Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 08 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Başbakandan ‘eve dön’çağrısı

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘’Biz, dağa çıkışı engellemek ve dağda da bu kanlı teröre karışmamış, bulaşmamış olanlara da ‘gel ananın, babanın’ yanına demişiz’’ dedi.

Erdoğan, partisinin il başkanları toplantısının açılışında yaptığı konuşmada, ihmale uğramış olan Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Orta Anadolu’nun büyük bölümünü ele aldıklarını ve buralara yatırımlar gerçekleştirdiklerini ifade etti. Erdoğan, sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine son 4.5 yılda yaptıkları yatırımın 8.1 katrilyon liraya ulaştığını belirterek, bunun ilk defa gerçekleştiğini söyledi. Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

‘’Terör örgütü, benim Kürt kökenli vatandaşlarımın temsilcisi değildir, olamaz. Bölücü terör örgütü, Kürt kökenli vatandaşlarımın üzerinden nemalanmaya çalışıyor. Onları istismar etmek suretiyle orada kendine imkanlar devşirmeye çalışıyor. Bizim özellikle o rahatsız olan çevrelere, nerede olursa olsun, o söylediğimiz iki şeyden birini tercih edeceksiniz. Eğer, bölücü terörden yanaysan yerin belli zaten. Ama, ‘yok ben demokratik mücadele veriyorum’ diyorsan, elinde silah bulunduranlara karşı olacaksın, onların karşısına dikileceksin ve o zaman geleceksin, demokrasinin içinde yer alacaksın. Biz, dağa çıkışı engellemek ve dağda da bu kanlı teröre karışmamış, bulaşmamış olanlara da ‘gel ananın, babanın’ yanına demişiz. Yaptığımız iş budur. Zaten siyasetçinin yapması gereken de bu değil mi? Bu, biz bunu yapıyoruz, çünkü yaradılanların tümünü Yaradandan ötürü severiz’’

/ ANKARA

08.12.2007


 

Fırat: Açık bir hüküm olmayacak

AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, anayasada üniversitelerdeki başörtüsü yasağıyla ilgili açık bir hüküm olmayacağını tekrarladı. CNN TÜRK’te yayınlanan Ankara Kulisi programına katılan Fırat, “Bu sorun, anayasanın ruhuyla çözülecek” dedi. Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Kuzu ise, hafta başında katıldığı bir programda “Başörtülü kadınların siyaset yapma ve başörtülü kızların üniversitede okuma engeli” bulunduğuna ilişkin bir soru üzerine şunları söylemişti: “‘Başörtülü kadınların siyaset yapma engeli kalkar’ diyemem, ama başörtülü kızların üniversitede okumalarının önündeki engelin kalkması için yeni anayasada açık düzenleme olacak.”

AKP, yeni anayasa ile başörtüsü yasağı sorunu çözeceğini belirtirken, partinin önemli isimleri farklı açıklamalarda bulunuyor. TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı ve AKP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Burhan Kuzu, “üniversitelerde başörtüsünün serbest olmasına ilişkin anayasada açık hüküm olacak” derken, Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, anayasada böyle açık bir hüküm olmayacağını söyledi.

Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Kuzu, hafta başında katıldığı bir programda “Başörtülü kadınların siyaset ve başörtülü kızların üniversitede okuma engeli” bulunduğuna ilişkin bir soru üzerine şunları söylemişti:

“‘Başörtülü kadınların siyaset yapma engeli kalkar’ diyemem, ama başörtülü kızların üniversitede okumalarının önündeki engelin kalkması için yeni anayasada açık düzenleme olacak.”

FIRAT: ÖZGÜRLÜKÇÜ RUHLA ÇÖZÜLECEK

Kuzu’nun bu sözlerine karşılık Cnn Türk’te yayınlanan Ankara Kulisi programına katılan AKP Genel Başkan Yardımcısı Fırat, anayasada üniversitelerdeki başörtüsü yasağıyla ilgili açık bir hüküm olmayacağını söyledi. “Bu sorun, anayasanın ruhuyla çözülecek” diyen Fırat, anayasada üniversitelerdeki türban yasağıyla ilgili açık bir hüküm olacağını sanmadığını söyledi. Fırat, “Her probleminizi buraya koyabileceğinizi zannetmeyin.

Türbanla ilgili bir düzenleme olmaması gerekir” diye konuştu. 1982 anayasasının ruhunun da değiştirilemeyeceği yorumunda bulunan Fırat, anayasa tartışılırken başörtünün tartışılamayacağını kaydetti.

Fırat ayrıca, “Başörtüsü tartışması sun'î bir tartışmadır” ifadesini kullandı.

Yeni Asya / İSTANBUL

08.12.2007


 

Öger: Türkiye, AB’nin “daha akıllı Çin”i olacak

Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup üyesi Alman SPD’li Vural Öger, Türkiye’nin AB’nin daha akıllı Çin’i olacağını söyledi,

ABHaber’e konuşan Öger, Türkiye’de zaman zaman AB ile ilgili konulara karamsar bir bakış açısının hakim olduğunu gözlemlediğini ifade etti. Türkiye’nin gittikçe artan stratejik değeri büyüyen ekonomisi, genç nüfusu, enerji hatlarının üzerinde bulunmasıyla AB için de değerini yükselttiğini belirten Öger, “Demokrasisi batı standardlarında işleyen, insan hakları ve hukuk devleti ilkelerine riayet eden ve küreselleşme sürecine entegre olmuş bir Türkiye’nin, AB için çekiciliğini sürdüreceğini göz önünde bulunduralım” dedi.

