Kültür-Sanat |
“Çanakkale içinde aynalı çarşı” ilgi bekliyor |
ÇANAKKALE’DE türkülere konu olan tarihî Aynalı Çarşı’nın esnafı, yerli ve yabancı turistlerin ilgisizliğinden şikâyetçi. Şehrin simgelerinden biri olan ve içerisinde hediyelik eşya satılan elli iş yerinin bulunduğu Aynalı Çarşı’da esnaf, yerli ve yabancı turistlerin ilgisinin giderek azalmasından ve bu sebeple de satışların düşmesinden dert yanıyor. İş yapamadıklarını ifade eden esnaf, kiralarını dahi ödeyemez duruma gelmekten yakınıyor. 1970 yılından beri çarşıda esnaflık yapan Ali İhsan Kasım, eskiden çarşının, Çanakkale’ye gelen yerli ve yabancı turistler tarafından ziyaret edildiğini ve çok büyük ilgi gördüğünü belirtti. Aynalı Çarşı’nın zamanla eski çekiciliğini kaybetmeye başladığını dile getiren Kasım, ‘’Çarşıya gelen turistlerin çoğunluğu, hiçbir alış veriş yapmadan çıkıp gidiyor. Bunda küresel krizin de etkisi var. Ama bunun yanı sıra bölgeye gelen turist kafilelerinin, özellikle Trakya ve İstanbul güzergâhından gelen insanların, sadece Gelibolu Yarımadası’nda gezdirilmesi ve konaklatılmasının çok büyük payı var’’ dedi.
AYNALI ÇARŞI, KIZ KULESİ GİBİ OLMALI Çanakkale İl Kültür ve Turizm Müdürü Şinasi Haznedar da Aynalı Çarşı esnafının şikâyetini haklı bulduğunu söyledi. Şehrin bir transit geçiş noktası olduğunu anlatan Haznedar, Çanakkale’nin gel geç noktası karakterini aşma çabası içinde olduğunu ifade ederek şunları kaydetti: ‘’İstanbul’dan yola çıkan tatilciler için Çanakkale değil de, İzmir, Ayvalık, Marmaris ve Bodrum gibi bölgeler hedef olduğu için, yöreye gelen turistler feribotla Çanakkale’ye geçerek buradan otoban üzerinden geçip gidiyorlar. Bu haklı şikâyeti bertaraf edecek çalışmalar da sadece profesyonel kültür turizm bürokratlarının değil, hepimizin görevidir. O turisti Çanakkale’de konaklatacak ve ilgisini çekecek birtakım şehir özelliklerine, görsel materyallere sahip olması lâzım. Meselâ nasıl İstanbul’a gelen Kız Kulesi ve Sultanahmet’i, Paris’e giden Eyfel Kulesi’ni, bu kentlerin simgeleri olan görsel materyalleri görmeden gitmiyorlarsa, Çanakkale’nin de böyle bir simgeye ihtiyacı var. Çanakkale’de bunlar fazlasıyla mevcut, ama Türkiye ve yurt dışındaki toplumların bilincine çok da çıkarılmış, onların farkındalığına çok da sunulmuş unsurlar değil. Bunları arttırmalıyız ki insanlar Çanakkale’de de bunlar varmış, bir gece Çanakkale’de geceleyelim de öyle gidelim diyebilsin.’’ Çanakkale / aa
AYNALI ÇARŞI Çarşının yapılışı ile ilgili, ‘’1889 yılında II. Abdülhamid’in padişahlığı zamanında Çanakkale’nin önde gelen Yahudi ailelerinden İlya Halyo tarafından inşa ettirildiği’’ ve ‘’Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde çarşıdan söz ettiği’’ görüşleri bulunuyor. Çanakkale Savaşları sırasında bir bombardıman sonrası çıkan yangın sonucu tahrip olan çarşı, 1918-1921 yılları arasında İngiltere’nin Çanakkale’yi işgali sırasında ise İngilizler tarafından ahır olarak kullanıldı. Aynalı Çarşı, 1994 yılından sonra yapılan çalışmayla yeniden kullanılır hale getirilerek, bugünkü halini aldı. Kaynaklarda, çarşıda eskiden atlar için koşum ve süs eşyası yapan dükkânlar bulunduğu, bu dükkânlarda ‘’Ayna’’ denilen ‘’At gözlükleri’’ satıldığı için bir tür benzetme olarak ‘’Aynalı Çarşı’’ isminin kullanıldığı belirtiliyor. |
22.07.2009 |
Aşk mıdır ki albümümüze aldığımız Hıristiyan İlâhisi “Duâ” nın hikâyesi… |
2002–2003 yıllarında bir vesileyle ABD’nin muhtelif şehirlerinde bulunmuştum. Bu dönemde hafta sonları beraber kaldığımız bazı Türk veya yabancı oda arkadaşlarımızla birlikte bir kiliseye gidip ayinleri izlemeye karar vermiştik. Çeşitli Hıristiyan mezheplerine mensup kiliselerdeki törenler ve okunan ilâhiler farklı farklıydı. Bu izlenimlerimi İnşallah başka bir yazıya havale etmekle konumuza döneyim. “Türkiye’ye döndüğümde eğer bir ilâhi albümü yapmak tekrar nasip olursa, bu defa bir Hıristiyan ilâhisi okuyacağım” demiştim kendi kendime. Bu kararı vermeye iten kendimce birkaç nedenim vardı: Hıristiyan dinine mensup da olsalar, o din mensupları da kendi dilleriyle Yüce Yaratıcıyı övüp, muhabbetlerini, saygılarını müzik lisanıyla sunuyorlardı. Yine müzikle uğraşan bir insan olarak ben de bir Hıristiyan ilâhisini doğru dürüst dinlemiş değildim. Sözleri ne anlatır, müzikal yapısı nasıldır, merak ediyordum. Benim gibi dinleyicilerimizden de bunu merak edecek kişiler olabilir gibi geliyordu. Yine insan bilmediğine şüpheyle yaklaşır. Suizan etmek yerine, o insanları da anlama ve tanımaya vesile kılacak böyle bir adımın faydasına inanıyordum. Son olarak da Üstad Hazretlerinin on yıllar öncesinde Hıristiyanlara olan, insanca ve İslâmca yaklaşımının gerisinde kalmamamız gerekirdi, diye düşünüyordum. Nihayet 2003 sonlarında Türkiye’ye döndüğümde pek çok dosttan gelen teşvik edici sözler üzerine, ‘Aşk mıdır ki’ albümünün eserlerini seçmeye, besteleri şekillendirmeye başlamıştık. Kendimce verdiğim o karar çerçevesinde okuyacağım Hıristiyan ilâhisini aramaya koyuldum. Kadıköy’de Katolik ve Ortodoks Ermeni Kiliselerine gittim. Ne yazık ki, Hıristiyan olan Türk’lerin de gittiği Moda’daki kilisenin varlığından da haberdar oldum ve bir ayinlerini izledim. Bu gençlerden bazılarıyla tanıştım. Onlar adına üzüldüm ve onlara Allah’tan (c.c) hidayet diledim ve diliyorum. Nihayet İstiklâl caddesindeki Saint Antuan Kilisesi’ne gitmeye karar verdim. Salı günleri Türkçe İlâhiler okunduğunu söylemişlerdi. O gün gittiğimde bir kısım Hıristiyan cemaat yaşlı bir pederin çaldığı org eşliğinde Türkçe ilâhiler okuyordu. Aradığım ilâhiyi bulabileceğimi düşünmeye başlamıştım. Törenin ardından bu yaşlı Hıristiyan din adamının yanına yaklaştım. Kısaca amacımı anlattım. Dinledi. “Gelin benimle” dedi. Odasına girdi. Kapısında kendisini bekleyen cemaate rağmen bana bir kitapçık uzattı. “Bunlar benim bestelerim. Bunları alabilirsiniz” dedi, Peder Luigi Iannitto. Teşekkür ettim. Hemen eve geldim. Kitabın önsözünde Peder Luigi şöyle demişti: “İlâhilerdeki dörtlükler ve üçlükler yedi hece ölçülü dizelere çevrilmiştir. Yunus Emre’nin bazı şiirlerinde ya da halk müziğinde bazı türkülerde olduğu gibi” dedikten sonra Yunus Emre’nin “İster idim Allah’ı / Buldum ise ne oldu? / Ağlar idim dünü gün / Güldüm ise ne oldu” İlâhisine yer veriyordu. Peder Beyin İslâm İlâhilerini incelediği anlaşılıyordu. Bu da ayrıca beni memnun etmişti. Vaktim oldukça dardı. 2-3 gün içinde seçeceğim ilâhiyi müzik yönetmenime teslim etmeliydim. O gün gece yarısına kadar 68 sayfalık ilâhi notalarından sözü ve bestesi en uygun olabilecek eseri seçmeye çalıştım. Nihayet hem müzik, hem de söz olarak dikkatimi çeken, beni heyecanlandıran ilâhiyi bulmuştum. Günün son duâsı–1 diye başlayan “Bu günün batımında ey yüce Yaratıcı / O sınırsız sevginle uykuda bizi koru / Vücudumuza sağlık / Ruhumuza gayret ver / Kapkaranlık geceler / NURUNLA aydınlansın” diye sözleri devam eden ilâhiyi seçtim ve üzerinde gerekli düzenlemeleri yaptım. Hıristiyan ilâhilerinin simgesi orgun yanına İlâhilerimizin vazgeçilmez sesi olan ney sazımızı da kattık. Adeta Hıristiyanlık ve Müslümanlık esintileri müzikal anlamda da bir arada, kardeşçe oluvermişti. Albüm çıktığında muhtelif gazete ve televizyonlarında ilgisi büyük olmuştu. Albümü gönderdiğim Vatikan Türkiye Temsilcisi sayın Marowitch’in bizzat cep telefonumdan arayarak tebrik etmesi ve kardeşlik adına güzel sözler sarfetmesi beni ayrıca memnun etmişti. 5 yıl öncesinde yaptığımız bu albümdeki Duâ isimli ilâhimizin hikâyesi işte kısaca böyle… |
22.07.2009 |
Safranbolu’da festival ve yarışma var |
UNESCO tarafından Dünya mirası ilân edilen ve Dünyanın en iyi korunan 20 şehrinden biri olan Safranbolu, Türkiye’nin Belgesel Oscarları olmaya aday ödüllerin verileceği festivaliyle, belgeselciliğe verilen emekleri onore etmeye hazırlanıyor. Bu yıl 10.'su düzenlenecek olan Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali, adına yakışır şekilde, uluslar arası nitelikte organize ediliyor. Her geçen gün gelişen ve önem kazanan belgeselciliğin ve “korumacılığın” merkezi olmaya aday Safranbolu, Safranbolu Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali ile 24-26 Eylül tarihleri arasında ilgi duyan herkesi festivale davet ediyor.
YARIŞMA Safranbolu Kaymakamlığı kültürel faaliyetler kapsamında bir fotoğraf yarışması düzenliyor. Bu yıl, 11.'si yapılacak yarışmaya katılıp, ödül alan ve sergilenmeye değer görülen eserler Safranbolu Kaymakamlığı’na ait “Fotoğraf Yarışması 2009” kataloğunda yayımlanacak. Yarışmanın konusu “Kültürel miras ve korumacılık” olarak belirlenirken, geçmişten günümüze yaşatılan ve yaşatılması gereken kültürel değerlerimizin “siyah - beyaz” tekniğinde ya da “renkli” olarak çekilen fotoğraflar aracılığı ile görüntülenmesi isteniyor. Yarışmanın amacı da, toplumun çevre değerleri ile birlikte estetiğe ilişkin sorunlara karşı duyarlılık kazanmalarına imkân sağlamak, Safranbolu’nun kültürel kimliğinin oluşum sürecine katkıda bulunmak ve fotoğraf san'atı aracılığı ile güzel san'atları teşvik etmek olarak belirlenmiş.
BAŞVURU Yarışmaya ilişkin şartname ve ekleri, Safranbolu Kaymakamlığı’nın web Sitesi olan “www.safranbolu.gov.tr” ve Belediye Başkanlığı’nın “www.safranbolu-bld.gov.tr”den elde edilebiliyor. Eserlerin son teslim edilme tarihi ise 07 Ağustos 2009. |
22.07.2009 |