Haberler |
Kemalizm bütün değerleri dışladı |
Sosyolog Nilüfer Göle, “bugünkü sıkışmamızın altında 60 darbesiyle hâlâ hesaplaşamamak yattığına” dikkat çekerek, “Kemalizm, geleneklerden koptu, ara kurumları yok etti ve toplumun etiyle kemiğini ayırdı” dedi. Yeni Şafak’a konuşan sosyolog Göle, Türkiye’nin kendi içindeki tecrübede barışçıl yolları, çoğulculuğu, hatta laik ve İslam arasındaki çatışmanın biri ya da ötekisi değil, ikisi ile birlikte olabilirliliğini gösterme durumu ve potansiyeli olduğunu söyledi. Göle, “Bu da dünyada Türkiye’ye çok önemli bir rol veriyor. Türkiye yaşadığı bu tecrübeyi tamamlarsa, hem Müslüman ülkelere hem de Avrupa’ya ‘yeni bir şekilde düşünme’ fırsatı verir” dedi. Nilüfer Göle, şunları kaydetti: “Kemalizm, 60 darbesiyle birlikte, ilericilik ve askerî söylemin birleşiminden oluşuyor. Bugünkü sıkışmamızın altında da 60 darbesiyle hâlâ hesaplaşamamak yatıyor. Kemalizm, geleneklerden koptu, ara kurumları yok etti ve toplumun etiyle kemiğini ayırdı.(...) "Muhafazakâr kesim, bugün dünyaya daha açıkken, Kemalistler sınırları yükseltiyorlar. Gelenekçi imam kazandı, ilerici öğretmen kaybetti gibi bir zıtlık yok. İmamın kızı öğretmen olmak istiyor; ama başörtüsüyle, mesele de bundan çıkıyor... “Mahremiyeti olmayan modernite olamaz” gerçeğini anlamamız lâzım.” İstanbul / Yeni Asya
Kurucu unsur demokrasiye inanmadı
İSTANBUL Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Altan, Türkiye’nin kurucu unsurunun, bir Müslüman ülkenin demokrat olabileceğine, hak ve özgürlüklere saygılı olabileceğine, laik olabileceğine hiçbir zaman inanmadığını belirtti. Taraf gazetesine konuşan Prof. Dr. Mehmet Altan, laiklik meselesinin sosyal boyutu olduğunu belirterek, bir insanın laik olabilmesi için zenginleşmesi gerektiğini söyledi. Toplumun zenginleşmesinin laikliğin oluşumunun esas sebebi olduğunu ifade eden Altan, şunları kaydetti: “Siirt’in mezrasındaki bir adamın hayatında laik olmak, şeriatçı olmak hiçbir farklılık getirmez. Çünkü tercihleri yoktur. Bu tercih toplumun değişmesi, dönüşmesi, üretime geçmesi ile bağlantılıdır. Türkiye’nin kurucu unsuru, bir Müslüman ülkenin demokrat olabileceğine, hak ve özgürlüklere saygılı olabileceğine, laik olabileceğine hiçbir zaman inanmamıştır. Nitekim bugün de inanmıyor. Müslümanlığın tehlikeli olabileceği düşüncesiyle Cumhuriyet’in ilk yılarında aynı yasa ile hem Diyanet İşleri’ni kurmuştur, hem de Genelkurmay’ı kurmuştur. Sistemin kendi içinde Diyanet ve Genelkurmay aynı işlevselliktedir. Burada ‘bir din devleti olmasın’ hedefi gözetiliyor gibi gözükse de bir devlet dini yaratılmıştır. Devlet dinin yorumlayıcısı da Diyanet İşleri Başkanlığı’dır." İstanbul / Yeni Asya |
09.06.2009 |