İnsanÎ Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsanî Yardım Vakfı öncülüğünde çeşitli sivil toplum kuruluşları tarafından oluşturulan İstanbul Barış Platformu’nca düzenlenen ‘’İsrail Kazdıkça Kanayan Yara: Mescid-i Aksa’’ başlıklı sempozyumun sonuç bildirgesi açıklandı. İHH’den yapılan yazılı açıklamaya göre, bildirgede, Kudüs’ün, çok uzun yıllar toplumların bir arada esenlik içerisinde yaşadığı bir barış şehri olduğu belirtilerek, Hazreti Ömer döneminde başlayan, Haçlı işgali dışında 1300 yıl boyunca devam eden İslâm idaresinin, şehrin bu şekilde hatırlanmasında etken olduğu görüşüne yer verildi.
‘’Mescid-i Aksa, yeryüzünün ikinci mabedi, Müslümanlar’ın ilk kıblesi ve son peygamberin Mi'rac durağı olan kutsal bir mekandır’’ ifadesine vurgu yapılan bildirgede, İsra Sûresi’nin birinci âyetinde ifade edildiği gibi Mescid-i Aksa ve çevresinin (Mısır, Suriye, Ürdün, Lübnan ve Filistin’in tamamı) bereketlendirildiği belirtildi. Bildirgede, 1967 Arap-İsrail savaşı sonucu, Doğu Kudüs’ün İsrail tarafından işgal edildiği ve Mescid-i Aksa’nın da İsrail’in kontrolü altına girdiği hatırlatılarak, ‘’40 yılı aşkın bir süredir görülen Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılar ve arkeolojik olduğu iddia edilen kazılar sonucunda, Mescid-i Aksa bünyesinde ve çevresindeki tarihî eserler, (camiler, mezarlıklar, medreseler, surlar, tekkeler ve hanlar) zarar görmüştür’’ denildi.
‘’İsrail’in bölgedeki hedefinin; Aksa çevresinde kümelenmiş ve adeta camiyi koruyan Müslüman mahalleleri yıkılarak yerlerine Yahudiler’in yerleştirilmesi ve Aksa’nın savunmasız bırakılması’’ olduğu görüşüne yer verilen bildirgede, şu teklifler dile getirildi:
‘’İsrail, 1970’li yılların başından beri sürdürdüğü ve arkeolojik amaçlı olduğunu iddia ettiği kazılarla Mescid-i Aksa’nın altında tüneller açmış ve mescidin altında bir havra inşa etmiştir. İsrail, Mescid-i Aksa’yı yıkarak yerine Süleyman Mabedini inşa etmeyi planlamaktadır. İsrail’in, Mes-cid-i Aksa ve çevresindeki kutsal mekânlara yönelik saldırıları ivedilikle durdurulmalıdır. Bu zamana kadar yapılan tahribatlar İsrail’den tazmin edilmeli, tahrip edilen mekânlar da aslına uygun bir şekilde ihya edilmelidir.
Bu konuda, BM uhdesinde özel bir komisyon oluşturulmalı ve UNESCO, Dünya Kültür Miras Listesi’nde kayıtlı olan Mescid-i Aksa ve Hareminin korunması ile ilgili inisiyatif almalıdır.’’
“UTANÇ DUVARI’’NIN
YIKILMASI İSTEĞİ
‘’Utanç Duvarı’’ olarak adlandırılan ve bütün Batı Şeria’yı bir açık hava hapishanesine çeviren duvarın Mescid-i Aksa’ya ulaşımı ve ibadet özgürlüğünü engellediği de vurgulanan bildirgede, şöyle denildi:
‘’Toplumlar arasındaki engellerin yıkılmaya çalışıldığı günümüzde inşa edilen bu duvar, ırkçılığı ve ayrımcılığı körüklemektedir. Hukuka aykırı olarak inşa edilen bu duvar ivedilikle yıkılmalıdır. Bu konuda, BM Güvenlik Konseyi üzerine düşen görevi yerine getirmelidir. Tahammülleri zorlayan ‘güvenlik önlemleri’ uygulayan, Mescid-i Aksa’nın çeşitli noktalarına kameralar yerleştiren, Filistinlilerin camiye girişlerinde yaş sınırlaması getiren, Kudüs dışında yaşayan Müslümanların Mescid-i Aksa’ya erişimlerini engelleyen İsrail, Filistinlilerin ibadet ve inanç özgürlüğünü engellemektedir. Bu uygulamalar acilen sonlandırılmalıdır.
Kudüs’teki sorun bir işgal sorunudur ve insanlığa karşı bir suçtur. Bu yüzden bütün insanlığı harekete geçirecek bir eylem ve söylem planı hazırlanmalı, Hristiyan dünyası ile işbirliği yapılmalı, bu işbirliğinde medeniyetler arası diyalog zemini gibi ortak platformlar kullanılmalıdır.’’
Kudüs’te Müslümanlar ve Hristiyanlar’a ait kutsal mekânların korunması ve imarı konusunda uluslar arası güvence sağlanması gerektiğine de dikkat çekilen bildirgede, Mescid-i Aksa’nın korunması, bakımı ve tamiri için bir fon kurulması gerektiği de belirtildi.
Bu fonun yönetiminin bağımsız ve sivil olması, Mescid-i Aksa Takip Kurulu oluşturulması gerektiği de belirtilen bildirgede, kurulun öncelikli olarak, Mescid-i Aksa ve çevresinde gerçekleşen ihlâlleri düzenli olarak rapor etmesi, Mescid-i Aksa’nın sürekli bir şekilde video kameralar aracılığı ile izlenmesini sağlaması, Aksa’da gerçekleşen ihlâllerin saniye saniye takip edilmesi gerektiğine de vurgu yapıldı.
DÜNYA MESCİD-İ
AKSA GÜNÜ İLÂNI İSTEĞİ
Her yıl Mi'rac Gecesi’nin, Dünya Mescid-i Aksa günü olarak ilân edilmesi de istenen bildirgede, ‘’Dünya Mescid-i Aksa Günü’nde uluslar arası faaliyetlerle, Mescid-i Aksa geniş bir gündem bulmalıdır’’ görüşüne yer verildi.
Bildirgede, Türkiye’nin, üyesi olduğu BM, İKÖ ve medeniyetler arası diyalog zeminlerini, parlamentolar arası dostluk gruplarını ve ikili ilişkilerini kullanarak Mescid-i Aksa ve Kudüs’teki yıkımın durdurulmasında etken olması gerektiğine de vurgu yapıldı.
Kudüs halkının, işgalin birebir muhatabı ve mağduru olduğu belirtilen bildirgede, şunlara yer verildi:
‘’Uzun yıllardır devam eden baskı siyaseti halihazırda sürmektedir. Filistinliler’in topraklarının müsaderesi, evlerinin yıkılması, Yahudi yerleşim yerlerinin inşası, ikamet ve ruhsat işlemlerinde Müslümanlar’a ayrımcılık yapılması sonucu, Kudüs’te demografik yapı Yahudi yerleşimcilerin lehine değişmektedir. Yahudi nüfus 1948 öncesinde, Kudüs nüfusunun yüzde 10’unu oluştururken, bu oran hali hazırda yüzde 70’e ulaşmıştır. Bunda ekonomik kısıtlamalar, utanç duvarı ve Müslüman halka yönelik baskı siyasetinin artması sonucu yaşanan zorunlu göçler etkilidir. Kudüslüler’in bireysel mülkleri için başlattıkları hukukî dâvâlara destek olunarak göç etmelerine engel olunmalıdır. Mülkiyet hakları ile ilgili benzer hukukî dâvâlar şehirdeki vakıf arazileri ve kutsal mekânlar için de yoğun olarak desteklenmelidir’’ İstanbul / aa
MESCİD-İ AKSA
HUKUK KOMİSYONU
Kudüs ve Mescid-i Aksa ile ilgili BM kararlarının uygulanmasının da istendiği bildirgede, ‘’Mescid-i Aksa ile ilgili ihlaller, uluslararası hukuk mekanizmalarına intikal ettirilmeli, Mescid-i Aksa’ya yönelik ihlalleri takip edecek bir ‘Mescid-i Aksa Hukuk Komisyonu’ oluşturulmalıdır’’ görüşüne yer verildi. Bildirgede, İslam Konferansı Örgütü’nün (İKÖ), Mescid-i Aksa’yı koruma noktasında daha etkili politikalar geliştirmesi de istenerek, Mescid-i Aksa ve çevresi ile ilgili doğru bilgilendirme kanallarının oluşturulması ve dezenformasyonun önüne geçilmesi için yazılı ve görsel medya araçlarının kullanılması, geniş çaplı ve etkili web portalları oluşturulması, ilmi toplantılar, yayınlar ve çalışmalar yapılması ve Mescid-i Aksa ile ilgili temel bilgilerin İslâm ülkelerinde okul müfredatlarına dahil edilmesi ile sivil toplumun örgütlenmesinin sağlanması önerilerinde bulunuldu. Sonuç bildirgesinde, şunlar kaydedildi: ‘’Mescid-i Aksa mücadelesi evrenselleştirilmelidir. Dünya çapında sahiplenilecek bir Mescid-i Aksa gündemi ve Mescid-i Aksa kampanyası oluşturulmalı, Müslüman veya gayrimüslim tüm aklı selim, bu kampanyaya dahil edilerek, özelde Mescid-i Aksa’da, genelde ise bölgede barışın tesisi sağlanmalıdır. Mescid-i Aksa’yı korumaya yönelik yapılar içerisinde Hristiyan ve Yahudi toplumu kanaat önderleri de yer almalıdır. Zira, bölge barışının nirengi noktasını oluşturan Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmak insanlığın ayakta kalması için son fırsattır. Latin Amerika’dan, Afrika’ya, Avrupa’dan, Uzakdoğu’ya, farklı ülkelerdeki Müslümanlar, İslâm ümmetine emanet olan Mescid-i Aksa’yı korumak için ‘Aksa mirasını yaşatma’ kuruluşları oluşturmalı, bütün bu kuruluşlar da ‘Uluslararası Mescid-i Aksa Platformu’ adı altında bir çatı organizasyon bünyesinde irtibatlandırılmalıdır.’’
|