Öger, Türkiye’nin AB sürecini sahiplenmeyi sürdürmesinin büyük önem taşıdığının altını çizerek, şunları kaydetti:

“Son yıllarda AB sürecinin önemli bir yansıması olarak Türkiye’ye yabancı sermaye girişlerinde büyük artış gözlemliyoruz. Bugün Çin bile komunist sistem ile yönetilen bir ülke olmasına rağmen dış sermayeye açık ve destekleyen devlet politikaları sayesinde adeta dünyanın fabrikası haline gelmiş, 1,5 trilyon dolarlık doviz rezervine ulaşmıştır. AB’nin müstakbel üyesi olarak Türkiye mevcut büyümesini ve kontrollü bir şekilde dış sermayeyi çektiği sürece dış ülkeler gittikçe artan tempo ile Türkiye’ye yatırım için yarışacaklardır. Bilhassa AB ülkeleri gelecekte büyük bir rekabete girecekleri Çin yerine yakında bir AB üyesi olacak Türkiye’ye daha istekli yatırım girişiminde bulunacaklardır. Bu süreç Türkiye’yi AB üyesi bir ülke olarak Avrupa Birliği’nin daha akıllı Çin’i olmaya taşıyacaktır. “

Yaşanan terör saldırılarının ardından Türkiye’de bazı kesimlerin “savaş çağrıları yapmaya başladığını” hatırlatan Öger, “Bu tür yaklaşımlar Türkiye’yi dünyadan izole edecek, AB sürecini aksatacak, bir arada yaşayan Türk-Kürt halklarını karşı karşıya getirecek sonuçlar doğurur” dedi.

/ BRÜKSEL

08.12.2007


 

Karlsson: AB, “akdi”ne uyacak

sveç’in İstanbul Başkonsolosu Ingmar Karlsson, Türkiye’nin AB üyeliği için başlayan sürecin durdurulamayacağını söyledi.

Karlsson, Kayseri Ticaret Odası Meclis Başkanı Bekir Adıyaman ve oda yöneticilerini ziyaretinde yaptığı konuşmada, Türkiye’nin AB üyeliğini her zaman desteklediklerini yineledi.

İsveç olarak gelecek yılın ikinci yarısında AB’nin başkanlığını üstleneceklerini hatırlatan Karlsson, şöyle konuştu:

‘’İsveç parlamentosunda 5 parti var. Bunların hepsi bütün parlamenterleriyle Türkiye’nin üye olmasını destekliyor. Bir kişi bile karşı değil. Yeni aday ülkeler, her zaman zor ve sıkı pazarlıklar geçirirler. Biz de 20 yıl önce bu süreçten geçmiştik. Ben ikna oldum ki, Türkiye’nin AB üyeliği için başlayan süreç durdurulamaz.’’

Bir politikacının, 1963 yılında İngiltere’nin AB üyeliği sürecinde, İngiltere için ‘’Ülke çok büyük, Avrupa’da değil, AB’ye uyumlu değil, Avrupa kıt'asında değil, AB’nin bütünleşmesini bozacak ve ABD’nin dostu’’ dediğini hatırlatan Karlsson, ‘’Türkiye, AB ile anlaşma yapmıştır. AB’nin temeli, Roma Hukuku’dur. AB, akitlerine vefalıdır ve uyacaktır. AB üyesi 27 ülkede seçim olup da iktidarlar değişirse ve iktidarlara göre politika değişirse kaos oluşur. Osmanlı İmparatorluğu, ‘Avrupa’nın hasta adamı’ olarak adlandırılmıştı, Asya’nın değil’’ dedi.

İsveç’in Rusya’ya karşı en büyük müttefikinin Osmanlı İmparatorluğu olduğunu hatırlatan Karlsson, 250 yıldır İstanbul’da aynı konsolosluk binasını kullandıklarını vurguladı.

/ KAYSERİ

08.12.2007


 

Teziç bugün bırakıyor

YÖK Başkanlığı’na 8 Aralık 2003 tarihinde atanan Prof. Dr. Erdoğan Teziç, görev süresini bugün tamamlayacak.

Teziç, Galatasaray Üniversitesi Rektörü iken, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından YÖK Başkanı olarak atanmıştı. Teziç, görevi Prof. Dr. Kemal Gürüz’den devralmıştı. Teziç, YÖK tarihine, Prof. Dr. İhsan Doğramacı, Prof. Dr. Mehmet Sağlam ve Prof. Dr. Kemal Gürüz’ün ardından 4. başkan olarak geçti.

/ ANKARA

08.12.2007


 

Esengün: Teziç dönemi yasakla anılacak

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Lütfü Esengün, görev süresi sona eren YÖK Başkanı Erdoğan Teziç dönemi’nin yasaklar ve antidemokratik uygulamalarla anılacağını söyledi.

Teziç döneminin sona ermesiyle birlikte YÖK konusunu değerlendiren Lütfü Esengün, YÖK’ün çağdışı uygulamaları nedeniyle binlerce evladımızın yurtdışında okumak zorunda kaldığını vurguladı. YÖK’ün yıllardır bu ülkede bilimsel gelişmenin öncüsü olmak yerine baskı, yasak ve dayatmalarla özdeşleştiğini hatırlatan Esengün, “YÖK Genç dimağları bilimin aydınlık ışığında şekillendirmek yerine, başörtüsü avcılığına soyunmuştur. YÖK’ün başın içiyle ilgilenmek yerine dışıyla uğraşması ülkemizi bilimsel araştırmalar alanında Afrika ülkelerinin bile gerisine düşürmüştür. Maalesef Türkiyemiz Bilimsel Yayınlar kataloğunda 28 ülke içinde 21’inci sıradadır” dedi.

