"Gerçekten" haber verir 07 Ocak 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Basından Seçmeler

Bölmeye karşı çarpma!

Aşağılık adam, “İsrail meşru müdafaa yapıyor” diyordu.

“Demokrasi, cumhuriyet, insan hakları, hür teşebbüs” memleketlerinde bu adamların vicdanı özel olarak devşiriliyor olmalı; başkan da olabilsinler, başkan yardımcısı da, medeniyet adına, katliamları kutsayabilsinler diye.

Cheney miydi adı, ne!

İsrailli muhalif gazeteci, yazar Uri Avnery bir hesap çıkarmış: Gazze saldırısı başladığından beri, “Savunma” Bakanı Barak’ın kapıdaki seçimlerde elde edebileceği sandalye sayısı 5 adet artmış.

“Her 80 Filistinli ölüye bir sandalye kazançlı” diyor Avnery. Uçaksavarı olmayan, sıkıştırılmış 1.5 milyonluk bir halkı uçaklarla katletmenin “kârlılığı”na işaret ederek.

ABD’li Profesör Stephen Zones, ısrarla “Hamas’ın yolunun açılmasında İsrail’in rolü ve teşviki” üstüne yazıyor.

Olayları, olguları sıralıyor.

Bilinen, “kırdırma” hikâyeleri. Bu bölgelerin yoksul halklarının önce birbirlerinin boğazına yapıştırılmış elleri.

“Milliyetçi, seküler” FKÖ’yü “terörist” kabul ederek, ona karşı 1987’de kurulan (kurdurulan), aynı El Kaide ve mücahitlerde olduğu gibi Suudi paralarıyla da beslenen “dinci, cemaatçi” Hamas’a yol verilen tarih kesiti.

FKÖ’nün (ve Arafat’ın) yolsuzluk, umutsuzluk, çaresizlik mengenelerinde zafiyeti.

Yurtsuz, işgal, kuşatma altındaki Filistin’in kalbinin yırtılışı. Birleşmiş Milletler’in o dönemdeki özel temsilcisi de Soto’nun gizli raporu: “ABD (ve İsrail), çok açık biçimde Hamas ile El Fetih’in birbirine girmesini teşvik ediyor.”

Derken, kitle desteği aldığı andan itibaren, Avnery’nin “Arap dünyasında gelmiş geçmiş en demokratik seçim” dediği biçimde “demokratik zafer” de kazanmışken, İran gölgesindeki artık Hamas’ın katıksız “terörist” sayılması.

Buna karşılık, artık çoktan zayıflatılıp itibarsızlaştırılmış El Fetih’in muhatap kabul edilmesi.

Bu kez El Fetih’e ABD (ve İsrail) kanalıyla silahlar. Ki birbirlerini katletsinler. Aç çocuklar birbirlerini yesinler ki... Çaresiz, aşağılanmış, kırılmış, kıyılmış bir halk, can havliyle, kime sarılsa, kimin silahının, taşının ve duruşunun arkasında biraz başını dikleştirse, onun “terörist” ilan edilişi.

Epeydir “canlı bomba” eylemlerine de son vermiş “Terörist”, salladığı füzelerle hakikaten can aldığında... Bir, iki, üç, bilemedin dört... “Terörle mücadele” devletinin, dörtte biri çocuk, dört yüz canla kapıyı açması... kapıları kırması. “Meşru müdafaa”nın devlet halinde örgütlenmiş en ahlaksız hali.

Denizaltısız, tanksız, uçaksız, uçaksavarsız... dermansız bir halka, sırf içlerindeki “direniş” tutkusu bitmiyor diye, “milliyetçi ve laik” iken de “terörist”, “dinci, cemaatçi” iken de ille “terörist” denmesi.

“Terörist”in önüne “Arap” konup ırkının, kökeninin; “İslam” konup inancının “terörize” edilmesi.

Neyi kutsal, neyi kendi bildiyse, hepsinin kirletilmesi.

“Yaşama, var olma hakkı” adına hareket ettiği söylenen bir devletin, başkasının yaşama, var olma, onurunu koruma hakkına zulmü ve katliamı karşısında...

Öldürülen her çocuğun ardından, dünyanın tüm mazlumları, lanetlileri ve isyancıları ile birlikte deseniz ki, “Hepimiz Filistinliyiz”... Dünyanın güçlüleri çıkıp deyiveriyor ki... “Evet, hepiniz öylesiniz”!

O zaman geriye şu kalmıyor mu:

Dünyanın bütün Filistinlileri, birleşiniz!

İhale, mihale...

Dün, Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın, henüz partiyi yeni kurdukları günlerde, o zamanki koalisyon iktidarının o günlerde, 2002’de yine Filistinlileri katleden İsrail’e verdiği tank ihalesi üstüne nasıl sert tavır aldıklarını yazmıştım.

Hafıza canlanınca, okur da, vatandaş da canlanıyor. Talep ediyor.

Şimdi, kendileri artık iktidar ve devlet olduklarına göre, diğer tüm saygıdeğer çabalarının yanında, böyle bir tutarlılık da beklenir mi... beklenmez mi, maalesef bilinmiyor!

