|
|
|
Kur’ân’ı anlamanın anahtarı Risâle-i Nur’da |
Yeni Asya’nın sorularını cevaplandıran Kanadalı Müslüman yazar Fred Reed, Kur’ân’ın kolay anlaşılmayan sırlarla dolu olduğuna dikkat çekerek, “Onu daha iyi anlayabilmek için Risale-i Nur gibi bir anahtara ihtiyaç var” diye konuştu.
* Müslüman olduğunuzu biliyoruz. İslâmiyeti seçtikten sonra hayata bakışınız nasıl değişti?
Dünyaya bakışım uzun yıllardır değişmişti. Ben aslında yıllardır yavaş yavaş İslâmiyete doğru çekiliyordum. Sonunda Müslüman olduğumda bu tek bir kolay adımla oldu. Yani İslâmiyeti seçerken İslâmiyet benim için sırlı ve gizli değildi. Tamamen sırlı bir dünya değildi yani. Tabiî ki bir şeyi dışardan görmekle, içinde bulunmak her zaman farklı şeylerdir. Müslüman oluşum son tahlilde benim için tabi önemli bir adım, belki bir algılayış ve idrak değişikliği ama bütünüyle bir değişim diyemem. Çünkü şunu demek istiyorum, İslâmdaki ilkeler ve değerler, İslâmiyetin mesajı, zaten tamamen benim değerlerimle uyum gösteriyor.
* Bu yolda son adım nasıl oldu?
Ben Müslüman olmadan önce Ramazan’da oruç tutmaya başladım. Burada Türkiye’de başladım. Ramazan’da hemen herkes oruçluydu. Bu durumda birşeyler yeyip içmek benim vicdanımı rahatsız ediyordu. Otelime gidip gizlice yeyip içiyordum ve kendimi kötü hissediyordum. Sonra dedim ki, “Hayır, böyle olmayacak, ben de orucun nasıl birşey olduğunu denemeliyim.” Herkes yapabiliyorsa ben de yapabilirdim. Yani buna önce fiziksel bir mücadele gözüyle bakıyordum. Sonra bu fiziksel sınav zamanla manevî bir etki göstermeye başladı bende. Bunu 2 sene boyunca denedim. Sonra bir daha Ramazan geliyordu. Ben de kendi kendime sordum: “Bunu neden yapıyordum?” Sadece fiziksel bir sınav olduğu için ya da başka bir sebeple mi yapıyordum? Kendimi bu konuda sorguladım. Sonra Kanada’daki caminin imamını aradım. Buluştuk. O, bir gayri müslim olarak oruç tutmamda bir sorun olmayacağını ve Allah’ın (cc) orucumu kabul edeceğini söyledi. Ancak tabi bir Müslüman olarak oruç tutmamın da daha iyi olacağını ekledi. Böylece elde edeceğim sevabın kat kat artacağından bahsetti. Sonra yaptığımız konuşmalar ve topladığım argümanlar benim bazı eksiklerimi tamamladı. Bende tek eksik olan aslında şahadet getirmekti. Çünkü çok mesafe kat etmiştim aslında. Ve sonunda o eksiği de tamamlamış oldum. Müslüman olmadan önce içki içmeyi, domuz eti yemeyi de bırakmıştım zaten. Bir gazeteci olarak uzun yıllar Müslüman ülkelerde araştırmalar yaptım ve böylece aslında İslâma oldukça aşina oldum. Aslında Batıdaki bir çok insanın ana problemi bu. Yani gidip İslâmi yerinde görmemeleri. İslâma aşina olmamaları ve bunun neticesinde ona yabancılaşmaları. Benim öyle bir şansım oldu hayata İslâmî bir bakış açısıyla bakmayı öğrendim. Batı medyasının da buna ihtiyacı var aslında.
* Risâle-i Nur eserlerinin etkisi var mıydı İslâmiyeti seçmenizde?
Müslüman olmamda ana etken Türkiye’de yaptığım araştırmalar. Türkiye benim için elbette bir dönüm noktası oldu. Türkiye’deki Müslümanların sekülerleşmeye karşı verdikleri devasa mücadele önemliydi. Dolayısıyla Risâle-i Nur’un bu açıdan benim İslâmiyeti seçmemde kesinlikle etkisi oldu. Direkt olmasa da dolaylı etkisi çok önemliydi diyebilirim. Ben bunu yazdığım kitapta da belirtmiştim. Şimdi de Kur’ân-ı Kerim’deki herhangi bir konuyla ilgili tefsir ve yoruma ihtiyacım olsa ilk baktığım kaynak Risâle-i Nur olmaktadır. Kur’ân kolay anlaşılmayan sırlarla dolu. Onu daha iyi anlayabilmek için Risâle-i Nur gibi bir anahtara ihtiyaç var.
* “Anadolu Kavşağı” kitabınızda Batılı oryantalist bakıştan sıyrılmayı nasıl becerebildiniz?
Ben zaten bu kitabı oryantalist bakış açısına karşı bir duruş olarak kaleme aldım. Onların teorilerini direk değil ancak dolaylı olarak sabote etmek niyetindeydim. Aslında “doğu” olarak nitelendirilen İslâm dünyasının karanlık bir geçmişi asla olmamıştır. İslâm medeniyeti insaniyetin parlak bir parçasıdır. Said Nursî’yi, Türkiye gerçeğini ve İslâmiyeti anlamadan İslâm dünyasından bahsedilemez. Ben de içerden bir bakış açısıyla yansıtmaya çalıştım. Batı toplumunda İslâm ve Türkiye konusunda bir cehalet var aslında. Bu derin bir okyanus gibi ve bunu aşmak gerekiyor.
|
Umut YAVUZ - Naciye KAYNAK
03.12.2007
|
|
|
ASKER SEVKİ DEVLETİ GÜÇLENDİRMEZ |
Dağdaki çatışmaların, işyeri bombalamalarının, güvenlik güçlerine yönelik saldırıların hep günlük hayatı rayından çıkarmak için yapıldığını ifade eden Doç. Dr. Sedat Laçiner, devletin otoritesini kırmanın yolunun günlük hayatı olağan seyrinden çıkarmak olduğunu belirterek, bir bölgede polis ve jandarmanın yetmemesi halinde oraya on binlerce askerin sevk edilmesinin devleti güçlendirmeyeceğini, aksine zayıflatacağını savundu.
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Araştırma Merkezleri Başkan Doç. Dr. Sedat Laçiner, devletin otoritesinin bölgedeki askerin, silahların fazlalığı ile ölçülmeyeceğini, bunların sayısının fazla olmasının bölgede devletin otoritesinin sorgulanmasına sebep olacağını savundu.
“Terör örgütü ile devlet arasındaki en büyük mücadele sokakta verilir” diyen Laçiner, teröristlerin bütün eylemlerini sokağa, günlük hayata hâkim olabilmek için verdiklerini söyledi. USAK’ın internet sitesinde “Sokağı Teröristlerin Elinden Almak” başlığıyla kaleme aldığı yazısında Laçiner, dağdaki çatışmaların, bombalanan işyerlerin, şehit edilen güvenlik güçlerinin hep günlük hayatı rayından çıkarmak için yapıldığını ifade etti. Devletin otoritesini kırmanın yolunun günlük hayatın olağan seyrinden çıkmasına bağlı olduğunu belirten Laçiner, bir bölgede polis ve jandarmanın yetmemesi halinde oraya onbinlerce askerin sevk edilmesinin devleti güçlendirmeyeceğini, aksine zayıflaması anlamına geleceğini savundu.
Korkanın sadakatinin gerçek bir sadakat olmayacağını dile getiren Laçiner, “Bu nedenle terör örgütleri korku ile sağladıkları sadakati hızla gönüllü itaat haline getirmeye çalışırlar. Uzun süre terör halinde kalmaları halinde otoritenin de ellerinden kaçacağını bilirler. Terörün devletin koltuğuna oturabilmesi için öncelikle onu kaldırması gerekir. Korku ile esir alınmaya başlanan kalpler ve akıllar adım adım terör örgütünün etki ve iktidar sahasına girecektir. Bu nedenledir ki neredeyse tüm terör olaylarında teröristler kepenkleri kapattırmaya, trafiği aksatmaya, okulları boykot ettirmeye çalışırlar. PKK’nın kepenk kapatma eylemlerinin ardında da bu gaye vardır. Söylenmek istenen günlük yaşamın artık devletin değil, terör örgütünün elinde olduğudur. Bu bilgiler ışığında terörün bitirilmesinde de aynı yol izlenmelidir. Yani kaybedilmiş olan günlük yaşam yeniden geri kazanılmak zorundadır. Elektrik lambalarının çalışması, trafiğin eskisi gibi akmaya başlaması, çöplerin toplanması, insanların kahve önlerinde laflaması vs. dağda öldürülen teröristten daha büyük başarı belirtileridir. Zaten dağdaki mücadele de şehirde olağan yaşama dönebilmek için zaman ve ortam kazanmaya dönük olmalıdır” diye yazdı.
