Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 06 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Sivil örgütlerin 301 teklifi

İnsan Hakları Ortak Platformu ve Barış Girişimi’nin birlikte hazırladığı 301. maddeye ilişkin yasa teklifi önerisi, imzalayacak milletvekillerini bekliyor. TBMM Başkanlığı’na sunulmak üzere hazırlanan teklifte “toplumsal barışı bozan 301. maddenin tamamen kaldırılması” öneriliyor.

STK’ların hazırladığı teklifte, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren TCK’nın birçok maddesinin tartışma konusu olduğu, bunların içinde, eski TCK’nın 159. maddesinde düzenlenen Türklüğü, Cumhuriyeti, Anayasal kurum ve kuruluşları tahkir olarak tanımlanan suçun en başta yer aldığına dikkat çekildi.

İfade özgürlüğü ile maddede yer alan suç tipi arasında çok ince bir çizginin olduğu ve yasayı yorumlayan, uygulayan kimsenin subjektif algı ve değerlendirmesine göre farklı uygulamalara yol açtığının belirtildiği teklifte, “301. maddede düzenlenen suçun genellikle basın-yayın aracılığıyla işlenen bir suç olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle, çoğunlukla eleştiri amacıyla yazılan ya da söylenen ve demokratik bir toplumda ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi ve kabul edilmesi gereken görüşler nedeniyle, mahkemelerden farklı kararlar çıkması toplumsal barışı bozucu sonuçlara yol açmıştır” görüşlerine yer verildi.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKI TEHDİT ALTINDA

TCK 301’in kaldırılması gerektiğinin istendiği gerekçede yer alan görüşler şöyle:

“Bu suç tipini ihlal ettiği iddiasıyla yargılanan kimselerin, yöneltilen suçlama sebebiyle henüz yargılama aşamasında, toplumun bazı kesimlerinin kabul edilemez tepkilerine hedef olduğu; maddenin, çağdaş ve demokratik bir toplumda kabul edilemez linç kalkışmaları için zemin hazırladığı görülmüştür. Yargı kararının sonucunda verilen cezayı, işlendiğini düşündüğü suçun karşılığı olarak görmeyen bazı kimseler, kendi ceza adalet anlayışlarıyla cinayet işlemekte, insanlara kıymaktadır. Bu zeminin oluşturulmasında, keyfi uygulama ve yoruma uygun maddenin de payının olduğu sosyolojik ve toplumsal bir gerçekliktir.

301. maddede düzenlenen suça ilişkin uygulama göstermiştir ki, madde ‘kanunilik’ ilkesine uygun olmayıp, geniş bir takdir ve değerlendirme olanağı sağlamaktadır. Bu durum, ülkemiz insanlarının en geniş şekilde kullanmaya değer olduğu ifade özgürlüğü hakkını tehdit etmektedir. TCK’nın 301. maddesi ile korunmak istenen hukuki değerin ceza kanunlarıyla korunması, toplumsal barışa ve adalete hizmet etmek yerine, tersine, daha önemli ve büyük sorunlara neden olmakta, toplumsal barışı bozucu sonuçlara yol açmaktadır.”

TÜRK CEZA KANUNU’NDA DEĞİŞİKLİK

YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ

MADDE 1. Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.

MADDE 2. Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3. Bu kanun hükümlerin Bakanlar Kurulu yürütür.

Kemal BENEK

06.02.2007


 

Cumhuriyet 84, laiklik 70 yaşında

Sezer, laiklik ilkesinin anayasaya girişinin 70. yılı dolayısıyla yayınladığı mesajda, cumhuriyetin başarılarının temelinde laiklik ilkesinin yattığını iddia ederken, cumhuriyetin ilk 14 yılında bu ilkenin anayasada yer almadığı vâkıasına bir izah getirmedi. Buna karşılık, laikliği “Türk devriminin ekseni” olarak niteleyen Sezer, “Atatürk, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşılabilmesinin, öncelikle devletin toplumsal ve hukuksal yapısının dinsel kurallardan arındırılmasına bağlı olduğuna inanmıştır” ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Cumhuriyetin başarılarının temelinde laiklik ilkesinin yattığını iddia ederken, Cumhuriyetin ilk 14 yılında bu ilkenin anayasada yer almadığı vâkıasına bir izah getirmedi.

Cumhurbaşkanı Sezer, laiklik ilkesinin Anayasa’ya girişinin 70. yıl dönümü dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Sezer, ‘’Çağdaşlaşmanın, çözümlemeci düşünen, laikliği içselleştiren dogmalara değil, akılcılığa ve bilime önem veren özgür bireylerin yetiştirilmesiyle başarılabileceğini gören Yüce Atatürk, bu yöndeki dönüşümleri destekleyecek büyük devrimleri, toplumun gereksinimleri doğrultusunda gerçekleştirmiştir’’ dedi.

Cumhuriyet’in başarılarının gerisinde, çağdaşlığın temeli olan laiklik ilkesinin yattığını söyleyen Sezer, Cumhuriyetin ilk 14 yılında bu ilkenin anayasada yer almadığı vâkıasına bir açıklama getirmedi. Laikliiği “Türk devriminin ekseni” olarak niteeyen Sezer, “Laiklik ilkesi, çağdaşlaşma ve toplumsal dönüşüm tasarımını hedefine ulaştırmıştır. Laiklik ilkesinin benimsenmesi ve uygulanması, Atatürk’ün halkın sorunlarına gerçekçi ve akılcı çözümler üretme arayışının sonucudur. Laiklikle Türk toplumunun uygar bir toplum durumuna gelmesini, akılcı ve insancıl düşünce sistemini benimseyerek, geleceğini yönlendirmesini amaçlayan Atatürk, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşılabilmesinin, öncelikle devletin toplumsal ve hukuksal yapısının dinsel kurallardan arındırılmasına bağlı olduğuna inanmıştır’’ ifadelerini kullandı.

“LAİKLİK, DİNİ, VİCDANLARDAKİ

KUTSAL YERİNDE KORUR”

Sezer, özgürlükler ve demokrasinin laiklikle güvenceye alındığını, Türkiye’nin böylelikle çağdaş ülkeler ve değerler sisteminin içine girebildiğini ve orada kalabildiğini iddia etti.

“Laiklik, Türkiye’nin ümmetçilikten ulusçuluğa, kulluktan yurttaşlığa, bağnazlıktan çağdaşlığa yönelişini simgeler’’ diyen Sezer, mesajında şunları söyledi:

‘’Laiklik, özü yönünden devletin dinsel kurallarla yapılandırılmamasını, dinsel otoriteden bağımsız bir siyasal örgütlenmenin oluşturulmasını, aklın ve bilimin devlet ve toplum yaşamında egemen kılınmasını, yurttaşların yasalar önünde eşit olmasını ve saygı görmesini öngören bir yaşam biçimidir. Dünya sorunlarına bilimsel ve akılcı yönden bakmayı öngören laiklik, dini vicdanlardaki kutsal yerinde korumakta, farklı din, düşünce ve yaklaşımların, barış, hoşgörü ve özgürlük ortamında yaşamasına olanak sunmaktadır.’’

/ ANKARA

06.02.2007


 

AKP nihayet Yayla’ya sahip çıktı

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Prof. Dr. Attila Yayla’nın AKP panelinde yaptığı konuşmayla ilgili olarak, ‘’Sayın Yayla’nın hakaret içermeyen, teröre davet ya da teşvik etmeyen görüş ve değerlendirmeleri sırf bizleri rahatsız etti diye, hakkında suç duyurusunda bulunmak, mücadelesini verdiğimiz demokratik değerler, özgürlük ve hukuk anlayışımızla bağdaşmamaktadır’’ dedi.

Şahin, ANAVATAN İzmir Milletvekili Serpil Yıldız’ın yazılı soru önergesine verdiği cevapta, AKP İzmir İl Gençlik Kolları tarafından, 18 Kasım 2006 tarihinde, ‘’Avrupa Birliği ve Türkiye İlişkilerinin Toplumsal Etkileri’’ başlıklı panele Prof. Dr. Attila Yayla’nın da katıldığını bildirdi. Yayla’nın, ‘’Medeniyet, AB ve Türkiye’’ başlıklı bir konuşma yaptığını hatırlatan Bakan Şahin, farklılıkların olmadığı yerde seçimden, seçimin olmadığı yerde sorumluluktan, sorumluluğun olmadığı yerde de özgürlükten söz etmenin mümkün olmadığını belirtti. Devlet Bakanı Şahin, şöyle devam etti:

‘’Sayın Yayla’nın hakaret içermeyen, teröre davet ya da teşvik etmeyen görüş ve değerlendirmeleri sırf bizleri rahatsız etti diye, hakkında suç duyurusunda bulunmak, mücadelesini verdiğimiz demokratik değerler, özgürlük ve hukuk anlayışımızla bağdaşmamaktadır. Bizi rahatsız eden, dünya görüşümüze, inanç ve değerlerimize aykırı bulduğumuz bir düşünceye karşı verilecek tek ve en iyi tepki, demokratik bir

üslupla hukuk içinde tartışmak, düşünce ve değerlerimizle karşıt görüşleri çürütmeye çalışmak olmalıdır. Unutmayınız ki, dünyanın pek çok yerinde, pek çok dönemde, pek çok düşünce insanı, sadece cari iktidarın, yahut cari dünya görüşünün dışında, farklı düşünce ve görüşlerini ifade etti diye mahkum edilmiş, hatta katledilmişlerdir. Cevaplamamız gereken asıl soru şudur; 21. yüzyılda, Türkiye böyle bir ülke mi olacak? Yoksa, insanlık ailesinin özgür ve demokrat üyeleri arasındaki yerini mi sağlamlaştıracak? Takdir edersiniz ki biz, ikincisini tercih ediyoruz.’’

/ ANKARA

06.02.2007


 

Kışlada ve karakolda dayak bitsin

Kadın ve Aileden sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, aile içi şiddetin önlenmesi için başlattıkları eğitim seferberliği çerçevesinde her yıl 420 bin askeri kışlada, 40 bin polisi de karakollarda eğiteceklerini açıkladı.

Devlet Bakanı Çubukçu, AK Parti’nin ‘Türkiye Bülteni’ne kadına yönelik şiddet başta olmak üzere bakanlığının çalışmaları konusunda bilgi verdi. Meclis gündeminde bulunan ve aile içi şiddet kavramını genişleten yasa tasarısının detaylarını anlatan Çubukçu, Başbakan Erdoğan tarafından kadın ve çocuklara yönelik şiddet, töre ve namus cinayetlerinin önlenmesi konusunda bir genelge yayınlandığını, ilk kez bir Başbakan’ın bu konuda yol gösterici bir mücadele haritası çizdiğini kaydetti. Kadına yönelik şiddet konusunda bakanlığının eğitim çalışmalarına da değinen Bakan Çubukçu, bu çerçevede Genelkurmay Başkanlığı ile kadının insan hakları konusu başta olmak üzere bir eğitim çalışması başlattıklarını kaydetti. 600 garnizonda afişlerinin olduğunu ve CD’lerin gösterildiğini belirten Çubukçu, böylece her yıl 420 bin askeri eğitmeyi hedeflediklerini vurguladı. Şiddet mağdurlarının ilk karşılaştıkları mekan olan karakolların da psikolojik destek açısından önemli olduğunu ifade eden Çubukçu, İçişleri Bakanlığı ile gerçekleştirdikleri bir protokol çerçevesinde karakollarda görev yapan 40 bin adet polisin eğitimine başlayacaklarını açıkladı. Çubukçu, Diyanet İşleri Başkanlığı ile yaptıkları çalışmalar çerçevesinde de geçen yıl 27 hutbe ve vaazda bu konuların işlendiğini, Diyanet’in açtığı aile merkezleriyle de sorun doğmadan önce ailelerin bu konuda bilinçlendirileceğini ifade etti. Özel sektör ve medya ile de işbirliği içine girdiklerinin altını çizen Çubukçu, toplumda topyekün bir mücadelenin adımlarını attıklarını bildirdi.

Çubukçu, “Biz sineklerle değil, bataklıkla uğraşıyoruz. Şiddeti fikren ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Ailenin yıkılmasını, toplumun ve devletin yıkılması olarak anlıyoruz” mesajını verdi.

/ ANKARA

06.02.2007


 

Giritli, katıksız Atatürkçüydü

1961 Anayasasının ilk taslağını hazırlayanlardan biri olan ve cumartesi günü vefat eden Prof. Dr. İsmet Giritli hakkında Kültür Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Tayfun Akgüner, “Hoca, katıksız bir Atatürkçüydü” dedi.

İsmet Giritli için son olarak görev yaptığı Kültür Üniversitesi’nde tören düzenlendi. Kültür Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Tayfun Akgüner de Giritli’nin hayatını anlattı. Giritli’nin öğrencilerine çok yakın bir hoca olduğunu ve onların aileleriyle paylaşmadıkları sorunlarını dinlediğini dile getiren Akgüner, Giritli’nin aynı zamanda 50 yıldır yazılı ve görsel basının içinde yer aldığını hatırlattı. Akgüner, ‘’Hoca, katıksız bir Atatürkçüydü. Atatürk’ü en iyi anlayan ve en iyi anlatan kişi İsmet Giritli’ydi. Atatürkçülüğün bir ideoloji olduğunu ilk savunan Türk düşünürüydü. Işıklar içinde yat hocam’’ diye konuştu. Giritli’nin Türk bayrağına sarılı tabutu, daha sonra omuzlar üzerinde cenaze arabasına taşınarak, Levent’teki Afet Yolal Camisi’ne getirildi. Giritli’nin cenazesi, burada kılınan cenaze namazının ardından defnedildi.

/ İSTANBUL

06.02.2007


 

Akılları kurcalayan sorular

CHP İzmir Milletvekili Erdal Karademir, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, depremle ilgili projelerde, hangi kuruluş ve kişilerin görüşlerinden yararlanıldığını sordu.

TBMM Başkanlığına soru önergesi veren Karademir, 17 Ağustos depreminin ardından kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi, depremle ilgili politika ve strateji üretilmesi, çalışmaların bilim adamları tarafından koordine edilmesi amacıyla oluşturulan Ulusal Deprem Konseyinin ‘’uygulama alanı kalmadığı’’ gerekçesiyle lağvedildiğini hatırlattı.

Türkiye’nin borçlandırılmasıyla sağlanan finansmanla yürütülen Marmara Depremi Acil Yeniden Yapılandırma Projesi (MEER-505 milyon dolar bütçeli), Türkiye Deprem İyileştirme ve Yeniden Yapılandırma Projesi (TERRA-410 milyon Avro bütçeli), Marmara Depremi Rehabilitasyon Projesi (MERP-20 milyon Avro bütçeli) ile İstanbul Sismik Riskin Etkilerinin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesine (İSMEP-310 milyon Avro bütçeli) işaret eden Karademir, bu kaynakların nasıl ve nerelerde kullanılacağı konusunda hangi yetkin kuruluş ve kişilerin görüşlerinden yararlanıldığını sordu.

KAYNAKLAR HEBA MI EDİLİYOR?

İSMEP’in hazırlanması sırasında Ulusal Deprem Konseyinin görüşlerinin alınmamasının gerekçelerini öğrenmek isteyen Karademir, şu soruları yöneltti:

‘’İSMEP ile ilgili kararların, yetkin olmayan Başbakanlık Proje Uygulama Birimi tarafından alındığı doğru mu? Türkiye’nin borçlanarak sağladığı finansmanlarla yürütülen projelerin konularında yetkin olmayan firmalara verilerek, ülke kaynaklarının heba edildiği iddialarına katılıyor musunuz?

İSMEP başta olmak üzere, diğer projeleri alan firmalar kimlerdir? Bu firmaların yeterliliğinin, dışarıdan bir kuruluş tarafından denetlendiği iddiaları doğru mu? İhaleyi alanların yeterliliğini denetleyen firmanın adı nedir? MEER, TERRA ve MERP projelerinin sonuçları niçin bugüne kadar komuoyuna açıklanmadı? Projelerin hazırlanması aşamasında Ulusal Deprem Konseyi, ulusal raporlara ve uzman danışmanlara başvurulmamasının özel bir nedeni var mı?’’

/ ANKARA

06.02.2007


 

Afetler Dünya Bankasına emanet edilecek iddiası

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odasınca yapılan açıklamada Ulusal Deprem Konseyinin lağvedilmesi eleştirilerek, Türkiye’nin afet zararlarına karşı yürüttüğü mücadelesinde meslek odaları ve sivil toplum örgütlerinin de katılımı ile daha güçlü hale getirilmiş bu tür kuruluşlara ihtiyacı olduğu belirtildi.

Yazılı açıklamada, konseyin en önemli amaçlarından birinin deprem başta olmak üzere afet tehlikelerinin yol açacağı zararların azaltılmasında yol haritasının hazırlanması olduğu kaydedilerek, afet olgusunun hayatî önem taşıdığı Türkiye’de, önemli misyonlar üstlenmiş bir kurumun kapatılmasının ‘’düşündürücü’’ olduğu ifade edildi.

‘’Afet yönetim politikalarının Dünya Bankasına emanet edileceği’’ savunulan açıklamada, konseyin kapatılmasının, afet yönetim sisteminin Dünya Bankası politikaları ekseninde yeniden yapılandırılacağının işareti olduğu öne sürüldü. Açıklamada, ‘’Ülkemizin, afet zararlarına karşı yürüttüğü mücadelesinde başarıya ulaşmış bir toplum olma yolunda, meslek odaları ve sivil toplum örgütlerinin de katılımı ile daha güçlü hale getirilmiş bu türden kuruluşlara her zaman ihtiyacı olacaktır’’ denildi.

/ ANKARA

06.02.2007


 

RTÜK’e 32 bin ihbar geldi

Türkiye genelinde yayın yapan 24 televizyona bir yıl içerisinde Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından 480 ceza verilirken, en çok cezayı 82 yaptırım ile Kanal D aldı.

Bunu 78 yaptırım ile Show TV, 67 yaptırım ile de ATV izledi. RTÜK yaptırım uygularken en çok, gençlerin ve çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlâkî gelişimini zedeleyecek yayınlara dikkat etti. Bu konuda televizyonlara 88 kez yaptırım uygulayan RTÜK, toplumun manevî değerlerine ve Türk aile yapısına aykırılık gerekçesiyle 50, programların insan onuruna ve temel insan haklarına saygılı olunmaması gerekçesiyle de 40 ceza verdi. Radyo Televizyon Üst Kurulu 480 müeyyidenin 88’ini ‘Gençlerin ve çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlâkî gelişimini zedeleyecek yayınlar’ gerekçesiyle verdi.

/ ANKARA

06.02.2007


 

Darbecilere hâlâ dokunulamıyor

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 12 Eylül askerî darbesini gerçekleştiren cunta üyeleri ve dönemin sıkıyönetim komutanları hakkında suç duyurusunda bulunan Darbe Karşıtı Platform’un isteğini işleme koymadı. Başsavcılığın kararında darbecilerin “cezai, malî ve hukukî sorumluluklarının bulunmadığı bu nedenle hiçbir yargı merciine başvurulamayacağını” gerekçe gösterildi.

Başsavcılığın kararını eleştiren platform sözcüleri itiraz haklarını kullanacaklarını iç hukukun tükenmesi halinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) müracaat edeceklerini ifade ettiler. Platform adına konuşan KESK Başkanı İsmail Hakkı Tombul, darbeci generalleri korumak maksadıyla hazırlanan Anayasa’nın geçici 15. maddesinin söz konusu generallerin suç işlediklerinin itirafı ve ispatı olduğunu söyledi.

Sanıkların işlem ve tasarruflarından dolayı sorumsuz kılınmasının hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacağını vurgulayan Tombul, “hiçbir hukuk sistemi ve yasa suçu ve suçluyu koruyan bir hüküm içeremez. Böylesi bir sakat anlayış ülkedeki ‘demokrasi mücadelesi’ önündeki en büyük engeldir. İktidarı zorla gasp etmiş bulunan ve hiçbir meşruluğu, kanuni ve hukuki dayanağı olmayan bir yönetimin çıkardığı yasaların hukukiliğinden ve meşruluğundan söz edilemez” dedi.

DARBECİLER İÇ SAVAŞI TEŞVİK ETTİ

Darbeci generallerin 1978’den beri görevli ve yetkili oldukları halde ülkenin iç savaş ortamına sürüklenmesine, binlerce öğrenci, öğretmen, aydın, sendikacı ve vatandaşın hayatını yitirmesine engel olmadığını hatırlatan Tombul, “planladıkları yönetime el koyma ortamının doğmasını teşvik etmişler, duruma seyirci kalmışlardır” şeklinde konuştu.

1978 ile 12 Eylül 1980 tarihine kadar 3 bin 944 kişinin öldüğünü, 16 bin 717 kişinin yaralandığını ifade eden Tombul, geçici 15. maddenin 12 Eylül 1980 öncesini kapsam dışı bırakmasına rağmen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın dilekçelerini işleme koymamasının yasalara ve hukuka uygun olmadığını söyledi. Suç duyurusunun ciddî bir incelemeye tabi tutulmadığını ileri süren Tombul, “Adeta darbecilerin korunduğu intibaı yaratan bir karar vermiştir. Ülkemizde demokrasinin inşası için, yalan ve şiddet kıskacında yaşamaya devam etmek ve yeni siyasi katliâmları ve darbeleri yaşamak istemiyorsak, 12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştirenlerin yargılanmasını sağlamalıyız. Bu tarihi görevdir” dedi.

Açıklamanın ardından Ankara 78’liler Derneği Başkanı Ruşen Sümbüloğlu ve beraberindeki bir grup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kararına karşılık itiraz dilekçelerini verdiler.

Kemal BENEK / ANKARA

06.02.2007


 

Emniyet attı, jandarma sürdü

Hrant Dink cinayetinin ardından, Samsun’da soruşturmayı yürüten mülkiye müfettişinin talebiyle bir polis memuru görevden uzaklaştırıldı, bir jandarma başçavuşunun ise görev yeri değiştirildi.

İçişleri Bakanlığı yetkililerinden alınan bilgiye göre, Hrant Dink cinayeti ardından başlatılan soruşturma kapsamında, iddiaları araştırmak üzere Samsun’da soruşturma yapan mülkiye müfettişinin talebi üzerine, Samsun Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde görevli polis memuru Cengiz Aydın görevden uzaklaştırıldı. Müfettişin Jandarma Genel Komutanlığı’na yazdığı yazının ardından Samsun İl Jandarma Komutanlığı’nda görevli Jandarma Başçavuş Birol Usluoğlu’nun ise görev yeri değiştirildi. Ogün Samast’la Samsun’da fotoğraf çektirilmesini soruşturan müfettişlerin roporu doğrultusunda daha önce de 4 jandarmanın görev yeri değiştirilirken, 4 polis de görevden alınmıştı.

Bu arada, Dink cinayeti soruşturması kapsamında gözaltında bulunan Engin Y, buradaki işlemlerinin tamamlanmasının ardından Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne gönderildi. Şüphelinin savcılıktaki ifadesinin ardından serbest bırakıldı.

/ ANKARA

06.02.2007


 

TBMM’de hırsızlık

TBMM kafeteryasında bulunan LÖSEV kutusundaki paralar çalındı.

Alınan bilgiye göre, kimliği belirlenemeyen kişiler hafta sonu, ziyaretçilerin alındığı bölümde bulunan kafeteryanın camını kırarak içeri girdi. Kafeteryanın kasasını zorlayan ancak açamayan şahıslar, kasanın yanında bulunan LÖSEV’e ait bağış kutusundaki parayı çaldı. Hırsızlar, kutu içindeki kağıt paraları alırken, aldıkları bozuk paraların bir kısmını ise yere döktü. Polis, hırsızların kimliğini tespit etmek için, olay yerinde parmak izi araştırması yaparken, kırılan cam da takıldı.

/ ANKARA

06.02.2007


 

Anayasa Mahkemesi, rektör atamalarını esastan görüşecek

Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, yeni kurulan 15 üniversiteye kurucu rektör atanmasına ilişkin kanunun iptali ve yürürlüğünün durdurulması talebiyle açtığı dâvâyı yarınki gündem toplantısında esastan görüşecek.

Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Sezer’in, yeni kurulan 15 üniversiteye kurucu rektör atanmasına ilişkin 5573 sayılı, ‘’Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’’ ile ilgili başvurusunu esastan görüşmeye karar vermişti.

Anayasa Mahkemesi, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun, hakim ve savcı adaylığı sınavının dayanağı olan kanun hükümlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması taleplerini de aynı gün esastan görerek, karara bağlayacak.

/ ANKARA

06.02.2007


 

Öğretmenlik başvuruları uzatıldı

Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), 10 bin kadroya yapacağı öğretmen ataması için başvuruların 9 Şubat 2007 Cuma gününe kadar uzatıldığını açıkladı.

MEB Personel Genel Müdürü Remzi Kaya tarafından yapılan yazılı açıklamada, daha önce 1-7 Şubat 2007 tarihleri arasında alınacağı duyurulan başvuruların, son günlerde ülke genelinde görülen ağır kış şartları sebebiyle uzatıldığı belirtildi.Açıklamaya göre, öğretmen atamaları için başvurular, 09 Şubat 2007 Cuma günü saat 12.00’ye kadar yapılabilecek.

/ ANKARA

06.02.2007


 

Keşmir destek bekliyor

1947’de Hindistan tarafından işgal edildiğinden beri 60 binden fazla kişinin öldüğü, işkence, tecavüz ve saldırıların devam ettiği Keşmir dünyanın ilgisini bekliyor.

Keşmir ve Pakistan halkı, 5 Şubat’ı Dayanışma Günü olarak anıyor. 1947 yılında Hindistan kuvvetleri, Hari Singh’in imzaladığı iltihak senediyle, Keşmir’e girmiş ve halkın isteklerini hiçe sayıp işgal etmişti. Hindistan Genel Valisi Lord Mountbatten, bu iltihak senedini onaylamış ve bunun geçici olduğunu, halk oylamasına gidileceğini söylemişti. Bu halk oylaması sözü, 60 binden fazla masum Keşmirlinin hayatına mal oldu. O günden beri, bütün devlet imkanları kullanılarak Keşmir halkına yapılan zulüm ve gaddarlık, ruhlarını ve içlerindeki özgürlük ateşini söndürmeye yetmedi. Hindistan BM gözcülüğünde yapılması öngörülen “özgür ve eşit” halk oylaması da dahil olmak üzere yıllardır Keşmir için alınan bütün Birleşmiş Milletler kararlarına karşı çıkıyor. Keşmir’de hergün yeni cinayetler, işkenceler, tecavüzler ve sayısız insanlık dışı olaylar eklenirken, Hindistan bu zulümlerine devam ediyor ve bundan hiç rahatsızlık duymuyor. Keşmir halkının özgürlük ve hür irade mücadelesi gün geçtikçe kuvvetlenirken, Hindistan hükümeti, yaptığı insanlık dışı zulümleri “yerel halkın terörist saldırıları” olarak gördüğünü açıklıyor. Keşmir halkı, özgürlük mücadelesini yapılan bu zulümlere karşı devam ettirirken, dünyanın daha fazla masum Keşmirlinin kanının akmaması için acilen çözüm bulması gerekiyor. Dünya Keşmir’de yaşanan insan hakları ihlallerine sessiz kalmamalı.

Mehmet KARA / ANKARA

06.02.2007


 

Irak’ta olanlar cinnet

İslâm Konferansı Teşkilâtı (İKT) Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, Irak’ta son günlerde artan kanlı intihar saldırılarını ‘’cinnet’’ olarak nitelendirdi.

Mısır’da yaptığı temaslar ve Orta Doğu’daki genel sorunlar hakkında Türk gazetecileriyle sohbet eden İhsanoğlu, ‘’bu cinnet ve bu vahametin İslâm tarihinde örneği olmayan bir hadise olduğunu’’ belirtti. Irak’ta yaşananları ‘’çok vahim’’ olarak değerlendiren İhsanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

‘’Irak’ta olan hadiseler cinnettir ve bu vahim bir durumdur. Bu cinnet ve bu vahamet İslâm tarihinde örneği olmayan bir hadisedir. 14. asırdan bu yana ilk defa böyle bir hadise oluyor. Bunu anlamak fevkalâde zordur. Çünkü bu mezhepler mozaiği asırlar boyu sükunet içinde yaşamıştır. Son müdahaleler, Irak’ın işgaliyle başlayan hadiseler kimsenin anlayamayacağı bu çatışmayı doğurmuştur.’’

Mekke’de geçen aylarda Iraklı mezhep liderlerini bir araya getirdiklerini ve 10 maddelik bir anlaşma imzaladıklarını, daha sonra bunun Irak’ta Sünnî ve Şiî camilerinde belgeyi destekleyen konuşmalarla halka duyurulduğunu belirten İhsanoğlu, ‘’Burada birinci görev Irak’ta hükümet ve liderlere düşmektedir. Bunlar bu girdabın içerisinden kendi ülkelerini çıkarma hususunda gereken ciddiyeti, gereken öngörüyü, gereken azmi östermezlerse, Irak daha da kötü bir noktaya gidecektir.’’ dedi.

İhsanoğlu, bu konuda öncelikle yapılması gerekenleri; silâhlı çetelerin durdurulması, devletin hakimiyetinin kurulması, ordunun mezhebi esaslar gözetilmeden yapılandırılması, ülkenin bütünlüğü gözetilerek yeniden teşkilâtlanması ve kanun dışı güçlerin yok edilmesi şeklinde saydı. İhsanoğlu, ‘’Bunlar yapılmadığı takdirde Irak çok kötü bir yere geliyor. Hadiseleri kontrol altına almak gerçekten çok daha zorlaşacaktır’’ diye konuştu.

/ KAHİRE

06.02.2007


 

Küresel ısınma kuraklığı tetikliyor

Gaziantep Makina Mühendisleri Odası Başkanı Ali Peri, küresel ısınmanın Akdeniz ve dolayısıyla Türkiye’deki en büyük etkilerinden birinin kuraklık olduğunu söyledi.

Kuraklığın en büyük etkilerinden birinin su kaynakları üzerinde görüldüğünü kaydeden Peri, “Son 40 yılda sulak alanlarımızı, su havzalarını iyi yönetmediğimiz bir gerçektir. Sulak alanlarımızı kurutmaya devam ederek, hala göllerimizin kıyılarını doldurmaya uğraşıyoruz” dedi.

/ GAZİANTEP

06.02.2007


 

Şehitler Abidesi 1 Mart’a hazır olacak

Çanakkale’de, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı’nda 253 bin şehidin hatırasını yaşatmak için 46 yıl önce yapılan ve bakımsızlık sebebiyle temeli çökme aşamasına gelen Şehitler Abidesi’ndeki güçlendirme çalışmalarının, 1 Mart 2007 tarihinde tamamlanacağı açıklandı.

Şantiye şefi Hasan Terzi, abidedeki temel güçlendirme çalışmalarında sona yaklaşıldığını belirterek, “5 aydan bu yana devam eden çalışmalarımız havaların da iyi gitmesi sebebiyle rahatlıkla yapılabildi. Şu an abidenin zemininde bulunan ve bin 700 metrekarelik alan üzerine yapılan müzenin üst kesiminin beton atma çalışmalarını yapıyoruz. Bu çalışmalarımızı da birkaç güne kadar tamamlayacağız. Çalışmalarımızı normal şartlarda 18 Mart tarihine kadar teslim edecektik. Ancak son değişiklikle bu yerin 1 Mart 2007 tarihinde teslim edilmesi istendi. Bizler de projenin tamamlanmasının 17 gün önceye alınması sebebiyle çalışmalarımıza daha fazla hız verdik. Üst kesimin betonunun ardından abidenin zemin kesimine granit taş döşemesi yapacağız. 1 Mart tarihinde de bu yerin teslimini yapacağız” dedi.

Bu arada, Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’un da Şehitler Abidesi’nde yapılan çalışmalarda incelemelerde bulunmak üzere 6 Şubat Salı günü bölgeye geleceği öğrenildi.

/ ÇANAKKALE

06.02.2007


 

İstanbul’da yükseklere kar yağdı

Meteoroloji yetkililerinin İstanbul için yaptığı kar uyarısının ardından sabah erken saatlerde şehrin yüksek noktalarında kar yağışı görüldü. Etkili olmayan yağış sonrası Beylikdüzü ince bir beyaz örtüyle kaplandı.

İstanbul’un yüksek noktalarından olan Beylikdüzü’nde oturanlar güne kar ile başladı. Sabah erken saatlerde başlayan kar yağışı, fazla etkili olmadı. Yaklaşık 45 dakika süren yağış sonrası ince bir kar tabakası Beylikdüzü’nü kapladı. Beyaz örtü günün aydınlanmasıyla birlikte kısa sürede ortadan kalktı. Meteoroloji yetkilileri, Çarşamba gününden itibaren İstanbul’da hava sıcaklığının 10 dereceye kadar çıkmasının beklendiğini açıkladı. (cihan)

/ İSTANBUL

06.02.2007


 

Sokak hayvanları aç kaldı

Konya Doğayı ve Hayvanları Koruma Derneği Başkanı Ümit Börü, yurt genelinde birkaç gündür etkili olan kar yağışının, şehir merkezlerindeki kedi, köpek ve kuşların yiyecek bulma sıkıntısı yaşamasına sebep olduğunu söyledi.

Börü, yurdun birçok bölgesinde aralıklarla devam eden kar yağışının, insanların yanı sıra hayvanların da hayatını etkilediğini belirtti. Özellikle şehir merkezlerinde hayatlarını sürdürmeye çalışan sokak kedisi ve köpeklerinin yiyecek bulmada ciddî sıkıntılar yaşadığını ifade eden Börü, “Yurt genelinde birkaç gündür etkili olan kar yağışı sebebiyle, şehir merkezlerindeki kedi, köpek ve kuşlar yiyecek bulma sıkıntısı çekiyor. Kanunların yaptırımı olmadığı için de bir şey yapılamıyor. Valilerin de eli kolu bağlı durumda” dedi.

06.02.2007


 

Çocuklara sanal travma

Araştırmacılar, çocukların çoğunun internette kazara cinsel muhtevalı sitelerle karşılaştıklarına, bu görüntülerin travmaya yol açabileceğine dikkat çekiyorlar.

Çocukların her geçen gün daha fazla oranda internette porno sitelerine maruz kaldıkları bildirildi. Araştırmacılar, çocukların çoğunun internette kazara cinsel muhtevalı sitelerle karşılaştıklarını ifade etti.

10 ila 17 yaşları arasındaki çocuk ve gençler arasında yapılan araştırmada, son 12 aylık müddet zarfında bunların yüzde 42’sinin internette porno sitelerine baktıkları ortaya çıktı. New Hampshire Üniversitesi’nin araştırmasında, bunların yüzde 66’sının bu sitelere isteyerek girmedikleri, cinsel muhtevalı sitelerin kazara karşılarına çıktığını söyledikleri ifade edildi.

Üniversite yetkililerinden biri de çevrim içi durumundayken karşısına sık sık XXX rumuzlu görüntüler ihtiva eden mesajlar çıktığını, ilk seferinde görüntülerin kendisini şok ettiğini fakat artık buna alıştığını söyledi.

Chicago Üniversitesi psikiyatristi Sharon Hirsch de internet pornosuna maruz kalan çocukların yakın bir zamanda cinsel yönden aktif hale geleceklerini veya çocuk pornosunun kurbanları haline gelebilecekleri uyarısında bulundu. Hirsch, çocukların henüz duygusal olarak görmeye hazır olmadıkları görüntüleri gördüğünü belirterek “Bunlar onlarda travmaya yol açabilir” dedi.

Araştırmayı gerçekleştirenlerden bilim adamı Janis Wolak da bu tür görüntülerin çocukların cinsel sağlıklarını bozabileceğini ifade etti.

06.02.2007


 

Kış ortasında incir

Sinop’un Durağan İlçesi’nde, kış mevsiminde meyve veren incir ağacı görenleri şaşırttı. İlçeye bağlı Boyabükü Köyü eski Köy Deresi mevkiinde Şubat ayında meyve veren incir ağacı, görenleri hayrete düşürüyor.

İlk defa böyle bir olayla karşılaştığını belirten 35 yıllık ziraat teknikeri Lütfi Şimşek, “Bunca yıllık meslek hayatımda böyle bir olay görmedim. Gerçekten inanılmaz bir durum. Mevsimine aylar varken aşırı sıcaklar yüzünden kara kışın tam ortasında ağaçlar çiçek açıp meyve veriyor. Dünyayı tükenmez ve bozulmaz zanneden insanoğlu, tabiatın dengesini bozdu. Ve bunun olumsuz örneklerini burada olduğu gibi görüyoruz. İleride bizleri nelerin beklediğini artık tahayyül bile edemiyorum. İnsanoğlu kendine gelsin ve acilen tabiata verdiği zararı görüp tedbirini alsın. Yoksa dünyanın çivisi çıkacak” dedi.

06.02.2007


 

Kış öksürüğü bronşite dönebilir

Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, kış mevsiminde ortaya çıkan öksürüğün, kronik bronşit hastalığının bulgusu olabileceğini söyledi.

Özlü, kronik bronşitli hastalarda, özellikle kış aylarında ortaya çıkan, 3-4 ay süren, her yıl tekrarlayan öksürükler olduğunu belirterek, ‘’Bu hastalar, özellikle kış mevsiminde, ayın çoğu günlerinde ve günün değişik zamanlarında ara ara öksürdükleri gibi, bazı geceler uykudan uyandıran öksürükten yakınırlar’’ dedi.

Kış mevsiminde ortaya çıkan öksürüğün, kronik bronşit hastalığının bulgusu olabileceğine işaret eden Özlü, ‘’Kronik bronşitte, öksürük balgamla birliktedir. Kronik bronşitli hastaların bazısında nefes darlığı ve hırıltılı solunum varsa da bazılarında öksürük ve balgam dışında bir yakınma olmayabilir’’ diye konuştu. Kronik bronşitin, genellikle sigaraya bağlı olarak gelişen bir hastalık olduğuna dikkati çeken Özlü, ‘’Zamanında teşhis edilip tedavi edilmez ve özellikle hasta sigara içmeye devam ederse ilerleyicidir. Yaşla birlikte solunum yetmezliğine yol açıp hastayı kısıtlayabilir’’ dedi.

Prof. Dr. Özlü, üç haftadan daha uzun süren ve tekrarlayan öksürük yakınmasının önemsenmesi ve mutlaka sebebinin araştırılması gerektiğini vurgulayarak, uzun süren ve sık sık tekrarlayan öksürüğü olan hastaların, ilgili bir uzman hekime başvurmaları gerektiğini söyledi.

/ TRABZON

06.02.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004