Belki de böyle bir tavır alırlar. Kendilerinin de verdiği herhangi bir ihalede, mihalede.

Umur Talu / Sabah, 6.1.2009

07.01.2009


Eski atta yeni süvari

“O bombaların altında ölen çocukların ahı yerde kalmayacaktır. (İsrail) o savunmasız kadınların, anaların gözyaşında boğulacaktır.”

Duygusal laflar bunlar... Ama bir Başbakan’dan çok bir şaire yakışıyor.

Oysa Başbakan’dan beklenen, işinin gereğini yapması...

Gereği ne peki?

* * *

Gereğini, 2002’nin AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan söylüyor.

Neyse ki internet var; “yapılması gereken”i Erdoğan unutsa da arşiv hatırlatıyor.

Mesela Yeni Şafak’ın internet sitesinin “Arşiv” bölümüne giriyorsunuz.

“5 Nisan 2002” yazıyorsunuz.

“Sayfayı getir” komutuna basıyorsunuz. O günün 1. sayfası ekranınıza geliyor.

Sayfada yine İsrail’in Filistin’de uyguladığı katliam var. Ve yine Erdoğan’ın fotoğrafı... Ama bugünkünden hayli farklı şeyler söylüyor:

“Bu terör karşısında Türkiye’nin İsrail’le imzaladığı M-60 tanklarının modernizasyonuna ilişkin anlaşmayı askıya alması gerekir.”

İsrail terörü büyüyünce, 8 ve 9 Nisan’daki konuşmalarında tekrarlıyor teklifini...

11 Nisan’da Meclis grubunda diyor ki:

“Eğer mevcut hükümet Türkiye’nin gücünün farkında değilse yazıklar olsun. 700 yıllık Türkiye, tanklarını modernize etmek için 50 yıllık İsrail’e muhtaç oluyorsa, bu kara kara düşünülmesi gereken bir unsurdur.”

* * *

Daha 7 sene geçmemiş aradan...

O Erdoğan Başbakan olmuş ve İsrail yine acımasızca saldırmış.

Ve saldırıdan birkaç gün önce, Türkiye’nin İsrail’le 167 milyon dolarlık silah alım anlaşması yaptığı İsrail basınına yansımış. Ardından İsrail Havacılık ve Uzay Sanayii açıklama yapıp, yeni anlaşmayla, Türkiye’nin İsrail şirketlerine havacılık istihbaratı sistemleri için 141 milyon dolar ödeyeceğini bildirmiş.

Konuyu İsrail gazetelerinden öğrenen bizim medya, Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’e soruyor:

“Gazze’deki vahşet karşısında İsrail’le imzalanan silah anlaşmasını iptal etmeyi düşünüyor musunuz?”

Erdoğan’ın sözcüsü Çiçek, “eski Erdoğan”dan çok farklı konuşuyor:

“Ülkeler arasındaki işbirliği nedeniyle askeri bağların koparılması söz konusu olamaz. İsrail’le askeri işbirliği, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına hizmet etmektedir.”

* * *

Muhalefetteyken “Askeri anlaşmalar askıya alınsın” diyenlerin, iktidar olunca “Aman dokunmayın, böyle kalsın” çizgisine gelmesi ibret verici değil mi?

Taraf’ta Lale Sarıibrahimoğlu “Geçen yıl itibariyle Türkiye ve İsrail arasındaki savunma sanayii işbirliğinin 1.8 milyar dolar olduğunu” yazıyor.

Demek “bombaların altında ölen çocukların ahına, savunmasız kadınların gözyaşına” sebep olan bombalarda Türkiye’nin de maddi katkısı var.

Öyleyse Başbakan’dan, gözyaşı edebiyatı yapmasını değil, oy isterken sergilediği tavrı almasını istemez misiniz?

“2002 model Erdoğan”ın “Eğer hükümet, Türkiye’nin gücünün farkında değilse yazıklar olsun” sözünü hatırlatmaz mısınız?

Boşuna uğraşmayın!

Bizde kim süvari seçilirse seçilsin, devlet atı hep bildiği yöne koşar.

Can Dündar

Milliyet, 6.1.2009

07.01.2009


Askerî işbirliği askıya alınsın

Bütün dünya seyrediyor. İsrail “bitirdim” diyene kadar da seyredecek.

Türkiye’nin barış girişimlerini ise, Tel Aviv reddediyor.

O halde, bu insanlık suçuna ortak olmamak için diplomatik tepki koymaktan öte ne yapabiliriz?

Önerim, İsrail ile imzalanan ‘Askeri İşbirliği Anlaşması’nı İsrail, Gazze’den çekilip, katliamlara son verene kadar askıya almak.

Tabii ki, bu da İsrail’i durdurmaya yetmeyebilir.

Hatta, Musevi lobilerini Türkiye karşıtı kampanyaya sürükleyebilir.

Ama, en azından insan olarak, bu katliamlara karşı, söylemden öte tepki koyan tek ülke Türkiye olur.

İnsanlık onuru ve vicdanı kurtulur...

Erhan Başyurt / Bugün, 6.1.2009

07.01.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır