09 Haziran 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Haberler

 

Şikâyeti bırakın, anayasayı değiştirin

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, “Askerî darbeden sonra hazırlanan bir anayasa ile asgari demokrasi olur. Bu Anayasa ile AB’ye girmek hayal olur. Bu çerçevede muhalefet lideri Deniz Baykal’a buradan, Diyarbakır’dan seslenmek istiyorum. Gelin bu anayasa değişikliğini beraber yapalım” çağrısını tekrarladı.

“LİDERLERE AB'YE DESTEK KONUSUNDA ÇAĞRI

YAPTIK”

Başbakanın talimatıyla Deniz Baykal, Devlet Bahçeli, Ahmet Türk ve diğer siyasî parti temsilcileriyle AB’ye destek konusunda görüşmeler yaptıklarını anlatan Bağış, “Eğer bu konuda ciddiyseler, gelsinler herkesin ihtiyacına, Türkiye’nin ihtiyacına cevap verecek anayasa hazırlayalım. Anayasa değişikliği deyince kaçmak kimseye, Türkiye’ye yakışmıyor” diye konuştu.

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, askerî darbeden sonra hazırlanan bir Anayasa ile asgari demokrasi olacağını belirterek, bu Anayasa ile AB’ye girmenin hayal olacağını kaydetti.

Bağış, AKP Diyarbakır İl Başkanlığınca parti binasında düzenlenen ‘’Siyaset Akademisi’’nde yaptığı ‘’AB ve Müzakere Süreci’’ konulu konuşmasında, Türkiye olarak gerekli reformları yaparak AB’yi müzakereyi başlatmaya mecbur bıraktıklarını ve bunun için gerekli zemini oluşturduklarını söyledi. Bağış, şöyle devam etti:

‘’Artık Türkiye askeri darbeler sonrası başbakanların asıldığı, 10 yıl önceki gibi şiir kitabındaki şiirleri okuduğu için büyükşehir belediye başkanlarının cezalandırıldığı, Dostoyevski’nin kitaplarının yasaklandığı bir ülke değil. DGM’ler lağvedildi. YÖK ve TRT yasaları değiştirildi. 2002-2004 arasında yoğun reform yapıldı. Türkiye daha çok demokratikleşti. Brüksel zirvesinde önümüze Kıbrıs ile ilgili diretilmek istenen şartlara karşı Başbakan, yumruğunu masaya vurdu ve sorunu çözdü. Türkiye’ye müzakere başlama süreci verildi. Müzakerenin en önemli 3 ayağı siyasi kriterler, ekonomik kriterler ile sivil toplum ve tanıtım diyaloğudur. (Türkiye için AB süreci yavaşladı) diyorlar oysa, 2009’a hızlı bir giriş yaptık, 400 sayfalık ulusal programımız yayınlandı.”

DEĞİŞİKLİK İÇİN

MUHALEFETE ÇAĞRI

Bağış, Türkiye’nin yapması gereken en önemli çalışmanın Anayasa değişikliği olduğunu belirtti. Yakın dönemde Anayasa değişikliği yapmayı hedeflediklerini anlatan Egemen Bağış, şunları söyledi: ‘’Askeri darbeden sonra hazırlanan bir Anayasa ile asgari demokrasi olur. Bu Anayasa ile AB’ye girmek hayal olur. Bu çerçevede muhalefet lideri Deniz Baykal’a buradan, Diyarbakır’dan seslenmek istiyorum. Gelin bu Anayasa değişikliğini beraber yapalım. Başbakanın talimatıyla Deniz Baykal, Devlet Bahçeli, Ahmet Türk ve diğer siyasi parti temsilcileriyle AB’ye destek konusunda görüşmeler yaptık. Eğer bu konuda ciddiyseler, gelsinler herkesin ihtiyacına, Türkiye’nin ihtiyacına cevap verecek Anayasa hazırlayalım. Anayasa değişikliği deyince kaçmak kimseye, Türkiye’ye yakışmıyor.

Anayasa’nın yanı sıra mahkemelerin hızlı karar vermesi için yargı reformu gerekiyor. Bunun çalışmaları içindeyiz. Herkes siyasi partiler yasasından rahatsız. Gelin siyasi partiler yasasını değiştirelim. Kamu denetçiliği kurumu kuralım. Bunu hazırladık, Anayasa Mahkemesinden geri geldi. Önce Anayasa’nın değişmesi gerektiği bildirildi. Yolsuzlukla mücadele yasası için de çalışmalarımız devam ediyor.’’ Diyarbakır / aa

09.06.2009


 

Dünyanın yüzde 17’si hür

Fİnlandİya’nIn Helsinki Sanomat gazetesi baş editörü Janne Virkkunen, “Dünya nüfusunun yüzde 17’si özgürce yaşıyor. Bu rakam utanç verecek kadar az ve ifade özgürlüğünü savunan kurumların daha yapacak çok şeyi var” dedi.

Uluslararası Basın Enstitisü (UPE) 58. Yıllık Genel Kurul Toplantısı Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de yapıldı. Finlandiya Kongre Salonu’nda gerçekleşen toplantıya dünyanın birçok ülkesinden 250’ye yakın medya yöneticisi, editör ve önde gelen gazeteciler katıldı. UPE 2009 Dönem Başkanlığı’nı yapan Finlandiya’nın Helsinki Sanomat gazetesi baş editörü Janne Virkkunen’in yaptığı açılış konuşmasıyla başlayan toplantıda demokrasi, basın ve ifade özgürlüğü ile ekonomik krizin medya üzerindeki etkisi gündemi oluşturdu. Virkkunen konuşmasında, medya ve diğer sivil organizasyonların “karanlıkta yürüyen toplumlara öncülük etme rolü bulunduğuna” işaret etti. Virkkunen, “Dünya nüfusunun yüzde 17’si özgürce yaşıyor. Bu rakam utanç verecek kadar az ve ifade özgürlüğünü savunan kurumların daha yapacak çok şeyi var” dedi. Konuşmasının sonlarına doğru dünyanın birçok yerinde görev başında öldürülen ya da cezaevine konulan gazetecilere değinen Virkkunen, “ifade özgürlüğünü kısıtlama arzusunun bugünün gelişmiş ülkelerde bile maalesef görülebildiğini” dile getirdi. Helsinki / cihan

09.06.2009


 

Kemalizm bütün değerleri dışladı

Sosyolog Nilüfer Göle, “bugünkü sıkışmamızın altında 60 darbesiyle hâlâ hesaplaşamamak yattığına” dikkat çekerek, “Kemalizm, geleneklerden koptu, ara kurumları yok etti ve toplumun etiyle kemiğini ayırdı” dedi.