/ ANKARA

08.12.2007


 

Hacda kuraya devam

Suudi Arabistan’ın Mekke şehrine giden Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Ali Bardakoğlu, hac başvurularıyla ilgili olarak, “Önümüzdeki yıl da başvurular kabul edilecek ve yine kura sonucu adaylar belirlenecek. Ancak önceki yıllarda başvuran ve ilk sıralarda yer alanlara öncelik tanınabilecek” dedi

Mekke’ye gelen Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, ‘’Hacı adaylarımıza düzenli olarak sabah ve akşam olmak üzere 2 öğün yemek verilmektedir. Bu yıl ek olarak hacı adaylarına sınırsız miktarda meşrubat, su ve çay hizmeti sunuluyor’’ dedi.

Bardakoğlu, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Fikret Karaman, Hac Dairesi Başkanı Seyfeddin Ersoy, Mekke Kiralama Merkezi Başkanı Mustafa Erdin ve Ayniyat Ekibi Başkanı Selim Günay ile kiralama merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Mekke ve Medine’de yapılan çalışmalarla ilgili bilgi verdi.

Bardakoğlu, kutsal topraklara gitmek için bu yıl 650 bin kişinin müracaat ettiğini, kur’a sonucu 100 bin başvurunun kabul edildiğini belirterek, şunları kaydetti: “Bunların da yüzde 72’si kutsal topraklara geldi ve ekibimiz tarafından yerleştirildi. Geriye kalan hacı adaylarımızın da intikali 14 Aralık’ta tamamlanmış olacak. Halen sıra bekleyen yaklaşık 550 bin hacı adayı var. Önümüzdeki yıl da başvurular kabul edilecek ve yine kur’a sonucu adaylar belirlenecek. Ancak önceki yıllarda başvuran ve ilk sıralarda yer alanlara öncelik tanınabilecek. Bir sonraki yılda yapılacak kayıtlar netlik kazanmadı. Bu, Hac Kurulu’nun vereceği kararla olacak.’’

HEDEF MÜSTAKİL GRUBU ARTTIRMAK

Hac görevinin daha iyi şartlarda yerine getirilebilmesi için her yıl yeni uygulamalar yaptıklarını ifade eden Bardakoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Normal, müstakil ve otel olmak üzere üç grup hacı vardır. Bizim hedefimiz müstakil gurubu arttırarak, hac kalitesini yükseltmektir. Şu anda 14 bin olan müstakil grubu önümüzdeki yıl 20 bine çıkarmayı planlıyoruz. Bu konudaki altyapı çalışmalarımız devam ediyor. Hacıların sağlık sorunlarını çok ciddî bir şekilde takip ediyoruz. Hastanelerde, sağlık merkezlerinde, sağlık ocaklarında, evlerde ve otellerde sağlık problemi olan hacı adaylarına hizmet veriliyor.’’

İKİ ÖĞÜN YEMEK, SINIRSIZ İÇECEK

Bardakoğlu, geçen yıl başlatılan yemek uygulamasının bu yılda sürdürüldüğünü ve bunda büyük başarı sağlandığını da bildirdi. Mekke ve Medine’de 4’ü özel şirkete ait toplam 19 mutfak kurulduğunu, bu mutfaklarda bin 200 kişinin görev yaptığını kaydeden Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, “Hacı adaylarımıza düzenli olarak sabah ve akşam olmak üzere 2 öğün yemek verilmektedir. Yemekler Türk damak zevkine uygun yapılmakta, malzemelerin çoğu Türk mallarından oluşmaktadır. Bu yıl ek olarak hacı adaylarına sınırsız miktarda meşrubat, su ve çay hizmeti sunuluyor’’ diye konuştu. Kiralama merkezinin, hac organizasyonun bel kemiği olduğunu belirten Ali Bardakoğlu, hacıların karşılama, ulaşım ve yerleşmesinin bu birim tarafından yürütüldüğünü söyledi. Bardakoğlu, gelecek yıllarda kargo hizmetleri için altyapı çalışması yapmayı düşündüklerini sözlerine ekledi.

/ MEKKE

08.12.2007


 

Üniversite’den kurban satışı

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi’nde yetiştirilen kurbanlık koyunlar, 250 ila 300 YTL arasında satışa sunuldu.

OMÜ Ziraat Fakültesi çiftliklerde yetiştirilen kurbanlıklar, gerek beslenme, gerekse veteriner kontrolü altında bulundurulması sebebiyle vatandaşlar tarafından her yıl büyük ilgi görüyor.

Nurullah ÖZEN / SAMSUN

08.12.2007


 

‘’Aile polisliği’’ projesi başlıyor

Erzincan İl Emniyet Müdürülüğünce uygulanacak ‘’Aile Polisliği’’ projesiyle mahalleler, sokaklar ve evler polisler arasında paylaştırılacak. Yapılan paylaşımla her polis 38 evden sorumlu olacak.

