Lahika |
Hadis-i Şerif Meâli Yanında Allah’a isyan sayılan bir iş yapılıp bunu çirkin gören kişi orada bulunmayan gibidir. Kim de orada bulunmadığı halde hoşnutluk gösterirse orada bulunmuş gibidir. Câmiü's-Sağîr, No: 3628 |
13.10.2009 |
İslâmiyet maddeten de istikbale hükmedecek
İkinci cihet: Yani, maddeten İslâmiyetin terakkisinin kuvvetli sebepleri gösteriyor ki, maddeten dahi İslâmiyet istikbale hükmedecek. Birinci cihet, mâneviyât cihetinde terakkiyâtı ispat ettiği gibi; bu ikinci cihet dahi maddî terakkiyatını ve istikbaldeki hâkimiyetini kuvvetli gösteriyor. Çünkü âlem-i İslâmın şahs-ı mânevîsinin kalbinde, gayet kuvvetli ve kırılmaz “beş kuvvet” içtimâ ve imtizaç edip yerleşmiş.HAŞİYE Birincisi: Bütün kemâlâtın üstadı ve üç yüz yetmiş milyon nefisleri bir tek nefis hükmüne getirebilen ve hakikî bir medeniyetle ve müsbet ve doğru fenlerle teçhiz edilmiş olan ve hiçbir kuvvet onu kıramayacak bir mahiyette bulunan hakikat-i İslâmiyettir. İkinci kuvvet: Medeniyet ve san’atın hakikî üstadı ve vesilelerin ve mebâdilerin tekemmülüyle cihazlanmış olan şedid bir ihtiyaç ve belimizi kıran tam bir fakr, öyle bir kuvvettir ki, susmaz ve kırılmaz. Üçüncü kuvvet: Yüksek şeylere müsabaka sûretinde beşere yüksek maksatları ders veren ve o yolda çalıştıran ve istibdâdâtı parça parça eden ve ulvî hisleri heyecana getiren ve gıpta ve hased ve kıskançlık ve rekabetle ve tam uyanmakla ve müsabaka şevkiyle ve teceddüd meyliyle ve temeddün meyelânıyla teçhiz edilen üçüncü kuvvet, yalnız hürriyet-i şer’iyedir. Yani, insaniyete lâyık en yüksek kemalâta olan meyil ve arzu ile cihazlanmış olmak. Dördüncü kuvvet: Şefkatle cihazlanmış şehamet-i imaniyedir. Yani tezellül etmemek, haksızlara, zâlimlere zillet göstermemek, mazlumları da zelil etmemek. Yani, hürriyet-i şer’iyenin esasları olan müstebitlere dalkavukluk etmemek ve bîçarelere tahakküm ve tekebbür etmemektir. Beşinci kuvvet: İzzet-i İslâmiyedir ki, i’lâ-yı kelimetullahı ilân ediyor. Ve bu zamanda i’lâ-yı kelimetullah, maddeten terakkiye mütevakkıf; medeniyet-i hakikiyeye girmekle i’lâ-yı kelimetullah edilebilir. İzzet-i İslâmiyenin iman ile kat’î verdiği emri, elbette âlem-i İslâmın şahs-ı mânevîsi, o kat’î emri istikbalde tam yerine getireceğine şüphe edilmez. Evet, nasıl ki eski zamanda İslâmiyetin terakkîsi, düşmanın taassubunu parçalamak ve inadını kırmak ve tecavüzatını def etmek, silâhla, kılıçla olmuş. İstikbalde silâh, kılıç yerine hakikî medeniyet ve maddî terakki ve hak ve hakkaniyetin mânevî kılıçları düşmanları mağlûp edip dağıtacak. HAŞİYE: Evet, Kur’ân’ın üstadiyetinden ve dersinin işârâtından fehmediyoruz ki: Kur’ân, mu’cizat-ı enbiyâyı zikretmesiyle, beşer, istikbalde terakkî edeceğini, o mu’cizâtın nazîreleri istikbalde terakkî ile vücuda geleceğini beşere ders verip teşvik ediyor: “Haydi, çalış, bu mu’cizâtın nümunelerini göster. Süleyman Aleyhisselâm gibi iki aylık yolu bir günde git. İsâ Aleyhisselâm gibi en dehşetli hastalığın tedâvisine çalış. Hazret-i Mûsâ’nın asâsı gibi taştan âb-ı hayatı çıkar, beşeri susuzluktan kurtar. İbrahim Aleyhisselâm gibi ateş seni yakmayacak maddeleri bul, giy. Bazı enbiyalar gibi şark ve garpta en uzak sesleri işit, sûretleri gör. Dâvud Aleyhisselâm gibi demiri hamur gibi yumuşat, beşerin bütün san’atına medâr olmak için demiri balmumu gibi yap. Yusuf Aleyhisselâm ve Nuh Aleyhisselâmın birer mucizesi olan saat ve gemiden nasıl çok istifade ediyorsunuz. Öyle de, sair enbiyânın size ders verdiği mucizelerden dahi o saat ve sefine gibi istifade ediniz, taklitlerini yapınız.” İşte, buna kıyasen, Kur’ân her cihetle beşeri, maddî, mânevî terakkiyâta sevk etmek için ders veriyor, üstad-ı küll olduğunu ispat ediyor. Hutbe-i Şamiye, s. 38-41
LUGATÇE: terakkiyât: Yükselişler, ilerlemeler. mebâdi: Başlangıçlar, ilk unsurlar. teceddüd: Yenilenme, tazelenme. temeddün: Medenîleşme, ilerleme. şehamet-i imaniye: İmandan gelen zekîlik ve kahramanlık. mu’cizat-ı enbiyâ: Peygamberlerin (asm) mucizeleri. üstad-ı küll: Her çeşit ilimde çok bilgisi olan. |
Bediuzzaman Said Nursi 13.10.2009 |