|
|
|
Türkiye aldatılacak ülke değil |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Obama’nın Ermeni meselesiyle ilgili yaptığı konuşmayı değerlendirirken, “Biz her türlü ifadenin, söylemin adaletle yapılmasından yanayız.
Yoksa basit bir seçim çıkarını sağlama ve yahut oyu garantiye alınmasından yana değiliz. Ve Türkiye bu noktada el bebek gül bebek okşanacak veya aldatılacak bir ülke de değildir” dedi.
Erdoğan, partisinin genel merkezinde, AKP 50. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, ABD Başkanı Obama’nın Ermeni meselesiyle ilgili yaptığı konuşmayı değerlendiridi. Erdoğan, şunları kaydetti:
‘’1915 olaylarıyla ilgili önceki gün yapılan açıklamaları gerçeği yansıtmayan, kabul edilemez bir tarih yorumu olarak görüyoruz. Açıklama metninin olayların bir bölümünü ağır bir yorumla değerlendirecek mahiyette kaleme alınmış olduğunu görüyoruz. Ancak ısrarla ve inatla konunun istismar edilmesinde 1915 olayları üzerinden birçok siyasetçinin oy kazanma yarışına girmesinden büyük üzüntü duyduğumuzu da tekrar ifade etmek istiyorum. Tarih iç politika malzemesi yapılamayacak kadar saygın bir bilim dalıdır. Tarihin tarihçilere bırakılmasını tekrar arzu ettiğimizi ifade etmek istiyorum.’’
AKP kurulduğu günden bu yana bu konudaki kararlığını ortaya koyduğunu ifade eden Erdoğan, ‘’Dolayısıyla yapılan açıklamayı asla bizleri tatmin eden bir açıklama olarak görmüyoruz. Bunu bu şekilde de kabul etmiyoruz. Ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bu açıklama sadece seçim meydanlarında verilmiş sözün adete yerine getirilmesi anlamında bir denge niteliği taşıyan bir açıklamadır. Biz her türlü ifadenin, söylemin adaletle yapılmasından yanayız. Yoksa basit bir seçim çıkarını sağlama ve yahut oyu garantiye alınmasından yana değiliz. Ve Türkiye bu noktada el bebek gül bebek okşanacak veya aldatılacak bir ülke de değildir. Bunu da söylemek zorundayız’’ diye konuştu. Ankara / aa
“AZERBAYCAN’I KARIŞTIRMAK İSTİYORLAR”
Başbakan Erdoğan konuşmasında özetle şunları söyledi: “Hukuk devletini sabote etmek, provokasyonlarla iç barışı ve huzuru kundaklamak, yıllarca siyaseti yani millî iradeyi rehin almak isteyenlerin geçmişte bu ülkeye kurdukları tuzaklar bugün çok daha aşikâr olarak gözüküyor. Seçimde milletin verdiği mesaj, değişim iradesinin güçlenerek devam etmesidir. Kimse yanlış sonuçlar çıkarmasın ve lütfen herkes seçim öncesi millete verdiği sözleri hatırlasın. Hangi partiye oy vermiş olursanız olun veya vatandaşım hangi partiye oy vermiş olursa olsun, bu ülkenin seçilmiş bütün belediye başkanları bizim başkanlarımızdır. İçeride ve dışarıda değişen iklimi bu ülkenin aydınlık yarınları için büyük bir fırsata dönüştürebiliriz yeter ki bu ülke kendi dinamiklerine sahip çıksın. Yeter ki dünyanın gözleri üzerimizdeyken ülkemizi küçük düşürecek hiçbir fotoğraf vermeyelim. Azerbaycan’dan buraya gelenler oluyor. Onlar burada yalan yanlış şeylerle ortalığı karıştırmak istiyor. Buradan da Azerbaycan’a gidip yalan yanlış haberlerle oraları karıştırmak isteyenler oluyor. Eğer üst düzeydeki yönetim kadroları bu oyunlara gelirse biz buna üzülürüz. Can kardeşimiz Azerbaycan’ın hukukunu da kapı komşumuz, kardeşimiz Irak’ın güven ve istikrara kavuşmasını da Kıbrıs Türkü’nün asil mücadelesini de biz temsil ediyoruz. Aşkla, heyecanla Türkiye’nin imar ve inşasına çalışan AKP’yi ‘memleketi satıyorlar’ gibi ucuz yaftalarla izam edenlerin, bühtan ve iftiradan medet umanların, yer altı provokasyonlarıyla Türkiye’nin kalbini durdurmak istemesi, hayret vericidir ama beyhudedir. Herkes müsterih olsun ki Türkiye eski kaos günlerine, eski kriz günlerine dönmeyecek. Bize seyrettirilen korku filmlerinin senaryoları çürüktür, kurguları sağlam değildir’’
|
27.04.2009
|
|
|
70 bin telefon dinlendi |
Adalet Bakanı Şahin, Türkiye’de yasal olarak suç ve suçlu ile mücadele bakımından 70 bin civarında vatandaşın telefonunun dinlendiğini açıkladı.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, telefon dinlemelerle ilgili “70 milyon dinleniyor” açıklamalarının doğru olmadığını belirterek, Türkiye’de yasal olarak suç ve suçlu ile mücadele bakımından 70 bin civarında vatandaşın telefonunun dinlendiğini söyledi.
Şahin, AKP Genel Merkezi’nde, AKP 50. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı öncesinde gazetecilerin sorularının cevapladı. Telefon dinlemeleriyle ilgili bir soru üzerine Şahin, şunları söyledi:
‘’Telekomünikasyon İletişim Başkanı bu konuda geçenlerde bir televizyon kanalında açıklama yapmıştı. 60 bin civarında mahkeme kararının kendilerine son 3 yıl içinde intikal ettiğini ifade etmişti. Demek ki Türkiye’de yasal olarak suç ve suçlu ile mücadele bakımından 70 bin civarında vatandaşımızın telefonunun dinlendiği anlaşılıyor. Bunlardan 12 bin 841’i herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı için imha edilmiş, böyle bir ilâve açıklama yapmayı gerekli gördüğüm için sizin bu sorunuza cevap verme ihtiyacı duydum.’’
Bir gazetecinin, ‘’telefon dinlemelerle ilgili ciddî bir kaygı var’’ sözleri üzerine de Şahin, şöyle konuştu:
‘’Yani ‘70 milyon dinleniyor’ deniyor. Bu tabiî ki doğru değil. Bu konuda gerçek veriler biraz önce ifade ettiğim gibi iletişim başkanlığındadır. Çünkü tüm yargı kararları bu başkanlığa gelir. Bu Başkanlıkça da bir değerlendirmeye tabiî tutuluyor. Bildiğim kadarıyla. Sayın Başkan’ın bundan bir süre önce açıkladığı kadarıyla 70 milyon değil, 70 bin vatandaşımızın telefonlarının dinlendiğini biliyoruz. Benim verdiğim cevapta da bunun 12 bin 800 küsurunun herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı için yine CMUK’un 135. maddesi gereğince imha edildiği anlaşılıyor. O nedenle bu doğru bilgileri kamuoyuna sizler aksettirme ihtiyacı duydum.’’
Şahin bunların tamamı Cumhuriyet savcılarının talebi üzerine yargı kararıyla yapılan dinlemeler olduğunu söyledi
‘’Deniz Feneri ile ilgili Almanya’dan ek bir dosya geldiğini’’ ifade eden bir gazetecinin sözleri üzerine Şahin, ‘’Cuma günü Türkiye’nin Almanya büyükelçiliğinden bize bir evrak geldi, Adalet Bakanlığına... Bakanlığımız, ilgili genel müdürlüğümüz evrakları inceliyor. Tabiî tercüme edecek. Ama önümüzdeki hafta zannediyorum ki ne talep ettiklerini önümüze getirirler.’’ Ankara / aa
|
27.04.2009
|
|
|
Yasak kalksın, ayrımcılık bitsin |
Kocaeli’de 5 yıldır yapılan “başörtüsüne özgürlük” eylemlerinde bu hafta 40 sivil toplum örgütüyle yaklaşık 5 bin kişi yürüdü. Yürüyüş öncesi bir konuşma yapan MAZLUMDER Kocaeli Şubesi Başkanı Çetin Tahtacı, “Yasak kalkmalıdır ki, kadınlara yapılan ayrımcılık sona ersin. Yasak kalkmalıdır ki, devlet ve halk kucaklaşsın” dedi.
Kocaeli’nde başörtüsüne özgürlük direnişi 5. yılına büyük bir yürüyüşle girdi. Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri’ne bağlı 40 derneğin de destek verdiği, MAZLUMDER Kocaeli Şubesinin düzenlediği yürüyüş, Cumartesi günü saat 12.00’de İzmit Merkez Bankası önünden başlayarak yapıldı. Yaklaşık 5 bin kişinin katılımıyla, “başörtüsü meselesi bu ülkede bitmiştir” diyenlere karşı, halkının vicdanında bu işin bitmediğinin mesajını en güzel bir şekilde verdi.