Erzincan Emniyet Müdürü Ahmet Çimen, yaptığı açıklamada, personelin daha verimli kullanılması amacıyla uygulayacakları ‘’Aile Polisliği’’ projesinin Türkiye’de ilk defa Erzincan’da hayata geçirileceğini söyledi. Proje kapsamında Erzincan’ı 4 bölgeye ayırdıklarını ve bu bölgelerde emniyet müdür yardımcılarının sorumlu olacağını ifade eden Çimen, şube müdürlerinin mahalle ve sokaklardan, polis memurlarının da evlerden sorumlu olacağını kaydetti.

Yapılan paylaşım sonucu, projede görev alan her memura 38 ev düştüğünü dile getiren Çimen, şöyle konuştu:‘’Çalışmalarımız kapsamında görevli memurlarımız sorumluluklarındaki yerleri haftada en az bir defa ziyaret edecek. Polis memurlarımız kendi bölgelerindeki evlere giderek oradaki vatandaşlarla görüşecek. Vatandaşların sıkıntılarını ve isteklerini dinleyecek. Emniyet Müdürlüğü dışındaki resmî kurumlarla da ilgili olan istekleri not alacak. Bu istekleri ilgili yerlere iletecek. Böylece vatandaş ile polisimiz daha fazla iş birliği içinde olacak.’’

PROJE EK MALİYET GETİRMİYOR

Söz konusu projenin herhangi ek personel ya da maliyet getirmeyeceğine dikkati çeken Çimen, ‘’Memurlarımız normal çalışmalarının dışında bu görevleri de yapacak’’ dedi. Projeyle birlikte daha az polisle daha fazla iş yapmayı planladıklarını anlatan Çimen, şunları kaydetti:

‘’Avrupa ve ABD’de sokaklarda dolaşan çok polis göremezsiniz. Bizde ise ‘Çok polisle çok iş yaparız’ anlayışı hakim. Bunun değişmesi gerekiyor. Bu projenin oturması ile daha az personelle daha fazla iş yapacağız.

Ayrıca vatandaşlarla ilgili daha fazla bilgi sahibi olacağız. Projemizin yeni yılla birlikte uygulanmasını planlıyoruz.’’

/ ERZİNCAN

08.12.2007


 

Doğu'da kar yolları kapadı

Doğu Anadolu Bölgesi’nde yoğun kar yağışı ve tipi sebebiyle 493 köy yolu ile Ardahan-Şavşat kara yolu ulaşıma kapandı.

Alınan bilgiye göre, Erzurum’da 403, Tunceli’de 50, Muş’ta 9, Iğdır’da 8, Erzincan’da 7, Ardahan’da ise 16 köy yolu halen ulaşıma kapalı.

İl özel idarelerine bağlı ekipler, yolların ulaşıma yeniden açılması için çalışmalarını sürdürüyor.

Ardahan Karayolları 126. Şube Şefi Ümit Yıldırım, Ardahan-Şavşat kara yolunda etkili olan tipi ve fırtına sebebiyle yol açma çalışmalarının yapılamadığını belirtti. Yıldırım, ‘’Fırtına durunca kara yolunu açmak için çalışmalara başlayacağız. Ekiplerimiz hazır bekletiliyor’’ diye konuştu.

Şehir merkezlerinde yapılan son ölçümlere göre kar kalınlıkları Erzurum’da 15, Kars’ta 11, Ardahan’da 6 santimetreye ulaştı. Bölgede gece en düşük hava sıcaklıkları ise sıfırın altında olmak üzere, Kars’ta 4, Erzurum ve Ardahan’da ise 1 derece olarak ölçüldü.

Meteoroloji yetkilileri, hafta sonunun parçalı bulutlu geçeceğini, Pazartesi günü ise bölgenin yeni bir yağışlı havanın etkisi altına gireceğini belirttiler.

/ ERZURUM

08.12.2007


 

Bölünme hız kazanıyor

KKTC Cumhurbaşkanı Talat, 2004 yılında yapılan referandumun ardından geçen 3 yıllık süreçte, Kıbrıs’taki iki halkın birbirinden daha uzak ve hoşnutsuz olduğunu, bölünmenin siyasi elitten halka doğru yayılma yaşadığını söyledi.

Talat, ‘’(Kıbrıs Rum kesimindeki) seçimlerin hemen arkasından BM’nin bir inisiyatif almasını bekleyebiliriz’’ dedi.

Talat, Denizli Sanayici ve İşadamları Derneğinin (DESİAD) davetlisi olarak geldiği Denizli’de konuşmacı olarak katıldığı ‘’Kıbrıs Gündemi’’ konulu konferansta, 24 Nisan 2004’de Kıbrıs’ta yapılan referandumun, KKTC için tarihi dönüm noktalarından olduğunu belirtti. Referandumun ardından dünyanın Kıbrıs’ta barışın sağlanması yolunda KKTC ve Türk insanına bakışının değiştiğini dile getiren Talat, ‘’AB, 26 Nisanda yani referandumdan 2 gün sonra Kıbrıs Türk’lerinin izolasyonunu kaldıracağı sözünü vermişti, ancak yapamadılar. Çünkü Kıbrıs Rum kesimi AB üyesi oldu. Veto hakkını kullandı. Her şeye engel oldu. AB, ancak veto hakkının geçerli olmadığı noktalarda bazı açılımlar yapabildi’’ dedi.

Ülkelerin dış politikalarının bir anda değil, adım adım değiştiğini, bu sebeple KKTC olarak doğru politikalarını sürdüreceklerini vurgulayan Talat, esnek, kararlı, reddeden olmayan ve haklarını geliştirmeye yönelik politikaları sayesinde, Kıbrıs’ta çözümü hangi tarafın istemediğinin tam olarak anlaşılacağını, dolayısıyla ülkelerin dış politikalarında değişiklikler yaşanacağını anlattı.

