|
|
|
BBP: Kazada sabotaj ihtimali yok gibi bir şey |
BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu, Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefat ettiği helikopter kazasıyla ilgili olarak Alman uzmanların hazırladığı kaza kırım ön raporunun ‘’fazla bir şey ortaya koymadığını’’ ifade ederek, ‘’Ama helikoptere sabotaj olmadığını görmemiz mümkün.
Sabotaj ihtimali yok gibi bir şey’’ dedi. Topçu, parti genel merkezinde, genel başkan yardımcıları Ahmet Şanverdi, Üzeyir Tunç, Mustafa Destici ve Hakkı Öznur ile düzenlediği basın toplantısında, Alman uzmanlara yaptırılan ‘’kaza kırım raporu’’nu açıkladı. Kazanın olduğu 25 Marttan itibaren bir ekiple olay üzerinde çalıştıklarını ifade eden Topçu, kaza ile ilgili incelemeye ‘’sivil bir el değsin diye parti olarak konusunda uzman Alman ekibi Türkiye’ye dâvet ettiklerini’’ söyledi. Alman uzmanların olay yerinde yaptıkları ilk incelemenin ardından bir ön rapor hazırladığını, ancak kesin raporun birkaç hafta içinde çıkacağını bildiren Topçu, ‘’Helikoptere sabotaj olmadığını görmemiz mümkün. Sabotaj ihtimali yok gibi bir şey. Milletimizde oluşan en ufak bir şüphenin bile aydınlatılması için, sevenleri açısından, partimiz açısından ne varsa bu işle alâkalı, ‘acaba mı’ dediğimiz her şeyin aydınlatılması için elimizden geleni yapacağız, yapıyoruz’’ diye konuştu.
|
15.04.2009
|
|
|
ASKERî GÜVENLİKLE NE ALÂKA? |
Askerî liderlerin temel sorumluluk alanını askerî güvenlik olarak tanımlayıp, burada yetkili siyasî makamların kararları çerçevesinde görev yapmaları gerektiğini söyleyen Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, din, laiklik, cemaatler gibi, bu alana girmeyen farklı konularda görüş açıkladı, uyarı içerikli mesajlar verdi.
ÇATIŞMAYI CEMAATLER ÖNLEDİ
Cemaatleşmelerin toplumu kutuplaşma ve bölünmelere götürdüğü, bunun da ciddî güvenlik sorunlarına yol açacağı iddiasında bulunan Başbuğ, “Terör örgütü, terörü etnik çatışmaya dönüştürmeyi başaramadı” tesbitiyle dile getirdiği vakıaya en önemli katkının cemaatlerden geldiği gerçeğini görmezlikten geldi.
KENDİSİ ‘MÜTEDEYYİN’ DERKEN
Toplumun “mütedeyyin” kesimlerinin orduyu sevdiğini ve güvendiğini söyleyen Başbuğ, cemaatleri toplumda “dindar-dindar olmayan” ayrımı yapmakla suçladı. Böylece “Kendisinin mütedeyyin tabirini kullanması bölücülük olmuyor da, aynı anlamdaki dindar kelimesi neden ayrımcılık sayılıyor?” suali gündeme geldi.
BU NASIL PEYGAMBER OCAĞI?
“Halkımız orduyu Peygamber ocağı olarak görüyor” diyen Başbuğ, aynı halkın, kışla ve askerî tesislerdeki başörtüsü yasağı ve namaz kılıp eşi örtülü olan bazı TSK mensuplarının YAŞ kararıyla ordudan ihraç edilmesi gibi uygulamalardan duyduğu ciddî rahatsızlığı da yok saydı.
Bu çelişkilerle nereye?
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ,
askerî liderlerin temel sorumluluk alanını askerî güvenlik olarak tanımlayıp, burada yetkili siyasî makamların kararları çerçevesinde görev yapmaları gerektiğini ifade ederek, din, laiklik, cemaatler gibi, bu alana girmeyen farklı konularda görüş açıkladı, kendi uygulamalarıyla çelişen mesajlar verdi. Gündeme ilişkin konuşmayacağım diyen Başbuğ, konuşmasında ağırlıklı olarak gündemdeki konuları değerlendirmesi dikkatlerden kaçmadı. Orgeneral Başbuğ, Harp Akademileri Komutanlığındaki ‘’Yıllık Değerlendirme Konuşması’’nda TSK’nın yapısı ve görevleri, sivil asker ilişkileri, demokrasi, laiklik ve terörle mücadele konularına değindi. Prof. Dr. Metin Heper’in ‘’etnik çatışmalar’’ konusunda daha önce ortaya konulan kuramsal modeline işaret eden Orgeneral Başbuğ, asimilasyon modelinin Türkiye için geçerli olmadığını kaydetti. Başbuğ, “Gerek Osmanlı İmparatorluğu ve gerek Cumhuriyet döneminde, Kürt kökenli vatandaşlarımıza devletçe sistematik asimilasyon politikası uygulanmamıştır. TSK, ulus devlet, üniter devlet yapısını korunmasında elbette taraftır, taraf olmaya devam edecektir. Bundan da kimsenin şüphesi olmasın’’ dedi.
“TÜRK MİLLETİNİN ORDUSU
HALKTIR, HALK İÇİNDİR’’
Askerliğin toplumun güveni ve itimadı üzerine inşa edilmesinin önemini vurgulayan Orgeneral Başbuğ, TSK’nın yapılan anketlerde her zaman en güvenilir kurum olarak başta yer aldığını söyledi. Orgeneral Başbuğ, TSK’ya duyulan sarsılmaz güven duygusunun sebeplerinin Türk ulusunun tarih içinde şekillenen kolektif benliğinde bulunabileceğini dile getirdi. TSK’nın toplum nezdindeki itibarını ve güvenilirliğini sarsmayı amaçlayan iki ön yargılı yaklaşım bulunduğunu belirten Orgeneral Başbuğ, şunları söyledi: ‘’Demokratlık kisvesi altında TSK’yı yıpratmak amacıyla TSK’ya karşı sistematik muhalefet yapılması her şeyden önce demokrasimizi geliştirmeyecektir. Bu, çoğulculukla ifade edilebilecek ya da açıklanabilecek bir husus değildir. Silahlı kuvvetleri demokrasinin gelişmesinde, çoğulculuğun toplumsal boyut kazanmasında engelleyici bir kurum olarak göstermek de yanlıştır. İkincisi ise toplumumuzun özellikle mütedeyyin kesimlerini etkilemek amacıyla Türk Silâhlı Kuvvetleri’ni ‘din karşıtı’ olarak gösteren kötü niyetli propaganda kampanyalarıdır. Ancak toplumumuzun mütedeyyin kesimleri bu propagandaya itibar etmemektedir. Ordusunu sevmekte ve güvenmektedir. Çünkü bu asker, Türk milletinin bizatihi kendisidir. Aynı hassasiyetlere sahiptir. Kim ne derse desin Türk milletinin ordusu halktır, halktandır, halk içindir.’’
“GÜVENLİK KONULARINDA KARAR
SİYASÎ MAKAMLARA AİTTİR”
Orgeneral Başbuğ’un konuşmasında öne çıkan bazı konular satır başlarıyla şöyle:
‘’l Güvenlik konularında karar siyasî makamlara aittir ve bunda en ufak tereddüt yoktur. Ancak samimi, gerçekçi, profesyonel tavsiyelerin dikkate alınması durumunda ortaya çıkacak olumsuz sonuçların sorumluluğu büyük ölçüde karar verici durumundaki siyasî makamlara aittir.
l MGK’nın asker üyeleri kurul üyesi olarak, ki MGK’da her üye eşittir, görev ve sorumluluklarını bu anayasal platformda serbest olarak yerine getirirler.
l Anayasal bir kurum olan MGK’nın gerekliliğini, yetki ve sorumluluklarını sorgulayanlara ilgili yasaları dikkatle okumalarını öneririm.
l Dün olduğu gibi bugün de TSK vazifesini, Anayasa’da ifade edilen Cumhuriyetin temel niteliklerine bağlı olarak yürütmeye devam edecektir. Demokrasi, laiklik, sosyal ve hukuk devleti olmak vazgeçilmez unsurlardır.
l Günümüzün şartları ve ihtiyaçları Silâhlı kuvvetlerin önemini azaltmamaktadır. Aksine millî gücün diğer unsurlarıyla koordineli ve işbirliği içinde kapsamlı strateji çerçevesinde kullanılması konseptinin önemini giderek arttırmaktadır.
l Günümüzdeki sorunların yalnız, tek başına askerî güçle tam olarak ortadan kaldırılamayacağını anlamalısınız.
l Yaklaşık 30 yıldır bölücü terör örgütü ulus devlet ve üniter devlet yapımızı, demokrasimizi tehdit etmektedir.
l Terör örgütü nihaî amacını gerçekleştirmek için terörü, etnik bir çatışmaya dönüştürmeye ve etnik bir çatışmaymış gibi takdim etmeye çabalamaktadır. Ancak bunu başaramamıştır.
l Örgüt 1994’ten sonra, ki terörle mücadelede bir milâttır, Marksist Leninist ideolojiyi geri plana iterken etnik kimliği öne çıkarmaya başladı.
l Bu strateji değişikliğine rağmen örgüt, sorunu etnik çatışmaya dönüştüremedi.
“MİLLETİMİZİN
TÜM BİREYLERİ
TSK İÇİN DEĞERLİ”
l Yüzyıllardan beri Osmanlı topraklarında yaşayan muhtelif gruplar arasında kültür alış verişi yaşanmıştır.
l Bu dinamik coğrafyada yüzyıllardır süregelen sosyal, ekonomik, kültürel etkileşimlerimiz sonucunda aslında farklılıklarımız törpülenirken ortak kaygılar ve değerlerimiz artmıştır. Burada bir bütünleşme, birleşme, benzeşme var.
l Yapılanmalar ve kuruluşlarda ayrışma yaşandığını öne sürmek de büyük bir haksızlık. Ne Osmanlı döneminde ne Cumhuriyet döneminde hiçbir kurumumuz etnik temelde yapılandırılmamıştır. Keşke bunu iddia edenler örnek gösterse.
l Her Türk vatandaşı hiçbir fark gözetilmeksizin, rütbesi ne olursa olsun, TSK’da Anayasal görev ve hakkı olan askerlik hizmetini eşit şekilde yerine getirmektedir.
l Terör örgütüne karşı sürdürdüğümüz mücadelede şehitlik ve gazilik mertebesine ulaşmış kahramanlarımız arasında çok sayıda Kürt ve Zaza kökenli vatan evlâdı var. Nereye koyacaksınız bunları?
l TSK bünyesinde Edirne’den Hakkâri’ye kadar vatanın her köşesinde gelen subay, astsubay, erbaş ve erler var.
l Milletimizin tüm bireyleri hiçbir fark gözetilmeksizin Türk Silâhlı Kuvvetleri için değerlidir. Çünkü bizim ordu yapımızın sağlam oluşu, millî ordu oluşumuzun temel nedeni de budur.
“TSK, HİÇBİR DÖNEMDE
DİNE KARŞI OLMAMIŞTIR”
l TSK, hiçbir dönemde dine karşı olmamıştır. Bizim karşı olduğumuz husus siyasî ve kişisel, amaç ve çıkarlar için dinin ve din duygularının alet edilmesidir, araç olarak kullanılmasıdır.
l Bazı din eksenli cemaatler, kendilerini demokratik alanın bir oyuncusu olarak takdim etmekte ve çeşitli nedenlerle, kendilerini güçlü bir konuma geldiğine inanmaktadır. Ancak bu güç, imaj ve algı yanıltılıcıdır. Kendilerine en rakip olarak TSK’yı görmektedirler. Bu yapılanmaya karşı, hukuk devleti kapsamında TSK’nın tepkisiz ve etkisiz kalacağını düşünmek ise büyük bir yanılgıdır.
l Bölücü terör örgütü şu an kan kaybetmektedir. Irak’ın kuzeyi artık terör örgütü için emniyetli bir bölge olmaktan çıkmıştır.
l Irak’ın kuzeyindeki örgütün varlığına karşı Türkiye, ABD ve Irak tarafından yürütülen faaliyetlerin ve alınan tedbirlerin önümüzdeki dönemde daha etkin sonuçlar vereceğine inanıyoruz ve bekliyoruz.
l TSK, bugün bazı çevrelerin, vatanına ve milletine hizmet etmekten başka hiçbir amaçları olmayan ve bölücü terör örgütüne karşı kahramanca mücadele edenlerin şerefi, onuru ve morali ile oynanmasına duyarsız kalmaz ve bu konuda yetkili ve sorumlu herkesin de aynı duyarlılığı göstermesini bekler.
Terörle topyekun mücadele yapılmalı
Orgeneral Başbuğ, terörle mücadele sürecinin kısaltılması için bugün alınabilecek bazı tedbirlerin, düne nazaran daha etkili sonuçlar doğurabileceğine inanıldığına işaret ederek, bu tedbirleri şöyle sıraladı:
‘’l Devlet, örgüte katılımların nedenlerini iyi inceleyerek, alacağı tedbirlerle, örgüte katılımları kontrol altına almalıdır.
l Devlet, dağ kadrosunun örgütten ayrılmasını sağlayacak şekilde, mevcut yasal düzenlemelerin daha iyi şekilde uygulanabilmesini sağlamak için bazı değişiklikler yapmalıdır.
l Terörle mücadele, sadece terörist odaklı olarak görülmemelidir. Terörle mücadele, devlet tarafından topyekûn şekilde, millî gücün bütün unsurları (güvenlik, ekonomi, sosyo-kültürel (eğitim ve sağlık dahil), propaganda ve uluslararası) kullanılarak, koordineli ve etkin bir şekilde yürütülmelidir.
l Bölücü terör örgütüne uluslararası verilen destek ve örgütün finans alanındaki serbestliği tam olarak engellenmelidir.
l Irak’ın kuzeyindeki bölücü terör örgütünün varlığı—ki bu varlık örgüt için hayatidir—mutlaka etkisiz hale getirilmelidir.’’
|
15.04.2009
|
|
|
Aydın: Medeniyetler İttifakı, çatışma kültürüne ‘dur’ deme projesi |
Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Medeniyetler İttifakı’nın ‘’çatışma kültürüne ‘dur’ deme, bu yanlışlığın önüne geçme projesi olduğunu’’ belirterek, ‘’2006 yılında yayımlanan Medeniyetler İttifakı üst düzey grup raporunda üzerinde durulan en önemli konuların Obama’nın TBMM’deki konuşmasında yer alması ve bunların ifade ve anlam bakımından birbirlerine yakın olması çok dikkat çekicidir’’ dedi.
6-7 Nisan 2009 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilen Medeniyetler İttifakı İkinci Forumu’nu değerlendiren Aydın, İspanya ve Türkiye’nin girişimiyle başlatılan projenin çıkış düşüncesini şöyle anlattı: ‘’Bu bir medeniyet savaşı, kültürler arası savaş değil. Bu yine menfaatlere, güç kullanımına, enerji kaynaklarıyla, arkasında askerî hakimiyet olan bir savaş, ortada bir mücadele var, bu doğru. Ama kavganın sebebi kültürler, medeniyetler değil. Onlar daha sonra konuya dahil ediliyorlar ve konunun meşruluğunu ortaya koymak için bir bakıma savunmacı bir refleks içinde unsurlar olarak gündeme getiriliyorlar.’’
|
15.04.2009
|
|
|
DSP’den bir ihraç, 4 uyarı |
DSP İstanbul Milletvekili Ahmet Tan, partiden ihraç edildi.
