Basından Seçmeler |
Orduyla asimetrik savaş!
ÖNCE kısa bir hatırlatma yapalım. Geçtiğimiz yaz başı. The Daily Telegraph Gazetesi’nin bir muhabiri bir haber peşindedir. Konu milletvekillerinin şahsi harcamaları. Parlamentoya başvurur ama her seferinde reddedilir. Fakat gazetecilikte evrensel ilke olan ‘fikri takipte’ ısrarla olan muhabir inatla konuyu takip eder. Konu Enformasyon Mahkemesi’ne gider. Mahkeme ‘Harcamaların açıklanmasında kamu yararı var’ kararı verir. Gazete içinden 45 gazeteci ve 12 avukat sadece bu olayı deşmek için ayrılır. Ekibe güvenlikli büyük bir mekân sağlanır... İki ay boyunca çalışırlar. Muhafazakâr Daily Telegraph 154 yıllık tarihinin en büyük araştırmacı gazetecilik olayını böyle bir takım çalışmasıyla başlatır. Ortaya çarpıcı sonuçlar çıkar. Bir vekil evine taktığı ampulü devlete fatura etmiştir (174 dolar) duş temizliği yaptırmıştır vs. Bir başka vekil şatosunu temizlettirmiş ve faturasını devlete kestirmiştir (3400 dolar) İşçi Partili bir vekil kır evi için 30 bin dolar harcayıp devlete fatura etmiştir. En ilginci de bir bakan eşinin internetten indirdiği filmlerin parasını devlete ödetmiştir. Gazete tam konuyu iki hafta gündemde tuttu. Toplam 120 sayfasını bu işe ayırdı. Gazetenin tirajı 600 bin arttı. Rakip gazeteler gündemi geriden takip etti. Avam Kamarası başkanı istifa etti. Erken seçim çağrısı geldi vs. Zincirleme olarak Avrupa Parlamentosu seçimleri ertelendi. Bu olayı niye hatırlatma ihtiyacı hissettik? Daha önce de defalarca duymuştuk ama cuma günleri haftalık bilgilendirme toplantısı yapan Genelkurmay, Tuğgeneral Metin Gürak aracılığı ile tekrar etti: “Orduya karşı asimetrik savaş yürütülüyor.” Gürak Paşa’nın kastettiği son günlerde medyayı meşgul eden ‘Ceylan’ haberleriydi. Genelkurmay’a göre ‘Orduyu yıpratmak isteyen çevrelerin asimetrik savaşı’ söz konusuydu. Bizde adeta obsesif bir hal aldı. Ordu ile ilgili her habere ‘asimetrik savaş’ yakıştırması yapılıyor. Ortada trajik bir hikâye var. Medyanın bir kısmı-öbür kısmının gündemine hiç girmedi böyle şeyler-haklı olarak “Bu kız çocuğu nasıl öldü? Devletin savcısı neden olay yerinde değil ve neden bir imama ceset toplatıldı? Günler geçti ama neden konuyla ilgili tatmin edici bir cevap verilemedi” türü sorular soruyor. Tuhaf bir şekilde parçalanarak ölen 14 yaşındaki Ceylan’ın ölümünü sorguladığımız için ‘askere karşı asimetrik savaş yapmakla’ itham ediliyoruz. Diyoruz ki, “Ceylan faili meçhul kaldıkça, sorumlular bulunmadıkça adeta bir efsaneye dönecek. Bölgenin temel sorunu devlete güvensizlik. Bu tip olaylarla bölgenin aidiyet sorunu büyüyor.” Demokratik Açılımın Koordinatör Bakanı Beşir Atalay iki gün Diyarbakır, Mardin ve Şırnak’ı dolaştı. Kapalı kepenklere rağmen halkla buluştu, dertlerini dinledi. Her yerde de Ceylan sorularına muhatap oldu. Belki Ankara’dan fark edilmiyor ama Ceylan meselesi kulaktan kulağa yayılarak adeta ‘mit’ oldu. Ceylan’ın ölümünde askerin sorumluluğu olmayabilir. Dileriz de yoktur. Ama ihmaller, dosyaya olan duyarsızlık, üstüne bir de davaya gizlilik kararının konması şüpheleri arttırıyor. Zaten Ergenekon sürecinde yaşananlar nedeniyle herkesin kafasının bir yerlerinde soru işaretleri var. GATA olaylarından tutun Temizöz davasındaki ilginçliklere ‘yargıdan adam kaçırma’ şüphesi uyandıran olaylarla karşılaşılıyor. Sözün özü şu: Orduyla ilgili her haberi ‘asimetrik savaş yapılıyor’ diye yorumlayan komuta kademesine İngiltere örneğini hatırlatmak istedim. Orada kimsenin ölmediği, birkaç yüz dolarlık şahsi harcamaları devlete ödeten vekiller ile ilgili yapılan haberler hükümeti sarsıyor. Türkiye’de ölen çocukların gündem olması çok mu? Ya bir de bizde de İngiltere tarzı gazetecilik yapılsaydı?
Adem Yavuz Arslan Bugün, 12.10.2009 |
13.10.2009 |
O savcıya niye sessiz kalındı?
ARTIK, mızrak çuvala sığmıyor. Savcımızın (Ali Çakır) kimi Ergenekon sanıklarıyla muhabbeti, öyle geçiştirilecek türden gözükmüyor. Ali Suat Ertosun’u gölgede bırakacak gibi... Savcımız, 2006 yılında Bağcılar Cumhuriyet Savcısı iken “Latife” isimli kitabı nedeniyle Yazar İpek Çalışlar’ı şimdi Ergenekon sanığı olan Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi Genel Başkanı Taner Ünal’la birlikte sorgulamış. Soruşturmada bizim ifademize bile tenezzül etmeyen savcımız, Taner Ünal dostuna savcılık stajı yaptırırcasına Çalışlar’la aynı odada tartışma zemini oluşturmuş. Haberin ayrıntılarını, Zaman Gazetesi, 9 Eylül günü ayrıntılı olarak yayınladı. Dün de Taraf Gazetesi, Ali Çakır’la ilgili önemli bir ayrıntıya dikkat çekti. Meğer savcımız Ergenekon yöneticisi olmakla suçlanan Veli Küçük’le de ahbapmış. Küçük’ün ajandasındaki 1 Eylül tarihli not şöyle: “26 Şubat pazartesi akşam savcı Ali ve Hasan ile yemek yiyeceğiz ve ortaklık görüşülecek” Ajandanın dört yerinde Alı Çakır’ın ismi var. İş ve cep telefonu kayıtları da... Sıradan arkadaşlığın ötesinde “ortaklık” görüşmeleri yapacak kadar samimiyet var aralarında. Veli Küçük’ün 30 Mayıs (2007) tarihli notu şöyle: “Hasan Çetin (Savcı Ali Çakır gönderdi) elektronik görüntü sistemlerinin sahibi. 0 212. 434....., 0 532 414..., L. Türkan ile görüştüm. Türker nakliyat ile görüşecek ve tekrar toplantı yapacağız ilk uygulamayı yapmak için. (Tekrar görüşeceğiz fiyat konusu incelenecek)” Bu durumda merak edilen soru şudur: Ergenekon haberleriyle ilgili soruşturmalar, Ergenekon sanıkları Veli Küçük ve Taner Ünal’la yakın dostlukları tespit edilen bir savcıya neden teslim edildi? Ali Çakır, yüzlerce medya mensubu hakkında dava açarken, Adalet Bakanlığı neden sessiz kaldı? Şamil Tayyar Star, 12.10.2009 |
13.10.2009 |