"Gerçekten" haber verir 08 Nisan 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Basından Seçmeler

Rasmussen’e bakarken Sarkozy’yi kaçırdık

Evet, hepimiz NATO Genel Sekreterlik krizine, Rasmussen’in atanmasına odaklanmışken Fransa’yı atladık. Meğer aynı NATO zirvesinde sessiz sedasız Fransa’nın NATO’nun askeri kanadına girişine ‘evet’ demişiz. Oysa hükümet, Türkiye’nin AB müzakerelerine her zaman katı yaklaşım gösteren ve çifte standart politikalar izleyen Fransa’ya tepkiliydi. Bizzat Dışişleri Bakanı Ali Babacan’dan bu konuyu görüşürken ‘Fransa bizi çok üzüyor’ sözlerini duymuştum. Ankara, Fransa’nın NATO’nun askeri kanadına tekrar girişine izin vermeye hiç sıcak bakmıyordu.

(...) Veto hakkımızdan feragat ederken Fransa’nın AB üyeliğimize dair çekincelerinde yumuşama olduğu konuşuluyordu. İlk gelen haberler Fransa’nın açılmasına izin vermediği beş chapter (fasıl) için ‘evet’ diyeceği ve Türkiye’nin Kıbrıs Ek Protokolü’nün yürürlüğe koyması için 1 yıl daha zaman kazandığı yönündeydi. Ancak Obama’nın, ‘Türkiye AB’de olmalı’ dediği gün, Sarkozy’nin televizyona çıkıp ‘Bu bizim işimiz, Türkiye imtiyazlı ortak olmalı’ sözleri, bu haberleri boşa çıkardı. Dışişleri ve Köşk kaynakları da Fransa ile müzakere başlıkları ve de Kıbrıs Ek Protokolü konusunda herhangi bir anlaşma yapılmadığını belirtiyor.

Ne aldık sorusuna yanıt ararken hem Dışişleri hem de Köşk’ten öğreniyoruz ki, Fransa’ya ‘evet askeri kanada dönebilirsin’ derken, biz de NATO bünyesindeki Avrupa Jandarma Gücü’nde asli bir güç haline gelecekmişiz. Uzun süredir üyeliğimizi engelleyen Fransa da bizim bu talebimizi kabul etmiş. Böylece ‘AB’nin operasyonları ile ilgili kararlara Türkiye de bir biçimde dahil olacak’ şeklinde açıklanıyor bu gelişme. Bana bu konu çok hafif geldi.

Ama işin tuhafı bütün dünya medyasını dikkatle izlediği NATO zirvesinde bu konunun geçiştirilmesi oldu. Türkiye dahil hiç bir ülkede konu öyle ahım şahım gündeme gelmedi. Türkiye’nin Rasmussen krizine odaklandığı o gün, bu haber pek ön plana çıkmazken, zaten Fransa’nın geri dönüşünü doğal bulan ve destekleyen dünya medyası da konuya satır arasında değindi. Oysa bu konunun bizim için farklı bir siyasi özelliği var. Fransa’nın AB müzakerelerinde 5 başlığı bloke etmesi nedeniyle Türkiye’nin eli kolu tamamen bağlı. Öyle ki, Kıbrıs konusunda açılım yapılsa bile Paris ikna olmadıkça, müzakereler ilerleyemeyecek. İşte böylesi bir ortamda Ankara, Fransa’ya bu kadar kolay ‘onay’ vererek bir anlamda önemli bir siyasi kozdan vazgeçti. Öyle görünüyor ki, zirve öncesi yapılan yoklamalarda ABD de dahil kimsenin desteğini alamayan Türkiye, Paris ile AB konusunda çok fazla bir kazanım elde edemeden uzlaşmak yolunda kaldı. Yetkili ağızlar bunu ‘28 NATO üyesinin 21’i AB üyesi. NATO’da bu işi konuşunca bizim istediğimiz sonuca ulaşılmıyor. O nedenle AB ile ilgili meselelerin NATO platformunda konuşulması bizim aleyhimize’ diye açıklıyor.

Esasında, Fransa’nın NATO’nun askeri kanadına dönmesi bizim çıkarımıza gibi algılanabilir. Sonuçta karar mekanizmalarında olan, Avrupa’nın güçlü bir ülkesi, elini daha fazla taşın altına koyacak. Askeri sorumlulukları da ön plana çıkacak. Ama her ne olursa olsun elimizdeki güçlü bir kozu, bir anda vermişiz.

İsmail Küçükkaya

Akşam, 7.4.2009

08.04.2009


Fransa’yı hiç dert etmedik

Başbakan, Rasmussen’in Genel Sekreter olmasına karşı olduğunu açıklayarak birkaç saatlik kriz yarattı. Ama kriz Merkel’in deyimiyle “kararlılıkla” atlatıldı, Türkiye’nin ağzına bir parça bal çalındı ve yola devam edildi.

Oysa aynı saatlerde NATO’da başka birçok önemli konu daha görüşülüyordu. O da Fransa’nın tekrar NATO’nun askeri kanadına dönüşüydü.

Fransa Devlet Başkanı Sarkozy, ABD Başkanı Obama’nın “Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne alın” çağrısına anında cevap vererek “Türkiye’yi alamayız” dedi. Yani AB yolundaki en büyük engelimiz Fransa, sonra Almanya geliyor ama Merkel biraz daha ihtiyatlı. Böyle bir durumda Türkiye’nin Rasmussen krizi yaratmak yerine, belki kamuoyu önünde değil ama kapalı kapılar ardında Sarkozy’yi sıkıştırması çok daha akılcı ve mantıklıydı. Her nedense Rasmussen krizi çıkaran ve 2 saat sonra da çark eden Türkiye, Fransa’nın NATO’nun askeri kanadına dönüşüne seyirci kaldı.

Rasmussen olayını zafer gibi sunmak isteyenlerin Fransa konusunda ağızlarını hiç açmaması çok manidar.

***

DAKİKA BİR GOL İKİ

AKP ve yandaşları Erdoğan’ın NATO’daki eylemini “büyük zafer” gibi sunmaya çalışıyor ama daha ilk dakikada iki gol yedik bile.

Erdoğan, Rasmussen’in NATO Genel Sekreteri olmasına karşı olduğunu söyledi, aradan iki saat geçmeden Rasmussen bu göreve getirildi. Bize söylenen “büyük tavizler” aldığımız yolundaydı.

ROJ TV: Danimarka’dan yayın yapan ve PKK’nın yayın organı olduğu söylenen ROJ TV’nin kapatılması için söz verildiği söylendi. Oysa gerçeğin bu olmadığı hemen anlaşıldı. Rasmussen Danimarka’nın demokratik bir hukuk devleti olduğunu, bu konuda yeterli kanıtların bulunması halinde yargının harekete geçeceğini söyledi. Demek ki ROJ TV’yi kapatma gibi bir durum söz konusu değil henüz.

ÖZÜR DİLEME: Rasmussen’in İstanbul’daki Medeniyetler İttifakı Forumu’nda karikatür krizinde takındığı tavır nedeniyle İslam dünyasından özür dileyeceği belirtildi. Rasmussen önce Forum’da konuştu, sonra basın toplantısı yaptı. Ama özür dilemedi. Bunun yerine her devlet adamının yapacağı klişe bir konuşma ile Avrupa için Müslüman dünyasının ne kadar önemli olduğunu anlattı.

SONUÇ: Demek ki söylendiği gibi Rasmussen’in NATO Genel Sekreteri olmasına tavizler alarak onay verdiğimiz doğru değil. Bir halkı böyle kandırmak ve gururunu böylesine rencide etmek “dik duruş” mu sayılıyor?

Can Ataklı, Vatan, 7.4.2009

08.04.2009


Veto kozları kullanılamadı

Benim adaylığımı destekler misiniz?” NATO Genel Sekreterliği için üç aday var. Polonyalı, Bulgar ve Danimarkalı Rasmussen.

Adaylık sürecinde Polonyalı ve Bulgar, her NATO ülkesini ve bu arada Türkiye’ye bu soruyu yöneltiyor, destek arıyor.

Rasmussen ise, her NATO ülkesine soruyor, ama Türkiye’ye sormuyor.

Türkiye’nin karşı çıkacağını biliyor, destek arayarak, suyu önceden boşuna kaynatmak istemiyor.

“Nasıl olsa birileri Türkiye’yi ikna eder düşüncesiyle, sonuçtan emin. Haklı çıkıyor, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan, Rasmussen’e karşı, ama adam şakır şakır Genel Sekreter seçiliyor.

Genel Sekreterlik seçimi dışında, NATO’da Türkiye’nin bileği ikinci kez bükülüyor. Ayrıntısı hasır altında kalan olay.

Fransa’nın NATO askeri kanadına dönüşü.

Bu dönüş de, Genel Sekreterlik seçimi gibi, oy birliği gerektiriyor. Her ülkenin veto hakkı var.

Fransa’nın askeri kanada dönüşü öncesinde, Türkiye rezerv koyuyor. Tıpkı, Rasmussen’e koyduğu rezerv gibi. Rezerv şu:

“İttifak, Fransa’nın askeri kanadına dönüşünün, Konseyin karar alması kaydıyla, memnuniyetle karşılar.”

NATO Konseyi karar alıyor, Fransa’nın dönmesine karar veriyor. Türkiye’nin rezervi bir de, orada düşüyor.

Erdoğan’ın bileği ikinci kez bükülüyor.

Karşı çıktığı Rasmussen Genel Sekreter, rezerv koyduğu Fransa askeri kanatta.

Fransa Türkiye’nin AB üyeliğine karşı. Ama, Türkiye onun askeri kanada dönüşünü koz olarak kullanamıyor. Pazarlıkta aciz kalıyor.

Aslında, Gül ve Erdoğan, Rasmussen’e karşı çıkmakta haklı.

NATO, son yıllarda özellikle Müslüman ülkelerde istikrar ve güvenlik sağlıyor.

Ama, Rasmussen’in Müslüman dünya ile bağları kopuk. Başbakan iken, onu Afganistan’a sokmuyorlar. Erdoğan’ın yöntemi hatalı.

1- Erdoğan, NATO ile Türkiye arasında sorun çıkabileceğini söylüyor. Doğru olan, NATO ile Türkiye değil, NATO ile Müslüman dünya arasında sorun çıkabileceğini vurgulamak.

2- Baskılar sonucu Rasmussen’i kabul ederek, acele ediyor oysa Genel Sekreterliğin 31 Temmuz’a kadar süresi var.

3- ”Aldım” dediği ödünler fasa fiso. İlkini iki gün sonra görüyoruz. Sözüm ona, Rasmussen, Hz. Muhammed karikatürlerinden dolayı özür dileyecek. Ama, dün Medeniyetler İttifakı konuşmasında özür filan dilemiyor.

4- Türkiye’nin NATO Genel Sekreter Yardımcılığı, Afganistan’da komutanlık gibi ödünler, olsa da olur, olmasa da, elma şekeri gibi.

Acı gerçeği Alman Başbakanı Merkel dile getiriyor:

“Rasmussen’de hepimiz kararlıyız.”

Tayyip Erdoğan’a, sen boşuna konuşuyorsun, anlamında.

Tayyip Erdoğan’ın dış politikadaki tavrı ve sözlerini dünya artık gülümseyerek izliyor.

Yalçın Doğan

Hürriyet, 7.4.2009

08.04.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır

Kurumsal Linkler:
Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl

Reklam Linkleri:
Risale Yorum- Risale Çocuk- Oktay Usta - Euro Nur - Fıkıh İnfo- Ahmet Maranki- Cevşen - Yeni Asya Barla - Makdis