Bölünme kalıcı olabilir

2008 yılında yapılacak seçimlerin ardından ortaya konulacak girişimlerin başarısız olması halinde, Kıbrıs sorununun çözümünün başka yöntemlerle aranacağını vurgulayan Talat, şöyle devam etti: “Benim bildiğim bir şey var; 2004’e göre bugün Kıbrıs’ta iki halk birbirinden daha uzaktır, birbirinden daha hoşnutsuzdur. Yani kafalarda, beyinlerde uzaklaşma vardır. Yani bölünme siyasi elitten halka doğru ciddi bir yayılma yaşamıştır. Eğer 2008’den sonra, yani Kıbrıs Rum tarafındaki seçimden sonra bu durum devam ederse, hatta kötüleşirse bölünme daha da kalıcı hale gelir. Bu da bir gerçekliktir ve bunun bütün dünya, BM dahil olmak üzere görmektedir, bilmektedir. Zaten Genel Sekreter ‘Eğer Kıbrıs sorunun çözüleceğinden emin olmazsam inisiyatif yüklenmek istemiyorum’ diyor.’’

Seçimlerin ardından Kıbrıs’ta kalıcı barışın oluşması yönünden son girişimlerinin yaşanacağını, sonucuna da herkesin katlanacağını bildiren Talat, ‘’Biz doğru politikamızı yürütmeliyiz ki katlanacağımız sonuç bizim için ağır olmasın. O nedenle uluslararası alanda anlaşılır, kabul edilir, çağdaş sayılan, rekabet edebilir bir politika yürütüyoruz. Bu politikayı sürdüreceğiz’’ dedi.

“BM İNİSİYATİF ALMALI”

2008 yılında Kıbrıs Rum kesiminde yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminin bütün dünya tarafından merakla beklendiğini dile getiren Talat, şunları söyledi: ‘’BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, son raporunda ‘2008 önemli bir yıl olacak’ diyor. Dolayısıyla seçimlerin hemen arkasından BM’nin bir inisiyatif almasını bekleyebiliriz. Biz o güne hazırlanıyoruz. Biz o günü karşılamak için haklı politikamızı, haklı çizgimizi koruyarak Kıbrıs Türk halkının ve tabii Türkiye’nin çıkarlarının gerektirdiği politikaların hazırlıklarını yaparak o güne yönlendiriyoruz. Bir müzakere sürecinin başlama ihtimali olup olmadığı sorusunun kesin bir cevabı yok. Çünkü bu Kıbrıs Rum tarafının tutumuna bağlı. Yarın Kıbrıs Rum tarafı ‘müzakereleri başlatmaya hazırım’ dese bu müzakereler başlar. Bu da kesindir. ’’

/ DENİZLİ

08.12.2007


 

Bilman: Azınlıklar, ülkelerarası köprü

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Levent Bilman, Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan’ın Batı Trakya ziyareti sırasında Türk Azınlığına verdiği mesajları hatırlatarak, “Esasen azınlıklarımızın iki ülke arasında bir dostluk köprüsü olduğu herkesin malumudur” dedi.

Bilman, Yunanistan basınında yer alan bazı haber ve yorumlarla ilgili bir soruya verdiği yazılı cevapta, Yunanistan ziyareti sırasında Batı Trakya’ya da giden Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın, bu bölgede yaşayan Türk Azınlığına, Yunanistan’ın da taraf olduğu Lozan Andlaşması’nda kendilerine tanınan haklardan tam anlamıyla yararlanmalarının tabii olduğunu belirttiğini ve bu yönde mesajlar verdiğini kaydetti. Bilman, şunları belirtti: “Sayın Bakanımız ayrıca, Türk Azınlığa, AB vatandaşlığının sunduğu haklardan, diğer tüm Yunan vatandaşları gibi istifade edebileceklerini vurgulamıştır. Sayın Bakanımızın ifadelerinin bu çerçevede değerlendirilmesi gerekir.

Esasen azınlıklarımızın iki ülke arasında bir dostluk köprüsü olduğu herkesin malûmudur.”

/ ANKARA

08.12.2007


 

Büyükelçi Ross Wilson: Bilgi paylaşımı iyi sonuçlar verdi

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, DTP’nin terörizmle arasına mesafe koyması gerektiği görüşünü yineleyerek, terörizmle mücadelede Türkiye’yle bilgi paylaşımının ‘’iyi sonuçlar verdiğini düşündüğünü’’ söyledi.

Wilson, Finlandiya’nın Milli Günü resepsiyonunda gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin yeni anayasa taslağıyla ilgili bazı milletvekilleri ve akademisyenlerle yaptığı görüşmelere ilişkin bir sorusu üzerine, Büyükelçi Wilson, bunun, diğer büyükelçilerin yaptıklarıyla aynı olduğunu söyledi. Wilson, birçok kişiyle konuşarak Türkiye’deki konuların ne olduğunu anlamaya çalıştığını, Türkiye’nin iç ve dış konularda ne düşündüğünü Washington’a bildirmek için görüşmeler yapmak durumunda olduğunu ifade etti.

Bu görüşmeler çerçevesinde DTP milletvekilleriyle neden görüşmediğine ilişkin bir soru üzerine Wilson, ABD Büyükelçiliği’ndeki bazı görevlilerin çeşitli düzeylerdeki insanlarla görüştüğünü belirterek, ‘’Ayrı bir konu olarak, DTP’nin parlamento üyelerinin, kendilerini terörizmle daha net biçimde ayrı tutması önemlidir’’ dedi.

‘’Aksi durumda, DTP yetkilileriyle görüşüp görüşmeyeceğine’’ ilişkin bir başka soruya da Wilson, ‘’Hayır, bu anlamda belli bir çizgi çizmek istemiyorum. İnsanlarla konuşmak bizim için önemli. Türkiye’deki insanlar, DTP’nin terörizmle arasına daha açık bir mesafe koyduğunu görmek istiyor’’ cevabını verdi.

Wilson, son olarak terörle mücadele konusunda ABD ile Türkiye arasındaki istihbarat paylaşımına ilişkin bir soruya, ‘’Kasım ayında Oval Ofis’te yapılan görüşmeden bu yana Türkiye ile çok yoğun ve çok yakın bir çalışma içerisinde oldukları’’ karşılığını verdi. Ross Wilson, bilgi paylaşımının daha önce de olduğu gibi devam ettiğini, ancak son birkaç haftadır daha yoğun bir biçimde sürdüğünü kaydetti ve ‘’iyi sonuçlar verdiğini düşünüyorum’’ dedi.

/ ANKARA

08.12.2007


 

Malatya cinayetinde geri adım yok

Malatya’da bir yayınevindeki cinayetlerle ilgili Malatya Cumhuriyet Başsavcılığının davayı geri çekmediği ve yeni bir soruşturma açmadığı bildirildi.

Açılan davanın normal seyrinde devam ettiği ve geri çekilmesinin söz konusu olmadığı belirtildi. Ayrıca yeni bir soruşturmanın da açılmadığı kaydedildi. Alınan bilgiye göre, cinayet zanlılarından Emre Günaydın’ın İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezinde tedavi gördüğü sırada Emniyet Müdürlüğünce çekilmiş 75 kaset görüntüsünün, Emniyet Müdürlüğünden geldiği şekliyle Cumhuriyet Başsavcılığının emanetinde olduğu ifade edildi.

/ MALATYA

08.12.2007


 

Çocuklar okulu harabeye çevirdi, fatura devlete

Şırnak’ın Silopi ilçesinin Başköy Köyü’nde Dünya Bankası’ndan sağlanan hibeyle yapılan ana sınıfı bir yıl sonra harabeye döndü. Edinilen bilgiye göre, Dünya Bankası tarafından sağlanan hibe desteğiyle yapılan ve 92 bin 333 YTL’ye mal olan ana sınıfı sadece bir yıl eğitim ve öğretim verebildi.

Eğitime 3 Temmuz 2006 tarihinde açılan okul, aradan bir yıl geçtikten sonra harabeye döndü. Okulun kapı, pencere, elektrik ve su tesisatı kimliği belirlenemeyen kişi veya kişilerce sökülerek götürüldü.

Silopi İlçe Millî Eğitim Müdürü Sait Kunur, yaptığı açıklamada, Dünya Bankası’nın hibe kredisiyle yapılan ve geçen yıl eğitim öğretime açılan ana sınıfına köy çocuklarının yaz tatilinde kapı ve pencereleri kırarak girdiğini söyledi.

Okula giren çocukların okuldaki bütün malzemeler ile elektrik, su tesisatı, kapı ve pencereleri kullanılamaz hale getirdiğini ifade eden Kunur, şöyle dedi: ‘’Olayı duyar duymaz güvenlik güçlerine, Cumhuriyet Savcılığı’na ve ilgili birimlere haber verdik. Yapılan araştırmalar sonucu olayı gerçekleştirenler tesbit edildi. Yalnız olayı yapan çocuklar küçük oldukları için herhangi bir cezai müeyyide uygulanmadı. Verilen zararın velilerden tahsili gibi bur durum da söz konusu değil.

Geçtiğimiz günlerde yaptığımız keşifle okulun 11 bin YTL onarım masrafı var. İhalesini yaptık ve en kısa zamanda onararak, yeniden hizmete açacağız. Geçen yıl burada eğitim gören 30 öğrenci ise Başköy Köyü’ndeki 8 derslikli okulun bir sınıfında ders görüyor. Okulları onarıldıktan sonra tekrar burada eğitim göreceklerdir.’’

Kunur, aynı şeylerin tekrar yaşanmaması için tedbir alınması yönünde de çalışma yapacaklarını söyledi.

/ SİLOPİ

08.12.2007


 

Öğretmenler POS cihazlı tahsilata başladı

Özel ders veren bazı öğretmenlerin, öğrencilerine kolaylık sağlamak için çeşitli iş yerlerinden aldıkları ‘’pos cihazıyla’’ kredi kartı üzerinden tahsilat yapmaya başladıkları bildirildi.

Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı Güven Boğa, yaptığı açıklamada, Millî Eğitim Bakanlığının verilerine göre, Türkiye’de 15,8 milyon öğrenci ve 610 bin öğretmen bulunduğunu söyledi. Bu rakamların ülke nüfusunun yüzde 25’i olduğunu belirten Boğa, öğrenci aileleri de dikkate alındığında ilgili kesimin 40 milyonu aştığına dikkati çekerek, ‘’Bu rakamlar sektörün ne kadar büyük bir pazar olduğunu gösteriyor’’ diye konuştu.