Kocaeli’ndeki yasağa tepkili halkın, insan hakları savunucularının katıldığı yürüyüşe, Sakarya, İstanbul, Bursa, Bilecik, Yalova, Düzce, Konya,Van, Ankara’dan katılım oldu. Platform bazında da Ankara, Akyazı, Konya, Van, Sakarya Platformları destek verdi.
Aynı anda Kocaeli’nde 23 Nisan şenlikleri dolayısıyla yürüyüş yapan dünyanın değişik ülkelerinden çocuklar, miting alanın yanından geçerken, Türkiye’de yaşanan bu insan hakları ihlâline karşı halkın tepkisine şahit oldu.
Organizasyonu düzenleyen MAZLUMDER Kocaeli Şubesi Başkanı Çetin Tahtacı yaptığı konuşmada, Türkiye’de insan ve hak ve özgürlüklerini kısıtlayan başörtü yasağının halen devam ettiğine dikkat çekerek, Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu ile birlikte her hafta, aynı gün, aynı yerde 210 hafta boyunca, Kocaeli’den yasağa ve zülme karşı taraf olduklarını belirtmek için, seslerini duyurmaya çalıştıklarını söyledi. Bu eylemlerin Türkiye’nin birçok yerinde de yapılmaya başlandığını ifade eden Tahtacı, yasak devam ettiği müddetçe eylemlerinin devam edeceğini kaydetti.
Tahtacı şöyle konuştu:
“Başörtü yasağı artık bitmelidir. Halkın çoğunluğunun bu anlamsız yasağın kalkması yönünde mutabık iken, yasakla halk ve devlet karşı karşıya getirilmek istenmektedir. Yasağın sürmesi hiçbir tarafa fayda sağlamayacaktır.
Yasak kalkmalıdır ki, siyasîler bu konuda kendilerine malzeme yapmasınlar, Yasak kalkmalıdır ki, kızlarımız gurbet ellerde perişan olmasınlar. Yasak kalkmalıdır ki, kızlarımız okusunlar, insanlığa yararlı insan olsunlar. Yasak kalkmalıdır ki, kadınlara yapılan ayrımcılık sona ermelidir. Yasak kalkmalıdır ki, devlet ve halk kucaklaşsın. Çözümü siyasallaştıran anlayışı bir tarafa bırakıp, halkın isteklerine cevap veren bir anlayışla hazırlanacak Sivil Anayasa ile yasak sona erdirilmelidir.”
|
27.04.2009
|
|
|
Suriye ile ortak tatbikat |
Türkiye ile Suriye Kara Kuvvetleri arasındaki dostluk, işbirliği ve güveni pekiştirmek amacıyla yarın sınır birlikleri değişim tatbikatı yapılacak.
Türkİye ile Suriye Kara Kuvvetleri arasındaki dostluk, işbirliği ve güveni pekiştirmek amacıyla bugün sınır birlikleri değişim tatbikatı yapılacak. Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yer alan bilgi notunda, Türkiye-Suriye Sınır Birlikleri Değişim Tatbikatı’nın, Kilis’teki Yüksektepe Hudut Karakolu ile Suriye’nin Şamarin-Azez bölgesinde icra edileceği bildirildi. İki ülke Kara Kuvvetleri unsurları arasındaki, dostluk, işbirliği ve güveni pekiştirmek amacıyla gerçekleştirilecek tatbikatın amaçları arasında, sınır birlikleri arasında eğitim ve birlikte çalışabilirlik seviyesini artırmanın da yer aldığı belirtildi. İki ülke Kara Kuvvetleri unsurları arasında ilk kez icra edilecek tatbikata, Türkiye ve Suriye’den birer hudut takımı katılacak. Tatbikat, 29 Nisan Çarşamba günü sona erecek. Bu arada, Türkiye ile Kuveyt arasında askeri alanda iş birliğine dair mutabakat muhtırası, Kuveyt Genelkurmay Başkanı Korgeneral Fahd Alameer ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ tarafından bugün İstanbul’da imzalanacak. Ankara / aa
|
27.04.2009
|
|
|
Türkiye’nin önemi arttı |
Avustralya Dışişleri Bakanı Stephen Smith, Türkiye’nin bölgesinde her geçen gün daha önem kazanan bir ülke olduğunu düşündüklerini belirterek, “Türkiye sadece bölgesinde etkili olmakla kalmıyor. Yaklaşımını, değerlerini sadece bölgesine değil, tüm dünyaya aktarıyor” dedi.
Avustralya Dışişleri Bakanı Stephen Smith, ‘’Türkiye çok önemli, dikkate alınması gereken ve bölgesel etkiye sahip bir ülke’’ dedi.
Çanakkale Kara Savaşları’nın 94. yıl dönümü törenleri için Türkiye’ye gelen Smith, Türkiye’nin bölgesinde her geçen gün daha önem kazanan bir ülke olduğunu düşündüklerini belirterek, ‘’Türkiye sadece bölgesinde etkili olmakla kalmıyor. Yaklaşımını, değerlerini sadece bölgesine değil, tüm dünyaya aktarıyor’’ diye konuştu.
Avustralya’nın AB üyesi olmadığını ancak Türkiye’nin AB üyeliğini kuvvetle desteklediğini anlatan Smith, şöyle konuştu:
‘’AB üyeliği sadece Türkiye’nin kazanımı olmayacak. Türkiye’nin üyeliği, AB’nin gelişmesi ve güçlenmesinde önemli rol oynayacak. Türkiye çok önemli, dikkate alınması gereken ve bölgesel etkiye sahip bir ülke.’’
Bakan Smith, Gelibolu Yarımadası’na ve Türkiye’ye ilk kez geldiğini belirterek, Anzak Koyu’nda yapılan Şafak Töreni’ne katılmanın kendisi için çok etkileyici bir deneyim olduğunu söyledi. Gelibolu Yarımadası’nda savaşın izlerinin ve acılarının çok net biçimde görülebildiğini ifade eden Smith, Avustralya ile Türkiye arasındaki dostluğun, Çanakkale Savaşı’nda birbirine karşı savaşan iki milletin karşılıklı saygısından doğduğunu belirterek ‘’Günümüzdeki Avustralya-Türkiye ilişkileri tarihi boyutunun yanı sıra birçok farklı alanda her geçen gün güçleniyor’’ dedi. İki ülkenin Gf-20 grubunda yer aldığını hatırlatan Smith, bir zamanlar birbirine karşı savaşan iki ülke askerlerinin ise bugün BM çatısı altında Afganistan’da barış gücünde yan yana görev aldığını, ortak değerleri paylaşıp savunduğunu kaydetti. Smith, Çanakkale’de Avustralya-Türkiye Kültür Merkezi’nin açılışını yaptıklarını hatırlatarak, birbirinden kilometrelerce uzak olsalar da iki ülke yetkililerinin ve halklarının birbirine karşılıklı sıcak duygular beslediğini ve bunun ekonomik, sosyal, kültürel bütün alanlarda ilişkilere olumlu şekilde yansıdığını söyledi. Gelibolu / aa
|
27.04.2009
|
|
|
Krize karşı ‘emek paketi’ |
KESK Genel Başkanı Sami Evren, “Kriz karşısında emekçiler, işsizler, yoksullar, emekliler ve tüm ezilenler için bir pakete ihtiyaç var’’ dedi.
KESK Genel Başkanı Sami Evren, ‘’Bugün kriz karşısında emekçiler, işsizler, yoksullar, gençler, çiftçiler, emekliler ve bütün ezilenler için bir pakete ihtiyaç var, emeğin paketine ihtiyaç var’’ dedi.
Eğitim-Sen İstanbul 3 No’lu Şube’de düzenlenen basın toplantısında bir araya gelen DİSK, KESK, TMMOB ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) üyeleri, ekonomik krize karşı ‘’Emek Paketi’’ni açıkladı. Evren, burada yaptığı konuşmada, hükümetin ekonomik krize karşı sürekli paket açıkladığını, ama açıklanan bu paketlerin hiçbirinin kriz karşısında emekçilerin hayatını düzeltmeye, sefaletini azaltmaya yaramadığını ve halkın derdine deva olmadığını söyledi. Evren, ‘’Şimdiye kadar hükümetin açtığı paketlerden lüks tüketimi teşvik çıktı, otomobil ihracatçısına destek çıktı, beyaz eşya üreticisine stok eritme imkânı çıktı. Ne var ki emekçilerin günlük yaşamını temelden etkileyen konularda en ufak bir düzenleme çıkmadı. Bu nedenle bugün kriz karşısında emekçiler, işsizler, yoksullar, gençler, çiftçiler, emekliler ve tüm ezilenler için bir pakete ihtiyaç var, emeğin paketine ihtiyaç var’’ diye konuştu.
Emekçilerin bu krize sebep olmadıklarını belirten Evren, ‘’Emekçiler sebep olmadıkları krizin yükünü taşımaya zorlanıyor. İşlerini kaybediyor, gelecek umutları ellerinden alınmak isteniyor’’ dedi. İstanbul / aa
SENDİKALARIN “EMEK PAKETİ”NDE NE
VAR?
‘’Emek paketi’’ kapsamında alınması talep edilen önlemler için ülkenin yeterli kaynağının bulunduğunu ifade eden Evren, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’İşsizlerin sağlık giderleri kamu tarafından karşılanmalıdır. İşsizlik fonunun süresi ve kapsamı genişletilmeli, amacına uygun olarak kullanılmalıdır. Açlık sınırında yaşayan insanlara ‘yurttaşlık ücreti’ ödenmelidir. Temel tüketim, gıda maddeleri ve ilaçta KDV kalıcı olarak kaldırılmalıdır. Ulaşım ücretleri ucuzlatılmalı, doğalgaz elektrik zamları geri alınmalıdır. Ücret kaybı olmaksızın çalışma saati günde 7 saate indirilmelidir.’’
|
27.04.2009
|
|
|
300 BİN MÜLTECİ ÇEÇEN VAR |
Çeçenİstan Başkan Vekili Jalaudi Saralyapov, ülkesindeki savaş sebebiyle yaklaşık 300 bin Çeçen’in mülteci konumunda yaşamak zorunda olduğunu, bunların önemli bir kısmının da Türkiye’de bulunduğunu söyledi.
Türkiye Fahri Konsolosluğu, Ceyhan Belediyesi ve Ceyhan Kuzey Kafkas Kültür ve Eğitim Derneği tarafından düzenlenen 4. Geleneksel Cahar Dudayev ve Çeçen Şehitlerini Anma Gecesi’ne katılmak üzere Ceyhan’a gelen Saralyapov, Çeçen lider Cahar Dudayev’in gösterdiği yolda yürümeye devam edeceklerini belirtti. Saralyapov, mücadelelerini sadece silahla değil, politik arenada da sürdürdüklerini belirterek, şöyle konuştu: ‘’Ülkemizdeki savaş sebebiyle yaklaşık 300 bin çeçen değişik ülkelerde mülteci konumunda yaşamak zorunda kaldı. Bunların önemli bir kısmı da Türkiye’de bulunuyor. Türkiye Cumhuriyeti, vatandaşlarımıza sahip çıktı. Bunun için sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Ancak yetkililerinden bu vatandaşlarımızın yaşam şartlarının daha da iyileştirilmesini istiyoruz’’ Ceyhan / aa
|
27.04.2009
|
|
|
Yeni Asya bizi, Risâle-i Nurlarla bütünleştirdi |
FARUK MALÇOK— Yeni Asya ve özellikle Risâle-i Nur’lar olmasaydı çamurla, felâketlerle dolu bir hayatım olurdu .
Sizi tanıyabilir miyiz?
İsmim Faruk Malçok. 1940 yılında Ankara’da doğmuşum. 3 yaşında iken babamın tayini münasebetiyle İzmit’e gelmişiz. İlk ve Ortaokulu bitirdikten sonra askere gidene kadar İzmit’teki Seka ve Boru Fabrikalarında çalıştım. 1960’da Ankara’ya askerlik görevi için gittim. Askerden döndükten sonra önce Goodyear Fabrikasına daha sonra da emekli olana kadar çalışacağım Petkim’e girdim. Petkim’de 19 sene çalıştıktan sonra emekli oldum.
Risâle-i Nurları nasıl ve ne zaman tanıdınız?
1965 yılında Goodyear’da çalışırken. Bir gece vardiyada çalışmaya giderken, eski arkadaşım Ali Kabasakal’la karşılaştık. ‘Nereye gidiyorsun‘ dedi. ‘İşe gidiyorum, ama her halde grev ilân edilecek‘ dedim. ‘Gel seni bir yere götüreyim‘ dedi. ‘Nereye götüreceksin?’ dedim. ‘Korkma, iyi bir yere götüreceğim’ dedi.
Baktım iş saatine vakit var, ‘Peki gidelim’ dedim. Bir eve gittik. Birisi elinde kitap dinî bir mesele okuyor. Yaklaşık bu yarım saat sürdü. Ben fazla bir şey anlamadım. Ama, hoşuma da gitti. Dinleyenlerin sessizce dinlemeleri özellikle dikkatimi çekti. ‘Siz ne zamanlar buraya geliyorsunuz’ diye Ali’ye sordum. O da ‘Haftada bir kez geliyoruz‘ dedi. ‘Ben de gelebilir miyim?’ dedim. ‘Tabiî gelebilirsin’ dediler. Oradan ayrıldım, fabrikaya gittim. Grev ilân edilmiş, gördüm. Sebebini bilmiyorum, o akşamdan sonra o arkadaşlarla 3-4 sene görüşmedim. Unuttum o dersi. Sonra Petkim’e girdim. Orada Nur talebelerinden; Gürbüz Dinçer, Ahmet Galitekin ve Yunus Topçu ile tanıştım. Gürbüz Dinçer’in özel ilgisi ile Risâle-i Nurları daha yakından tanıdım. Hem Risâle-i Nur’ları, hem de Nur talebelerini sevmeye başladım. Derslere gitmeye başladım, risâleleri aldım, evde kendim de okumaya başladım. Allah’a şükür şu âna kadar da devam ediyorum.
Yeni Asya’yı ne zaman ve nasıl tanıdınız?
İlk çıktığı günden itibaren almaya ve okumaya başladım. Ali İhsan Akkavaklar vasıtasıyla Yeni Asya’nın çıkacağını duymuştum. Yeni Asya’nın yayına başladığı gün Çubuklu Köyüne gidiyordum. Yolda karşılaştık ve Yeni Asya’nın çıktığını söyledi, ‘Alır mısın?’ dedi. ‘Tabiî alırım, almaz mıyım’ dedim ve 3-4 tane alıp köye gittim. Köyde gazeteleri cami hocasına ve birkaç arkadaşa verdim. Okuduklarında beğendiklerini ifade ettiler. O günden beri de alıp okumaya devam ediyorum.
Yeni Asya’yı en iyi nasıl tarif edersiniz?
Yeni Asya’nın en belirgin özelliği; ölçü ve prensiplerini Risâle-i Nur’dan alması. Risâle-i Nur’a dayanmasından dolayı gazetemizi çok seviyor ve benimsiyorum. Bize, hayatımıza kuvvet veriyor, hayatımıza hayat katıyor.
Yeni Asya okuyucusu olmanız hasebiyle başınızdan geçen bir olayı anlatır mısınız?
Birçok olay var. Özellikle Yeni Asya’ya muhalif olanlarla yaşadığım bazı hatıralardan anlatayım. Elektrikçilik yapan bir arkadaşım vardı. Bir gün, dükkânının önünden elimde Yeni Asya olarak, geçerken, baktım dükkân insanlarla doluydu. Sevdiğim bir arkadaşım, ehl-i iman ve tarikat ehli bir kişiydi. Dükkânın dolu olması merakımı celbetti ve girdim içeri. Selâm verdim. O günler de MNP’nin kuruluş günleriydi. Elimdeki Yeni Asya’yı görünce, ‘Bu gazeteyi alma’ dediler. O an ve halen bu şekilde bir tepki vermelerini anlamış değilim.
Hayatınızda Yeni Asya olmasaydı nasıl bir farklılık olurdu?
Yeni Asya ve özellikle Risâle-i Nur’lar olmasaydı çamurla, felâketlerle dolu bir hayatım olurdu zannediyorum. Bilhassa Risâle-i Nur’lar, bizi çamura düşmekten ve kötü arkadaşlardan uzaklaştırmıştır.
Yani Yeni Asya, Risâle-i Nur’a ayine oluyor mu diyorsunuz?
Aynen öyle. Eğer, Yeni Asya olmaz ve okumasam eksik kalırım gibi geliyor. Dinî yönden, sosyal ve siyasî yönden bizim hayatımızı tamamlıyor Yeni Asya. Allah’a şükür. Yeni Asya bizi, Risâle-i Nurlarla bütünleştirdi.
|
27.04.2009
|
|
|
Gazetemi çok rahat evime götürüyorum ve başkalarına da tavsiye ediyorum |
Bize kendinizi tanıtır mısınız?
1944 yılında Manisa, Kula, Emre Köyünde doğdum.1966 yılında askerliğimi bitirdim ve işe başladım. İzmir Çamdibi’nde oturuyorum. Evli ve 3 çocuk babasıyım, emek- liyim.
Yeni Asya ile nasıl ve ne zaman tanıştınız?
1969 yılında İttihad gazetesini okuyordum. Daha sonra 1970 yılında Yeni Asya çıkınca heyecan ve sevinçle onu okumaya başladım. İnşallah nesiller boyu okuyacağız.
Sizi Yeni Asya’ya bağlayan asıl sebepler nelerdir?
Yeni Asya’yı, gazetenin nasıl olması gerektiğini gösterdiği için beğeniyorum. Risâle-i Nur’ları tanıttığı için beğeniyorum.
Yeni Asya’yı farklı kılan özelliği nedir?
Yeni Asya İslâmın bayraktarlığını yapmış ve hâlâ yapıyor. Yeni Asya, 4 ihtilâl gördüğü halde hak bildiğini yazmaktan çekinmedi, kapatılmasına rağmen zalimlere hep gerçeği haykırdı.
Yeni Asyanın size ve ailenize kazandırdığı değerler nelerdir?
Yeni Asya gazetesini çok rahat evime alıp başkasına da tavsiye ediyorum. Yeni Asya birlik ve beraberliğimizi sağlıyor. Maddî, manevî bizlere gerçekleri öğretiyor. Bir gün ana bayiden bana bedava başka gazete vermişlerdi, ben de eve götürdüm. Kızım bana dedi ki, “Baba bizim Yeni Asya’mız bize yetiyor. Eve girmeyecek gazeteyi bize getirdin.” Ben de bir daha başka gazete getirmedim.
Yeni Asya ile ilgili ilginç bir hatıranız var mı?
Var. Allah rahmet eylesin Kula’da ayrıca akrabamız olur marangoz Ahmed Ağabey vardı. Bana Küçük Sözler ile 23. Söz’ü vermişti. Okumaya başladım. Ayrıca babama da okudum. Malûm 1971 muhtırası çok şiddetli bir korku saldı. Ona rağmen rahmetli babam, “Oğlum Ali, muhtıracılar seni idam da etseler hapse de atsalar sen bu eserleri okumaya devam et” dedi. Elhamdülillah o gün bu gündür okumaya devam ediyoruz.
Bizim iş yerinde 450 kişi çalışıyordu. Bazı işçiler namaz kılmak istedikleri halde patron izin vermiyordu. Benimle birlikte şu anda Bornova ilçesinde oturan arkadaşlarımızdan Hüseyin Kobak vardı. Birlikte namaz kılıyorduk. Cuma’ya rahatça gidiyorduk. Herkes hayretler içinde kalıyordu. Nasıl olur da bunlar namaz kılar diye şaşarlardı. Ama biz ve arkadaşlarımız kesin olarak inandık ki bu tamamen Risâle-i Nurun kerametidir derdik.
Bütün Yeni Asya okuyucularını tebrik ediyorum. Nice 40 yıllara ulaşmak için Allah’tan kolaylıklar dilerim.
|
NAİL ALADAĞ
/ MANİSA
27.04.2009
|
|
|
Gözyaşlarımız çocuklar için akmalı |
ŞANLIURFA'DA TERTİPLENEN BEDİÜZZAMAN'I ANMA TOPLANTISINDA KONUŞAN ROMANCI-YAZAR İSLÂM YAŞAR, "MANEN ÖLDÜRÜLEN ÇOCUKLAR İÇİN DE GÖZYAŞLARIMIZ SEL OLUP AKMALI" DEDİ.
BÜYÜK İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin vefatının 49. yıl dönümü dolayısıyla Bediüzzaman Eğitim Kültür ve Sanat Vakfı tarafından düzenlenen Bediüzzamanı anma toplantısı Şair Nabi Kültür Merkezi salonunda yapıldı. Bediüzzaman ve Aile konulu Programa Yeni Asya gazetesi yazarlarından İslâm Yaşar konuşmacı olarak katıldı.
Takdimciliğini İsmail Zorlu’nun yaptığı anma toplantısı Hamza Yetim’in okuduğu Aşr-i Şerifle devam etti. İbrahim Şiran’ın “Çekilip Nur’u Hidayet” isimli okuduğu şiirden sonra Bediüzzaman Vakfı Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Gökçe, Bediüzzaman adına Dünyada ve Türkiye’de ilk vakfın Şanlıurfa’da kurulduğuna dikkat çekerek, “Bediüzzaman adına ilk vakıf 1992 yılında Şanlıurfa'da kurulmuştur. Şanlıurfa’da ilk defa kutlanmaya başlayan Bediüzzaman Haftası bütün dünyaya yayılmıştır. Bediüzzaman eserlerinde taşıyla toprağıyla mübarek gördüğü Urfa halkına duâ etmiştir. Bizler de bu duâya mazhar olarak ona olan vazifemizi yapıyoruz” dedi.
Gazetemiz yazarlarından İslâm Yaşar ise ‘Bediüzzaman’ı anmaktan daha çok, anlamanın önemli olduğunu vurgulayarak, ‘Eğer biz Bediüzzamanı ailemizden biri olarak kabul edersek, biz de onun etrafındakilerden biri oluruz o zaman’ dedi ve şöyle devam etti: “Bediüzzaman Hazretleri aile hayatının bir tahassüngâh olduğunu söylüyor. Evet, siz eğer işinize giderken eşinizin hayır duâlarıyla uğurlanırsanız ve evinize eliniz boş, ama yüzünüzde tebessüm demetiyle gelirseniz, tebessüm halkalarınız aile ve çocuklarınıza yansır. Onları sımsıcak sarar. Eğer çocuğunuz tahakküm altında kaldığı aile dışı hayattan bunaldığında, evine, ailesine sığınmak için acele ediyorsa, işte o ev bir tahassüngâhtır. O zaman sizin eviniz de bir okul olur. Siz de o asil okulun has muallimleri olursunuz. Unutmayın ki, `İnsanın en birinci ve tesirli muallimi validesidir` ifadelerini kullanan Bediüzzaman, `Ben seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, hepsinden önemlisi validemden aldığım derslerdir` demiştir. `Anne bir çekirdek dikiyor çocuğunun ruhuna. Tohum çiçek oluyor. Bir kardelen çiçeğiyse eğer, kalın buz tabakasını delip arz-ı endam eder. Bir menekşedir, belki, bir çiğdemdir. Bu çiçekler bir bir arz-ı endam ettiğinde nasıl ki Maraş Ovası, bu bahar mevsiminde bizi mest ediyorsa, o çocukların baharı da bizi mest edecektir. O zaman sizler cennetasa baharda çiçek açacak bu bahçenin bahçıvanları olacaksınız.`
Yaşar konuşmasını şöyle sürdürdü: `Bir çoğunuzun yanaklarından yaşlar süzüldüğünü görüyorum. Aslında bu gözyaşlarının manevî olarak öldürülen çocuklar için de akması gerekiyor. Bizim çocuklarımız, bizim gözümüzün önünde, bizim evimizde ve bizim sağladığımız imkânlarla öldürülüyor. Bediüzzaman Hazretleri, ailelerde yaşanan tehlikeyi sezdiği vakit şöyle haykırmıştı: `Eyvah! O da mı tehlikede?` Ailemizi bu tehlikelerden uzak tutmalıyız. `Bediüzzaman`ın `Daire-i meşrûadaki keyfe iktifa ediniz. Sizin hanenizdeki sohbetler yüzer sinemalardan daha önemlidir` sözlerini aktaran Yaşar, konuşmasına şöyle devam etti. `Çocuklarımızla ilgilenmemiz gerekiyor. Onlara ‘git yat’ demek yerine, izlemekte olduğumuz filmi bırakarak onunla beraber odasına biz de gitmeliyiz. Ona Allah sevgisini, Peygamber sevgisini anlatmalıyız. O zaman o, yattığı zaman rüyasında Peygamber Efendimizi (asm) görür.' `Babalar da evlerinde ailesiyle birlikte kitap okuyacaktır. O zaman evimiz küçük bir Medrese-i Nuriye olacaktır. Çocuğu yoksa komşularından üç-dört kişi birleşip 5-10 dakika bile olsa kitap okuyabilirler. Bediüzzaman Hazretleri beş-on dakika bile olsa Risâleleri okumak, yazmak, dinlemek şeklinde meşgul olanların hakikî talebe-i ulumun şeref ve sevaplarına sahip olacaklarını müjdeliyor` dedi.
İslâm Yaşar program sonunda Bediüzzaman ile ilgili yazmış olduğu kitaplarını okuyucuları için imzaladı.
|
NİHAT ÇİÇEK
/ ŞANLIURFA
27.04.2009
|
|
|
Depremzede ailenin zor günleri |
YAŞADIKLARI Marmara Depremi’nden sonra Konya’ya yerleşen ancak bir süre sonra babalarını kanserden kaybeden Sızan ailesine, annenin de psikolojik rahatsızlıkları bulunması sebebiyle 15 yaşındaki büyük oğul simit satarak bakıyor. Anne Nurcan Sızan (40), AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1999 yılındaki Marmara Depremi’nde Gölcük’te yaşadıklarını anlattı. Deprem anında kocası ve 3 çocuğuyla birlikte evlerinden dışarıya çıkmayı başarabildiklerini ancak bazı tanıdıklarının ve komşularının depremde vefat ettiğini ifade eden Sızan, ‘’Deprem sonrası benim psikolojim bozuldu. Psikolojik tedavi gördüm. Ancak hâlâ etkisini üzerimden atabilmiş değilim. Yaklaşık 3 yıl önce de inşaatlarda çalışarak evin geçimini sağlamaya çalışan kocamı kaybettim. Bu durum beni daha çok yıprattı’’ dedi.
|
27.04.2009
|
|
|
Çiftçilerden rüzgâr santrali |
KONYA’NIN Çumra ilçesine bağlı Alibeyhüyüğü beldesinde kurulması planlanan Rüzgâr Enerjisi Santrali ile 962 çiftçinin 70 bin dekarlık arazide tarımsal sulamada kullandığı elektriğin karşılanması hedefleniyor. Alibeyhüyüğü Sulama Kooperatifi Başkanı Abdullah Küçükdağlı, rüzgâr santralinin kurulmasının planlandığı Çakıltepe mevkiinde gazetecilere yaptığı açıklamada, kooperatif olarak yürüttükleri ‘’Rüzgâr Enerjisi Santrali Projesi’’ kapsamında 2005’te Çakıltepe mevkiinde başlanan rüzgâr ölçümlerinden olumlu sonuçlar alındığını bildirdi.
|
27.04.2009
|
|
|
Gurbet yolunda zorlu sınav |
ÇOĞUNLUĞU kırsal kesimden ve sosyo-ekonomik seviyesi düşük binlerce gurbetçi adayı, aile birleşimi kapsamında Almanya’ya gidebilmek için getirilen dil bilme şartı sebebiyle oldukça zorlu bir sınav dönemi yaşıyor. Bütün dünyada Almanca dil sertifikası vermeye yetkili Goethe Enstitüsü, gurbetçi adaylarının dil kursu için kırsaldan büyük şehirlere gelip çile çekmelerini önlemek için, kurs ve sınavlarını Anadolu’ya yayıyor.
Goethe Enstitüsü Dil Bölümü Müdürü Erika Broscher, Deulcom International Almanca dil kursu öğretmenlerini oryantasyona tabi tutmak üzere geldiği Adana’da, Almanya’da, 2007’nin Ağustos ayında yürürlüğe giren Göç Yasası’nın ardından getirilen dil zorunluluğu sınavlarına dünya genelinde en fazla ilginin Türkiye’den geldiğini, geçen yıl bu kurslara 12 bin kişinin katıldığını söyledi.
Avrupa Birliğine üye ülkeler hariç, bu sınavlarda başarı göstermeyenlerin Almanya’ya aile birleşimi kapsamında göçmen olarak gitmek için vize alamadıklarına dikkati çeken Broscher, bu sınavları bugüne kadar sadece Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirlerde yaptıklarını bildirdi. Broscoher, Anadolu’dan gelenlerin 11 aylık kurs ve ardından girecekleri sınavlarda memleketlerinden uzak yaşadıkları sıkıntıları dikkate alarak bu hizmeti Anadolu’ya yaymaya başladıklarını ifade etti.
|
27.04.2009
|
|
|
YARSAV Başkanı görevine uygun davransın |
Kayserİ Barosu Başkanı Ali Aydın, Yargıç ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun Ergenekon soruşturmasıyla ilgili açıklamalarına tepki göstererek, ‘’Sayın Eminağaoğlu’nun görevine ve sıfatına uygun davranması bizim ortak beklentimizdir’’ dedi.
Aydın, Erciyes Dağı’nda oluşturulan hatıra ormanındaki fidan dikim töreninde gazetecilerin Eminağaoğlu’nun açıklamaları ile ilgili sorularını cevapladı. Eminağaoğlu’nun görevine ve sıfatına uygun davranmasını beklediklerini ifade eden Aydın, şunları söyledi:
‘’Sayın Eminağaoğlu bir derneğin başkanıdır ve aynı zamanda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Vekilidir. Ergenekon veya diğer bazı soruşturmalarla ilgili yapmış olduğu çıkışların hukuksal tarafı tasvip edilmemektedir. Biz de tasvip etmiyoruz. Çünkü bu açıklamalar, bir hakim ve savcı olarak diğer meslektaşlarına olumsuz etki ve baskı yapma anlamında değerlendirilebilir. Zaten bu dosyalar temyiz aşamasında sayın savcının önüne gelecek. Dolayısıyla bu günden böyle açıklamalar yapması, kabul edilemez bir yaklaşımdır. Sayın Eminağaoğlu’nun görevine ve sıfatına uygun davranması bizim ortak beklentimizdir.’’ Diğer birçok hukukçunun da benzer açıklamalar yapmasına karşı olduklarını vurgulayan Aydın, ‘’Bu tür açıklamaların karşısında olmaya devam edeceğiz. Bunlar hakikaten savcının ve mahkemenin bağımsız çalışmasına maalesef olumsuz etki yapıyor. Herkesin buna olumlu katkı yapması gerekirken, Eminağaoğlu gibi özellikle yetkili kişilerin bu anlamda menfi tavır takınması tabiki savcıları ve mahkemeleri etki altında bırakmaktadır. Bu tür açıklamalar olmaması gerekir’’ diye konuştu. Kayseri / aa
|
27.04.2009
|
|
|
Meclis’in mesaisi yoğun |
Geçen hafta kuruluşunun 89. yıldönümünü kutlayan ve yoğun bir mesai harcayan TBMM, bu hafta da aynı tempoyla çalışmalarını sürdürecek. Bu haftanın en önemli konularının başında, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı yer alıyor. Tasarı Çarşamba günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda ele alınacak. TBMM Genel Kurulunda da bu hafta Türkiye-Suriye sınırındaki mayınların temizlenerek, toprakların tarıma açılmasını öngören kanun tasarısı ele alınacak. Genel Kurulda, ayrıca, bazı uluslararası anlaşmaların onaylanmasına ilişkin yasa tasarıları da görüşülecek. TBMM Adalet Komisyonu, 29 Nisan Çarşamba günü Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun Tasarısını görüşecek. Ankara / aa
|
27.04.2009
|
|
|
Gül’den 1 Mayıs tatiline onay |
CumhurbaşkanI Abdullah Gül, 1 Mayıs’ın “Emek ve Dayanışma Günü” adıyla tatil edilmesini öngören kanunu onayladı. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi’nden yapılan yazılı açıklamada, 5892 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderildiği bildirildi. Ankara / aa
|
27.04.2009
|
|
|
Tekirdağ sahilinde MG-3 mermileri |
Tekİrdağ’dakİ sahil şeridinde, MG-3 tüfeğine ait mermiler bulunduğu bildirildi. Edinilen bilgiye göre, Tekirdağ Kapalı Cezaevi önündeki deniz kıyısında, çocukların tesadüfen bulduğu MG-3 mermileri, emniyet birimleri tarafından incelemeye alındı. Bulunan mermilerin sayısı hakkında bilgi verilmezken, olayla ilgili araştırma başlatıldığı kaydedildi. Tekirdağ / aa
|
27.04.2009
|
|
|
Belediye otobüsüne molotoflu saldırı |
Mersİn’de belediye otobüsüne molotofkokteyli atıldı. Alınan bilgiye göre, gece, Çağdaşkent-Afetevler seferini yapan 33 ALD 06 resmi plakalı Büyükşehir Belediyesi’ne ait otobüse, geçen günlerde terör örgütü mensuplarına yönelik operasyonun düzenlendiği Batıkent Mahallesi’nde bazı kişiler molotofkokteyli ve taşla saldırdı. Otobüsün camlarının kırıldığı saldırıda, saldırganların ara sokaklara kaçarak kaybolduğu, olayla ilgili soruşturmanın sürdürüldüğü kaydedildi. Mersin / aa
|
27.04.2009
|
|
|
Saakaşvili, Bodrum’dan ayrıldı |
GÜRCİSTAN Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili, Bodrum’dan ayrıldı. Bodrum’a önceki gün öğlen saatlerinde gelen Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili ve beraberindekiler, kaldıkları The Marmara Oteli’nden Milas-Bodrum Havalimanı’na eskort eşliğinde geldi. Polis ekipleri hava limanı içinde güvenlik tedbirleri alarak, basın mensuplarının konuk cumhurbaşkanını görüntülemesine izin vermedi. Gürcistan Cumhurbaşkanı Saakaşvili’nin hava limanındaki VİP kapısını kullanmadığı gözlendi. Konuk Cumhurbaşkanı Saakaşvili’yi taşıyan uçak daha sonra Bodrum’dan ayrıldı. Bodrum / aa
|
27.04.2009
|
|
|
Eczanenin deposunda 12 bin adet ilâç küpürü |
Kırıkkale’de ilâç yolsuzluğu yapıldığı iddiasıyla bir eczanenin deposuna yapılan baskında 12 bin adet ilaç kupürü ele geçirildi. Alınan bilgiye göre, bir ihbarı değerlendiren polis ekipleri ilaç yolsuzluğu yapıldığı iddiasıyla Etiler Mahallesi’nde Eczacı D.A’ya (62) ait eczane ile Zafer Caddesi’ndeki deposuna operasyon düzenledi. Depodaki baskında, 12 bin adet ilaç kupürü ele geçirildi, 2 bin 300 kutu ilaca el konuldu. Eczanedeki aramada ise 19 adet sağlık karnesi, nüfus cüzdanı ile sağlık karnesi fotokopileri bulundu. ‘’Nitelikli dolandırıcılık’’ iddiasıyla D.A. (62), eşi İ.A. ile oğlu F.A. gözaltına alındı. Ele geçirilen ilaçlardan tarihi geçenlerin imha edileceği, kalan ilâçların ise Sosyal Güvenlik Kurumuna teslim edileceği bildirildi. Kırıkkale / aa
|
27.04.2009
|
|
|
Kıbrıs anlaşmazlığı artık çözülmeli |
Federal Alman Hür Demokrat Parti (FDP), Kıbrıs anlaşmazlığının artık çözülmesi gerektiğini bildirdi. Partiden adına yapılan açıklamada özetle şunlar kaydedildi: ‘’Türkiye, Kıbrıs’ın yeniden birleşmesine öncelik vermelidir. Türkiye bu şekilde, Kuzey Kıbrıs’ın koruyucu gücü olarak kendisinin sürekli sorgulanan AB rotasını ispatlama fırsatına sahip olacaktır. Türkiye’nin yapıcı rolü olmaksızın Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi bir hayal olarak kalacaktır. Bu nedenle AB, Ankara’dan haklı olarak Kıbrıs’ın yeniden birleşmesinden yana belirgin bir sinyal beklemektedir. Talat’ın izlediği çizgi şimdi AB tarafından yoğun bir şekilde desteklenmelidir. Bu aynı zamanda, Kıbrıs Rum yönetiminin AB’nin adanın kuzeyine yönelik yardımlarını engellememesine izin verilmemesi ve yeniden birleşmenin önüne engeller çıkarmaması gerektiği anlamına gelmektedir. Kıbrıs anlaşmazlığı artık çözülmelidir. Bu anlaşmazlık uzun bir süreden beri NATO ile AB arasında işbirliğini engellemektedir. NATO üyesi Türkiye ve AB üyesi Kıbrıs, karşılıklı olarak NATO ile AB arasında kurumsal işbirliğini engellemektedirler. Bu durum tüm taraflara zarar vermektedir.’’ Brüksel
|
27.04.2009
|
|
|
Ziraat mühendisleri, Bakanlığı protesto etti |
Zİraat Mühendisleri, Tarım Bakanlığı tarafından hazırlanarak TBMM’ye sevki için Başbakanlığa gönderilen Veterinerlik, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Yasa Tasarısı’nı protesto etti. Türkiye’nin değişik illerinden gelen ziraat mühendisleri, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan Veterinerlik, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Yasa Tasarısı’nın mevcut haliye TBMM’de kabul edilmesi durumunda işsiz kalacaklarını ileri sürdüler. Mühendisler, yasa tasarısında, bitki koruma ürünlerine reçeteli satış sisteminin getirilmesinin, zor şartlar altında çalışan mühendislerin mesleklerini yapamaz duruma getireceğini iddia ettiler. Güvenpark’ta bulunan Ankara Büyükşehir Belediyesi binası önünde açıklama yapan 60 kişilik grup, pankart açtı ve slogan attı. Açıklamanın yapılmasının ardından mühendisler olaysız bir şekilde dağıldı. Polisin, geniş güvenlik önlemleri aldığı görüldü. Ankara / cihan
|
27.04.2009
|
|
|
IMF kredisinde katmerli faiz, görüşmeleri tıkıyor |
IMF ile Stand-by görüşmelerinde bulunan Türkiye, Fon’un Esnek Kredi Hattı imkanını maliyetli olması sebebebiyle kabul etmiyor. Edinilen bilgiye göre, Türkiye’nin, IMF’nin son enstrümanı Esnek Kredi Hattını kabul etmemesinde, maliyet ön plana çıkıyor. IMF’nin yeni benimsediği Esnek Kredi Hattına başvuruların çok olması sebebiyle, Fon, bu kredi faizinde yeni düzenlemelere gitti. Buna göre, bu yeni imkandan faydalanmak isteyen ülkelerin, kotalarının 10 katının üstünde kredi kullanmaları durumunda, faiz üç kat oranında artış gösterecek.Yetkililer, bu yeni kredi imkânından faydalanmak isteyen Meksika ve Polonya’nın, faiz maliyetine katlanmamak için kotalarının 10 katını aşmadığına dikkati çekiyor. Yetkililer, Türkiye’nin, uluslararası piyasalardan, daha az maliyetli kredi bulabileceğini belirtiyor. Öte yandan, Hazine yetkilileri, Türkiye’ye daha çok yabancı sermaye çekmek ve uluslar arası piyasalardan daha iyi imkânlarda borçlanabilmek için ABD’de, Türkiye ekonomisini tanıtma turuna çıktı. Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakcı başkanlığındaki heyet, Türkiye ekonomisindeki son gelişmeler ve yatırım imkanları konusunda bilgi verecek. ABD’de, 15 büyük firmanın, Türkiye’de yatırım konusuyla yakından ilgilendikleri belirtiliyor. Washington / aa
|
27.04.2009
|
|
|
Devlet, bankalara kredi verirken “korkma” diyecek |
Kredİ Garanti Fonu, bankaların şirketlere vereceği kredinin yüzde 60’ına kefil olacak. Devlet bu uygulamayla bankalara, ‘’Korkma, ben sana garanti veriyorum’’ diyecek. Hükümet, küresel finansal krizin etkilerini azaltmak amacıyla aldığı tedbirler kapsamında 6. önlem paketi üzerindeki çalışmalarına hız verdi. 6. ekonomik önlem paketinin en önemli ayağı olan ve özel sektör ile bankalar arasındaki kredi akışını düzenleyecek Kredi Garanti Fonunun etkinlik ve fonksiyonunun artırılmasını içeriyor. Edinilen bilgiye göre, bankalar, kredi talep eden şirketlerin aldıkları teminatı fona bildirecek ve banka kredi verdiği şirketle ilgili dosyayı fona vererek, kefil olmasını isteyecek. Fon da kredi veriminin daha önce belirlenmiş kriterlere uygunluğuna bakacak. Gösterilen teminatların ve şirketle ilgili dosyanın fonun belirlediği kriterlere uygun olması halinde fon kredinin yüzde 60’ına kadar bankaya kefalet verecek. Sorun olmaması halinde bu aşamaya kadar fondan herhangi bir kaynak çıkışı söz konusu olmayacak. Ancak kredinin temerrüde düşmesi durumunda banka bir taraftan krediyi geri tahsil etmek için şirkete yönelik takibe geçecek. Aynı zamanda da fona başvurarak, kredinin yüzde 60’ına tekabül eden miktarı talep edecek. Ankara / aa
|
27.04.2009
|
|
|
Azerbaycan doğal gaza zam yapabilir |
Azerbaycan’In Türkiye’ye sattığı doğal gazın fiyatını artırması bekleniyor. ANS’nin haberine göre, Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi Başkanı Rövnag Abdullayev, Türkmenistan’ın Başkenti Aşkabat’ta yapılan, ‘’Enerjinin Güvenli ve İstikrarlı Nakli ve Onun İstikrarlı Kalkınmaya ve Uluslararası İşbirliğine Sağladığı Katkı’’ konulu uluslararası enerji konferansı çerçevesinde, Azerbaycan’ın Türkiye’ye sattığı doğal gazın fiyatına ilişkin Türkiye Sanayi ve Enerji bakanlıkları ile BOTAŞ şirketi arasında ele aldıklarını söyledi. Ne kadar zam yapılacağı konusunda bilgi vermeyen Abdullayev, söz konusu zammın yakın bir tarihte yürürlüğe gireceğini ifade etti. Bu arada Türkiye şimdiye kadar Azerbaycan’dan alınan doğal gazın 1000 metre küpüne 120 dolar ödüyordu. Bakü / aa
|
27.04.2009
|
|
|
TOKİ’den bahar kampanyası |
Toplu Konut İdaresi (TOKİ), konut bedellerini erken ödeyip tapusunu almak isteyenler için ‘’bahar kampanyası’’ başlatıyor. Edinilen bilgiye göre, TOKİ’den 2008 yılı sonuna kadar konut alıp borcunu erken kapatanların borçlarında, yüzde 16 ile yüzde 21 arasında indirim yapacak. İndirim kampanyası bugün başlayacak ve 27 Mayıs’a kadar sürecek. Uygulamadan, 2008 yılı sonuna kadar satılmış ve kalan vadesi 12 aydan daha uzun olan projeler yararlanacak. Geri ödemeleri devam eden konutların borç bakiyelerinin defaten kapatılması halinde, başvuru tarihinde hesaplanan borç bakiyesinden yüzde 21 indirim yapılacak. Borcun 3 ay vadeli eşit taksitli olarak kapatılması durumunda yüzde 18, 6 ay vadeli eşit taksitli olarak kapatılması durumunda yüzde 16 indirim uygulanacak. İndirim kampanyasından yararlanmak isteyenlerin, taksitleri ödedikleri banka şubelerine başvurması gerekiyor. Ankara / aa
|
27.04.2009
|
|
|
Yeni KOSGEB Kanunu KOBİ’leri sevindirdi |
Yenİ KOSGEB Kanunu’nun TBMM’de kabul edilmesi, Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeleri (KOBİ) sevindirdi. Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) Başkanı Nurettin Özgenç, imalat sektörünün yanı sıra, hizmet, toptan ve perakende sektörlerinde faaliyet gösteren işletmelerin de KOSGEB desteklerinden yararlanmasını öngören kanun tasarısının, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmesini olumlu karşıladıklarını söyledi. Bu yöndeki taleplerini yaklaşık 3 yıldır her platformda dile getirdiklerini anlatan Özgenç, “Nihayetinde sorunumuza kalıcı çözüm üretilmesi KOBİ’ler açısından memnuniyet veren bir gelişme. Konuyu Meclise taşıyan hükümetimize ve genel kurul üyelerine müteşekkiriz” dedi. Adana / aa
|
27.04.2009
|
|
|
İşçi ihraç etmekten çok iş adamı ihraç eder noktaya geldik |
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin bugün dünyaya işçi ihraç etmekten daha çok iş adamı ihraç eder noktaya geldiğini söyledi. TOBB’un ev sahipliğinde gerçekleştirilen ve önceki gün sona eren Aspen Atlantik Grubu 2009 yılı toplantısı kapsamında TOBB İkiz Kulelerde yemekli toplantı düzenlendi. Hisarcıklıoğlu, toplantıda yaptığı konuşmada, dünyada küresel ısınmaya bağlı olarak açlık problemi sorunu bulunduğu ve 1 milyar insanın açlık sınırının altında yaşadığını belirterek, ‘’Eğer 1 milyar insan açlık sınırının altında yaşıyorsa bizim rahat ve huzurlu yaşayabilmemiz mümkün değil’’ dedi. AB sürecine de değinen Hisarcıklıoığlu, bugün Almanya’da 2.5 milyon Türk yaşadığını belirterek, şunları söyledi: ‘’Bunlar şu anda 3. nesil. Bu 3. nesil içinde 60 bin tane Türk kökenli girişimci var, yanlarında 350 bin Türk-Alman çalıştırmaktadır. Yine Almanya’daki yatırımları 9 milyar avroya ulaşmıştır. Türkiye bugün işçi ihraç etmekten daha çok iş adamı ihraç eder noktaya gelmiştir. Türkiye 212 ülkeye ihracat yapıyor. Gençlerimiz girişimci. Bugün Türkiye’nin yaş ortalaması 28 yaşın altında. Avrupa’nın her yıl 1 milyon genç insan istihdam açığı var. Avrupa Komisyonu raporu. Hangi alanda? Özellikle bilişim sektöründe çalışacak nüfus gençler. Avrupa’nın medeniyeti ve zenginliğinin devamı için 1 milyon gence ihtiyacı var. Bu noktada biz Avrupa’ya bu katkıyı sağlamaya da hazırız.’’
|
27.04.2009
|
|
|
Mescid-i Aksa tehlike altında |
Geçtİğİmİz Cumartesi günü İstanbul çok önemli bir sempozyuma ev sahipliği yaptı. Gazetemizde her fırsatta dile getirilen ve asla gündemden düşürülmeyen Mescid-i Aksa’nın korunması ve işgali meselesi bütün boyutlarıyla bu sempozyumda ele alındı. Sempozyuma öyle yoğun bir ilgi gösterildi ki, bir çok insan oturumları ayakta takip etmek durumunda kaldı.
Mescid-i Aksa Sempozyumu, İHH İnsanî Yardım Vakfı, Araştırma ve Kültür Vakfı, İslâm Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB), MAZLUMDER İstanbul Şubesi, Medeniyet İlim Kültür Eğitim ve Dayanışma Derneği, Mirasımız Derneği ve İnsan ve Medeniyet Hareketi’nden oluşan İstanbul Barış Platformu tarafından Zeytinburnu Sanat ve Kültür Merkezi’nde düzenlendi. Sempozyumda yapılan konuşmalarda İsrail’in Kudüs’ü Müslümanlardan arındırarak tamamen bir Yahudi şehrine çevirmeyi planladığı vurgulandı. Kudüs Müessesesi Başkanı Dr. Muhammed Ekrem el-Adluni, Aksa Müessesesi Başkanı Zeki Muhammed Tevfik Ağbariye, Mizan İnsan Hakları Merkezi Dr. Kemal eş-Şerafi, Kudüs Kalkınma Kurumu’ndan Fadıl Vişahi ve Nahda Hareketi Genel Başkanı Raşid Gannuşi tebliğlerinde İsrail’in Kudüs’ü adım adım ele geçirme planlarını belgelerle ortaya koydular. Bölgeden gelen gözlemciler, İsrail’in sadece Mescid-i Aksa’yı değil, diğer Osmanlı ve İslâm eserlerini de ortadan kaldırmaya çalıştığını anlattılar. Yapılan protokol konuşmalarının ardından oturumlara geçildi. İlk oturum '48 Toprakları İslâm Hareketi' Başkanı Şeyh Raid Salah’ın başkanlığında yapıldı.
60 BİN FİLİSTİNLİ
KUDÜS'TEN KOPARILDI
Kudüs Müessesesi Başkanı Dr. Muhammed Ekrem el-Adluni, İsrail tarafından örülen utanç duvarı yüzünden 60 bin Kudüslünün tamamen şehirden koparıldığını kaydetti. Aksa Müessesesi Başkanı Zeki Muhammed Tevfik Ağbariye de konuşmasında sadece Mescid-i Aksa’nın değil Kudüs’teki bütün yapıların büyük tehlike altında olduğunu söyledi. Ağbariye, “1967 yılındaki İsrail işgalinden bu yana Kuds-ü Şerif; halkı, binaları, camileri, yolları, mezarlarıyla beraber, yok edilme ve Yahudileştirilmeye maruz kalmıştır” dedi. Ağbariye şöyle devam etti: “Kudüs’te çokça bulunan İslâmî yapıları ve İslâm mukaddesatını takip eden biri, tek bir gerçekle karşılaşır; o da bu mukaddesatta ve muazzam eserlerdeki derin İslâm tarihi izlerinin tahrif, tahrip ve imha edilmeye çalışıldığı gerçeğidir.
Burada özellikle zikretmemiz gerekir ki, bölge camilerinin büyük bir kısmı eski ve tadilata muhtaç olup, her birinin tadilat masrafları binlerce hatta on binlerce dolar civarındadır. 1976 yılında işgalci İsrail hükümeti, Mücahidin Mezarlığı’na bir saldırıda bulunmuş, mezarlığı buldozerle kazmış ve şehitlerin naaşlarını çıkartmıştır. En-Nebi Davud Camisi, Yahudi dinî törenleri düzenlenmesi için sinagoga çevrilmiş, birçok cami kapatılmış, ezan okunması ve namaz kılınması yasaklamıştır.”
MESCİD-İ AKSA İÇİN TEHLİKE SİNYALLERİ ÇALIYOR
Sempozyumun bir diğer konuğu Mizan İnsan Hakları Merkezi Başkanı Dr. Kemal eş-Şerafi, Aksa için tehlike sinyallerinin çalmaya başladığını belirtti. Dr. Kemal eş-Şerafi, sözlerine şöyle devam etti: “İsrail, Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s-Sahra’ya sahip bir Kudüs’ün, Arap ve İslâm kimliğinden asla soyutlanamayacağının bilincindedir. Mescid-i Aksa’nın altında yürütülen ve artık Aksa’nın temellerini tehdit etmeye başlayan kazı çalışmaları, işgalci İsrail’in Aksa’yı ve Kudüs’teki diğer Arap ve İslâm mukaddesatını yıkma hedefine yöneldiğinin açık göstergesidir. Dr. Kemal eş-Şerafi’nin diğer tesbitleri şu şekilde: “İşgalciler, ırkçı yasaları aracılığıyla Kudüs sakinlerinin yüzde 88’inin Yahudilerden ve yüzde 12’sinin de Araplardan oluştuğu izlenimini vermeye çalışmaktadırlar. Son iki yıl zarfında 4000 Kudüslünün kimlikleri alınıp Kudüs’te ikamet etme hakları engellenmiştir. Böylece işgal yılları boyunca kendi memleketlerinde oturma hakları ellerinden alınmış Kudüslü Filistinlilerin sayısı 10.000’e yükselmiş olmaktadır.
Kudüs’teki Yahudi yerleşimcilik faaliyetlerinin ana hedefi, 1967’den itibaren doğu yakasında yerleşmiş bulunan Yahudilerin sayısını, mevcut Filistinlilerin nüfusunu ifade eden 250.000 rakamının üstüne çıkarmaktır. Bu çerçevede işgal gücü, Kudüs’ün etrafındaki 32 köyü işgal ederek yıkmış ve yerine Yahudi yerleşim birimleri kurmuştur. İşgal güçleri genellikle bu tür güvenlik girişimlerini meşrû gerekçelere dayandırırlar. Ne var ki burada İsrailli tarihçi Tom Segif’in şu sözleri çok anlamlıdır: ‘Bugün Kudüs’te olanlar, güvenlik tedbirlerinden çok daha fazla bir anlam taşımakta ve şu Siyonist rüyayı gerçekleştirmektedir: ‘En geniş araziler ve en az sayıda Arap halkı!’ İşgal kuvvetleri, hâlihazırda Doğu Kudüs’ün yüzde 74’lük bir alanına el koymuş durumdadır. Burada anlatılanlar, İsrail yönetiminin, Filistinliler ve mukaddes şehre karşı uyguladığı şiddet ve hak ihlâllerinin sadece bir kısmıdır. İsrail’in uyguladığı ırkçı-faşizan politikanın hedeflerini şu şekilde sıralayabiliriz:
l Coğrafi bakımdan Kudüs’ü diğer işgal altındaki Filistin bölgelerinden tamamen izole etmek.
l Yerleşimciliği bir olgu olarak dayatmak ve Yahudi oranını Araplardan yüksek tutmak.
l Başşehri Kudüs olacak bir Filistin Devleti’nin kurulmasını engelleyecek zeminleri oluşturmak.
l Şehirdeki Arap ve İslâm kültürüne ait değerleri tamamen yok ederek şehri Yahudi kimliğine büründürmeye çalışmak.”
l Kudüs Kalkınma Kurumu’ndan Fadıl Vişahi ise “İsrail işgal planına göre, 2020 yılına kadar Kudüslülerin ailelerinin Eski Kudüs’ten arındırılması hedeflemektedir” dedi.
Fadıl Vişahi şöyle devam etti: “Hiç kuşkusuz Doğu Kudüs’teki Filistinlilerin evlerinin yıkılması, işgalci güçlerin toprak üzerindeki egemenliğini pekiştirme yollarından biridir. 1967 yılındaki işgalden bu yana İsrail güçleri, şehri Yahudileştirmek ve oradaki Yahudi yerleşimlerini güçlendirmek ve ardından şehirde yaşayan Arapları oradan çıkarıp şehir sınırlarının dışına atmak için bu yöntemi kullanmaktadır. Uygulanan bu politika, Siyonist rüyasını açıkça ifade etmektedir: ‘En az Arap nüfusa karşılık en büyük miktarda toprağa sahip olmak!’ Sadece Kudüs’te 1967 Haziran ayından bugüne kadar çeşitli güvenlik ve çeşitli hukukî düzenlemeler gerekçesiyle yıkılan evlerin sayısı 8700’den fazladır. İşgalin kanunu kuvvettir!
Art arda gelen bütün İsrail hükümetleri, Filistinlilerin evlerini yıkma politikası yanında bir dizi başka yöntem ve politikalara da başvurmuştur. Söz konusu politikaları uygulamak için bazı kararlar ve kanunlar çıkarılmış, Yahudi yerleşimleri oluşturmaya yönelik uygulamalara yasal düzenlemeler yapılmak suretiyle kılıf bulunmaya çalışılmıştır.
Etnik ayrım duvarı Batı Şeria’dan Kudüs bölgesine kadar uzanan 234 km2'lik bir alanı içine alarak Kudüs’teki 260.000 Filistinliyi kuzeyde Ramallah, güneyde Beyt Lahm bölgesinde yaşayan demografik bağlarından ayırmaktadır.
İsrail’in 2000-2020 yılları arasında Kudüs için yaptığı ana plan, Kudüs şehrinin Filistin’in başşehri ve Filistinliler için siyasî, iktisadî, kültürel, dinî ve sosyal hayatın merkezi olmasını engellemeyi ve tahammülsüz etnik, dinî bir zihniyetle Yahudilere ait bir şehrin oluşturulmasını hedeflemektedir.
İsrail’in Kudüs şehrindeki Filistinlilere, Araplara ve İslâm’a ait değerleri; tarihî ve siyasî olarak kazıyıp yok etme hamlesi karşısında bizlerin büyük bir ihmâl içinde olduğumuzu, kesin bir biçimde söylemeliyiz. Bölgede arzu edilen biçimde Arap ve Müslüman desteği mevcut değildir. Aynı zamanda şunu da belirtmemiz gerekiyor ki, Kudüs’ü kurtarmak için talep edilen meblâğlar, Yahudilerin İsrail’e aktardıkları milyarlarca dolarla asla kıyaslanamaz. İsrail’in, Yahudilerin Kudüs’te ikamet etmelerini teşvik için gösterdiği kolaylıklar ve ucuz kredilerden başka her bir Yahudiye 25.000 dolar hibe yardımları olmaktadır.
Sizleri Kudüs’teki kardeşlerinize destek olmaya çağırıyoruz! Çünkü bizden maddî ve manevî olarak, Kudüs’te yaşayan Müslümanları, orada uygun olan her mekânda kendilerine, çocuklarına ve torunlarına ait olacak evleri yapmaları ve onarmaları için, direnişlerini ve Kudüs’te sebat etmelerini devam ettirmek için desteklememiz istenmektedir. Bizleri yalnız bırakmayacağınızı umuyoruz. Çünkü burası İsra ve Mi'rac mû'cizesinin gerçekleştiği Kudüs toprakları; çünkü burası Allah’ın onu ve çevresini mübarek kıldığı Müslümanların ilk kıblesi olan Kudüs! Evet, burası Kudüs; uğrunda her pahalı ve değerli şeyin ucuz kaldığı Kudüs!”
Nahda Hareketi Genel Başkanı Raşid Gannuşi de konuşmasında “İsrail kendisi antisemizmi körüklüyor” dedi. Gannuşi, şunları anlattı: “Siyonist ideoloji ahlâkî meşrûiyetini yitirmeye başlamıştır. Siyonist yapının temellerinden birini oluşturan Holokost, yani Yahudilerin yaşadığı dramlar, Batı vicdanında onlara karşı suçluluk psikolojisi hissedecek ölçüde bir duygusallığa yol açmıştır. Nitekim onlara Filistin topraklarına yerleşme imkânını vermesi de Batı vicdanının bir tür kendini rahatlatma girişimidir. Ne var ki İsrail’in Filistin ve Lübnanlılara karşı giriştiği vahşet görüntülerinin dünyaya yayılmasıyla birlikte, Yahudi’nin bu masum imajı giderek sarsılmaya başlamıştır. Söz konusu katliâmlara karşı dünya çapında sokak protestolarının patlak vermiş olması bu yöndeki değişimin bir göstergesidir. Çünkü yapılan zulümler, hem Siyonist yapıyı, hem de Batı’daki siyasîleri ve medya patronlarını zor durumda bırakmış ve ‘Antisemitizm’ adı verilen Yahudi düşmanlığını ortaya çıkarmıştır. Hatta dünyanın diğer bölgelerindeki Yahudi cemaatleri bile, İsrail’in izlediği politikaların kendilerine olumsuz etki etmesinden duydukları kaygıları dile getirmişlerdir.” Akşam saatlerine kadar tam 3 oturumda tebliğlerini sunan sempozyumun diğer konuşmacıları da Mescid-i Aksa ve Kudüs halkının yaşadığı tehditleri anlattılar.
YAHUDİ YERLEŞİMCİ SAYISI ARTIYOR
Kudüs’teki bütün vakıf mallarının kayıt altına alınması gerektiğini ifade eden Aksa Müessesesi Başkanı Zeki Muhammed Tevfik Ağbariye, “Kudüs’teki vakıf mallarının sayısı oldukça fazladır, fakat bu malların gerçek sayısı ayrıntılı bir şekilde bilinmemektedir. Bu vakıflar yani camiler, mezarlıklar, vakıf gayrimenkulleri ve vakıf arazileri hakkındaki her ayrıntının bilinmesi gerekmektedir. Yahudi yerleşimi özellikle mübarek Mescid-i Aksa yakınlarında her geçen gün artmaktadır” şeklinde konuştu.
|
UMUT YAVUZ
/ İSTANBUL
27.04.2009
|
|
|
|