DSP Merkez Disiplin Kurulu, İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ı, partiden ihraç ederken, Ankara milletvekilleri Emrehan Halıcı, Mücahit Pehlivan ile Eskişehir milletvekili Tayfun İçli ve İzmir milletvekili Recai Birgün hakkında ‘’Uyarı’’ cezası verdi. DSP’de 5 milletvekili, kesin ihraç talebiyle Merkez Disiplin Kurulu’na sevk edilmişti. Ahmet Tan, kararı ‘’Garip olan Zeki Sezer bakiyesi yönetimin Ergenekon’la ülkenin dalgalandığı bir günde partiden milletvekili atmasıdır. Bu da, Ecevitsizleşen DSP’nin Ergenekon’udur’’ sözleriyle değerlendirdi. DSP Eskişehir Milletvekili Tayfun İçli ise Merkez Disiplin Kurulunun hakkında verdiği uyarı cezasını içine sindiremediğini belirterek, ‘’Genel başkanlığa aday olan kişinin, uyarı cezası da alması doğru değildir, o nedenle bu kararı şeklen mahkemeye götüreceğim’’ dedi.
|
15.04.2009
|
|
|
DİSK de Taksim’de ısrarlı |
Türkİye Devrimci İşçi Sendikaları (DİSK) Başkanlar Kurulu, 1 Mayıs’ı Taksim dışında başka bir yerde kutlamama kararlılığında olduklarını bildirdi.
DİSK Başkanlar Kurulu’ndan yapılan yazılı açıklamada, önceki gün 1 Mayıs gündemiyle toplanıldığı ve ‘’Taksim talebimiz bir inatlaşma değil, demokratikleşme ısrarıdır’’ değerlendirmesinde bulunulduğu belirtildi. Açıklamada, şöyle denildi: ‘’Taksim yasağı devam ettiği sürece, 8 saatlik çalışma günü, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, insanca yaşanacak bir ücret için verilen mücadelelerin ve işçi sınıfının uluslararası dayanışmasının simgeleştiği gün olan 1 Mayıs, sadece bir sevinç ve tatile indirgenmiş olacaktır. Siyasal iktidarı ve İstanbul Valiliği’ni bu uluslar arası günün emekçilere yakışır bir şekilde kutlanabilmesi için göreve davet ediyor, yasakçı bir inatlaşma değil, demokratikleşme ve ülkemizin aydınlık geleceği konusunda özgürlükçü bir tavır sergilemeye çağırıyoruz. İstanbul’da pek çok etkinliğe açık olan Taksim alanı işçilere ve 1 Mayıs’a kapatılmıştır. Bu çifte standardın kaldırılması için Cumhurbaşkanı, Başbakan ve siyasî parti grup başkanları nezdinde girişimler sürdürülecektir.’’
|
15.04.2009
|
|
|
Bir operasyon dalgası da DTP’lilere |
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının ‘’terör örgütüne yönelik soruşturması’’ kapsamında 12 ilde gerçekleştirilen operasyonun bir yıldır süren bir çalışmanın neticesinde terör örgütünün ‘’şehirdeki uzantılarına’’ yönelik olduğu belirtildi. Operasyonda aralarında DTP genel başkan yardımcıları Kâmuran Yüksek, Bayram Altun ve Selma Irmak’ın da bulunduğu 60 civarında kişi gözaltına alındı.
Bir dalga da DTP’ye
TERÖR örgütü PKK’ya yönelik 12 ilde eş zamanlı olarak operasyon gerçekleştirildi. Operasyonda aralarında 3 DTP genel başkan yardımcısının da bulunduğu 50’yi aşkan kişi gözaltına alındı.
Edinilen bilgiye göre, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca ‘’terör örgütünün şehirdeki uzantılarına yönelik’’ 12 ilde eş zamanlı başlatılan operasyon için dün sabah 04.00’te düğmeye basıldı, Diyarbakır’da ekipler 27 ayrı noktaya baskın düzenledi. Operasyonlarda, DTP Genel Başkan Yardımcısı Selma Irmak Mardin’de, DTP Genel Başkan Yardımcıları Bayram Altun ve Kamuran Yüksek Diyarbakır’da terör örgütü ele başısı Abdullah Öcalan’ın avukatı Seracettin Irmak, Batman Belediyesi İmar Müdürü Heval Erdemli ile Tunceli Belediye Başkan Yardımcısı Alican Ünlü’nün de aralarında bulunduğu 50’yi aşkın kişi gözaltına alındı. 23 kişinin Diyarbakır’da gözaltına alındığı belirtildi. Ünlü’nün evinde yapılan aramanın ardından gözaltına alınarak Diyarbakır’a gönderildiği belirtildi.
Operasyon kapsamında Diyarbakır’ın Yenişehir ilçesindeki GAP Belediyeler Birliği ile Batman Belediyesi Konukevi ve Gün TV’de arama yapıldı. Aramalar sonunda Gün TV'nin bilgisayar harddisklerine el konuldu, Genel Yayın Koordinatörü Ahmet Birsin gözaltına alındı.
GAP Belediyeler Birliği Konukevi’ndeki aramada Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in danışmanı Ahmet Zirek gözaltına alınırken, bazı evraka el konuldu. Arama devam ederken olay yerine gelen DTP Grup Başkan Vekili ve Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş, yaptığı açıklamada, ‘’Biz bilgi almak için polis otosuna gittiğimizde Ahmet beyi polis otosuna bindirerek götürdüler’’ dedi.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ‘’Terör örgütüne yönelik soruşturması’’ kapsamında 12 ilde gerçekleştirilen operasyonun 1 yıldır süren bir çalışmanın neticesinde terör örgütünün ‘’şehirdeki uzantılarına’’ yönelik olduğu belirtildi. Gözaltına alınanların ‘’Terör örgütü adına Türkiye genelindeki tüm yasa dışı eylem ve faaliyetleri yönettikleri ve yönlendirdikleri’’ kaydedildi. Diyarbakır’da gözaltına alınan DTP genel başkan yardımcılarından Bayram Altun’un Yenişehir ilçesinde park halindeki otomobilinde de arama yapıldı.
Bu arada DTP Genel Merkezi’nde kriz masası oluşturuldu. Operasyon kapsamında, Aydın’ın Germencik ilçesine bağlı Ortaklar beldesinde polis ekiplerinin bir evde arama yaptığı belirtildi.
Elazığ Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri, operasyon kapsamında bir evde arama yaptı.
Gaziantep’te yapılan operasyonlarda 1 kişi gözaltına alındı. H.Ü. ismindeki kişi gözaltına alındıktan sonra Diyarbakır’a gönderildi. H.Ü'nün Şırnak kırsalında bir operasyonda yaralandığı ve güvenlik kuvvetlerine teslim olduğu belirlendi. Terör örgütüyle ilgili çeşitli itiraflarda bulunan H.Ü'nün pişmanlık yasasından faydalanıp cezaevinden tahliye edildiği öğrenildi. H.Ü'nün bir yıl önce terör örgütünün şehirlerde yeni bir yapılanması için örgüt mensupları tarafından Gaziantep'e gönderildiğinin tespit edildiği belirtildi.
|
15.04.2009
|
|
|
Yargıya güvenmek gerekir |
TBMM Başkanı Köksal Toptan, ‘’Ergenekon’’ soruşturmasıyla ilgili, yargıya güvenilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Olay bir yargı süreci içerdiği için, şu aşamada yapılabilecek fazla bir yorum olduğu kanaatinde değilim” dedi.
‘’Toplumun çok yakından tanıdığı, bildiği isimler olunca ilgi de haklı olarak çoğalıyor’’ dedi. Toptan, Halide Edip Adıvar İlköğretim Okulu’ndaki şiir dinletisi etkinliğine gelişinde, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı. ‘’Dünkü operasyonlar kapsamında Prof. Dr. Türkan Saylan’ın evinde yapılan aramanın tepki doğurduğu ve bu konudaki görüşünün sorulması’’ üzerine Toptan, gelişmeleri izlemek gerektiğini söyledi.
Yargıya güvenilmesi gerektiğini vurgulayan Toptan, ‘’Elbette toplumun çok yakından tanıdığı bildiği isimler olunca ilgi de haklı olarak çoğalıyor. Ama olay bir yargı süreci içerdiği için, şu aşamada yapılabilecek fazla bir yorum olduğu kanaatinde değilim. Onun için beklemek lâzım. Herkesin yargının en doğru kararı, kamu vicdanını da rahatlatacak kararı vereceğini bilmesi ve buna inanması gerekir’’ dedi.
Toptan, DTP’li yöneticilerinin de aralarında bulunduğu bir gruba yönelik gerçekleştirilen operasyona ilişkin soru üzerine de ‘Şimdi bizim Anayasanın açık hükmüne rağmen bu konularda ileri derecede yorum yaparsak, o zaman biz kendi koyduğumuz kurallara aykırı hareket etmiş oluruz. O nedenle yargıya güvenmek ve sürecin sağlıklı şekilde, en doğru şekilde sona ereceğine inanmak gerekir. Onun için beklemek gerekir’’ diye konuştu.
|
15.04.2009
|
|
|
Ümraniye’de olaylı yıkım |
ÜMRANİYE'DE yerel seçimler öncesinde yapılan kaçak bina ve katların yıkımı sırasında olaylar yaşandı.
Yerel seçimler öncesi Kocatepe Mahallesi’nde bazı vatandaşların mevcut binalarına kaçak katlar çıktığı, bazılarının da kaçak bina inşa ettiği bilgisi üzerine bu yapılar için yıkım kararı çıkartıldı. Sabahın erken saatlerinde bölgeye giden Ümraniye Belediyesi yıkım ekiplerine, İstanbul Büyükşehir Belediyesi zabıta ekipleri ile çok sayıda polis ekibi de eşlik etti. İş makinelerinin yıkıma başlamasını engellemek isteyen mahalle sakinleri ise sokak girişlerini araçlarının yardımıyla kapatmak istedi. Mahallelilerin, yıkım ekiplerine taşlı ve sopalı saldırıda bulunması üzerine çevik kuvvet polisleri de panzerler eşliğinde olaylara müdahalede bulundu. Yıkılacak binalarının üzerine çıkan bazı kişilerin engelleme girişimlerine rağmen ekiplerin yıkıma başlaması üzerine kimi inşaatların sahipleri sinir krizleri geçirdi. Bu arada, mahalle yakınındaki yol kenarlarında çok sayıda polis ekibi ve aracının da tedbir amaçlı bekletildiği görüldü. Hekimbaşı Mahallesi'nde ise yerel seçimler öncesi yapılan kaçak binaların yıkım işlemi, öğle saatlerinde sona erdi. Çalışma sonucu, 44 bina ve binalara ek olarak yapılan katlar kullanılamaz hale getirildi. Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğüne bağlı ekipler, yıkım sırasında mahallede geniş güvenlik tedbirleri alırken yıkıma engel olmak isteyen kişileri de bölgeden uzaklaştırdı.
|
15.04.2009
|
|
|
İfade özgürlüğünde hiçbir gelişme yok |
TÜRKİYE Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Başkanı Orhan Erinç, hem ifade özgürlüğü, hem de gazetecilerin kimlik ve kişilik sorunlarının giderilmesi konusunda hiçbir gelişmenin olmadığının görüldüğünü söyledi.
TGC’nin ‘’2008 Yılı Geleneksel Türkiye Gazetecilik Başarı Ödülleri’’ törenle sahiplerine verildi. Maslak Sheraton Otel’de düzenlenen ödül töreninde konuşan TGC Başkanı Orhan Erinç, dönemin TGC Başkanı Nail Güreli’nin 11 Ocak 1999’da gerçekleştirilen ‘’TGC Başarı Ödül Töreni’’nde yaptığı konuşmaya atıfta bulundu. Erinç, ‘’O günle bugün arasında bir değerlendirme yapıldığında hem ifade özgürlüğü hem de gazetecilerin kimlik ve kişilik sorunlarının giderilmesi konusunda hiçbir gelişmenin olmadığını görüyoruz’’ dedi. Silâhlı saldırıda öldürülen Hrant Dink ile görevi için canını veren İsmail Güneş’i örnek gösteren Erinç, ‘’Saldırıya uğrayan, tehdit edilen, yargılanan, yayın organları aranan meslektaşlarımızın sayısı ise yüzleri aşıyor. Sanırım ki Türkiye’deki demokrasi anlayışının ve ifade özgürlüğünün durumunu bir tek cümle ile özetlemek olasıdır. Türkiye Basın Özgürlüğü alanında 134 ülke arasında 106. sıradadır’’ dedi.
|
15.04.2009
|
|
|
Teknik takip sonucu düğmeye basıldı |
DİYARBAKIR Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ‘’Terör örgütüne yönelik soruşturma’’ kapsamında 12 ilde eş zamanlı yapılan operasyonun, terör örgütü üyesi 8 kişiden oluşan ‘’Türkiye Koordinasyon Birimi’’nin teknik takibi sonucu başlatıldığı bildirildi.
Sözkonusu 8 kişinin gözaltına alınan 50’yi aşkın kişi arasında bulunduğu bildirildi. Edinilen bilgiye göre, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ‘’Terör örgütüne yönelik soruşturma’’ kapsamında 12 ilde başlattığı eş zamanlı operasyon sürdürülüyor. Operasyonun, yaklaşık 2 yıl önce terör örgütü PKK’nın talimatıyla kurulan ‘’Türkiye Koordinasyon Birimi’’nin mahkeme kararıyla teknik takibi, telefonlarının dinlenmesi, banka hesap hareketlerinin incelenmesi sonucu başlatıldığı kaydedildi. Operasyon kapsamında gözaltına alınan kişiler arasında bulunan sözkonusu 8 kişinin terör örgütü üyesi oldukları, örgüt adına Türkiye genelindeki bütün faaliyetleri, yürüttükleri, terör örgütüne yurt dışından para akışını sağladıkları, adam kazandırdıkları ve siyasî faaliyetlerde bulunduklarının tesbit edildiği bildirildi.
|
15.04.2009
|
|
|
Ayna: Operasyonun sebebi siyasî |
DTP Genel Başkan Yardımcısı Emine Ayna, Balgat’taki parti genel merkezi önünde yaptığı açıklamada, söz konusu operasyonun sabaha karşı Diyarbakır, Batman, Mardin ve Tunceli’de gerçekleştiğini, DTP’nin yönetici ve üyelerinin gözaltına alındıklarını söyledi.
Ayna ‘’Şu anda gerçekleşen 30 yıllık ‘Ergenekon’ dâvâsının iddianamelerinde geçen fiillerle aynıdır. Yani demokratik siyasetin önü kapatılmaya çalışılıyor. Yine belirtiyorum. Operasyonun nedeni de sonuçları da siyasidir. Ancak çok tehlikelidir. Bunun altında inanın hepimiz kalırız. Sonuçlarını herkes ciddî şekilde düşünmek zorundadır. İnsanları demokrasi dışında başka bir arayışa itmedir bu... Başka bir şey değildir. Hukukî anlamda mücadelemizi yürüteceğiz ama aynı zamanda siyaseten bunun mücadelesini yürüteceğiz.’’
|
15.04.2009
|
|
|
Vehbi Orakçı ve 11 kişi tutuklandı |
JANDARMANIN yürüttüğü operasyon kapsamında adliyeye sevk edilen ve eski Beylikdüzü Belediye Başkanı Vehbi Orakçı’nın da aralarında bulunduğu 11 kişi tutuklandı.
Büyükçekmece Adliyesi’nde Cumhuriyet Savcısı’nca ifadeleri alınan 24 kişiden 5’i serbest bırakılırken, 19’u tutuklanmaları talebiyle nöbetçi mahkemeye çıkarıldı. Mahkemede sorgulanan 19 kişiden, aralarında Vehbi Orakçı’nın da yer aldığı 11 kişi tutuklandı, 8’i ise serbest bırakıldı. Beylikdüzü Belediyesi ve yan kuruluşu BEYAŞ Turizm Sağlık İnşaat AŞ’deki bir grubun ‘’ihaleye fesat karıştırmak’’, ‘’rüşvet almak’’, ‘’görev ve unvanını kötüye kullanmak suretiyle haksız kazanç elde etmek’’ suçlamalarına ilişkin yürütülen operasyonda 24 kişi gözaltına alınmıştı.
|
15.04.2009
|
|
|
YSK, 6 il için yapılan itirazları reddetti |
YÜKSEK Seçim Kurulu (YSK), Aydın, Bilecik, Sivas, Kırıkkale, Yalova ve Tunceli belediye başkanlığı seçim sonuçlarına yapılan itirazları reddetti.
Aydın, Bilecik, Sivas, Kırıkkale, Yalova ve Tunceli illeri ile Ankara’nın Şereflikoçhisar, Gölbaşı ilçeleri, Tokat-Sulusaray, Kütahya-Simav, Çankırı-Yapraklı, Kayseri-Pınarbaşı, Balıkesir-Erdek, Aydın-Didim, Niğde-Bor, Kırıkkale-Bahşili, Elazığ-Ağın, Kastamonu-Tosya ve Yozgat-Yerköy’de siyasî partiler ve bazı vatandaşlar seçim sonuçlarına itiraz etti. İl ve ilçe seçim kurullarının bu bölgelere ilişkin verdiği kararlara da itiraz edilmesi üzerine iptal talepleri YSK tarafından karara bağladı. YSK, yapılan itirazları değerlendiren il ve ilçe seçim kurulu kararlarını yerinde bularak itirazları reddetti. YSK’nın, seçim sonuçlarına yapılan itirazları kurula geliş tarihine göre sırasına koyarak görüşmeye devam ettiği öğrenildi.
|
15.04.2009
|
|
|
Mezarlıkta poşet içinde mermi |
KONYA'DA bir mezarlıkta poşet içinde, çeşitli silâhlara ait toplam 24 adet mermi ve fişek bulundu.
Edinilen bilgiye göre, merkez Selçuklu ilçesindeki Hocacihan Mezarlığı'nda bir poşetin içinde mühimmat bulunduğu ihbarı alan polis ekiplerinin incelemesinde, poşetin içinde 3 adet tabanca, 2 adet piyade tüfeği mermisi, 19 adet de av tüfeği fişeği bulunduğu tesbit edildi. Polisin konuyla ilgili soruşturması sürüyor.
|
15.04.2009
|
|
|
Hüseyin Üzmez'e ek iddianame geliyor |
YAZAR Hüseyin Üzmez'in cinsel istismarına uğradığı öne sürülen 14 yaşındaki B.Ç'nin avukatı Nevin Canbaz, sanık Üzmez hakkında "hürriyeti tahdit" suçundan ek iddianame düzenlenmesi için Yalova Ağır Ceza Mahkemesine yaptığı başvuruya olumlu cevap geldiğini bildirdi.
Avukat Nevin Canbaz, Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dâvânın 16 Aralık 2008'deki duruşmasında, tutuksuz yargılanan sanık Hüseyin Üzmez hakkında "hürriyeti tahdit" suçundan ek iddianame hazırlanmasını talep ettiklerini hatırlattı. Mahkemenin bu talep üzerine, ek iddianame düzenlenip düzenlenmeyeceği konusunda dosyanın cumhuriyet savcısına bırakılmasına (tevdi edilmesine) karar verdiğini belirten Canbaz, cumhuriyet savcısının ek kovuşturmaya yer olmadığını kararlaştırdığını, bunun üzerine CMK gereği Bursa'ya en yakın il olması sebebiyle Yalova'daki ağır ceza mahkemesine ek iddianame düzenlenmesi talebiyle başvurduklarını söyledi. Canbaz, başvuruyu inceleyen Yalova Ağır Ceza Mahkemesinin Hüseyin Üzmez'le ilgili olarak "hürriyeti tahdit" suçundan ek iddianame hazırlanması yönünde karar verdiğini öğrendiklerini bildirdi.
|
15.04.2009
|
|
|
Cumhurbaşkanı Gül Bahreyn'de |
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, THY'ye ait özel uçakla dün Bahreyn'e gitti.
Cumhurbaşkanı Gül, Esenboğa Havalimanı'nda TBMM Başkanı Köksal Toptan, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen, Ankara Valisi Kemal Önal, Garnizon Komutanı Korgeneral Mehmet Emin Alpman ve öteki ilgililer tarafından askeri törenle uğurlandı. Cumhurbaşkanı Gül ile eşi Hayrünnisa Gül, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker de Bahreyn'e hareket etti. Heyette milletvekilleri, bürokratlar ve iş adamları da yer alıyor.
|
15.04.2009
|
|
|
Avrupa’da en heyecan verici konu İslâm |
“Avrupa kamusal alanının en heyecan verici konuları, hep İslâm etrafında toplanmaya başladı. Bugün Avrupa kamusallığı, en çok İslâmla çatışmasında canlanıyor, harekete geçiyor’’ diyen Prof. Dr. Nilüfer Göle, “Bugünkü İslâmı anlamak için örtü, anahtar bir konu. Örtü meselesi, Müslüman ülkelerle sınırlı kalmayıp bugün Avrupa’nın gündemine girdi” şeklinde konuştu.
Avrupa’da İslâm heyecanı
ÇALIŞMALARINI Fransa’da sürdüren Türk sosyolog Prof. Dr. Nilüfer Göle, Avrupa Komisyonu’nun bağımsız araştırmacılara sağladığı 3,5 milyon TL tutarındaki maddî desteğiyle bugüne kadar yapılmış en kapsamlı ‘’Avrupa ve İslâm’’ konulu araştırmayı başlattı. TÜBİTAK’ın organize ettiği Avrupa Araştırma Konseyi (ERC) tarafından desteklenen ‘’Avrupa-İslâm Sentezi’’ projesi için Türkiye’de bulunan Göle, İslâm’ın, Avrupa’da en heyecan verici konu olduğunu kaydetti. ‘’Avrupa kamusal alanının en heyecan verici konuları, hep İslâm etrafında toplanmaya başladı’’ diyen Göle, bu süreçte Türkiye adaylığının da çok önemli bir şekilde Avrupa meselesi haline geldiğini, konunun Avrupa’nın bir çeşit kamusal alanında tartışıldığını kaydetti.
Göle, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Bugünkü İslâmı anlamak için örtü, anahtar bir konu. Örtü meselesi, Müslüman ülkelerle sınırlı kalmayıp bugün Avrupa’nın gündemine girdi. Örneğin, Fransa’da bir kanun çıkarıldı örtüye karşı. Yani bir kere örtü meselesi Avrupa’nın kendi kanunlarının bir parçası oldu, kamusal belleğine yazıldı. Ama yazılırken anakronik ve çatışma şekliyle yazıldı. Ama bir Avrupa meselesi oldu. Bugün Avrupa kamusallığı, en çok İslâmla çatışmasında canlanıyor, harekete geçiyor, aynen türban meselesinde olduğu gibi. Bu mesele Fransa’da 2 yıl boyunca çok canlı bir tartışma yarattı ve sonunda da kanun çıktı. Ama olayı öncelikle siyasetçiler değil, kamusal alan tartıştı. Fransa’daki laiklerin bunu tartıştığı söylendi, ancak konu Almanya’da da tartışıldı. Almanya’da da öğrenciler değil, öğretmenler açısından tartışıldı. Norveç’te polislerin başörtülü üniforma giymeleri konusunda olaylar çıktı.’’
Avrupa’daki bazı durumlarda Hristiyanlığın İslâm’ın karşısındaki farklılıkla kendini tanımladığına işaret eden Göle, şunları kaydetti: “Avrupa’nın bundan sonraki kuruculuğunda dinin rolü çok önemli olmaya başladı. Ama hangi din? Üç semavî din mi? Hem Yahudilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık mı? Ki bu üç dinde tarihsel olarak Avrupa’nın içinde hem var hem yok. Çünkü aslında Yahudilik ve Hristiyanlıkla ‘soykırımdan’ sonra yeniden eklemlendi. İslâm’ın da bu zincire eklemlenip eklemlenmeyeceğini göreceğiz. Bugün Avrupa kamusal alanını ateşleyen, skandalize eden hemen hemen tüm olayların temelinde bir İslâm meselesi var.” Göle, ‘’çalışma sonunda Müslümanların Avrupa’nın ötekisi olarak mı kalacağı yoksa öteki Avrupa’yı mı oluşturacaklarının ortaya çıkarılacağını’’ ifade etti.
|
15.04.2009
|
|
|
Bahar yorgunluğunun ilâcı, günde 3 litre su |
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Galip Ekuklu, bahar yorgunluğunun etkilerini azaltabilmek için günde 3 litre su içilmesi gerektiğini bildirdi.
Doç. Dr. Ekuklu, bahar yorgunluğunun, bu mevsimde havadaki elektrik yükünün, özellikle negatif iyonların artmasına ve insan metabolizmasındaki değişikliklere bağlı olarak halsizlik ve gerginlikle öne çıkan bir sağlık sorunu olduğunu söyledi. Bahar yorgunluğunun birçok rahatsızlığa sebep olduğunu belirten Doç. Dr. Ekuklu, şöyle konuştu: ‘’Bahar yorgunluğunu yenebilmek ve etkilerini azaltabilmek için günde 3 litre su içilmelidir. Düzenli kahvaltı, egzersiz, güneşli havalarda yürüyüş ve C vitamini tüketimini arttırmak da faydalı olacaktır. Uykusuzluk sorununu yenebilmek için her gün aynı saatte yatılıp, yeterli miktarda uyku alınması gerekiyor. Beslenmede en önemli öğün, kahvaltıdır. Güne mutlaka kahvaltı yaparak başlanmalı.’’
|
15.04.2009
|
|
|
Meteoroloji: Kış yağışları azalacak |
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürü Mehmet Çağlar, ‘’Önümüzdeki 2025-2100’e kadar olan dönemde, özellikle kış yağışlarında bir azalma bekliyoruz’’ dedi.
Çağlar, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nün çalışmaları, küresel ısınma ve iklim değişikliği ile kurumlarının internet sitesine gösterilen ilgiyi değerlendirdi. “Önümüzdeki 2025-2100’e kadar olan dönemde özellikle kış yağışlarında bir azalma bekliyoruz’’ diyen Çağlar, yağışlarda bölgesel farklılıklar olduğuna dikkati çekerek, Doğu Karadeniz’de yağış artışları beklenirken, Akdeniz, Doğu ve İç Anadolu bölgelerinde ise kış yağışlarında azalma beklendiğini ifade etti. Bu noktada yapılacak çalışmalara da değinen Çağlar, suyu olan yerlerde suların biriktirilmesi ve su olan yerlerden olmayan yerlere transferler yapılması gerektiğini söyledi. Çağlar, ‘’İklim değişikliği konusunda iyi bir yapılanma ve su yönetimiyle önlemlerimizi alırsak çok fazla olumsuz etkilenmeyiz. Akdeniz kuşağı önümüzdeki dönem içerisinde iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek bölgedir. Bunun unutulmaması gerek. Bundan en az etkilenmek için bilinçli hareket edilmesi şart’’ diye konuştu.
|
15.04.2009
|
|
|
Yeni Galata Köprüsü trafiğe kapatılacak |
YENİ Galata Köprüsü, 16 Nisan Perşembe gecesi 3,5 saat süreyle trafiğe kapatılacak.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, Yeni Galata Köprüsü’nün, mesnet, kiriş ve kilitlerinin yağlanması çalışması ile köprünün deniz trafiğine açılması işlemi yapılacağı için 16 Nisan Perşembe günü 01.00 ile 04.30 saatleri arasında arasında araç ve yaya trafiğine tamamen kapatılacağı bildirildi.
|
15.04.2009
|
|
|
Eğirdir Göl 24 saat korunuyor |
ISPARTA Valisi Ali Haydar Öner, Eğirdir Gölü’nü korumak için oluşturulan Koruma Birliği’nin, 24 saat boyunca göl çevresinde çalışacağını bildirdi. Vali Öner, Türkiye’nin tatlı su kaynağı olarak ikinci büyük gölü olan Eğirdir Gölü’nün sadece Isparta ve Akdeniz Bölgesi için değil, Türkiye için de hayatî bir unsur olduğunu söyledi.
Gölün kirlenmemesi için mahallî yönetimlerin ve sivil toplum örgütlerinin de desteğini alarak üst düzey bir çalışma planı hazırladıklarını belirten Öner, bu çerçevede Koruma Birliği oluşturduklarını kaydetti. Vali Öner, 13 kişiden oluşan ekibin 24 saat boyunca Eğirdir Gölü’nde görev yapacağını ve göl çevresindeki atıkların da düzenli olarak toplanacağını belirtti.
|
15.04.2009
|
|
|
İlköğretim öğrencileri gıda dedektifi oldu |
GIDA Güvenliği Derneği (GGD) öncülüğünde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından başlatılan ‘’Güvenilir Gıda, Sağlıklı Yaşam Kampanyası’’ çerçevesinde ilköğretim öğrencileri için gerçekleştirilen ‘’Gıda Dedektifleri Projesi’’nin ikinci ayağı tamamlandı.
GGD’den yapılan açıklamada, projenin ilköğretim çağındaki çocukların gıda güvenliği konusunda bilinçlendirilmesi ve farkındalıklarının arttırılması amacıyla başlatılıldığı hatırlatıldı. Projenin ikinci ayağının, 16 Mart- 8 Nisan 2009 tarihleri arasında Sultangazi ilçesinde gerçekleştirildiği ifade edilen açıklamada, Sultangazi’deki Ali Cevat Özyurt, Aslangazi, Aydın Uçkan, Fevzi Kutlu Kalkancı ve Orhangazi İlköğretim okulu öğrencilerinden 75’ine gıda dedektifliği sertifikalarının verildiği kaydedildi.
|
15.04.2009
|
|
|
Kene avcısı böcekler, tabiata bırakıldı |
AMANOS Dağları’nda tesbit edilen ve laboratuvardaki gözlemlerde kene ile beslendikleri belirlenen avcı böcekler, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı ile mücadele kapsamında değerlendirilebileceği dikkate alınarak, tabiî ortama bırakıldı.
Havaların ısınmasıyla birlikte artan popülasyonu dolayısıyla başta piknikçiler ve tarımsal faaliyetlerde bulunanlar olmak üzere herkesin korkulu rüyası haline gelen kenelerin oluşturduğu riski ortadan kaldırmak amacıyla Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümünce sürdürülen bilimsel araştırmanın son aşamasına gelindi. Proje sorumlusu Öğretim Üyesi Prof. Dr. Miktad Doğanlar, halk arasında ‘’Peygamber Devesi’’ olarak bilinen böceklerden tabiî ortamda da olumlu sonuç alınması halinde, böceklerin çoğaltılarak, kene ısırması vak'alarının yoğun olduğu bölgelere bırakılacağını belirtti.
|
15.04.2009
|
|
|
Okul zilinde güne özel melodi |
KAYSERİ’DE bir ilköğretim okulunda ders zili, günün ve haftanın önemine göre 60 farklı melodide çalıyor.
Köşk Mahallesi’ndeki Fatoş Büyükkuşoğlu İlköğretim Okulu’nda eğitim gören öğrencilere dersin bittiği ‘’12 Dev Adam’’ melodisiyle duyuruluyor. Öğrenciler, teneffüsün ardından ‘’Hababam Sınıfı’’ filminin melodisiyle derse giriyor. Teneffüs sırasında öğrencilerin koridorda koşmamaları, yüksek sesle konuşmamaları, merdivenlerde sağdan yürümeleri, tuvaletleri ve bahçeyi temiz kullanmaları yönünde anons da yapılıyor. Öğretmenler de teneffüsten sonra derslere anonsla dâvet ediliyor.
|
15.04.2009
|
|
|
Dershanecilikte duraklama dönemi |
ÖZEL Dershaneler Birliği Derneği (Öz-De-Bir) Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Köprülü, sayısı 4 bini aşan dershanelerin ‘’duraklama önemi’’ne girdiğini bildirdi.
Dershane sayısının 2002’de 2 bin civarında olduğunu hatırlatan Köprülü, şöyle konuştu: ‘’Sektörde faaliyet gösteren dershane sayısı potansiyelin çok üzerine çıktı. Geçen yıl sonunda dershane sayısı 4 bini aştı. Bu sayı Türkiye için çok fazlaydı ve geçen yıl 500 dershane kapandı. Bunun yanında yeni açılanlar da oldu. Sektörde büyüme hız kesti.’’ Yakın bir süreçte çok sayıda yeni dershane açılmasını beklemediklerini ifade eden Köprülü, ‘’Yükseköğretim Kurulu (YÖK) son yıllarda üniversite kontenjanlarını arttırdı. Bu da önümüzdeki dönemde öğrenci sayısının azalmasına neden olacak. Sektör duraklama dönemine girdi ve dershanelerde kapanmalar devam edebilir’’ dedi.
|
15.04.2009
|
|
|
KRİZİN REÇETESİ RİSÂLE-İ NUR’DA |
BEDİÜZZAMAN Said Nursî Hazretleri’nin vefâtının 49. yılı münasebetiyle gazetemizin Ankara temsilciliği tarafından “Küresel Kriz ve Bediüzzaman Said Nursî’nin İktisat Görüşü” konulu bir program düzenlendi.
Programda, dünyayı etkileyen küresel ekonomik krize, Risâle-i Nur perspektifinden çareler sunuldu.
Anadolu Gösteri ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen ve sunuculuğunu Mesut Nurver’in üstlendiği program, Hacı Bayram Camii İmamı Ahmet Karalı’nın Kur’ân tilâveti ile başladı. İbrahim Meledlioğlu grubunun ilâhileri ile devam eden programın açılış konuşmasını gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular yaptı. Programa Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz ve Rotterdam İslâm Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Duran konuşmacı olarak katıldı.
KUTLULAR: KUR’ÂN’IN ZAFERİ
Anma programının açılış konuşmasını yapan gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular, Bediüzzaman’ın Asr-ı Saadet modelini esas aldığını belirterek, “Bediüzzaman diyor ki, ‘Dünya ihtiyarladıkça, Kur’ân gençleşiyor. Kur’ân’ın hakaiki tavazzuh ediyor. (Meydana çıkıyor.) Bütün insanlığı kucaklayan, insanlığı dünya ve ahiret saadetine kavuşturacak bütün esaslar Kur’ân’ın içinde mevcuttur. Bediüzzaman bunları dile getiriyor” diye konuştu.
Kutlular, Bediüzzaman’ın kendisine sorulan, 1. Dünya Harbi ile ilgili, “Kadere hangi fiilinizle fetva verdirdiniz de sizi böyle mağlûbiyetle cezalandırdı?” sorusuna şu karşılığı verdiğini söyledi: “‘Zira, yirmi dört saatten yalnız bir saati, beş namaz için Hâlık Teâlâ bizden istedi. Tembellik ettik; bize beş sene yirmi dört saat talim, meşakkat, tahrikle bir nev’î namaz kıldırdı. Hem senede yalnız bir ay oruç için nefsimizden istedi. Nefsimize acıdık; kefâreten beş sene oruç tutturdu. Ondan, kırktan yalnız biri, ihsan ettiği maldan zekât istedi. Buhl ettik, zulmettik, O da bizden müterakim zekâtı aldı’ diyor. Biz bunlara müstahak olmadığımız sürece belâ ve musibet vermez. Ama olduğumuz zaman da bizi uyarmak için bize o belâ ve musibetleri verir. İnşallah günahlara da kefaret olur.”
KUR’ÂN FAİZİ YASAKLAMIŞ,
ZEKÂTI EMRETMİŞTİR
Dünyada önemli bir ekonomik kriz yaşandığını söyleyen Kutlular, “Krizde, insanlığın bir günahı vardı ki, bunun için bütün insanlar ve devletleri etkiledi. O da nedir? Tâ 1400 sene evvel Kur’ân faizi yasak etmiştir, haram kılmıştır. Ama bir takım devletler ve insanlar fakiri fukarayı ezdiği, faizin içine battığı ‘Ben tok olayım başkası açlıktan ölsün bana ne’ dediği için Cenâb-ı Hak bu musibeti verdi. Dileyelim ki, bunu hafif atlatalım. Hâlbuki bizim dinimiz faizi haram kılarken, zekâtı da emretmiştir. Çünkü zekât fakir fukaranın hakkıdır” diye konuştu.
İslâm’ın zekâtı emrettiğini, yardımlaşmayı ön plâna çıkarttığını söyleyen Mehmet Kutlular, Peygamberimizin (asm), “Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir” dediğini hatırlatırken küçüklüğündeki bir hatırasını nakletti. Kutlular, “Rahmetli validem yemek pişirdiği zaman onu komşuya ya da yakınlarına verilmek üzere yemeği bakır tabaklara koyar bana verir, gönderirdi. Yardımlaşma, iyilik, ahlâk, hayır, hasenat ve güzelliği emreden o kadar hassas bir dinin mensuplarıyız biz. Bunu yaptığımız zaman aç ve açık kalmayacaktır” dedi.
İNSANLIK, KRİZDEN DERS ALIP
İSLÂMİYETE SARILMALI
“İnşallah insanlık, bu krizden bir ders alır. İslâmiyete daha fazla sarılır. Ve İslâm’ın yardımlaşma, dayanışma düsturlarını kendisine prensip edinirse daha müreffeh zamanlar yaşarız” diyen Kutlular şöyle devam etti: “Dinimiz İslâmiyet son ve evrensel dindir, bütün insanlığa gelmiştir. Bir ırkın, bir kavmin, bir bölgenin dini değildir. Öyleyse, Kur’ân getirdiği evrensel mesajlarla, insanlığın huzur ve refah içinde faizi yasaklamış, zekâtı emretmiştir. Sadaka ve hediyeleşmeyi dinimiz emretmiştir. Bunlar çok önemli şeydir.”
GÜLEÇYÜZ: BEDİÜZZAMAN'IN
GÖRÜŞLERİ İLE GÜNDEMİ YORUMLAMAYI
GELENEKSEL HALE GETİRDİK
Daha sonra kürsüye çıkan gazetemiz Genel Yayın Müdürü Kâzım Güleçyüz, Yeni Asya'nın her yıl 23 Mart’ta geleneksel olarak “Bediüzzaman’ı anma programları” düzenlendiğini, o yılın gündemine dair konu başlıkları ile Bediüzzaman’ın mesajlarını, görüşlerini duyurmak ve yorumlamak için programlar tertiplediğini söyledi. Bu yılın gündemi küresel kriz olduğu için, Bediüzzaman Said Nursî’nin bu konudaki görüşlerini anlatmak amacıyla ilk olarak İstanbul’da “Küresel Kriz ve Said Nursî’nin iktisat görüşü” konulu bir kongre tertip edildiğini ve masa çalışmalarında ortaya çıkan görüşlerin sunulduğunu anlattı.
Gazetemizin 23 Mart’ta bu konu ile ilgili özel bir sayı çıkarttığını da söyleyen Güleçyüz, aradan iki gün geçtikten sonra Cumhuriyet gazetesinde “Ekonomik kriz İlâhî ikaz” başlıklı bir haberle, Radikal gazetesinde “Bediüzzaman’ın kurtuluş reçetesi” başlıklı bir köşe yazısının yayınlandığını söyledi. Gazetemizde iktibas edilen bu haberle köşe yazısından bölümler aktaran Güleçyüz, “Kapitalist sistem, Radikal yazarının ‘iktisat âlimleri’ dediği insanların kurduğu bir sistemdir. Bu sistemin ürettiği bir krizle başa çıkılamıyor. Hep birlikte bu krizin sonuçlarını yaşıyoruz. Bütün dünya bu krizle sarsılıyor. Bu krizi üreten sistemi vücuda getirenlerin acze düştükleri bir konuda onların görüşlerine itibar etmemekle bizi itham ediyor, kendi aklınca alay ediyor. Bu iktisat âlimleri ekonomik krizin çaresini bulabilmiş olsalardı, böyle bir kriz yaşamazdık. Bu sistem bu krizi üretiyor” diye konuştu.
KURTULUŞUN ÇARESİ RİSÂLE-İ NURDADIR
Bu insanların farkında olmadığı şeyler olduğunu söyleyen Güleçyüz, Risâle-i Nur’un bütün dillere çevrildiğini ve ekonomik krizin olduğu ülkelerde de en çok okunan kitapların başında bu eserlerin geldiğini söyledi. Güleçyüz, “Dolayısıyla Amerikalıların da, Avrupalıların da, Çinlilerin de, Hintlilerin de kurtuluş çaresi Kur’-ân’ın bu zamana dersi ve mesajı olan Risâle-i Nur’dadır. Çok şükür ki, bu gerçeği anlayanlar, fark edenler gittikçe artıyor. Onlar görmek istemeseler de…” dedi.
Katolik âleminin ruhanî merkezi Vatikan'ın dahi kendi kurallarının, anlayışlarının, sistemlerinin şu anda yaşanmakta olan ekonomik krizi aşmaya yeterli olmadığını gördüğünü, çarenin İslâmî kural ve sistemlerde olduğunu ifade etmek zorunda kaldığını belirten Güleçyüz, bunun geldiğimiz noktada dünyanın gerçeği olduğunu ifade etti.
HARAM KAZANÇLARLA İNSANIN
MÂNEVÎ DÜZENİ DE ALT ÜST OLDU
Eskiden üç-dört olan ihtiyaçların bu zamanda çok fazla çoğaldığına dikkat çeken Güleçyüz, “Kapitalist mantığın ortaya koyduğu piyasa düzeni ve o piyasa düzeninin mahsulü olan, hatta kapitalizmin mabetleri olarak ifade edilen süpermarketlere gittiğiniz zaman görürsünüz. Orada insanlar gelirinden fazla harcamaya yöneltiliyor. Ondan sonra borçlandırılıyor. Bunlar, sakat medeniyet anlayışının hayatımıza getirdiği olumsuzluklardır. İnsanlar haram kazançlara yöneliyor. Neticede sosyal, toplumsal, ferdî ahlâk bozuluyor. Haram kazançlarla insanın mânevî düzeni de alt üst oluyor” diye konuştu.
Bediüzzaman’ın “Bütün ihtilâlatın (kavga ve krizlerin) sebebi iki kelimedir. Birincisi: Ben tok olsam başkası açlıktan ölse bana ne. İkincisi: Sen çalış ben yiyeyim” sözünü aktaran Güleçyüz, sosyal hayattaki bütün huzursuzluk ve kavgaların kaynağının bu iki kelimede özetlediğini ifade etti. Güleçyüz, “Eğer insanlık devamını, hayatını isterse, hayatında faize yer vermemeli, kovmalı ve İslâmın emri olan zekâtı aksatmadan vermeli. Dünyada yaşanmakta olan küresel krizin en önemli sebeplerinden biri de, işte bu iki kelimede ve bu iki kelimenin meydana getirdiği ortamlardadır. Faiz ne yazık ki bir sisteme bağlanmış şekilde işlemektedir. Krizden en çok suçlu tutulanlar da bankalar ve faiz sistemidir” diye konuştu. Güleçyüz, “Çıkış Risale-i Nur'da, Kur'ân'da, Sünnette” dedi.
40 YILLIK 40 OKUYUCUYA HİZMET BERATI
Gazetemizin 40. yılı münasebetiyle hazırlanan sinevizyon gösterimi ile devam eden programda, Ankara’da bulunan Yeni Asya’nın 40 yıllık okuyucuları adına 40 okuyucuya gazetemizin imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular, yönetim kurulu üyeleri Ali Vapurlu, Sami Cebeci ve Said Çamkerten tarafından “Hizmet Beratları” takdim edildi.
Bediüzzaman Said Nursî’nin “Şükrün mikyası kanaattir ve iktisattır ve rızadır ve memnuniyettir. Şükürsüzlüğün mizanı hırstır ve israftır, hürmetsizliktir. Haram helâl demeyip rast geleni yemektir” ile “Bütün ihtilâlatın (kavga ve krizlerin) sebebi iki kelimedir. Birincisi: Ben tok olsam başkası açlıktan ölse bana ne. İkincisi: Sen çalış ben yiyeyim” sözlerinin afiş şeklinde asıldığı programda Yeni Asya Neşriyat’a ait yayınlar da satışa sunuldu.
Yoğun katılımın gerçekleştiği programa AKP Iğdır Milletvekili Ali Güneş, Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Nevzat Ceylan, DP Ankara İl Başkanı Osman Ünsal, eski milletvekilleri Recep Özel, Nurettin Tokdemir ve Mehmet Özkan katılırken, çok sayıda bakan, milletvekili ve belediye başkanı telgraf gönderdi.
|
15.04.2009
|
|
|
Prof. Dr. Duran: Dünya Risâle-i Nur hakikatlerine muhtaç |
GEÇTİĞİMİZ yıl Rotterdam’da bir Protestan kilise ile “Bediüzzaman’da haşir” konulu bir sempozyum düzenlediklerini ifade eden Rotterdam İslâm Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Duran, Bediüzzaman’ın haşir olayını esmaya dayanarak anlattığını belirttim.
Konuşmam bittikten sonra kendisi bir Protestan olan bir profesör, ‘Ben bir çelişkiye düştüm. Aslında ben tabiatı sevmeyi Bediüzzaman gibi düşünüyorum. Ama ne yapayım benim anlattığım insan tabiatı bir olumsuzluk olarak görüyor. Tabiatı insanı dalâlete götüren bir şey olarak görüyor. Ama ben bu konuda Bediüzzaman’la hemfikirim’ dedi. Bu şunu gösteriyor. Hıristiyanlar da, Yahudiler de, seküler dünyanın insanları da Bediüzzaman’ın Kur’ân’dan ve sünnetten aldığı, geliştirdiği o nura muhtaçlar, hem de çok muhtaçlar. Birçok noktada gidişat oraya doğru gidiyor” diye konuştu.
Hollanda’nın bir üniversitesinden bir öğretim üyesinin kendisini aradığını ve “Din ve doğal felâketler” konulu bir dergi çıkartmak istediklerini ve kendisiyle bir röportaj yapmak istediklerini söylediğini, röportajı bitirdikten sonra çalıştığı üniversitenin iftarına katıldıktan sonra profesörün kendisine, “Biz bunları unuttuk artık. Şunu anladım ki, İslâm çok canlı bir din” dediğini aktaran Prof. Duran, “Üniversitelerdeki Hıristiyan yüzlerce öğretim üyesi, ‘Avrupa’da Allah’ın sıfatları, cennet, cehennem gibi kavramlar öldü. Bunları yeniden diriltirseniz siz dirilteceksiniz’ diyor. Elimizde Risâle-i Nur gibi bir eser var. Onlarla en güzel şekilde konuşarak Risâle-i Nurları anlatabilirsek, çok geçmez, Protestan ve Katolik üniversitelerinde ders kitabı olarak Risâle-i Nurlar okunmaya başlar” şeklinde konuştu.
KRİZİN SEBEBİ; HIRS, İSRAF VE FAİZ
Ekonomik krizle kapitalizmin çıkmaza girdiğini, bunu da Avrupa’nın net bir şekilde gördüğünü dile getiren Prof. Dr. Bünyamin Duran, “Bu çıkmaz için iki sebep üzerinde duruluyor. Bunlardan bir tanesi Bediüzzaman’ın da söylediği gibi hırs ve israf, aç gözlülüktür. İkincisi de faizdir. Çok önemli profesörler, iktisatçılar, düşünürler ‘acaba bunun içinden nasıl çıkabiliriz?’ diyorlar. Ateist olan ve din karşıtı kitapları bulunan dünyanın en büyük filozoflarından Jürgen Habermas, “Biz İbrahimî değerleri hayatımızdan atmıştık. Sekülerleşmiştik. Tamamen aklın ışığında hayatımızı dizayn etmiştik. Dine ihtiyacımız yoktu. Kamu alanından dinî uzaklaştırmıştık ama gördük ki, ahlâk çöktü, dünya yaşanmaz hale geldi. Hırs, açgözlülük, insanların güç peşinde koşması dünyayı yaşanmaz hale getirdi. Çözüm; İbrahimî değerleri yeniden hayata geçirmekten geçiyor. Hayatımızı yeniden İbrahimî değerlere göre dizayn edeceğiz’ demektedir” dedi.
“POST-MODERN AVRUPA, KUR’ÂN’A MUHTAÇ”
Habermas’ın Bediüzzaman’ın ikinci Avrupa dediği Avrupa’ya Müslümanlarla beraber ittifak kurulması gerektiğini söylemesi üzerinde bir gazetenin kendisini aradığını ve bu düşünceye karşı görüşlerini sorduğunu anlatan Prof. Dr. Duran, Bediüzzaman’ın ifadelerini esas alarak bir cevap yazdığını ve gazetenin haberi, “Post modern Avrupa, Kur’ân’a Muhtaç” diye verdiğini ifade etti. Prof. Duran da, Hollanda’nın duayeni Prof. Anton Vesis, “Hazreti İsa’yı Kur’ân’a göre nasıl anlayabiliriz” konusunu araştırdığını bildirdi.
|
15.04.2009
|
|
|
|