Lahika |
Âyet-i Kerime Meâli
Ey iman edenler! Şeytanın izini takip etmeyin. Kim şeytanın izini takip ederse, bilsin ki o çirkin ve kötü şeylere teşvik eder.
Nur Sûresi: 21 |
12.07.2009 |
Çin, ifrat edip komünist oldu
Sual: Heyhât! Nasıl, hürriyetimiz umum âlem-i İslâmın hürriyetinin mukaddimesi ve fecr-i sâdıkı olur? Cevap: İki cihetle: Birincisi: Bizde olan istibdat, Asya’nın hürriyetine zulmanî bir set çekmişti. Ziya-yı hürriyet o muzlim perdeden geçemezdi ki, gözleri açsın, kemâlâtı göstersin. İşte bu seddin tahribiyle, fikr-i hürriyet Çin’e kadar yayıldı ve yayılacaktır. Fakat Çin ifrat edip komünist oldu. Âlemdeki terazinin hürriyet gözü ağır geldiğinden, birden bire terazinin öteki gözünde olan vahşet ve istibdadı kaldırdı, git gide kalkacak. Eğer siz sahife-i efkârı okusanız, tarîk-i siyaseti görseniz, huteba-i umumî olan, doğru konuşan cerâidi dinleseniz, anlayacaksınız ki: Arabistan, Hindistan, Cava, Mısır, Kafkas, Afrika ve emsallerinde o derece fikr-i hürriyetin galeyanıyla, âlem-i İslâmın efkârında öyle bir tahavvül-ü azîm ve inkılâb-ı acip ve terakkî-i fikrî ve teyakkuz-u tam intâc etmiştir ki, bahasına yüz sene verseydik yine ucuzdu. Zira hürriyet, milliyeti gösterdi. Milliyet sadefinde olan İslâmiyetin cevher-i nuranîsi tecellîye başladı. İslâmiyetin ihtizazını ihbar etti ki, herbir müslim, cüz-ü fert gibi başıboş değildir. Belki herbiri, mürekkebât-ı mütedahile-i mütesaideden bir cüzdür. Sâir eczalarla câzibe-i umumiye-i İslâmiye noktasında birbiriyle sıla-i rahimleri vardır. Şu ihbar bir kavî ümit verir ki, nokta-i istinad, nokta-i istimdad gayet kavî ve metindir. Şu ümit, yeisle öldürülen kuvve-i mâneviyemizi ihyâ etti. Şu hayat, âlem-i İslâmdaki galeyan eden fikr-i hürriyetten istimdad ederek, umum âlem-i İslâm üzerine çökmüş olan istibdâd-ı mânevî-i umumînin perdelerini parça parça edecektir.HAŞİYE 1 “Ye’sin babasının burnu sürtülse de...” İkinci cihet: Şimdiye kadar ecnebîler bahane-mahane tutarlardı. Milletimizi eziyorlardı. ?imdi ise, ellerinde uruk-u insaniyetkârânelerine veya damar-ı müteassıbânelerine veya âsâb-ı dessasânelerine dokunduracak, ellerinde serrişte-i bahane olacak öyle nokta bulamazlar. Bulsalar da tutamazlar. Bâhusus medeniyet, hubb-u insaniyeti tevlid eder. Sual: Heyhât! Bize tesellî veren şu ulvî emeli ye’se inkılâp ettiren ve etrafımızda hayatımızı zehirlendirmek ve devletimizi parça parça etmek için ağızlarını açmış olan o müthiş yılanlara ne diyeceğiz?HAŞİYE2 Cevap: Korkmayınız. Medeniyet, fazilet, hürriyet âlem-i insaniyette galebe çalmaya başladığından, bizzarure terazinin öteki yüzü şey’en feşey’en hafifleşecektir. Farz-ı muhal olarak, Allah etmesin, eğer bizi parça parça edip öldürseler, emin olunuz, biz yirmi olarak öleceğiz, üç yüz olarak dirileceğiz. Başımızdan rezâil ve ihtilâfatın gubarını silkip, hakikî münevver ve müttehid olarak kervân-ı benî beşere pîşdârlık edeceğiz. Biz, en şedit, en kavî ve en bâkî hayatı intaç eden öyle bir ölümden korkmayız. Biz ölsek de İslâmiyet sağ kalır. O millet-i kudsiye sağ olsun. “Gelmesi muhakkak olan herşey, uzakta olsa yakındır.” (Hadis-i şerif, İbn-i Mace, Mukaddeme: 7/46)
Haşiye-1: Lillâhilhamd, kırk beş sene sonra parça parça etmeye başladı. Haşiye-2: Dehşetli ve hakikatlı bir sual. Münâzarât, s. 63-65, (yeni tanzim, s. 153-160)
LÜGATÇE:
heyhât: Eyvah, yazık. mukaddime: Önsöz, başlangıç. fecr-i sâdık: Gerçek aydınlık, sabaha karşı doğu ufkunda yayılmaya başlayan beyaz aydınlık. istibdat: Baskı, diktatörlük. ziya-yı hürriyet: Hürriyet ışığı. muzlim: Karanlık. fikr-i hürriyet: Hürriyet fikri, düşüncesi. ifrat: Aşırı gitme. sahife-i efkâr: Fikirler sayfası. tarîk-i siyaset: Siyaset yolu. huteba-i umumî: Herkese hitâbeden, umuma ders verenler. cerâid: Gazeteler. tahavvül-ü azîm: Büyük değişim. terakkî-i fikrî: Fikri ilerleme, gelişme. teyakkuz-u tam: Tam uyanış. intâc: Netice verme. sadef: İnci kabuğu. Şeffaf sert kabuk. ihtizaz: Deprenme, titreşme, titreşim. mürekkebât-ı mütedahile-i mütesaide: Çoğalarak ve gelişerek birbiri içine giren şeylerden oluşan karışımlar. câzibe-i umumiye-i İslâmiye: İslâmın genel cazipliği. nokta-i istinad: Dayanak noktası. nokta-i istimdad: Yardım noktası. |
12.07.2009 |
Kabul buyur Üstad’ım
Her bir kardeşimizin her bir meziyetini, Tefâni sırrı ile her bir faziletini, Uhuvvetle koruruz dâvânın izzetini. Fena fi’l-ihvanız biz kabul buyur Üstad’ım
Nurun üssü’l-esâsı, sadece uhuvvettir. Meslek ve meşrebimiz, haliliye, hıllettir. Bu hılletin esası, hâlis samimiyettir. Fena fi’n-nur olmuşuz, kabul buyur Üstad’ım
Okuyunca risâle, tashih eder imanı. Akıl ve kalbimizin nurlanır her bir yanı. Susturup tardediyor kötü nefsi, şeytanı. Fenâ fi’r-risâleyiz, kabul buyur Üstad’ım
Rabbim gönderir elbet her yüzyılda müceddid. Bütün meseleleri, risâle eder tecdid. Ahiret’i kurtarıp okuyan olur Said. Fena fi’l-müceddidiz kabul buyur Üstad’ım
Fitne-i ahir zaman, en dehşetli bir zaman. Deccaldan ve Süfyandan demeliyiz el-aman. Mehdiye tabi olsak dosdoğru olur iman. Fena fi’l-mehdiyiz biz, kabul buyur Üstad’ım
Her bir Nur Talebesi, Üstadın numunesi. İman, Kur’ân hizmeti, evvel ahir gayesi. Makam, mevki aramaz talebelik, payesi. Fena fi’l-Üstadız biz, kabul buyur Üstad’ım
Kalbimiz, vicdanımız, cemiyet hayatımız, Külliyatla sağlanır uhrevî rahatımız. Hava, su, ekmek kadar vardır ihtiyacımız. Fena fi’l-külliyatız, kabul buyur Üstad’ım |
MEHMET KOVANCI 12.07.2009 |