Kırılan o kemiğin sesi dünyada yankılandı
İlk önce kafama kazınan o görüntü hakkında birkaç laf edeyim, sonra konuyu açarım. Hatırlayın yıllar önce İsrail askerleri kendilerine taş atan bir Filistinli çocuğu yakalamışlar ve kameralar tarafından izlendiklerinin farkında olmadan onu ıssız bir alana götürmüşlerdi. Çocuğun kolunu kayanın üzerine tuttu bir asker, biri de eline aldığı bir sopayla vurarak kolu kırdı. Kırılan o kemikten çıkan ses dünyada duyuldu ve İsrail devleti Filistin meselesini o anda kaybetti, sonra yaşanılanların hepsi, görüşmeler savaşlar bence teferruattır. Onlar zaten kaybedilmiş bir dava üzerine verilen boş çabalardan ibarettir.
Son olarak bizim Güneydoğu bölgesinde adı özel timci midir nedir onlardan bir tanesi 14 yaşında bir çocuğu kameralar önünde öldüresiye dövdü. Adamdaki öfkeye, kine bakın çocuğu komaya soktu. O görüntüye bakarken beni aklım aynen yıllar önce Filistinli çocuğun kolunu kıran İsrailli askerin görüntüsü geldi. Televizyonda Kürt çocuğa yapılan barbarlığı tekrar gösterirlerse siz de dikkatli bakın, siz de benim gibi hissedeceksiniz. Filistinli çocuğun kolunun kırıldığı andaki haykırışının o eski görüntüleri hatırlayacaksınız.
Nasıl ki Filistin meselesi aslında o kırılan kemik sesi dünyada yankılandığında çözülmüştü, Türkiye’nin Kürtler ile ilgili meselesi de o çocuk öldüresiye dövüldüğü an aslında çözüldü. Kaybedildi mesele bunu artık kabul edelim.
Zaten meseleyi kaybetmemek için neredeyse hiçbir şey yapılmadı ki. Düşünsenize benim hatırladığım yöreden gelen devletin neler yaptığı ile ilgili yıllar önce ilk çarpıcı haber, bir köye aramalar için giden güvenlik güçlerinin meydana topladıkları köylülere dışkı yedirmeleriydi. Kendi bağrındaki bir meseleyi kendi topraklarında kendi vatandaşlarını ilgilendiren bir sorunu bu şekilde çözmeye başlayabileceğini düşünebilen bir devlette akıl olduğu söylenebilir mi?
Devlet bu şekilde dökülürken Ulusal Egemenlik Bayramı’nda hiç Meclis’te oturma eylemi yapılır mıymış aman ne ayıp olmuş ne ayıp diye hamaset edebiyatı filan yapılıyor ya insanın midesi bulanıyor. Sen adı hem Ulusal Egemenlik hem de Çocuk Bayramı olan bir günde memuruna çocuğu komaya sokacak kadar dayak attırırsan her türlü barışçı protesto eylemi de otomatikman meşru olur. En azından bu basit gerçeği sindiriniz vicdanınıza hiç değilse. Başka hiçbir akılcı çareyi üretemiyorsunuz bari yeri geldiğinde susmayı başarın lütfen.
ÖTEKİLERİN HAKLARI
Bu memleketin düşünen insanlarına büyük görev düşüyor. Artık direkt olarak kendimizin hayatını ilgilendirdiğini düşünmediğimiz ve bizim meselemiz olarak görmediğimiz, başkalarının sorunu bu diye kafamızın bir kenarına kaldırdığımız her sorun hakkında kendimizi hep o başkalarının yerine koyarak aktif tavır alacağız.
Demokratlık ve özgürlükler konusunda vicdanlı tavırlar alırken hiçbir zaman AMA diye başlayan konuşmalar yapmayacağız. Tavrımız mutlak olacak.Yani ‘evet güvenlik güçleri taş atan çocuklara çok sert davrandı AMA onlar da PKK terör örgütünün elemanı gibi davranıyorlardı’ demeyeceğiz. Türban hakkı için gösteri yapan kadınların o hakkına sahip çıkarken yine AMA deyip kamusal alanda olmaz diye konuşmamak için kendimizi eğiteceğiz, bu tür konular üzerinde düşünüp tavırlar alırken AMA lafını bir daha ağzımıza almayacağız. Çünkü özgürlüklerden yana olmanın o tavrın bir şekilde dengelenmesine ihtiyaç yoktur, denge kurucu kelimeleri de hayatımızdan çıkarmalıyız.
SİZİN ÇOCUĞUNUZUN BAŞINA
GELSEYDİ NE YAPARDINIZ?
Düşünsenize 14 yaşına gelmiş bir çocuğunuz olsa çocuğunuz okumayı seven ve memleket meseleleri hakkında erkenden yoğun düşünmeye başlamış bir insan olsa, gençliğinden kaynaklanan dürtüleri de sürekli otoriteye isyan halinde olsa ve siz onun bu halini sevseniz ve biraz kendi gençliğinizi de hatırlayıp onunla övünseniz hatta onu sol kitaplar okumaya teşvik de etseniz. Hayat öyle giderken bir gün sabah oğlunuz hoşça kal baba deyip çıkıp gitse kapıdan, siz de ona arkasından bakarken ‘ortalık karışık evladım dikkat et kendine’ diye bağırsanız.
O gün gençlerin toplandığı alanı polis bassa panzerler üzerlerine gitse, gençler de delikanlı yürekleri ile otorite ile kavgaya girişseler.
Tutuklandıkları haberi gelince, siz ilk başta bari fiziksel hasar yok diye biraz sevinseniz bile hapishaneden sizin gençliğinizdekilere benzer işkence haberleri gelmeye başlasa sonra da oğlunuza sanki cinayet işlemiş gibi 18 yıl hapis cezası verilse. NE YAPARDINIZ soruyorum sizlere ne yapardınız, haykırır mıydınız yoksa kafanızı duvara vurarak kendinizi öldürmeye mi çalışırdınız.
Bu olacak iş değil demeyin çünkü oluyor bizim ülkemizde. Çoğumuz fazla duymuyoruz duysak bile fazla ilgilenmiyoruz çünkü o çocuklar Kürt. Sizin benim gibi o durumda yapılacak tek şeyi yapacak olan Kürt babalar var kafalarını duvara vurarak ağlayan şu anda. Güvenlik güçlerine sadece taş attı diye bir çocuğa 18 yıl hapis cezası verilir mi? Böyle bir şey nasıl olabilir?
Sadece sizin çocuğunuzun başına böyle bir iş gelse ne yapardınız, nasıl davranırdınız onu düşünün ve şimdi de yapın aynı şeyleri. O tür haksızlıklar bitirilmedikçe Türkiye’nin huzur bulabilmesi mümkün değil.
Kendi ülkemizde kendi topraklarmızda kendi vatandaşımıza, işgal ettiği topraklardaki Filistinlilere İsraillilerin davrandığı gibi olmayalım lütfen. Bu olan biten çok ayıp, devlete acilen akıl gerekiyor.
DARBEYE NE GEREK VAR?
Bir süredir Ergenekon bağlamında darbeler ve darbe hazırlıkları konuşuluyor. Açıkça söyleyeyim ben Türkiye’de darbe yapmaya bazı insanlar neden ihtiyaç duyabilirler ki anlamıyorum çünkü darbeci zihniyet ve otoriter/totaliter bakış açısı zaten tüm devlet yönetim biçimimize sızmış ve sindirilmiş durumda. Darbeleri içselleştirmiş ve rutin bakış açısı haline getirmiş bir sistemimiz var bizim. Bu böyle olmasaydı, taş atan çocuklara 18 yıl hapis verilebiir miydi veya taş attı diye bir çocuk komaya sokulabilir miydi? O nedenden dolayı Türkiye’de ilave darbeler yapmaya gerek yok çünkü darbe eskiden yapılmış ve darbeci zihniyet de devleti zaten yönetiyor. Bu arada entelektüel açıdan utanç verici bir durumda olan televizyon kanalları haberlerinde Şahin adı verilen jetlerin bomba ve füze atışlarını devamlı vererek bundan övünme malzemesi çıkarmaya çalışıyorlar nedense.
O şekilde davranan medyaya, o durumdaki medya da yeter artar bile. Birbirlerini hak ediyorlar, onlar birbirlerine layıklar da arada kalan bizler ne yapacağız asıl önemli sorun bu.
Serdar Turgut
Akşam, 27.4.2009
|