Yeni Şafak’a konuşan sosyolog Göle, Türkiye’nin kendi içindeki tecrübede barışçıl yolları, çoğulculuğu, hatta laik ve İslam arasındaki çatışmanın biri ya da ötekisi değil, ikisi ile birlikte olabilirliliğini gösterme durumu ve potansiyeli olduğunu söyledi. Göle, “Bu da dünyada Türkiye’ye çok önemli bir rol veriyor. Türkiye yaşadığı bu tecrübeyi tamamlarsa, hem Müslüman ülkelere hem de Avrupa’ya ‘yeni bir şekilde düşünme’ fırsatı verir” dedi.

Nilüfer Göle, şunları kaydetti: “Kemalizm, 60 darbesiyle birlikte, ilericilik ve askerî söylemin birleşiminden oluşuyor. Bugünkü sıkışmamızın altında da 60 darbesiyle hâlâ hesaplaşamamak yatıyor. Kemalizm, geleneklerden koptu, ara kurumları yok etti ve toplumun etiyle kemiğini ayırdı.(...)

"Muhafazakâr kesim, bugün dünyaya daha açıkken, Kemalistler sınırları yükseltiyorlar. Gelenekçi imam kazandı, ilerici öğretmen kaybetti gibi bir zıtlık yok. İmamın kızı öğretmen olmak istiyor; ama başörtüsüyle, mesele de bundan çıkıyor... “Mahremiyeti olmayan modernite olamaz” gerçeğini anlamamız lâzım.” İstanbul / Yeni Asya

Kurucu unsur demokrasiye inanmadı

İSTANBUL Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Altan, Türkiye’nin kurucu unsurunun, bir Müslüman ülkenin demokrat olabileceğine, hak ve özgürlüklere saygılı olabileceğine, laik olabileceğine hiçbir zaman inanmadığını belirtti.

Taraf gazetesine konuşan Prof. Dr. Mehmet Altan, laiklik meselesinin sosyal boyutu olduğunu belirterek, bir insanın laik olabilmesi için zenginleşmesi gerektiğini söyledi. Toplumun zenginleşmesinin laikliğin oluşumunun esas sebebi olduğunu ifade eden Altan, şunları kaydetti:

“Siirt’in mezrasındaki bir adamın hayatında laik olmak, şeriatçı olmak hiçbir farklılık getirmez. Çünkü tercihleri yoktur. Bu tercih toplumun değişmesi, dönüşmesi, üretime geçmesi ile bağlantılıdır. Türkiye’nin kurucu unsuru, bir Müslüman ülkenin demokrat olabileceğine, hak ve özgürlüklere saygılı olabileceğine, laik olabileceğine hiçbir zaman inanmamıştır. Nitekim bugün de inanmıyor. Müslümanlığın tehlikeli olabileceği düşüncesiyle Cumhuriyet’in ilk yılarında aynı yasa ile hem Diyanet İşleri’ni kurmuştur, hem de Genelkurmay’ı kurmuştur. Sistemin kendi içinde Diyanet ve Genelkurmay aynı işlevselliktedir. Burada ‘bir din devleti olmasın’ hedefi gözetiliyor gibi gözükse de bir devlet dini yaratılmıştır. Devlet dinin yorumlayıcısı da Diyanet İşleri Başkanlığı’dır." İstanbul / Yeni Asya

09.06.2009


 

Katliamlarda bencilliğin izi var

Fatih Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Sayar, ‘’Gerek Mardin, gerekse de Adana kitle katliamlarında arsız bir narsizmin izini sürmek mümkün’’ dedi.

FATİH Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Sayar, ‘’Gerek Mardin gerekse de Adana kitle katliamlarında arsız bir narsisizmin izini sürmek mümkün’’ dedi.

Sayar, yaptığı açıklamada, ayakta ve hayatta kalmanın önemli mesele olduğu bir çağda yaşandığını, günlük gazetelerde nasıl sağlıklı ve uzun bir ömür sürebileceğine dair öğütler okunduğunu belirtti. Bilinen dünyanın değiştiğini, yerle bir olmaya başladığını ifade eden Sayar, şöyle konuştu:

‘’Aile katilliği, Türkiye’nin yeni şiddet biçimi olarak sinir uçlarımızı törpülüyor. Oysa aile ‘kişinin sadece kendisi olduğu için sevildiği yer’ değil miydi? Artık bir ailenin yüzleri de fotoğraflar kadar kısa ömürlü. Aile de insan gezegeninin soğumasından nasibini alıyor. Ailenin içinde de küçük, bir birine ulaşmaz adacıklar beliriyor. Aile fertleri de ekmeğin büyük dilimini nasıl alabileceklerinin davasını güdüyor. Narsisizm kültürü, bütün dünyayı kasıp kavurduğu yetmezmiş gibi, iştahlı bir köpek balığı halinde bizim sahillerimize vuruyor.’’

Sadece kendisi için yaşayan, kafalarındaki küçük hesaplar engellendiğinde, itiraz sahiplerini şiddet kullanarak yola getirmek isteyen sapkın ruhların bulunduğuna dikkati çeken Sayar, şunları söyledi:

‘’Gerek Mardin gerekse de Adana kitle katliamlarında arsız bir narsisizmin izini sürmek mümkün. Şiddet uygulayan insanların öz saygılarının düşük olduğu ve şiddeti uygulamakla kendilerini güçlü hissettikleri önermesi artık psikoloji biliminin tozlu raflarına terk edilmiş bulunuyor. Saldırgan insanlar, öz saygıları yüksek, kendilerini fazlasıyla beğenen kişiler. Saldırganlığın özünde bir çarpışma yatıyor. Kişinin kendisini algılama biçimiyle bu algıyı paylaşmayan, onu tenkit eden kişinin yükselttiği ses çarpışıyor. Tehdit altındaki egotizm. Evet, egotizm, egoizm değil. Siz kendinizi beğeniyorsunuz, birisi sizi beğenmiyor. Size sizin zannettiğiniz kadar mükemmel olmadığınızı söyleyen kişiye yumruğu indiriyorsunuz.’’

Şişmiş öz saygıları olan insanların hayattan daha çok ego tehdidi algıladığını anlatan Sayar, sözlerini şöyle tamamladı:

‘’Kendilerini olduklarından değerli algılayan kişiler, bu algıya tehdit olarak gördükleri her durumda saldırganlaşabilir. Söz gelimi ABD’de tecavüz mahkûmlarıyla yüz yüze görüşme yoluyla yürütülmüş bir çalışma, bu kişilerin kendilerini gayet yetenekli, becerikli ve başarılı olarak tarif ettiğini göstermektedir. Şişkin egolar çağında yaşıyoruz. Ailenin bir ferdi diğer bütün fertlerini öldürebiliyor, komşular veya öz anneler çocukları katlediyor. Acımasızlığın şahikası. Türkiye toplumu da dünyanın yaşadığı toplumsal değer aşınmasını bütün hızıyla yaşıyor. İnsan insana yabancılaşıyor. Aile üyeleri ve komşular birbirine düşman kesiliyor.’’ Trabzon / aa

09.06.2009


 

30 belediyeye yeni başkan

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından çeşitli sebeplerle seçimi iptal edilen 30 belediye başkanlığına ilişkin seçimler yapıldı.

Yapılan seçimlerde resmi olmayan sonuçlara göre AKP yüzde 42, MHP yüzde 16, Saadet Partisi yüzde 15, CHP yüzde 14 oy aldı.YSK, 29 Mart 2009 tarihinde yapılan 2 bin 931 belediyede gerçekleştirilen belediye başkanlığı seçimlerinden 30’unu çeşitli nedenlerle yapılan itirazlar sonucu iptal etti. Yurt genelinde 7 ilçe ve 23 beldede sandık başına gidilirken, Yozgat’ın Sorgun ilçesine bağlı Gülşehri beldesinde, oy sayımı sırasında çıkan arbedede 403 oy pusulasının yırtılması sonucu seçim iptal edildi. Ankara / aa

09.06.2009


 

Kriz maddî değil, mânevî

Yalova temsilciliğimiz tarafından Yalova Halk Eğitim Merkezi konferans salonunda ‘Küresel Kriz ve Said Nursi’nin İktisat Görüşü’ konulu panel düzenlendi.

Katılımın oldukça yoğun olduğu programa çevre il ve ilçelerden de iştirak olduğu dikkatlerden kaçmadı. Panel öncesi Yalovalı bayan okuyucularımız tarafından düzenlenen kermese de gösterilen ilgi oldukça fazlaydı.

Risâle-i Nur Enstitüsü tarafından hazırlatılan ‘Zamana Düşen Işık: Bediüzzaman Said Nursi’ isimli sinevizyon ile başlayan program, Yalova Merkez Cami imamı Ahmet Hoca’nın okuduğu aşr-ı şerif ile devam etti. Daha sonra programın açılış konuşmasını gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular yaptı. Konuşması sırasında küresel krizin daha çok dinî boyutuna vurgu yapan Kutlular, “İnsanlarda ‘sen çalış, ben yiyeyim’ ve ‘ben tok olayım da başkası açlıktan ölse bana ne’ diyen bir anlayış hakim. Nerden geliyor bu anlayış? Şimdiki dünya düzeni dediğimiz sistemden. Peki dinimiz ne emrediyor? Yardımlaşmayı ve paylaşmayı... Allah rahmet eylesin benim annem iyi bir kadındı. Evde pişirilen yemekten kapaklı bakır kaba koyar benimle yan komşuya gönderirdi. Ne diyor Peygamberimiz, komşusu açken tok yatan bizden değildir. Biz ise şimdi komşumuzu tanımıyoruz bile” dedi.

Yaşadığımız olaylardan ders almamız gerektiğini belirten Kutlular konuşmasına şöyle devam etti: “1999 depreminden sonra dedim ki; deprem ilâhî bir ikazdır. Vay efendim sen misin böyle diyen diye 2 yıl 1 gün hapis cezası verdiler. Kaçmadık, gittik cezamızı çektik. Şimdi de söylüyorum. Bu kriz de ilâhî bir ikazdır. Bunu bir ben de söylemiyorum artık. Geçtiğimiz günlerde Papa da aynı şeyi söyledi. Üstad hazretlerine Tarihçe-i Hayatta ‘Ey helâket ve felâket asrının adamı, senin de reyin var, konuş’ denildiğinde Birinci Dünya Savaşı’nın sebeplerinden bahsediyor. Namaz kılmadık, süründürerek secde ettirdi, oruç tutmadık, açlıkla imtihan etti diyor... Şimdi bu noktada da bu soruyu kendimize soralım. Biz ne yaptık da kader hakkımızda böyle bir fetva verdi?” diye konuştu.

Kutlular’dan sonra ise İstanbul ve Ankara’da okuyan üniversiteli nur talebelerinin yanı sıra Yalova’da tanınmış simalarından Temel Coşkun’un göndermiş olduğu telgraflar okundu. Telgraflardan sonra sahne minik kızlarımıza emanet edildi. Bir yılı aşkın süredir oratoryo çalışması için emek veren minik çocuklar büyük bir keyifle izlenen oratoryayı başarıyla sahneledi. KRİZİN MÂNEVÎ SEBEPLERİ VAR Panelde konuşan Yeni Asya Gazetesi yazarlarından Dr. Hakan Yalman da küresel krizin sebep ve çareleri ve Said Nursi’nin iktisat görüşü hakkında bilgiler verdi. Konuşmasının büyük bir bölümünde küresel ekonomik krizin perde arkasında yatan gerçekleri ve esas sebepleri açıklayan Dr. Hakan Yalman, asıl problemin maddi değil manevi olduğunu vurguladı. Küresel ekonomik krizinin neticelerinin maddi olarak yansıdığını belirten Dr. Yalman, doğru çözümler bulmak için sebepleri de doğru teşhis etmek gerektiğini belirterek, “Maddi olan bu krizin altında yatan sebepler ahlaki ve manevidir. İsraf, kanaatsizlik, hırs, şükürsüzlük ve açgözlülük gibi sebeplerdir” dedi.

YAVUZ TOPALCI / YALOVA

09.06.2009


 

SAĞLIĞINIZ İÇİN BOL BOL CEVİZ YİYİN

SofralarImIzda sıkça yer verdiğimiz, tatlılarımızın vazgeçilmez malzemesi ceviz, kabuğuyla, içiyle, hatta perde tabir edilen iç bölümünde yer alan odunsu zarlarıyla pek çok hastalığın tedavisine destek oluyor.

Sağlıklı Beslenme Uzmanı Dr. Dilek Polat, cevizin cilt rahatsızlıklarından saç dökülmesine, tiroit hastalıklarından ağız kokusuna kadar birçok hastalığın tedavisinde kullanılabileceğini belirtti. Allah’ın mucizelerinden biri olan cevizin farklı kullanımının ise iyi bilinmediğini ifade eden Polat, yaş ve kuru ceviz kabuklarının basit işlemlerle çok etkili sonuçlar vereceğini kaydetti. Polat, 20 tane cevizin sert kabuğunu 1 litre suda 10-15 dakika kaynatarak elde edilen suyun saç durulamasında kullanılması durumunda, saçların dökülmesinin son bulacağını belirtiyor. Taze cevizin yeşil kabuğunun az suyla kaynatılması sonucu macun elde edileceğini anlatan Polat, bu macunun da saç maskesi olarak kullanılabileceğini kaydediyor. Dr. Polat, şu bilgileri verdi: ‘’8 tane cevizi bir bardak suda 2 gün bekletin. Günde iki ceviz olmak üzere tüketin ve cevizleri içinde beklettiğiniz suyu da için, 4 günlük kür sonunda ne kadar dinlenmiş hissettiğinize şaşıracaksınız. Cevizin arasında bulunan perdeleri atmıyoruz. 25-30 kadar ceviz perdesini bir litre suda güneş görmeyen bir yerde bir hafta bekletiyoruz. Sabahları aç karnına her gün bir bardak tüketiyoruz, tiroid hastalarına çok yardımcı olacaktır. Ceviz yaprağını suda kaynatıp biraz zeytinyağı ekleyin. bu karışımla düzenli gargara yapıldığında ağız kokusu sorunu da ortadan kalkacaktır.’’ İzmir / aa

09.06.2009


 

Damar sertliğine karşı bir kaşık doğal yağ

Memorial Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, keten tohumu, çörek otu, nar çekirdeği, üzüm çekirdeği, ceviz ve fındık yağından günde bir kaşık tüketilmesinin, damar sertliğinin gelişmesini önlediğini bildirdi. Prof. Dr. Sönmez, yaptığı açıklamada, aralarında üzüm çekirdeği, nar çekirdeği, kabak çekirdeği, keten tohumu gibi soğuk pres yağların, ülkenin hemen her yerinden kolayca temin edebildiğini söyledi. Antioksidan maddeler ihtiva eden, soğuk pres yöntemiyle elde edilen bu yağların makul fiyatlarda satılmaya başladığını belirten Prof. Dr. Sönmez, ‘’Bu yağlar, koroner damarların iç yüzeyindeki parlak kaygan zemini hazırlayan endoteli koruyan antioksidan maddeler ihtiva etmektedir. Keten tohumu, çörek otu, nar çekirdeği, üzüm çekirdeği, ceviz ve fındık yağından günde bir kaşık tüketilmesi, damar sertliğinin gelişmesini önlüyor.’’ Prof. Dr. Sönmez, ‘’Önerilen günlük tüketim miktarı, 1 çorba kaşığıdır’’ diye konuştu. Konya / aa

09.06.2009


 

Gürültü kirliliği sağırlığa yol açıyor

DevamlI olarak limiti aşan gürültülere maruz kalmak kulak sağlığında kalıcı sorunlara yol açabiliyor. Cerrahi ve diğer yöntemler ise işitme kaybı gerçekleşince işe yaramıyor. Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Adem Cenkçi, aşırı gürültünün akustik travmaya yol açtığını söyledi. Kulağın dış kulak, orta kulak, iç kulak olmak üzere üç bölümden oluştuğunu anlatan Cenkçi, “Orta kulaktaki örs, çekiç ve üzengi kemikçikleri iç kulağa sesin iletilmesine yardımcı olurlar. İşitme ve dengeye hassas hücreler iç kulakta bulunurlar. Ayrıca beyine giden işitme siniri de iç kulaktadır.” şeklinde konuştu. Adem Cenkçi, “Aşırı ses iç kulaktaki sinir uçlarını öldürür ve aşırı sese maruz kalma süresi uzadıkça daha fazla sinir ucu ölür. Bu da işitme kaybına yol açar. Ölen sinir uçlarını tekrar düzeltmek mümkün olmadığı için aşırı gürültünün vereceği hasar da kalıcı bir hal alır.” dedi. Bursa / cihan

09.06.2009


 

Atla ve tekneyle dünya turu

TEKNESİYLE dünya turu yapan Özkan Gülkaynak, Kaş Limanı’na geldi. Yaklaşık üç yıl önce İzmir’den ‘’Kayıtsız 3’’ adlı teknesiyle dünya turuna çıkan Özkan Gülkaynak, yaptığı açıklamada, asıl mesleği ekonomistliği bırakarak, 2 yıl 11 ay önce İzmir’den dünya turuna çıktığını, Akdeniz, Atlantik, Panama Kanalı, Pasifik, Hint Okyanusu, Kızıldeniz güzergahını kullandığını ve Türkiye’ye Antalya’dan giriş yaptığını söyledi. Yolculuğunu üç gün sonra İzmir’de tamamlayacağını ifade eden Gülkaynak, mola verdiği yerlerde büyük ilgi gördüğünü kaydetti. Gülkaynak, yolculuğa çıkış nedeninin, ‘’Denizlerin ve kıyıların temiz kalması, korunmasına dikkati çekmek’’ olduğunu vurguladı. Öte yandan İran’dan yola çıkan ve atla Fransa’ya kadar gitmeyi hedefleyen Fransız at binicisi Laurence Bougault adlı kadın, Tokat’ın Reşadiye ilçesinde konakladı. Alınan bilgiye göre, 2 Nisan 2009 tarihinde İran İsfahan’dan kendisini araçla takip eden İranlı yol arkadaşı Mojtaba Botlani Esfhani ile birlikte atla yola çıkan uzun mesafe at binicisi Laurence Bougault, atla Fransa’ya kadar gitmeyi hedefliyor. Kaş-Tokat/ aa

09.06.2009


 

Suudiler 30 yıl sonra sinemaya gitti

Suudİ Arabistan’da sinema gösteriminin 30 yıl önce yasaklanmasının ardından, ilk defa geçen Cuma günü başşehir Riyad’da bir film oynatıldı. Dubai’de basılan Gulf News’in haberine göre, Suudi aktör Feyyaz El Maliki’nin oynadığı ‘Manahi’ adlı komedi filmi, Kral Fahd Kültür Merkezi’nde geniş bir topluluk tarafından izlendi. Film gösteriminin. Suud kültürü ve toplumu açısından önemli bir dönüm noktası olduğu belirtildi. Filmin, Suudi milyarder Prens El Velid Bin Talal’a ait medya şirketi tarafından gösterildiği öğrenildi. Riyad / cihan

09.06.2009


 

İSKİ, tasarruf istedi

İSTANBUL Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ), havaların ısınmasıyla birlikte şehirde günlük su tüketiminin 2 milyon metreküpü aştığını belirterek, vatandaşlardan tasarruf yapmalarını istedi. İSKİ’den yapılan yazılı açıklamada, son 2 yıllık yağış rejimini kurak geçiren ve 2 yılda son 50 yılın en düşük yağış miktarını alan İstanbul’da 2008-2009 yılı yağış rejiminin bereketli geçtiği belirtildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi: ‘’Barajların doluluk oranı 2009 yılında 11 Nisan 2009 tarihinde yüzde 97,41’e kadar çıktı. Mayıs ayından itibaren yağışların azalması ve sıcaklıkların artması ile barajların doluluk oranı düşmeye başlarken, günlük tüketilen su miktarı da 2 milyon metre küpü aştı. Yılın ilk 5 ayında en fazla günlük su tüketimi 17 Mayıs 2009 tarihinde 2 milyon 216 bin metreküp olarak gerçekleşti.’’ Yılın ilk 4 ayında ortalama günlük su tüketiminin 1 milyon 833 bin metre küp olduğu ifade edilen açıklamada, “Şu an itibariyle içme suyu kaynaklarımızda yüzde 92,90 doluluk oranıyla 807 milyon metre küp su bulunuyor’’ denildi. Açıklamda, İstanbullulara tasarruf çağrısında bulunuldu. İstanbul / aa

09.06.2009


 

Başbakan Erdoğan Yunanistan'a gidiyor

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Costas Karamanlis’in davetlisi olarak, 20-21 Haziran tarihlerinde Atina’ya ziyaret gerçekleştirecek. Başbakanlık Basın Merkezi’nin internet sitesinde yer alan duyuruya göre, Başbakan Erdoğan, Karamanlis’in davetine katılarak, Yeni Acropolis Müzesi’nin açılış töreninde yer alacak. Başbakan Erdoğan’ın, ziyareti sırasında Yunanistan Başbakanı Karamanlis ile ikili bir görüşme yapması da bekleniyor.

09.06.2009


 

GÜL VE ERDOĞAN, SCHEFFER’İ KABUL ETTİ

Bu arada Başbakan Erdoğan, görevini 1 Ağustosta yeni Genel Sekreter Anders Fogh Rasmussen’e devredecek olan NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer’i kabul etti. Başbakanlık Merkez Binasında yaklaşık 40 dakika süren kabulde açıklama yapılmadı. Scheffer daha sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından kabul edildi. Çankaya Köşkü’ndeki görüşme 1 saat 15 dakika sürdü. Ankara / aa

09.06.2009


 

Kocaeli felâketin eşiğinden dönmüş

KOCAELİ'NİN Dilovası ilçesinde boya sanayinde kullanılan kimyevi maddelerin bulunduğu depoda önceki gün sabah çıkan ve yaklaşık 15 saat sonra söndürülebilen yangında, facianın eşiğinden dönüldüğü anlaşıldı. İlçenin Çerkeşli köyünde bir firmaya ait, yaklaşık 1500 metrekaresi kapalı, 4600 metrekare alanda kurulu solvent, vernik, tiner gibi boya sanayisinde kullanılan 30’u aşkın ham madde türünün bulunduğu depoda patlamayla birlikte çıkan yangının, ışıkla bile reaksiyona geçebilen, çok şiddetli patlama özelliğine sahip lak nitroselülozunun bulunduğu diğer depoya ulaşması halinde meydana gelebilecek patlamayla iş yerinin bulunduğu tepenin yerle bir olacağı, çevredekilerin tamamının ölebileceği bildirildi. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanı Doğan Kara, çok büyük bir felâketin eşiğinden dönüldüğüne işaret etti. Kocaeli / aa

09.06.2009


 

Almanya’ya vizesiz seyahata yeni engel

ALMANYA'NIN“vizesiz girişe” ilişkin getirdiği yeni uygulamaya ilişkin eleştiriler artarken, Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Eckart Cuntz, büyükelçilik tarafından verilebilecek olan “vize muafiyet belgesinin” hukuki değeri olmadığını ancak belgenin işleri kolaylaştıracağını söyledi. Diplomasi Muhabirleri Derneği (DMD) üyeleri ile bir araya gelen Büyükelçi Cuntz, Avrupa Adalet Divanının kararı doğrultusunda sanatçılar, bilim adamları, sporcular ve şoförlerin Türkiye’deki ikametlerini korumak kaydıyla ve iki ayı geçmeyecek şekilde Almanya’ya vizesiz giriş hakkı kazanmasının Türk basınına olumlu şekilde yansımasından memnun olduğunu ifade etti. Bu uygulamanın sadece bazı meslek grupları için geçerli olmasının “ayrımcılık” olarak değerlendirilmesinin doğru olmadığını ifade eden Büyükelçi Cuntz, Adalet Divanı’nın kararına saygılı olduklarını ve bu karar çerçevesinde bu alanlarda hizmet vermek üzere Almanya’ya gidecek olanlar için böyle bir uygulama getirildiğini kaydetti.

Büyükelçi Cuntz, havalimanlarına bu uygulamaya ilişkin tebligat henüz gitmediği için sorunlar yaşandığının hatırlatılması üzerine, vize muafiyeti uygulamasından aslında Alman federal polisinin de haberdar olduğunu söyledi. Bu uygulama kapsamına giren kişilere arzu ettikleri takdirde bir vize muafiyet belgesi verilebileceğini, bunun da sınırlarda kolaylık sağlayacağını ifade eden Cuntz, “hukuki bir değeri bulunmayan bu belgeyi alma şartı bulunmadığını ancak işleri kolaylaştıracağını” bildirdi. Ankara / aa

09.06.2009


 

Ergenekon”da ihbar mektubu avukatlarda

Kendİsİnİ polis olarak tanıtan bir kişi tarafından 6 adet CD ile birlikte 2002 yılında MİT’e postalanan isimsiz ve imzasız ihbar mektubu, “Ergenekon” davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince incelendikten sonra avukatlara verildi. Alınan bilgiye göre, MİT tarafından “Ergenekon” davasının görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin talebi üzerine dava dosyasına gönderilen ihbar mektubu, 6 adet CD ile birlikte naip hakim tarafından incelendi. 2 sayfadan oluşan mektup, talep eden avukatlara da mahkeme tarafından dağıtıldı. Çeşitli iddialarda bulunulan mektupta, “Bu zihniyet, asker kimliğini de kullanarak kendi etrafında belli sivil menfaat odakları oluşturmuşlar, bu çerçevede devlet için millet için diyerek birbirlerini besliyorlar” ifadesine yer verildi. İstanbuL

09.06.2009


 

“Trafik cezalarını silen” şebeke çökertildi

Vergİ dairesine ait bilgisayarlardan trafik cezalarını silip, sahte trafik muayenesi yaptıkları ve bu yolla devleti milyonlarca TL zarara uğrattıkları iddia edilen çıkar amaçlı bir şebekeye yönelik, Gaziantep ve Diyarbakır’da düzenlenen operasyonlarda 28 kişi gözaltına alındı. Gaziantep Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Mali Büro Amirliği ekipleri, Gaziantep kent merkezinde, bazı sürücü ve araçlara kesilen trafik cezalarını silen ve sahte trafik muayenesi yapan çıkar amaçlı bir şebekeyi belirledi. Kimlikleri belirlenen şebeke üyelerine yönelik Gaziantep ve Diyarbakır’da eş zamanlı operasyon düzenlendi. Operasyonlar sırasında, Kozanlı Vergi Dairesinde görevli memurlar Hasan K. ve Müslüm A, Gaziantep Kamyoncular ve Otobüsçüler Odasında görevli Cengiz A, Oğuzeli Şoförler ve Otomobilciler Odasında görevli 23 kişi Gaziantep’te gözaltına alındı. Zanlılardan, Mehmet K. ve Fahrettin G. ise Diyarbakır’da yakalandı. Şebekeye mensup oldukları iddia edilen Ahmet Şahin S. ile Hasan C’nin başka bir suçtan halen Gaziantep E Tipi Kapalı Cezaevinde bulundukları belirlendi. Gaziantep Emniyet Müdürlüğünde gözaltına alınan 28 zanlının 20’sinin, çeşitli sahtecilik suçlarından sabıkaları olduğu ortaya çıktı. Gaziantep / aa

09.06.2009


 

Çeber dâvâsında basına suç duyurusu

Engİn Çeber’in Metris Cezaevi’nde ‘’işkence ve kötü muamele’’ sonucu hayatını kaybettiği iddiasına ilişkin yargılamayı yapan mahkeme, bilirkişi tarafından hazırlanan ‘’dudak okuma’’ raporunu haber yapan basın kuruluşları ve internet siteleri hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulmasını kararlaştırdı. Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın duruşmasında Engin Çeber’in babası Ali, annesi Rabia Tekin, kız kardeşi Şerife Çeber de hazır bulundu. Mahkeme heyeti, bilirkişi Özgür Tekol tarafından hazırlanan ‘’dudak okuma’’ raporuna ilişkin haber yapan basın kuruluşları ve internet siteleri hakkında ‘’adil yargılamayı etkilemeyi teşebbüs’’ suçundan yasal işlem yapılması için cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulmasını kararlaştırdı. İstanbul / aa

09.06.2009


 

Kuraklığın sebebi insan

Türkiye’de son 50 yıl içinde 30’dan fazla göl kurudu. Sulak alanların küresel ısınmanın etkisiyle kuruduğu iddia edilirken uzmanlar, bu iddiaya karşı çıkıyor. Türkiye’nin en önemli sulak alanları arasında yer alan Konya Kapalı Havzası’ndaki Tuz Gölü ve Sultan Sazlığı gibi alanların küresel ısınmanın etkisiyle değil, yanlış su politikaları sebebiyle kuruduğu ifade ediliyor.

Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın (WWF) raporuna göre, Akdeniz Bölgesi de yanlış kullanımdan dolayı kurumaya başladı. Doğa Derneği İletişim Koordinatörü ve Sulak Alanlar Sorumlusu Yücel Sönmez, Türkiye’deki sulak alanların bugüne kadar söylenenin aksine küresel ısınma değil insan eliyle kurutulduğunu ve kurutulmaya da devam edildiğini söyledi. Konya Kapalı Havzası’nda yer alan Tuz Gölü, Beyşehir Gölü, Hotamış ve Ereğli sazlıkları ve Kayseri Sultan Sazlığı gibi alanların kurumasında doğa olaylarının neredeyse hiçbir etkisinin olmadığını öne süren Sönmez, bu alanların bazılarının yok olduğunu bazılarının da yok olma tehlikesi içinde olduğuna dikkat çekiyor.

Geçtiğimiz 20 yılda Konya Kapalı Havzası’nda sulu tarımın teşvik edildiğini hatırlatan Sönmez, buna karşılık bölgede suya fazla ihtiyaç duyan tarım ürünlerinin ekildiğini belirtti. Yer üstü sularının yetersiz kalması üzerine çiftçilerin kuyu açarak yeraltı sularını kullandığını dile getiren Sönmez, on binlerce kaçak kuyu açıldığını anlattı. Sönmez, bölgedeki sulu alanların kurumasıyla ilgili şu bilgileri verdi: “15-20 yıl kadar her şey yolunda gibi gözüktü ama sonra çark tersine dönmeye başladı. Suyun barajlarda tutulması, ilkel sulama teknikleri ile oluşan israf ve seçilen ürünlerin aşırı su tutması nedeniyle su kaynakları ulaşması gereken göllere varamadı. Göllerin diğer ana beslenme kaynağı olan yeraltı suları da kuyulardan çekildiği için Ereğli, Hotamış, Yarma, Eşmekaya ve hatta Tuz Gölü gibi sulak alanlar birer ikişer kurudu. Kayseri Sultan Sazlığı’nda da durum farksız. Çünkü burada tarımda bilinçsiz bir kullanım var. Bu kullanım sonrasında Türkiye’nin önemli kuş cennetlerinden birisi olarak bilinen Sultan Sazlığı’nın neredeyse üçte ikisi kurudu”

Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü verilerine göre, 2003 yılı itibariyle yararlanılan su miktarı toplam 40,1 milyar metreküp. Bu kaynakların 6,2 milyar metreküpü içme suyu, 4,3 milyar metreküpü sanayi, 29,6 milyar metreküpü ise tarımsal amaçlı olarak kullanıldı. Bu dağılım içinde toplam su kullanımının dörtte üçü tarımsal alanda tüketildi. DSİ 2030 planına göre bu oran 72 milyar metreküpe çıkarılarak yüzde 143 oranında artırılması öngörülüyor. Sulanabilir alanların 2030 yılına kadar 4,9 milyon hektardan 8,5 milyon hektara çıkarılarak yüzde 73 oranında büyütülmesi planlanıyor. Türkiye’nin kısıtlı su kaynaklarının dörtte üçünü tüketen sulama yatırımları devam ederken suyun tasarruflu kullanımı ve ürün deseni üzerinde yeterince durulmuyor. Türkiye’de sulanan alanların yüzde 94’ü, suyu israf eden yüzey sulama metotları karık, tava ve salma ile yapılırken geriye kalan sadece yüzde 6’lık bir alanda basınçlı sulama sistemleri yağmurlama, damlama kullanılıyor. Kayseri / cihan

AKILCI KULLANIMI

T EŞVİK EDİLMELİ

WWF Türkiye Genel Müdürü Dr. Filiz Demirayak da durum daha da tehlikeli hale gelmeden tarımda su kullanımı politikalarının değiştirilmesi gerektiğine ifade ediyor. Her geçen gün giderek artan su talebini karşılamak için daha fazla sulama amaçlı baraj yapılmasının su kaynaklarını tükettiğine değinen Demirayak, akılcı su kullanımının teşvik edilmemesi durumunda Türkiye’nin kuraklık ile karşı karşıya kalacağını dile getiriyor.

09.06.2009


 

Piknikçilerde kene paniği

İSTANBUL’DA yaz mevsiminin başlamasıyla vatandaşlar hafta sonu piknik alanlarına akın ederken, Pazar günü akşam saatlerinde çok sayıda kişinin kene ısırması sonucu hastanelere başvurduğu bildirildi. Alınan bilgiye göre, Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Pazar günü akşam üzeri yaklaşık 150 kişi kene ısırması şikâyetiyle geldi. Yetkililer, genelde piknik yaparken vücutlarında kene olduğunu fark eden vatandaşların, kenelerin çıkarılması için hastaneye başvurduklarını belirttiler. Aynı sebepten dolayı vatandaşların hastanelere gelmeye devam ettiğini, farklı hastanelere gidenlerin de Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne yönlendirildiğini vurgulayan yetkililer, hastaneye başvuranların vücutlarında keneler çıkarıldıktan sonra evlerine gönderildiklerini kaydettiler. İstanbul / aa

09.06.2009


 

Sivas’ta tedavi gören bir kişi daha hayatını kaybetti

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) Hastalığı şüphesiyle Sivas’ta tedavi gören bir kişi hayatını kaybetti. Alınan bilgiye göre, Tokat merkeze bağlı bir köyde yaşayan 53 yaşındaki A.G. bir süre önce rahatsızlandı. Tokat’ta tedavi gören A.G. sağlık durumunun ağırlaşması üzerine 2 gün önce Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’ne sevk edildi. KKKA Hastalığı şüphesiyle tedavi altına alınan A.G. burada hayatın kaybetti. A.G’nin ölümüyle bu yıl KKKA hastalığı şüphesiyle Sivas’ta tedavi görüp hayatını kaybedenlerin sayısı 7’ye yükseldi.

09.06.2009


 

Helikopter yüklü TIRlar, üst geçide çarptı

İZMİR’DE, limandan aldıkları helikopter gövdelerini Sarnıç Beldesi’ndeki antrepoya götürmek üzere yola çıkan 2 TIR, üst geçide takıldı. Üzerinde dev helikopter gövdesi bulunan iki TIR’dan biri üst geçide çarparken, diğer TIR üst geçitte sıkıştı. Olay, dün saat 05.45 sularında Bornova ilçesi Ankara Caddesi Orkide üst geçidinde meydana geldi. Yurtdışından ithal edildikleri ve bir Türk firmasına ait oldukları belirtilen 2 adet helikopter gövdesi, Alsancak Limanı’ndan TIR’lara yüklenerek, Gaziemir ilçesi Sarnıç Beldesi’ndeki antrepoya doğru yola çıkarıldı. Arka arkaya seyreden iki TIR’dan, Süleyman Yıldırım yönetimindeki 34 AV 1845 plakalı TIR’ın üzerindeki helikopter gövdesi, Ankara Caddesi Orkide üst geçidinden geçerken geçide çarptı. Helikopter gövdesini örten branda bir anda alev aldı. Olay yerine çağrılan itfaiye ekipleri brandada çıkan yangını kısa sürede söndürdü. Arkadan gelen 34 UH 857 plakalı TIR ise üst geçidin altında sıkıştı.

Kaza sonrası Ankara Caddesi’ndeki trafik üç şeritten tek şeride düşürüldü. Çevrede geniş güvenlik önlemleri alınan olay sonrası, üst geçidin altında sıkışan TIR’ın lastiklerinin havaları indirilerek kurtarılması sağlandı. Her iki TIR da daha sonra Sarnıç Beldesi’ndeki antrepoya giderken, üst geçide çarpan TIR’ın üzerinde bulunan helikopter gövdesinde maddi hasar meydana geldi. İzmir / cihan

09.06.2009


 

Sivas’ta domuz gribi şüphesi

SİVAS’TA bir kişi domuz gribi şüphesiyle tedavi altına alındı. İsmi açıklanmayan şahsın asker olduğu, bir süre önce de ABD’ye görevli olarak gittiği iddia edildi. Kan örnekleri Ankara’ya gönderilen şahıs, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi İntaniye Servisi’nde gözetim altında tutuluyor. Hastane yetkilileri, gerekli tedbirlerin alındığını söyledi. Sivas / cihan

09.06.2009


 

Otoyolda faciaya ramak kaldı

ÇANAKKALE-İzmir yolunda bir kamyonetin kasasından düşen inşaat malzemeleri, 2 otomobilde maddi hasara sebep oldu. Edinilen bilgiye göre, İzmir’den Edirne yönüne giden Erdal A. yönetimindeki 45 HA 7255 plakalı damperli kamyonun kasasından, arkasında seyir halindeki, Ertan Karabayır’ın kullandığı 34 EK 427 ve Aytaç Engin idaresindeki 17 EE 102 plakalı otomobillerin üzerine inşaat malzemesi düştü. Otomobil sürücüleri araçlarını yol kenarına çektikten sonra durumu polise bildirdi. Çanakkale İskelesi’nde trafik ekipleri tarafından durdurulan kamyonun sürücüsü, ifadesi alınmak üzere Anafartalar Polis Merkezi’ne götürüldü. Sürücülerden Ertan Karabayır, ‘’Kamyonun arkasından giderken aniden otomobilimin üzerine ve yola kalaslar düştü. Ne olduğunu anlayamadım. Otomobilimin iki lastiği patladı ve güçlükle durabildim’’ dedi. Çanakkale / aa

09.06.2009


 

“Çocuklar Okula Fidanlar Toprağa”

SAKARYA’DA ‘’Çocuklar Okula Fidanlar Toprağa’’ sloganıyla başlatılan ‘’Bu Benim Fidanım Projesi’’ kapmasında, her yıl okuma yazma öğrenen 15 bin ilköğretim okulu birinci sınıf öğrencisi birer fidan dikecek. Akyazı ilçesinde 2 yıl önce Reşadiye İlköğretim Okulu tarafından hazırlanan proje, geçen eğitim ve öğretim yılında uygulanmaya başlandı. İlçede 2 yıl içinde okuma yazma öğrenen bin 150 öğrenci, fidan dikti. Projenin il genelinde de uygulanmasıyla Sakarya’da her yıl okuma yazma öğrenen 15 bin ilköğretim okulu birinci sınıf öğrencisinin fidan dikmesi hedefleniyor. Sakarya / aa

09.06.2009


 

Sanatçı Mengüç’ten şehit ailelerine vefa

TÜRK Halk Müziği Sanatçısı Yılmaz Mengüç, albüm gelirlerini şehit ailelerine vererek, destek sağlamak istiyor. Sanatçı Mengüç, yaptığı açıklamada uzun yıllar müzikle uğraştığını belirterek, mesleğini insanlığa fayda sağlayacak şekilde yerine getirmenin çabası içinde olduğunu söyledi. Son dönemlerde şehit cenazeleri ve ailelerinin içine düştükleri durumdan etkilendiğini ifade eden Mengüç, ‘’Bu nedenle yapımcım Hasan Dağ ile bir araya gelerek, şehitlerin geride kalan yakınları için ne yapabiliriz diye düşündük. Bu çerçevede karınca kararınca ‘Sevebilirsin’ adlı albümün gelirlerinden şehit ailelere maddi katkı sağlama yönünde karar aldık’’ dedi. Vatanları uğruna canlarını veren ve herkesin huzur güven içinde yaşamasını sağlayan şehitlerin haklarının ödenemeyeceğini dile getiren Mengüç, sanatçı camiası olarak herkesin dilediği gibi ülkede huzur ve barış ortamının sağlanmasını istediklerini belirtti. Ankara / aa

09.06.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Bütün haberler

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.