Aile-Sağlık |
Hiperaktif büyükler Hiperaktivite nedir? Sadece çocuklar mı hiperaktif olur? Hiperaktif yetişkin olmaz mı? Adını son yıllarda sık sık duymaya başladığımız bu kelime; gerçekte nedir? Her hareketli çocuğa bu teşhis konur mu? Depresyon gibi, halk arasında sıklıkla kullanılan bu kelime, bir hastalık olarak değerlendirildiğinde çok daha ayrıntılı incelenmesi gerekir. Birkaç günlük sıkıntı ve üzüntülere depresyon denilmediği gibi, her hareketli çocuğa da hiperaktif denilemez. Bir çocuğa hiperaktif denebilmesi için, belirtilerin 7 yaşından önce ortaya çıkması gerekir. On yaşında bir çocuk birdenbire hiperaktif olmaz. Bu çocuklar anne karnında da çok hareketlidir. Doğumdan sonra ciddî uyku ve gaz problemleri olabilir. Okul çağına gelindiğinde, sınıfta uyum ve davranış bozuklukları görülebilir. Ders sırasında yerinde oturamama, dikkatin çabuk dağılması, sınıf düzenine uymakta zorluk çekerler. Bazen hiperaktivite ile birlikte dikkat eksikliği problemleri de görülebilir. Dikkat problemleri ise, okul çağı ile birlikte daha çok fark edilmeye başlanır. Çocuk sınıfta dalgındır, dersi dinlemekte zorluk çeker, konsantrasyonu çabuk dağılır. Hayal dünyasındaymış gibi görünür. Eşyalarını unutur, hatta aileler; bu çocuğun kaybettiği eşyalarla üç çocuk okurdu derler. Bu özellikler çocuğun kendi tercihi, kendi seçimi değildir. Yaşadığı yapısal bir sorunun neticesidir. Bir çocuğa dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu teşhisi konabilmesi için bu belirtilerin hem evde, hem de okulda görülmesi gerekir. Yani çocuk evde hareketli, okulda uslu ise bu teşhis konmaz. Başka sebepler araştırılmalıdır. Anne babanın yanlış tutumları çocuğu hiperaktif yapmaz, ama olayı daha çok tetikler ve zorlaştırır. Hiperaktivite tedavi edilmezse, ergenlik ve yetişkinlik çağında da devam eder. Belirtiler çocukluk çağındakinden farklılık gösterebilir. Sürekli hareket etme, yerinde duramama, öznel huzursuzluk, bir yerde fazla kalamama şekline dönüşebilir. Yetişkinlerde; yerinde duramama, gerginlik, sinirlilik, uzun süre kitap ya da gazete okuyamama, televizyonda bir programı sonuna kadar izleyememe belirtileri görülür. Ayrıca duygulanımda sürekli değişkenlik, kendini iyi hissederken, birden kötü hissetmek gibi… Organizasyon sorunu yaşama, işlerini planlayamama, sürekli bir koşturma neticesinde işlerin bitirilememesi gibi sorunlarda yaşarlar. Düşünmeden çok hızlı karar verme, ilişkileri ani olarak başlatma ve bitirme sık sık iş değiştirme de hiperaktif yetişkinlerde görülen belirtiler arasındadır. İnsan yaşadığı sorunları tanımladığı zaman daha kolay çözüm yolları arar ve kendini yönlendirmesini bildiği bir yolda daha kolaydır. Hiperaktif insanların tabiî ki sadece olumsuz özelikleri yoktur, çok olumlu yönleri de mevcuttur. Meselâ; çok enerjiktirler, doğru işlere yönelirlerse gayet üretici olabilirler, sıcak kanlı ve cana yakın insanlardır. Bazen gerektiğinden fazla hoşgörülü olabilirler, esnektirler. İyi bir espri yeteneğine sahiptirler. Çok kolay risk alabildikleri gibi insanlara da çok kolay güvenirler. Kendimizi tanıyıp, potansiyellerimizi fark ettiğimizde, doğru iş tercihlerine yönelmemiz ve başarılı olabilmemiz daha az yorucu olacaktır.
BANU YAŞAR / Psikolog&Psikoterapist |
21.10.2009 |
Çocuk, yemek yememeyi KOZ OLARAK KULLANABİLİR BEDENSEL ve psikolojik problemleri olmadıkça acıkan ve öğün vakti geldiğinde yemek yiyen çocukların, yemek yememeyi koz olarak kullanabileceği belirtildi. Çocuk Gelişimi ve Eğitimcisi Selda Aydın, bazı çocukların yemek yememeyi aile bireylerine karşı koz olarak kullanabileceğini kaydetti. Bazı durumlarda anne babaların yanlış tutumunun bu durumun pekişmesine sebep olduğunu belirten Selda Aydın, normalde bir yaşından sonra çocuğun sofraya yetişkinler ile oturması ve yaşına uygun yemek yemesinin beklendiğini ifade etti. Çocuk Gelişimi ve Eğitimcisi Selda Aydın, şöyle dedi: “Yemek yeme bir çocuğun sıra dışı yapması gereken bir olay değil, onun fizyolojik bir ihtiyacıdır. Öğün vaktine iki saat kala çocuğa kesinlikle abur cubur verilmemelidir. Yemek saatinde çocuk sofraya çağırılmalı ve tabağına yiyebileceği kadar yemek konmalıdır. Yemek yeme konusunda çocuğa çok fazla ısrar edilmemelidir. Çocuk yemeğini yemeden sofradan kalkarsa kesinlikle o öğün içinde çocuğa abur cubur verilmemelidir. Çocuk tabağındaki yemeği bitirdiğinde mutlaka ödüllendirilmelidir. Çok fazla ısrarcı olunarak, tabak elde çocuğun peşinde dolaşılmamalıdır. Diğer bir öneri de yemek yapmadan önce yemek çeşidi konusunda çocuğunuzun da fikrini alabilir ve yemek tabağını süsleyerek yemek saatini daha eğlenceli hale getirebilirsiniz.” |
21.10.2009 |
Aile içi şiddet, ruh sağlığını olumsuz etkiliyor ESKİŞEHİR İl Sağlık Müdürü Hüseyin Fidan, aile içinde yaşanan şiddetin fertlerin ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediğini söyledi. Dr. Fidan, sağlıklı olmanın ruhsal ve bedensel olarak tam bir iyilik hali ile mümkün olduğunu dikkat çekti. Aile içi şiddetin toplumsal bir problem olup bireylerin ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediğini işaret eden Dr. Fidan, bu doğrultuda Bakanlık tarafından hazırlanan Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Saha Eğitimleri ile sağlık çalışanlarının konu ile ilgili gerekli bilgileri almasının sağlandığını belirtti. Dr. Fidan, “15 yaş ve üzeri tüm kadınlar şiddet yönünden değerlendirilerek şiddete maruz kalan bireylerin ruh sağlıklarının değerlendirilmesi ve tedavileri için uygun hizmet alım merkezlerine yönlendirilmeleri sağlanmaktadır. Özellikle 1. basamakta görevli aile hekimleri ve aile sağlığı elemanlarının konu ile ilgili eğitim almalarına öncelik verilmiştir” diye konuştu. Toplumumuzda özellikle kronik psiklojik hastalara yoğun olmak üzere bütün ruh sağlığı hastalarına yönelik bir damgalama olduğunu ifade eden Fidan, toplum arasında yaygın olarak ‘deli’ diye tabir edilen ruh sağlığı hastalarına karşı yapılan bu damgalamanın da konu hakkında gerekli bilgiye sahip olunmadan yapıldığını savundu. Fidan, “Zihinsel gelişim gerilikler ile (şizofreni) gibi rahatsızlıklar toplumda aynı çerçevede değerlendirilmekte ve damgalama geniş bir kesimi etkilemektedir” dedi. |
21.10.2009 |
Yıllanmış sarımsak, gençlik iksiri gibi ANTALYA Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbî Biyokimya Klinik Şefi Prof. Dr. Necat Yılmaz, yıllanmış sarımsak ekstraktının (AGE) karaciğeri koruyucu, savunma sistemini güçlendirici, kanseri önleyici etkiye sahip olduğunu belirterek, ‘’(AGE), kötü kokmayan gençlik iksiri gibidir’’ dedi. Prof. Dr. Yılmaz, yıllanmış sarımsak ekstraktı (AGE) kullanımının birçok faydası bulunduğunun bilimsel olarak ispatlandığını, Anadolu insanının aslında kendi geliştirdiği yöntemlerle çoğu zaman kendi devasını bulduğunu söyledi. ‘’Birçok insanın bilip uygulamaya çalıştığı bir yöntemdir AGE hazırlamak. Fakat farklı farklı uygulamaları vardır’’ diyen Prof. Dr. Yılmaz, ‘’Sarımsak özel olarak hazırlanan bir yöntemle en az 6 ay bekletildiğinde, istenmeyen bileşikler yok edilmekte, mu'cizevî doğal bir bileşik ingilizce adıyla Aged Garlic Extract (AGE) isimli kokusuz sarımsak ekstraktı oluşmaktadır’’ diye konuştu.
ZAMAN, BİZİ HAKLI ÇIKARDI
Zamanın kendilerini haklı çıkardığını görmekten dolayı mutlu olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yılmaz, “2005-2007 yıllarını kapsayan bir klinik çalışma, ‘Preventive Medicine’ isimli saygın tıp dergisinin son sayısında yayınlandı" dedi. Prof. Dr. Yılmaz, Avrupalı ve ABD’lilerin yıllanmış sarımsak mu'cizesini keşfettiğini, ilâç yapma hazırlıklarında olduklarını kaydetti.
YILLANMIŞ SARIMSAK EKSTRAKTI
HAZIRLANIŞI: Anadolu’da yaşayan insanların yıllardır kullandığı yıllanmış sarımsak ekstraktı şöyle hazırlanıyor: 1 kilo sarımsak soyulup, iyice eziliyor. Bir kavanozun içine konan ezilmiş sarımsakların içine 1 litre su, 5 adet de limon sıkılarak karıştırılıyor, bu karışımın içine 1 litre de sirke ekleniyor. Bunlar karıştırıldıktan sonra kavanozun kapağı iyice sıkılıp, karanlık ve serin bir yerde 6 ile 10 ay arasında bekletiliyor. Daha sonra yıllanan sarımsak günde bir tatlı kaşığı tüketiliyor. Hiçbir yan etkisi olmayan karışımın kokusuz ve çok lezzetli bir tadı olduğu bildirildi. |
21.10.2009 |