Dershanelere göre daha pahalı olan “bire bir özel eğitim’’in devlet memuru statüsündeki öğretmenler tarafından da yapıldığını anlatan Güven Boğa, şöyle konuştu: “Bazı öğretmenlerin, ödemeleri kredi kartı üzerinden alması özel dersçiliğin kurumsallaşmaya başladığını göstermektedir. Kredi kart ödemelerini iş yerine ait pos cihazlarıyla yaptırmaları dikkati çekici bir durumdur. Ödeme sıkıntısı çeken veliler, çocukları için her türlü fedakârlığı göze almakta, yeni duruma uyum sağlama zorunluluğu hissetmektedir.”

/ ADANA

08.12.2007


 

Gezici internet otobüsü hizmette

Küçükçekmece Belediyesi, ilçe ilköğretim okulu öğrencilerinin internet ve bilgisayar teknolojilerinden faydalanmaları için Gezici İnternet Otobüsü’nü hizmete açtı.

Belediye tarafından hizmete sunulan Gezici İnternet Otobüsü’nde 18 kişilik gruplar halinde eğitim veriliyor. Hafta içi her gün farklı okullarda verilen eğitimler 09.00- 16.00 saatleri arasında gerçekleştiriliyor. Derslerde öğrencilere, internet kullanımı, word ve paint programları hakkında bilgi veriliyor.

Yeni Asya / İSTANBUL

08.12.2007


 

Enfeksiyondan korunmak için eller yıkanmalı

Denizli Devlet Hastanesi KBB uzmanı Dr. Gültekin Övet, üst solunum yolu enfeksiyonlarının elle temastan da bulaşabileceğini söyledi. Övet, “Bunun için eller sık sık yıkanmalıdır. Ayrıca hasta kişilerle tokalaşılmamalıdır” uyarısında bulundu.

Dr. Övet, kış aylarında görülme sıklığı artan nezle, grip, faranjit, sinüzit, larenjit gibi üst solunum yolu enfeksiyonları hakkında bilgi verdi. Kış aylarında değişik mikrop, virüs ve bakterilerin bu tür hastalıklara sebep olduğunu belirten Övet, “Okul, kreş, kışla, işyeri gibi kapalı yerlerde uzun süre kalınması, buraların iyi havalandırılmaması, soğuğun vücut direncini düşürmesi, sigara dumanı, yetersiz ve dengesiz beslenme, ayrıca bazı çok iyi bilinmeyen mekanizmalarla kış aylarında üst solunum yolları enfeksiyonlarının görülme sıklığı artmaktadır. Virüslerin yol açtığı bu hastalıklar, çocukluk çağlarında yılda üç ile sekiz defa olabilir. Yetişkinlerde ise yılda ortalama bir ile üç defa görülmektedir” dedi.

/ DENİZLİ

08.12.2007


 

ABD’de, 200 bin Lâtin Müslüman var

Amerikan Müslüman Konseyi’nin verilerine göre ABD’de yaklaşık 200 bin Lâtin Müslüman yaşıyor. Lâtinler İslâmiyeti daha çok öğrendikçe de, Müslüman tarihi ve mirasına kendilerini daha bağlı ve yakın hissediyor ve bu dinî geçişi daha kolay kılıyor.

Yeisten sıyrılıp, ümide sarılmak için Yeni bir yıla ve yeni umutlara yelken açmanın arefesindeyiz. Yeni yıldan önce ise Kurban Bayramı yani Allah’a yaklaşma onun rızasına bir adım daha yakın olma fırsatı geliyor. Bu şüphesiz her fert için geçerli. Peki insan-ı ekber olan kâinatta durum nasıl? Dünya ne durumda? Şüphesiz sathi ve yüzeysel bir bakışla ekseriyet bu soruya olumsuz cevaplar verecektir. Çünkü dünyanın hali ve gidişatı hiç de iç açıcı bir görüntü çizmiyor. Ancak hakikat her zaman satıhda değil daha derinlerdedir ve onu görmek için daha detaylı ve müdakkik bir nazar gerekmektedir. Dünyanın bir dönüşünü daha tamamlamasına ramak kaldığı şu günlerde biz de kâinattaki gidişata daha müdakkik bir nazarla bakmaya niyetlendik. Bizim ilgilendiğimiz son ve kâmil din olan İslâmiyet’in devr-i dünya içindeki durumudur hiç şüphesiz. İşte bu sebeple bu köşeden sizlerle İslâm dünyasındaki gelişmeleri ve Allah’ın insanlık için karar kıldığı İslâmiyet’in dünyayı içten içe fethedişini anlatmaya çalışacağız. Gayemiz en nihayetinde Müslümanların üzerine çökmüş olan ümitsizlik ve karamsarlık bulutlarının dağılmasına çalışmak ve bir nebze de olsa umut aşılamaktır. Böyle bir girişten sonra bu ilk yazımızda geçtiğimiz günlerde elime geçen bir makaleyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Sözkonusu makale “Amerika’da Latinler ve İslâmiyet” başlığını taşıyor ve Latin toplumunun neden fevc fevc İslâmiyet’i seçtiğini anlatıyor. Bu makale ABD’nin saygın kanalı ABC’nin internet sitesinde yakın zamanda yayınlanmış ve Samira İqbal tarafından kaleme alınmış. Makalenin orijinaline şu adresten ulaşabilirsiniz: http://abcnews.go.com/print?id=3871913 Şimdi sizi bu ümit dolu makalenin tercümesi ile baş başa bırakıyorum: ABD: LÂTİNLER VE İSLÂM

Olé! ve Allah!