“DEMOKRATİKLEŞME, TERÖRÜ, GERİLERE İTTİ”
Türkiye’nin, sokağın kazanılmasında 1999’dan sonra ciddî bir mesafe aldığına dikkat çeken Laçiner, demokratikleşme ve ekonomideki değişimin, terörü, çıkış yolları arasında çok gerilere ittiğini ifade etti. Diyarbakır, Batman, Şırnak sokaklarının nispeten olağan hayata dönmeye başladığını anlatan Laçiner, devlete düşenin terörist ile mücadelesini günlük yaşamı olabildiğince az derecede olumsuz etkileyecek şekilde yürütmek olduğunu belirterek, “Dağda çatışmalar sürerken şehirlerde gündelik yaşamı daha da canlandırmak için terörden etkilenen şehirlerde festivaller, konserler düzenlenebilir. Şehirlerin önemli caddeleri renkli lambalar ile süslenebilir, bunun için bayramlar, yılbaşı vs. iyi bir fırsat olarak kullanılabilir. Belediyelerin yeterince çalışmadığı şehirlerde çöplerin toplanması gibi hizmetlerin daha seri hale getirilebilmesi için geçici uygulamalara gidilebilir. Güvenlik güçlerinin şehir içlerinde daha az görünür hale gelmesi, örneğin devriyelerin ana caddelere paralel arka caddelerde dolaşması temin dilebilir. Terörden etkilenen şehirlerde büyük proje paketleri açıklanabilir. Örneğin yapılması planlanan birkaç köprü, viyadük, baraj, yol gibi yapımı çok uzun bir zaman alacak bile olsa şimdiden tartışılmaya, halkın gündemine alınmaya çalışılmalıdır. Bazı televizyonlar bazı programlarını bölge şehirlerinde gerçekleştirebilirler. Lâfın özü devletin biran önce terör bölgelerinde hayatı önce sıradanlaştırması, ardından da güzelleştirmesidir. Sokaklar şenlendikçe buralardan terör örgütü tamamen çekilecek ve yerine yeniden devletin otoritesi dolacaktır” ifadelerini kullandı.
|
/ DİYARBAKIR
03.12.2007
|
|
|
Bor zenginiyiz, ama bize bırakmıyorlar |
Eski bor işleticisi Hasan Çetin, Türkiye’nin dünya bor madenlerinin yüzde yetmişine sahipken bor ürünleri piyasasından aldığı payın yüzde yedi olduğunu belirterek, “Sam Amca, ‘Bor madenleri Türkiye’ye bırakılmayacak kadar önemlidir’ diyor. Bizim bor yüklü gemilerimiz Çanakkale Boğazından geri çevriliyor” şeklinde konuşuyor.
DEVAMI RÖPORTAJ SAYFASINDA
|
Hasan Hüseyin KEMAL
03.12.2007
|
|
|
Kürt yönetimi: PKK bizi tehdit ediyor |
Irak’ın kuzeyindeki bölgesel Kürt yönetimi, Türkiye’nin sınırötesi operasyonuyla ilgili olarak, terör örgütü PKK’ya karşı gerekli tedbirleri aldıklarını ve alınan bu tedbirlerden rahatsız olan PKK’nın bölge yöneticilerini tehdit ettiğini bildirdi.
|
03.12.2007
|
|
|
Genelkurmay: Hedef terör örgütü |
Genelkurmay Başkanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), kendisine verilen yetki çerçevesinde, Irak’ın kuzeyinde bulunan teröristleri etkisiz hale getirmek için gereken askerî tedbirleri alacağını, bu kapsamda ilk operasyonun bugün (dün) icra edildiğini, elde edilen istihbarata bağlı olarak operasyonlara devam edileceğini bildirdi.
Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan basın açıklamasında şu bilgilere yer verildi:’’Türk Silahlı Kuvvetleri 28 Kasım 2007 tarihinden itibaren sınır ötesi harekat konusunda yetkilendirilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri; kendisine verilen yetki çerçevesinde, Irak’ın kuzeyinde bulunan teröristleri etkisiz hale getirmek için gereken askeri tedbirleri alacaktır. Bu kapsamda; ilk operasyon 1 Aralık 2007 tarihinde (bugün) icra edilmiş olup, elde edilen istihbarata bağlı olarak operasyonlara devam edilecektir. İcra edilecek operasyonlar, münhasıran PKK KONGRA-GEL terör örgütünü hedef almakta olup, Irak’ın kuzeyinde yaşayan halka ve Türk Silahlı Kuvvetlerine düşmanca bir harekette bulunmadıkları sürece, yerel gruplara karşı değildir. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.’’
|
/ ANKARA
03.12.2007
|
|
|
8.5 milyon özürlü var |
Sağlık Bakanlığı, Türkiye Özürlüler Araştırması 2002 verilerine göre, Türkiye’de yaklaşık 8.5 milyon özürlü bulunduğunu bildirdi.
3 Aralık Engelliler Günü dolayısıyla Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan basın açıklamasında, savaşlar, terör olayları, doğal afetler, trafik-ev-iş-deniz kazaları, uyuşturucu madde-ilaç-besin ve kimyasal madde zehirlenmeleri gibi birçok nedenle özellikle gelişmekte olan ülkelerde özürlü sayısının hızla arttığı bildirildi. Sağlık hizmetlerinin yeterince gelişmemiş olduğu ülkelerde, doğum öncesi ve doğumdan kaynaklanan sakatlıkların da özürlü sayısının artışında önemli bir etken olduğu ifade edilen açıklamada, Türkiye Özürlüler Araştırması 2002 verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 8.5 milyon özürlü bulunduğu belirtildi. Açıklamada, özürlülerin fiziksel ve psiko-sosyal özellikleri nedeniyle kendi yakın çevrelerinde ve toplumun diğer kesimlerinde bağımsız hareket edebilmeleri, sağlıklı iletişim kurabilmeleri için uygun ortamlar hazırlanması, yarınlarının güvence altına alınabilmesi için sosyal, kültürel ve ekonomik destek oluşturulması gerektiğine dikkat çekildi.
|
/ ANKARA
03.12.2007
|
|
|
G3 yerine öldürmeyen silâh |
Savunma Sanayi Müsteşarı (SSM) Murad Bayar, yıllardır Türk Silahlı Kuvvetlerinin piyade tüfeği ihtiyacını karşılayan G3’ün yerine son teknolojiler kullanılarak yeni bir piyade tüfeği geliştirilmesi konusunda karar aşamasına gelindiğini bildirdi.
Bayar, Savunma Sanayi İcra Komitesi toplantısında yeni model gerilla savaşına uygun yeni teknolojilerle üretilecek yeni piyade tüfeği geliştirilmesi konusunda karar verilmesinin beklendiğini söyledi.
Halen Türk Silahlı Kuvvetleri’nce yaygın olarak kullanılmakta olan, Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumunca (MKEK) üretilen G3 piyade tüfeğinin, tutukluk yaptığı veya namlunun şiştiği şeklinde eleştirilere maruz kalması konusundaki tartışmalara da değinen Murad Bayar, şunları kaydetti: “Daha modern bir silah üzerinde çalışıyoruz. Bunun geliştirilmesi konusunda icra kurulunda karar alınması bekleniyor. G3 tüfekleri görevini yaptı. Zaten bu silahlar düzenli ordu savaşları için üretilmişti. Aslında çok etkili silah bunlar ancak, biraz ağır ve bakımı biraz zor olduğundan, yani düzenli ordu savaşlarına göre üretildiğinden, daha hafif ve daha bakımı kolay gerilla savaşlarında kullanılabilecek türden yeni bir silaha ihtiyaç duyuldu. G3 model tüfekler çok güçlü bir silah vurduğunda öldüren cinsten, yeni silahlar öyle değil, yaralamaya dönük, etkisiz hale getirmeye dönük silahlar.’’
|
/ ANKARA
03.12.2007
|
|
|
Engelliye verilen hizmetler istenilen düzeyde değil |
TBMM Başkanı Köksal Toptan, son dönemde ağırlık verilen sosyal politikalarla engellilerin yaşam standardında ilerlemeler olduğunu belirterek, sadece eğitimde değil, sağlık ve çalışma hayatı gibi alanlarda da engellilere verilen hizmetlerin istenilen düzeyde olmadığını vurguladı.
Köksal Toptan, ‘’Özellikle, 22. dönem TBMM’de kabul edilen Engelliler Yasası’nı tarihi bir adım olarak görmek gerekir. Bununla engellilerimiz kapsamlı bir yasaya ve çok ileri düzeyde hizmetlere kavuşmuşlardır’’ dedi.
TBMM Başkanı Toptan, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla yayımladığı mesajda, Türkiye’de de 8,5 milyonu bulan engelli vatandaşların hayat şartlarının geliştirilmesi yönünde önemli adımlar atıldığını belirten Toptan, asıl amacın, engellilerin de engelsiz insanlar gibi topluma tam ve eşit katılımlarının sağlanması olduğunu kaydetti. Toptan, ‘’Bu amaç sağlanıncaya kadar çalışmalar ve bu yöndeki mücadele devam etmelidir’’ dedi. Engellilere verilen hizmetlerin istenilen düzeyde olmadığını vurgulayan Toptan, eksiklerin giderilmesi için çalışmaların samimiyet ve gayretle sürdürüldüğünü sözlerine ekledi.
|
/ ANKARA
03.12.2007
|
|
|
Asgarî ücrette ilk randevu |
Asgarî Ücret Tespit Komisyonu, gelecek yıl geçerli olacak asgarî ücreti belirlemek için ilk toplantısını bugün yapacak.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 2008 yılında uygulanacak asgarî ücreti belirlemek üzere komisyonu toplantıya çağırdı. Toplantı bugün saat 10.00’da başlayacak.
|
/ ANKARA
03.12.2007
|
|
|
THY tarihinin zirvesinde |
Türk Hava Yolları (THY) Genel Müdürü Temel Kotil, 2003 yılında Türkiye’de başlayan havacılık seferberliğinin meyvelerini en iyi aldıkları yılın, 2007 olduğunu bildirdi.
THY’nin Ocak-Eylül 2007 malî dönemi verilerini değerlendiren Kotil, ortaklığın, istikrarlı bir büyüme ve karlılığı yakaladığını ifade ederek, ‘’Belirlenen strateji ve hedefler doğrultusunda gelinen noktada THY büyüklük bakımından ikiye katlanmıştır’’ dedi.
Kotil, THY yönetimi olarak hava yolu taşımacılığı alanında küresel bir oyuncu olmak için 2003 yılında strateji ve hedefler belirlediklerini, büyümenin ilk adımı olarak uçak filosunun genişletilmesi için yeni uçak siparişleri verildiğini dile getirdi. Kotil, THY’nin ulaştığı rakamların Avrupa Havayolları Birliğinin (AEA) verileriyle karşılaştırıldığında, Avrupa ortalamasını katlayan sonuçlar elde edildiğini belirterek, ‘’Son 4 yılda yolcu sayısındaki artış, Avrupa’da yüzde 4-5 arasında değişirken, THY’de yüzde 15-20 arasında gerçekleşti’’ diye konuştu.
|
/ İSTANBUL
03.12.2007
|
|
|
Sağlıkta yeni düzenlemeler yolda |
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, 2008 yılında sağlık alanında önemli düzenlemeler yapacaklarını bildirdi.
Akdağ, yaptığı açıklamada, öncelikle bakanlığın Teşkilat Yasasını çıkarmak istediklerini, bugüne kadar kanun hükmünde kararnameyle çalışmaların sürdürüldüğünü ifade etti. Teşkilat Yasa Taslağının, Sağlık Bakanlığını, kuralları koyan, rehberlik ve denetleme yapan, performans ölçen, kaliteyi değerlendiren, ancak bütün bunların üstünde de ülke genelinde sağlık politikalarını oluşturmak üzere stratejik planlar yapan bir bakanlık haline dönüştüreceğini belirten Akdağ, 3 yıldan beri bu düzenleme üzerinde çalıştıklarını kaydetti.
Sağlık Bakanlığının ‘’sağlıkta dönüşüm’’ yaptığını, özellikle vatandaşı ilgilendiren konularda ve teşkilatın işi yürütme şekliyle ilgili olarak geçmiş dönemde çok sayıda değişiklik yaptıklarını hatırlatan Akdağ, ‘’Şimdi bakanlığın merkez ve taşrasını da içine alan bir takım değişiklikler yapacağız’’ dedi.
|
/ ANKARA
03.12.2007
|
|
|
KKTC'de doktorlar bugün grev yapacak |
Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası (TIP-İŞ), Sağlık Çalışanları Yasa Tasarısı’ndaki değişiklikler sebebiyle bugün grev yapacak.
TIP-İŞ Başkanı Erol Şeherlioğlu’nun verdiği bilgiye göre, TIP-İŞ’e bağlı hekim ve diş hekimleri yarın 09.00-12.00 saatleri arasında, bütün hastane ve sağlık ocaklarında grev yapacak. Bugünkü grev süresince sadece acil servislere başvuran hastalara hizmet verileceğini belirten Şeherlioğlu, hükümetin kendilerine grev yapmaktan başka seçenek bırakmadığını söyledi. Şeherlioğlu, hükümetin tutumuna göre tüm hastanelerde süresiz grev başlatabileceklerini, gerekirse acil servisleri de grev kapsamına alarak, eylemlerinin dozunu artıracaklarını belirtti. Şeherlioğlu, halkın mağdur olmaması için hükümeti taleplerini yerine getirmeye çağırdı.
|
/ LEFKOŞA
03.12.2007
|
|
|
Üç kaza: 7 ölü, 13 yaralı |
Amasya’nın Merzifon ilçesinde meydana gelen zincirleme trafik kazasında 2 kişi öldü, 4 kişi yaralandı.
Edinilen bilgiye göre, Samsun’dan Merzifon yönüne giden Ümit Tuz’un kullandığı 05 FC 040 plakalı otomobil, Kayadüzü beldesi girişinde karşı yönden gelen Enver Gül yönetimindeki 33 NN 439 plakalı kamyonla çarpıştı.
Çarpmanın etkisiyle kontrolden çıkan kamyon yine aynı yönden gelen Mehmet Faysal Eraslan’ın kullandığı 72 DH 443 plakalı tıra çarptı. Bu arada kazayı fark ederek aniden frene basan Hasan Öcül yönetimindeki 05 DF 576 plakalı kamyonet de kontrolden çıkarak şarampole yuvarlandı. Kazada, otomobilde bulunan Samet Coşkun ve Uğur Kantar olay yerinde öldü. Yaralılar Merzifon Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.
Bu arada Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen trafik kazasında da 2 kişi öldü, 7 kişi yaralandı.
Alınan bilgiye göre, Soma’ya bağlı Avdan beldesi girişinde Kadir Tüzel (26) yönetimindeki 10 D 4097 plakalı otomobil, karşı yönden gelen Mustafa Vasfi Ersen (52) yönetimindeki 35 F 3919 plakalı otomobille çarpıştı. Kazada, sürücü Kadir Tüzel ile Hasan Koşti olay yerinde öldü. Araçlarda bulunan ve yaralanan 7 Soma Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.
Öte yandan Adana’nın Pozantı ilçesi yakınlarında meydana gelen zincirleme trafik kazasında 3 kişi öldü, 2 kişi yaralandı. Alınan bilgiye göre, Pozantı Vali Çeşmesi mevkinde meydana gelen trafik kazasında, Ali Bilal Çiftçi yönetimindeki 06 PBC 062 plakalı kamyon, freninin patlaması sonucu aynı yönde giden Hamit Eksik yönetimindeki 47 KV 732 plakalı kamyona çarptı.
Kazada, sürücü Ali Bilal Çiftçi ve yanında bulunanlar Süleyman Güzeloğlu ve Polat Aydın olay yerinde öldü. İki yaralı ise Pozantı 80. Yıl Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındıkları bildirildi.
|
/ AMASYA
03.12.2007
|
|
|
Devlet özürlüye iş vermiyor |
3 Aralık “Dünya Özürlüler Günü” dolayısıyla Türk Sağlık-Sen tarafından Devlet Personel Başkanlığı verilerine dayanılarak yapılan bir araştırma devlet kurumlarında da yeteri kadar özürlü personelini istihdam edilmediğini ortaya koydu.
Araştırmaya göre kamu kurumlarında personelin yüzde 3’ü oranında özürlü personel çalıştırma zorunluluğuna uyulmadığını da ortaya çıkardı. Bazı kurumlar hiç özürlü çalışan görevlendirmiyor.
DEVLET 52 BİN YERİNE
9 BİN ÖZÜRLÜ ÇALIŞTIRIYOR
Araştırma sonuçlarına göre Nisan 2007 verileri dikkate alındığında kamu kurumlarında toplam bir milyon 749 bin 516 memur çalışıyor. Yüzde 3 oranına göre çalıştırılması gereken özürlü personel sayısı ise 52 bin 485. Fakat bin 601’i kadın 7 bin 592’si erkek olmak üzere sadece 9 bin 193 özürlü insanımız kamuda memur olarak istihdam ediliyor.
Özürlü istihdam edilmesi gerekirken boş bırakılarak atamaya yapılmayan kadro sayısı 43 bin 292. Yani devlet çalıştırması gereken toplam özürlü personelin sadece yüzde 18,’ini çalıştırmıyor. Kadroların yüzde 82’si boş duruyor, ama atama yapılmıyor.
BAKANLIKLARDA ÖZÜRLÜLERE YER YOK
Araştırmada ortaya çıkan bir diğer ilginç sonuç ise bakanlıklarda özürlülere çalışma imkânı verilmemesi oldu. Toplam memur sayısının yüzde 3 oranında özürlü memur çalıştırılması zorunluluğu dikkate alındığında bakanlıklarda 32 bin 739 özürlü personelin istihdam edilmesi gerekirken, çalıştırılan özürlü personel sayısı ise 4 bin 505 olarak kaldı. Ayrıca toplam 59 kamu kurumda hiç özürlü istihdam etmiyor. Araştırmaya göre sadece Kültür ve Turizm Bakanlığı 272 özürlü personel çalıştırması gerekirken 313 özürlü personel çalıştırarak bakanlıklar arasında yüzde 3 oranını geçen tek bakanlık oldu.
KAHVECİ: DEVLET ÖZÜRLÜYE SAHİP ÇIKMALI
Araştırma sonuçları ile ilgili bir değerlendirme yapan Türk Sağlık_Sen Genel Başkanı Önder Kahveci özürlü vatandaşlarımıza devletin sahip çıkması gerektiğini belirterek, “Binlerce özürlü vatandaşımızın iş aradığı, hayata tutunmaya çalıştığı ülkemizde kamuda özürlü kadrolarının yüzde 82’nin boş olması oldukça üzücü ve düşündürücüdür. Kamu kurumları bu ayıptan kurtarılmalıdır. Siyasî irade özürlü vatandaşlarımıza sözle, güzel mesajlarla değil icraatla sahip çıkmalı, bu kadroları doldurmalıdır” dedi.
|
Recep GÖREN
/ ANKARA
03.12.2007
|
|
|
Ferahevler BİGEV’ine kavuştu |
Sarıyer Belediyesi’nin kısa zaman önce hizmete sunduğu Sarıyer Merkez ve Reşitpaşa’daki Bilişim Gençlik Evleri’nin (BİGEV) üçüncüsünü Ferahevler Mahallesi’nde açıldı.
Üçüncü BİGEV’in açılış törenine Sarıyer Belediye Başkanı Yusuf Tülün, de katılarak bir konuşma yaptı.
Sarıyer Belediye Başkanı Yusuf Tülün, Türkiye’nin geleceği olan gençlerin kendileri için çok önemli olduğunu ve bunun için onlara sevgi evleri olan BİGEV’leri açtığı belirterek üçüncü BİGEV’in açılışında dördüncü BİGEV’in müjdesini verdi.
Mehteran Takımının konseri ile başlayan açılış, gençlerin ilgiyle izlediği illüzyonist Magic Necmi’nin gösterileriyle devam etti. Törene eski futbolcu ve spor yazarı Gökmen Özdenak, ve çok sayıda vatandaş katıldı. ve açılış sürprizleriyle devam etti. Ferahevler’de BİGEV’de bilgisayar odası (20 bilgisayarlı) , Kütüphane, Satranç odası, sinema odası ve etüt odası bulunuyor.
|
YENİ ASYA
/ İSTANBUL
03.12.2007
|
|
|
Kırsal kalkınmaya hibe desteği |
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, kırsal kalkınma projeleri kapsamında 2006 ve 2007 yıllarında 2 bin 683 projenin kabul edildiğini, karşılığında 386.4 milyon YTL hibe sağlandığını belirterek, ‘’Projelerle 29 bin 180 kişiye iş, ekonomimize ise 1 milyar 10 milyon YTL katkı sağlanmaktadır’’ dedi.
Bakan Eker, MHP Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in konuyla ilgili soru önergesini cevapladı.
|
/ ANKARA
03.12.2007
|
|
|
70 ölüm noktasına neşter |
Ulaştırma Bakanlığı, kara yolları altyapısındaki 70 ölüm noktasını belirledi. Trafik güvenliğini artırmayı hedefleyen Bakanlık, kara yolu altyapısındaki 70 kara noktadaki eksiklikleri gelecek yıl gidermeyi planlıyor.
Trafik güvenliğini tehlikeye düşüren kara yollarında viraj çapları genişletilecek, yeni kavşak düzenlemeleri, yaya üst geçitleri ve sinyalizasyon sistemleri yapılacak.
2008 yılında giderilmesi planlanan kara noktaların Bartın, Adana, Mersin, Konya ve Bolu’da yoğunlaştığı belirlendi. Bu kara noktalardan çoğunun kavşak yapımıdüzenlemeleri ve kurp (yolun eğri gelen kısmı) iyileştirilmesi ile ilgili olduğu dikkat çekti.
|
/ ANKARA
03.12.2007
|
|
|
Nüfus cüzdanını kaybetti, hayatı karardı |
Sivas’ın Suşehri ilçesinde yaşayan ve 10 yıl önce İstanbul’da nüfus cüzdanını kaybedince bütün yaşantısı değişen Mürsel Satılmış, hakkında bugüne kadar açılan 270 dâvâ sebebiyle zamanının çoğunu adliyede geçiriyor.
İlçeye bağlı Akşar Köyünde tarımla uğraşan 42 yaşındaki 2 çocuk babası Mürsel Satılmış, yaptığı açıklamada, 1997 yılı Eylül ayında çalışmak için gittiği İstanbul’da nüfus cüzdanını kaybettiğini söyledi. Satılmış, bunun üzerine durumu yetkililere bildirerek, nüfus cüzdanının kaybolduğu ilânını ulusal yayınlanan gazetelere verdiğini anlattı. Nüfus cüzdanını kaybettikten sonra 2001 yılında evlenirken yeni bir kimlik çıkardığını belirten Satılmış, maddî durumu iyi olmadığı için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın o dönem hayata geçirdiği ‘’Köye Dönüş Projesi’’ kapsamında belediyenin yardımlarıyla ailesiyle birlikte doğup büyüdüğü yer olan Akşar Köyüne döndüğünü belirtti.
|
/ SİVAS
03.12.2007
|
|
|
Uykunuz yoksa kendinizi zorlamayın |
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Lut Tamam, yattıktan 20-30 dakika sonra uyku gelmediyse kendini uyumaya zorlamanın, zihni ve bedeni daha fazla uyarmaya ve uykunun iyice kaçmasına sebep olacağını bildirdi.
Tamam, uykusuzluğun hemen herkesin bazı dönemler yaşadığı sorun olduğunu, uzun süreli devam etmesi halinde ise tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak değerlendirildiğini söyledi.
|
/ ADANA
03.12.2007
|
|
|
Din ve bilim barışacak |
ABD University of Nevada, Reno Makina Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Yunus Çengel, “Dünyadaki her şey madde ve mana karışımıdır. Elmas Teorisi din ile bilimi barıştıracak” dedi.
Prof. Dr. Yunus Çengel, Mimar ve Mühendisler Grubu Derneği (MMG) İzmir Şubesi’nin düzenlediği programa katıldı.
“Bugünkü bilim her şeyin madde ve enerjiden ibaret olduğunu öngörüyor” şeklinde konuşan Çengel, “Tabiattaki her şey madde ve mânâ karışımı olduğunu söylüyor. Bilim ıskaladığı bu gerçeği kabul ederse önü daha da açılacak, insanların kâinata ve tabiata bakış açısı değişecek” dedi. Çengel, Elmas Teorisi adını verdiği teorisiyle bilimde çığır açmayı hedeflediğini belirterek, “Yeni teorime göre dünyada her şey madde ve mânâ karışımıdır. Yani dünyada bir madde boyutu var. Fakat bir de madde olmayan bir sürü şey var” şeklinde konuştu.
Muhakeme ve gözleme dayalı Elmas Teorisi’nin müsbet ilimlere tamamen uygun olduğunu söyleyen Çengel, Einstein’ın da 1905’te, yayınlarını, muhakemeye dayanarak yaptığını hatırlatıyor. Çengel şöyle devam etti:
“Elmasın, kurşun kalemlerde iç olarak kullandığımız grafit denen madde ve sobalarda yaktığımız kömürle aynı malzemeden olduğunu biliyor muydunuz? Peki o zaman, torbası 10 YTL’ye satılan kömür ile küçük bir parçasına dahi paha biçilemeyen elmasın farkı ne? Bilim adamları, elmas ile kömürü birbirinden ayıran özelliğin, elmasta karbon atomlarının düzlemsel bir tabaka yerine üç boyutlu bir kristal oluşturacak şekilde dizilmeleri ve pozisyon almalarında olduğunu söylüyor. Kömür ile elmas madeninin muhteva olarak aslında hiçbir farkı yok. Fark, her ikisinin ışıkla buluşması ile ortaya çıkan durumda. Yani, elmasın, ışığı kömür gibi emmeyip, yansıtması ve ışıltılı bir hâl almasında. Ve insanların da bu ışıltılı hâle yüklediği mânâ ve anlamda. Çünkü elmasın paha biçilemeyen madde olması ve güzelliği de bizler için buradan geliyor. Işıltılı hâli bizler için bir anlam ifade etmeseydi, elmas da dünyanın en pahalı madenlerinden biri olmayacaktı.”
Prof. Çengel, “Dünyada her şey madde ve mânâ karışımıdır. Yani dünyada bir madde boyutu var. Fakat bir de madde olmayan bir sürü şey var” şeklinde konuştu.
|
/ İZMİR
03.12.2007
|
|
|
Obeziteyle mücadele edilmeli |
Obezite tehlikesinin giderek arttığı, sigarayla olduğu gibi obeziteyle de savaş başlatılması gerektiği bildirildi.
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji Embriyoloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Elvan Özbek, yaptığı açıklamada, yapılan araştırmalara göre Türkiye’de her üç kadından biri ve her beş erkekten birinin obezite olduğunu belirtti. Özbek, ‘’En tehlikeli 10 hastalıktan biri olarak gösterilen obezite birçok hastalığı da beraberinde getirmektedir’’ dedi.
Obezitenin çevresel ve genetik etkilerinin bulunduğunu anlatan Doç. Dr. Özbek, son 20 yılda obezitenin salgın bir hastalık gibi hızla yayıldığını ifade ederek, bu konuda acil tedbir alınması gerektiğini söyledi. Sigaraya karşı başlatılan kampanyalar gibi obeziteye karşı da kampanyaların başlatılmasının elzem olduğunu kaydeden Özbek, ‘’Obeziteyle de savaş başlatılmalıdır. Obezite tehlikeli toplum hastalığıdır’’ diye konuştu.
|
/ ERZURUM
03.12.2007
|
|
|
Avrupalıların harcayacak çok parası var |
Avrupalı tüketicilerin harcamak için 8 trilyon avro parasının bulunduğu bunun da kişi başına satın alma gücü bakımından ortalama 11 bin 988 avroya denk geldiği bildirildi.
GFK Araştırma Şirketinin yaptığı ‘’Satın alma Gücü Avrupa 2007 Araştırması’’ndan derlenen verilere göre, 40 Avrupa ülkesinde kişi başına ortalama 11 bin 988 avro olan kullanılabilir gelir, devlet tarafından ödenen işsizlik parasını, çocuk tazminatlarını ve emekli maaşlarını da ihtiva ediyor.
Kişi başına satın alma gücü açısından İsviçre ve Liechtenstein 27 bin 521 avro, Lüksemburg 27 bin 395 avro ile Avrupa’nın en zengin ülkelerini oluşturuyor. Öte yandan Moldova kişi başına 685 avro ile en düşük satın alma gücüne sahip ülke durumunda.
|
/ ANKARA
03.12.2007
|
|
|
Babası kalpten ölünce kalp uzmanı oldu |
Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları, Cerrahisi, Eğitim ve Araştırma Hastanesi uzmanlarından Dr. Mustafa Kınay’ın 47 yaşında hasta reçetesi yazarken kalp krizi geçirerek ölmesi üzerine, oğlu Ozan Kınay, babasının ölüm şeklinden etkilenerek kalp hastalıkları uzmanı oldu.
Doç. Dr. Ozan Kınay, ailenin tek çocuğu olduğunu, lise son sınıf öğrencisiyken babasını kaybetmenin kendisini çok etkilediğini söyledi. Doç. Dr. Kınay, babasının kalp krizi geçirmeden önce birtakım rahatsızlıkları olabileceğini, ancak kendilerine hissettirmediğini belirterek, ‘’Kalp hastalıkları insanları tam hayatlarının en verimli dönemlerinde yakalıyor. Babam da böyle bir döneminde aramızdan ayrıldı. Mesleğinin zirvesindeydi’’ dedi.
|
/ İZMİR
03.12.2007
|
|
|
|
Son Dakika Haberleri
|
|
|
|
|