine karşı, her 3 kişiden birinin daha önce hiç kan basıncını ölçtürmediği; hipertansiyonu olan kişilerin de sadece yüzde 40’ının kan basıncı yüksekliğinin farkında olduğu saptanmıştır. Kan basıncı yüksekliğinin farkında olan kişilerden de sadece yüzde 31’i hipertansiyon tedavisi almaktadır” diye konuştu.
TUZ TÜKETİMİNE DİKKAT EDİLMELİ
HİPERTANSİYONA yol açan ve risk oluşturan ve en tanıdık etken olan aşırı tuz tüketiminin Türkiye için ciddî bir sorun olduğunu aktaran Yemenici, sağlıklı bir hayat için günlük tuz tüketim miktarının 6 gram olduğunu bildirdi. Türkiye’de günlük kişi başı tuz tüketimi 18 gram olduğunu ve bunun önerilen miktarın 3 katını olduğunu belirten Yemenici, tuzdan başka yüksek tansiyondan korunmak için ağır ve yağlı yemeklerden, sigaradan, alkol ve şişmanlıktan kaçınmak gerektiğini kaydetti. Yemenici, bunun yanında düzenli egzersiz yapmak, kan basıncını düzenli ölçtürüp kaydetmek, hekimin vereceği ilâçları düzenli olarak kullanmanın hipertansiyonun vereceği zararları en aza indireceğini belirtti. Yemenici, çoğu kez sinsi seyrederek organlarda ciddî hasara yol açan hipertansiyonun nadiren verdiği belirtilerin, baş ve ense ağrısı, kulakta uğultu, çarpıntı hissi ve yorgunluk hissi olduğunu söyledi. |
22.05.2010 |
Anne adaylarına göre terlikler Shuma hamile terlikleri anne adaylarını en önemli dönemini sağlıklı ve keyifli geçirmesine yardımcı oluyor. Hamilelik döneminde anne vücudunda önemli değişiklikler meydana gelir. Bebek büyüdükçe annenin vücut yapısı değişir ve ağırlık merkezi her geçen gün biraz daha öne kayar. Ayakta durmak daha zor hale gelir. Bu dönemdeki şikâyetlerin başında bel ağrıları, sırt ağrıları, varis ve ayak şişlikleri gelir. Bebekle birlikte her geçen gün vücudun ağırlaşması bele ve ayaklara büyük bir baskı yapar. Shuma hamile terlikleri patentli alçak topuk, yüksek burun tasarımı ile anne adaylarının ağırlık merkezini dengeler ve vücutlarındaki baskıyı ortadan kaldırır. Sağlık Bakanlığı’ndan onaylı olan terliklerin, anti-bakteriyel, kaymaz, yapışmaz, ortopedik olduğu ifade ediliyor. |
22.05.2010 |
Yeni doğmuş bebekler uykuda da öğrenir YENİ doğmuş bebeklerin öğrenme sürecinin uykuda bile devam ettiği bildirildi. Florida Üniversitesi bilim adamlarının yeni doğmuş 26 bebek üzerinde yaptığı araştırma, günde ortalama 18 saat uyuyan yeni doğmuş bebeklerin, uykularında bile bilgileri bir sünger gibi emdiklerini ortaya koydu. 1-2 günlük bebeklerin göz kapaklarına, onlar uyurken bir ses eşliğinde bir miktar hava üflenen araştırmada, yaklaşık 20 dakika sonra 26 bebekten 24’ünün sadece sesi duyduklarında gözlerini kırpıştırdıkları gözlemlendi. Bu sırada bebeklerin beyin dalgalarında da değişilikler olduğunu tespit eden bilim adamları, uykuda öğrenmemin yeni doğmuş bebeklere özgü olduğuna, yetişkinlerin böyle bir yeteneğinin olmadığına dikkati çekti. Uzmanlar, araştırmanın, otizm ve disleksi gibi hastalıkları olan bebeklere erken teşhis konulmasına yardımcı olabileceğini de söyledi. |
22.05.2010 |
Ergen intiharlarına karşı eğitimcilere önemli görevler ADIYAMAN Devlet Hastanesi Doktoru Psikolog Murat Arar, ergen intiharlarını önlemek için eğitimcilere önemli görev düştüğünü kaydetti. Son günlerden yaşanan intihar olayları ile ilgili açıklamada bulunan psikolog Arar, çarpıcı açıklamada bulundu. Psikolog Arar, “İntihar girişim sıklığında son yıllarda anlamlı bir artış söz konusu. Sebeplerine baktığımızda daha çok ergenlerin gelişim dönemlerinde paralel olarak aileleri ile yaşamış olduğu sorunlar, duygusal ilişkilerindeki hayal kırıklığı, umutsuzluk ve özelliklede amaçsızlığın intihar girişimlerinin belirleyici olduğunu yapmış olduğumuz görüşmelerde ve bilimsel literatürde öne çıkan faktörleriyle de tesbit edilmektedir. Bu noktadan çıkışla ergen intihar girişimlerini önlemek amacı ile ailelere eğitimcilerin topluma anlamlı görevler düşmektedir” dedi. Arar, “Ailelerin ve eğitimcilerin gençlerin kaygıları ve beklentileri konusunda daha duyarlı, daha yapıcı iletişim ile konuyu ele almalarını biz zorunluluk ile ele almaları gerektiği kanaatindeyiz. Stresin arttığı ve maalesef baş etme becerilerimizin yetersiz kaldığı çağımızda onlara karşı her zamankinden daha çok empati kurabilmeliyiz diye düşünmeliyiz. İntihar bir halk sağlığı sorunudur. Toplum olarak buna duyarsız kalamayız .Onları suçlamaya değil anlamaya çalışalım” diye konuştu. |
22.05.2010 |
Astıma kök hücreli çözüm İZMİR Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) ve Dokuz Eylül Üniversitesi’nden (DEÜ) bilim adamları, kök hücreyle bronşiyal astım hastalığına çözüm bulduklarını bildirdiler. İYTE Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yusuf Baran, üniversite bünyesinde kök hücreyle ilgili farklı disiplinlerden bilim adamlarıyla ortak projeler geliştirdiklerini ifade etti. Vücudun bütün doku ve organlarını oluşturan temel hücreler olan kök hücrelerin kendilerini yenileyebilme, sınırsız bölünebilme, her türlü organ ve dokuya dönüşebilme potansiyelleri bulunduğunu, bu sebeple kök hücrelerin hasarlı doku ve organların tamirinde kullanılmasına yönelik ilgide büyük artış olduğuna dikkati çeken Baran, İYTE bünyesinde kök hücre yoluyla çeşitli hastalıkların tedavisi konusunda projeler yürüttüklerini dile getirdi. Baran, bir kök hücre türü olan mezenkimal kök hücrelerin doğru sinyaller verilmesi durumunda bir canlıyı oluşturan farklı hücre tiplerine dönüşebildiğini, bu hücreler kullanılarak kemik, kıkırdak, kalp, deri ve sinir hücreleriyle dokuların oluşturulabildiğini dile getirerek, akciğerdeki hasarlı dokulardan kaynaklanan bronşiyal astım hastalığının da bu yöntemle tedavi edilebileceği tezi üzerine araştırma başlattıklarını ifade etti. |
22.05.2010 |