Çoğu insan bu iki kelimenin farklı şeyler ifade ettiğini düşünecektir, fakat işin aslı öyle değil. Şaşırtıcı bir şekilde, Amerikan Müslüman Konseyi’nin verilerine göre ABD’de yaşayan yaklaşık 200 bin Lâtin kendilerini artık Müslüman olarak tanımlıyor.

Birleşik Devletler’in en büyük azınlık grubunun içinde İslâmiyetin bu denli yaygınlaşmasının ve bu artışın hızla sürmesinin sebebi ne olabilir?

Amerika’da bir çok Lâtin topluluk İslâmî merkezlere yakın yerlerde yaşıyorlar, özellikle de Florida, Texas, New York ve California gibi eyaletlerde. Lâtinler İslâmiyeti daha çok öğrendikçe de, Müslüman tarihi ve mirasına kendilerini daha bağlı ve yakın hissediyor ve bu dinî geçişi daha kolay kılıyor.

Lâtin ve İslâm kültürünün her ikisi de din ve aile kurumlarına derin saygı hususunda birleşiyorlar. Meselâ 10 yıl kadar bir süre önce Müslüman olan Alex Robayo, yaşadığı kültürel değerlerle İslâmiyet değerlerinin birebir benzeştiğini ifade ediyor. “İki kültür arasında ve ailemizin bize öğrettikleri ile İslâm arasında bir çok benzerlik var. Öyle ki, sanki dilimizi ve dinimizi değiştirseniz, bir Lâtin ve Müslüman aile neredeyse birbirinin aynısı olacak” diyor Robayo kendi ihtida sürecini anlatırken.

Tarihte özellikle kadınların İslâmiyet’i tercih ettikleri gözlemlenebilir ki; bu durum Lâtin kadınları için de geçerlidir. Lâtin Amerikan Tebliğ Derneği’nin verilerine göre Müslüman olan Lâtinlerin yüzde altmışlık bir bölümünü kadınlar teşkil ediyor.

Meselâ Puerto Rico’nun yerlisi olan Irene Abbasî tam 30 yıl önce İslâmiyeti seçmiş.

“İslâmiyet kadını ikinci sınıf bir varlık olarak görüyor dediklerinde buna bir anlam veremiyorum” diyor ve ekliyor Irene, “İslâmiyette eğer kötü bir evlilik yapmışsan, boşanmak ve bütün haklarını elde etmek gibi bir şansın var. Buna şimdi çağdaş hukukta evlilik sözleşmesi diyorlar ancak biliyoruz ki İslâmiyet bu kuralları tam 14 asırdır uygulamakta.”

Lâtinler için İslâmiyeti kabul etmek aynı zamanda bazı alışkanlıkları terk etmek anlamına geliyor. Her ne kadar alışkanlıkları terk etmek ilk bakışta zor ve mücadele gerektirse de, onların bu yeni dine odaklanmış olmaları ve bakış açıları bu kurallara alışmalarında yardımcı oluyor.

İslâmiyet, 5 vakit namaz, oruç ve Allah ile aracısız ve direkt bağ kurmak gibi, bir çok Lâtin’in Katolik inançlarından çok farklı olan ruhsal aktivite ve pratikler sunuyor. Örneği 17 yaşında İslâmiyet’i seçmiş olan İbrahim Gonzalez bu konuda şunları söylüyor: “Namaz beni Müslüman olmaya yakınlaştıran ilk ve en önemli şeydi. Çünkü benim için namaz kuvvet ve huzur kaynağıydı.”

Bazı Lâtinler de İslâmiyet’in tarihî mirasıyla kendileri arasında, İspanya’daki Endülüs Müslümanları ve zengin İslâmî deneyim sebebiyle özel bir bağ hissediyorlar. Christopher Columbus tarih sahnesine çıkana dek, İslâmiyet orada 800 yıl hükümranlığını devam ettirmişti. Ve İslâm dini İspanyol kültürü üzerindeki izlerini özellikle mimarî, yemek kültürü ve dil gibi alanlarda halen göstermekte ve bu derin etki Lâtin Amerika’ya tarih içinde göç ve akınlarla taşınmıştır.

Bugün yüzlerce İspanyolca sözcük Arapça kökten gelmektedir. Hatta tarihçiler İspanyolca’da Tanrı anlamına gelen “Olé” kelimesinin de Arapça’daki “Allah” kelimesinin adaptasyonundan türediğini belirtmektedir.

Bugün, bazı Lâtinler İslâmiyet’i seçerek geçmişteki bu derin İslâmî kültürlerine sahip çıktıklarını hissediyorlar. İbrahim Gonzalez bu durumu çok veciz bir şekilde ifade ediyor: “Biz İslâmiyet’i bizim kültürümüz içine gizlenmiş kıymetli bir hazine olarak görüyoruz.”

İşin en güzel tarafı şu ki, Lâtinler Müslüman kültürünü benimserken, aynı zamanda Lâtin kültürü de buna paralel olarak değer kazanıyor. Çünkü İslâmiyet kendisini seçenlere güzel geleneklerini yaşatmalarını ve atalarını yad etmelerini öğütlüyor. İşte bu duygularla Irene Abbasi “Ben Puerto Rico’luyum, ben Müslüman’ım” diyebiliyor.

Umut YAVUZ

08.12.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri