Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Ediz Hun’dan “Kenetlenelim” çağrısı

Toplum olarak kenetlenmemiz gereken, ayrımcılığın yapılmadığı bir döneme girmemiz gerekiyor” diyen eski milletvekili ve sinema sanatçısı Ediz Hun, “Değişik fikirler ve düşünceler olabilir. Birbirini sevmeyen kesimler olsa da, önemli olan saygılı olabilmek. Bunu başarmamız lâzım. Demokrasi fikirler manzumesi...” şeklinde konuştu.

Yeni Asya’nın sorularını cevaplantıran Hun, şöyle konuştu: “Türkiye’de yapılan ırkçılık ve dinsel ayrımcılık toplumda birtakım ayrılıkları getirir oldu ki, bu çok kötü sonuçlar doğurur. Ülkeyi bir bütün olarak düşünüp herkesin inancına saygılı olmamız gerekiyor. Birleştirici faktörleri, sevgiyi, saygıyı ve muhabbeti pekiştirmemiz lâzım.”

RÖPORTAJ BÖLÜMÜNÜ TIKLAYINIZ

Hasan Hüseyin KEMAL

04.12.2006


 

Mahkumiyetlerin yarıdan çoğu

AİHM şu ana kadar Türkiye ile ilgili ifade özgürlüğü dâvâlarında 116 ihlâl kararı verdi. Bu rakam AİHM’nin ifade özgürlüğü ile ilgili verdiği kararların yüzde 54’üne denk geliyor. AİHM 2005 yılında toplam 50 ihlâl kararı verdi. Bunların 39’u, yani yaklaşık yüzde 80’i Türkiye’ye ait. Yine AİHM 2006’nın Aralık ayına kadar ifade özgürlüğü ile ilgili toplam 44 karar verdi. Bunların 27’sini Türkiye aleyhine verilen kararlar oluşturdu.

Türkiye ifade özgürlüğü alanında kötü şöhreti kimse kaptırmıyor. AİHM’nin ifade özgürlüğü alanında verdiği mahkumiyetlerin büyük çoğunluğunun Türkiye’ye ait olduğu görüldü.

AİHM, şu ana kadar Türkiye ile ilgili ifade özgürlüğü konusunda 116 ihlal kararı verdi. Bu rakam AİHM’nin ifade özgürlüğü ile ilgili verdiği kararların yüzde 54’üne denk geliyor.

AİHM 2005 yılında toplam 50 ihlal kararı verdi. Bunun 39’u yani yaklaşık yüzde 80’i yine Türkiye’ye ait. Yine AİHM 2006’nın Aralık ayına kadar ifade özgürlüğü ile ilgili toplam 44 karar verdi. Bunun 27’sini Türkiye aleyhine verilen kararar oluşturdu.

AİHM’nin son iki yılda Türkiye’nin lehine verdiği karar sayısı ise yanlızca 4. Türkiye ile ilgili verilen ihlal karararının ana nedeni 28 Şubat sürecinde çok defa işletilen eski TCK’nın 312. maddesi ile TMK’nın 8. maddesi. AİHM’nin ifade özgürlüğü konusunda adeta Türkiye’ye çalıştığını dile getiren insan hakarı savunucuları, bu maddelerin kaldırıldığını ancak şimdi de TCK 301. madde ile ilgili AİHM’de ifade özgürlüğünü ihlal kararlarının görüşüleceğini ifade ettiler.

AİHM’nin içtihatlarında “kişinin şiddeti, silahlı direnişi veya isyanı teşvik etmemesi” dışındaki ifade açıklamalarının mahkum etmediğine dikkat çeken insan hakları savunucuları Türkiye’nin de bunu dikkate alması gerektiğini vurguladılar.

Kemal BENEK / ANKARA

04.12.2006


 

Sorunların temelinde israf var

Millî Prodüktivite Merkezi Güneydoğu Anadolu Bölge Müdürü Mustafa Balaban, Türkiye’nin karşılaştığı ekonomik ve sosyal sorunların temelinde israfın bulunduğunu belirtti. Balaban, yaptığı açıklamada, israfın; gereksiz ve yararsız yere mal, emek, zaman ve kaynak harcaması olduğunu ifade ederek, ‘’İsraf, bilinçsiz bir harcama, haksız ve yersiz bir yok ediştir’’ dedi.

Dünyadaki kaynakların sonsuz olmadığına işaret eden Balaban, insanların hizmetine verilen ve onun hayatının devamlılığının esas unsuru olan tüm kaynakların tüketilmesindeki hedef ve sürecin iyi kullanılması, bundan sonraki nesillerinde hak ettiğini vermek demek olduğunu vurguladı. Balaban, şunları kaydetti:

‘’Sudan teneffüs ettiğimiz havaya kadar, günden güne azalan doğal kaynaklar ve bunlara bağlı tüm üretim sürecindeki mal ve hizmetlerin, fütursuzca talan edilircesine tüketilmesi, haksız ve yersiz bir yok ediştir. Üzerinde yaşadığımız coğrafya ifade ettiğimiz her türlü kaynakların kullanılmasında, cömertçe davranılmayacak kadar değerlidir. Ülkemiz dört mevsimin yaşandığı, deniz ve kara coğrafyasında, yer altı ve yer üstü kaynakları ile üzerinde yaşayan nüfusa günü ve geleceği yaşanabilir kılarken yaşayanlardan da hak ettiği saygıyı görmelidir.’’

Balaban, Türkiye’de toplumsal menfaatlerin ön plana çıkarılmasının, her alanda kalkınma ve refahın sağlanması, huzurlu ve birliktelik içinde yaşanılmasının kaynaklarımızın etkin ve verimli kullanılması ile mümkün olduğunu ifade etti. İsrafın önlenmesinin, ihtiyaç dışında tüketim olmaması zihniyetinin geliştirilmesi ve verimsiz harcamaya yol açan nedenlerle mücadele edilmesinin Türkiye’de yaşayan herkesin görevi olduğuna işaret eden Balaban, şöyle devam etti:

‘’Diğer bir taraftan da israfla mücadele etme mantığı, vatandaşlarımızın faydasına olacak erdemli bir davranıştır. Zira ülkemizin bütün kaynakları bu coğrafya üzerinde yaşayan, tüm insanlarımızın ortak malı olduğu gibi gelecek nesillerinde miras hakkıdır.

Ülkemizin karşılaştığı ekonomik ve sosyal sorunların temelinde israf ve haksız yok ediş vardır. Günlük hayatın her safhasında kaynaklarımızı kullanırken azamî tasarruf sağlanması yanında, çevrenin bozulmasının engellenmesi, israfı önlemenin; toplumdaki her alanda hizmet veren kurum ve bireylerin görevi olduğu bilincinin geliştirilmesinde de toplumun her katmanına ve kurumuna büyük görevlerin düştüğü bilinmelidir.’’

/ GAZİANTEP

04.12.2006


 

Meclisin gündemi ceza mevzuatına uyum

Meclis, gündemindeki yasa teklifleri için yoğun çalışacağı yeni bir haftaya giriyor. TBMM Genel Kurulu, bu hafta da gece mesaisi yapacak. Genel Kurul, yarın 15.00-23.00, 6 Aralık Çarşamba 14.00-23.00 ve 7 Aralık Perşembe günü ise 14.00-20.00 saatleri arasında çalışacak.

Genel Kurulda, yarın, geçen hafta görüşmelerine başlanan ceza mevzuatına uyum amacıyla çeşitli kanunlarda değişiklik öngören yasa teklifinin görüşmelerine devam edilecek. ‘’Temel yasa’’ olarak 2 bölüm halinde ele alınan teklifin 15 maddesi kabul edilmişti. Teklif, fuhuş yaptırmak amacıyla kişileri ülkeye sokan veya ülke dışına çıkaranlara, 8 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası ve 10 bin güne kadar adlî para cezası verilmesini öngörüyor. Teklife göre, kasten yaralamanın, vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olunması halinde verilecek 3 yıla kadar ceza, kırık veya çıkığın hayatî fonksiyonlardaki etkisine göre yarı oranında artırılacak. Taksirle yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilecek ölçüde hafif olması halinde, soruşturulması ve kovuşturulması, şikâyete bağlı olacak. Suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmayacak.

Uyuşturucu veya uyarıcı madde suçlarında, kişinin tedavi olmayı kabul etmesi ve ‘’denetimli serbestlik tedbirinin’’ gereklerine uygun davranması halinde, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurma suçlarından, hakkında ceza verilmemesini içeren teklif, TCK’nın etkin pişmanlık hükmü, örgütlü suçlarda, birden fazla uygulanmamasını öngörüyor.

Bu teklifin yasalaşmasının ardından Genel Kurulda, AKP Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur’un SSK ölüm aylıklarıyla ilgili düzenleme yapılması amacıyla verdiği yasa teklifi görüşülecek. Teklif, Anayasa Mahkemesinin ilgili yasayı iptal kararı doğrultusunda, ölen sigortalının ölüm tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan hükümlere göre aylık almaya hak sahipleri için düzenleme yapıyor.

AKP Diyarbakır Milletvekili Osman Arslan’ın Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin de ele alınması bekleniyor. Teklif, terör eylemleri ve terörle mücadele kapsamındaki faaliyetler sebebiyle zarara uğrayan gerçek ve tüzel kişilerin maddi zararlarının karşılanması amacıyla yaptıkları başvuruların sonuçlandırılması için öngörülen süreyi uzatırken, başvuruların sonuçlandırılamaması durumunda Bakanlar Kurulunca sürenin uzatılması imkânını getiriyor.

TBMM AB Uyum Komisyonu ise 7 Aralık Perşembe günü Sigortacılık Kanunu Tasarısını görüşecek.

/ ANKARA

04.12.2006


 

Ağar: Papa’ya misafirperverliğimizle cevap verdik

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, ‘’Papa’nın daha önceki açıklamalarında milletimizi rencide ettiği açıktır. Bunlara misafirperverliğimizle cevap verdik’’ dedi.

Denizli’den Eskişehir’e geçerken Afyonkarahisar’da mola veren Ağar, burada basın mensuplarının sorularını cevapladı. DYP Genel Başkanı Ağar, gazetecilerin, Papa 16. Benediktus’un Türkiye’ye yaptığı ziyaretle ilgili sorusu üzerine, Türkiye’nin büyük bir devlet olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

‘’Papa’nın daha önceki beyanatlarının milleti rencide ettiği açıktır. Bunlara misafirperverliğimizle cevap verdik. Türkiye, kabul gören, beğeni sağlayan bir üslup içerisinde bu söylediklerini söylemiş, Papa da burada verdiği mesaj ve jestleriyle bu dostluk ve yumuşama sürecine katkıda bulunmuştur.’’

Ağar, cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili bir başka soru üzerine, henüz bu konu üzerinde konuşmanın erken olduğunu söyledi.

/ AFYONKARAHİSAR

04.12.2006


 

Yargıtay, Kürtçe temyiz dilekçesini kabul etmedi

Yargıtay 8. Ceza Dairesi, bir temyiz başvurusunda Kürtçe yazılan dilekçeyi kabul etmedi.

Viranşehir Asliye Ceza Mahkemesi, bir kişiyi Seçim Yasası’na muhalefetten para cezasına çarptırdı. Bu kişi kararı temyiz ederken, Yargıtay’a hem Kürtçe, hem de Türkçe yazılmış iki ayrı dilekçe verdi. Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Kürtçe temyiz dilekçesini kabul etmedi. Daire kararında, Anayasa’nın 3. maddesinde, “Türkiye Devleti’nin dilinin Türkçe olduğu’’ hükmünün yer aldığı hatırlatıldı. Kararda,

Kürtçe temyiz dilekçesinin anlaşılamadığı, sanığın Türkçe bildiğinin tesbit edildiği vurgulandı. Türkçe temyiz dilekçesini dikkate alan Daire, yerel mahkemenin kararını, ‘’Kürtçe temyiz dilekçesi yönünden düzelterek’’ onadı.

/ ANKARA

04.12.2006


 

2 milyon imza TBMM’ye gönderildi

Merkezi Mersin’de bulunan Çevre ve Tüketici Hakları Koruma Derneğince (ÇETKODER) ‘’Siyasi Partiler Kanunu’’nun değiştirilmesi amacıyla başlatılan kampanya kapsamında toplanan 2 milyon imzanın, TBMM’ye gönderildiği bildirildi.

ÇETKODER Genel Başkanı Mustafa Göktaş, yazılı açıklamasında, 26 Ekim Perşembe günü “Siyasî partiler yasası değişmeli, partilere verilen hazine yardımı kaldırılmalı ve seçim kanunu değişmeli’’ sloganı ile başlattıkları kampanya kapsamında 300 bin imza toplamayı hedeflediklerini, ancak katılımın beklentilerinden fazla olduğunu ifade etti.

Ülke genelindeki kampanyanın daha ilk gününde 178 bin imza toplandıklarını belirten Göktaş, şunları kaydetti: “Dünyanın hiçbir yerinde, bir benzeri bulunmayan siyasî partilere destek yönünde para ödenmesi, meğerse halkımızın büyük bir çoğunluğu tarafından adeta kanayan bir yaraymış. Çünkü kampanyaya beklentimizin üzerinde katılım gerçekleşti ve yaklaşık 2 milyon imza topladık. Siyasi Partiler Kanunu’nun bir an önce değiştirilmesi veya yeniden düzenlenmesi gerekir.’’

/ MERSİN

04.12.2006


 

7 yıldır Türkiye’de çalışan Fransız seyis İslâmiyeti seçti

Balıkesir’in Gönen İlçesi’nde özel bir çiftlikte 7 yıldır at bakıcılığı yapan Fransız Georges Corpenitero, Müslüman olarak Kemal adını aldı.

2000 yılında Fransa’dan Türkiye’ye gelerek Gönen Meral Sultan Harası’nda at yetiştiriciliği yapan Georges Corpenitero Roland, Türkiye’ye yerleştiği süre zarfında yakından inceleme fırsatı bulduğu İslâmiyet’ten çok etkilendiğini söyledi. Türkiye’de Müslümanlar’ın hayat tarzlarının çok dikkatini çektiğini ve İslâmiyet hakkında uzun süren araştırmalar yaptığını belirten Fransız Roland, “Gerçek huzuru burada buldum. Beni en çok etkileyen olayların başında insanlar arasındaki yardımlaşma oldu. Burada zenginler fakirlere, komşular komşularına yani herkes birbirine yardım eli uzatıyor. Benim Fransa’daki haya-tım boyunca böylesi bir olaya şahit olmadım. Daha önceki dinî inançlarıma göre bu tarz yaklaşımlar insanlar arasında yoktu. Gerçek inancımın Müslümanlık olduğunu burada keşfettim” dedi.

Kelime-i şahadet getirerek Müslüman olması sonrasında Gönen Müftülüğü’nde düzenlenen törenle resmen Müslümanlığının tescil edildiğine dair belgesini Gönen Müftüsü Hüsamettin Durceylan’ın elinden alan Kemal Roland, “Bu mutluluğumu tarif edecek kelimeleri bulamıyorum” derken oldukça duygulandı.

/ BALIKESİR

04.12.2006


 

Anayasa Mahkemesi Başesgioğlu'nu dinleyecek

Anayasa Mahkemesi, 1 Ocak 2007’de yürürlüğe girecek 5510 sayılı ‘’Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’’nun kanunun bazı hükümlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması talebiyle açılan davaları birleştirerek, bugün esastan görüşmeye başlayacak.

Yüksek Mahkeme, 5 Aralıkta da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanvekili Birol Aydemir, Emekli Sandığı Genel Müdürü Mehmet Ali Özyer ile uygun bulacağı yetkililerin sözlü açıklamalarını dinleyecek. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile CHP, aralarında emeklilik yaşının kademeli artırılması, emekli aylığının bağlanması, prime esas kazançların belirlenmesi gibi hükümlerin bulunduğu toplam 22 maddenin bazı hükümlerinin iptalini ve yürürlüklerinin durdurulmasını istemişti.

/ ANKARA

04.12.2006


 

Türkiye AB'ye tam üye olmalı

Axel-Springer Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ernst Cramer, Türkiye’nin AB’ye kesinlikle tam üye olması gerektiğini belirtti.

Cramer, Die Welt gazetesinde yayımlanan, “Türkiye Avrupa’ya Aittir” başlıklı makalesinde, Türkiye’nin birliğe alınmamasını isteyenlerin, Türklerin etnik olarak Avrupalıdan çok Asyalı olduğunu sebep olarak gösterdiğini, kökenin aslında bunda rol oynamaması gerektiğini ifade etti. Cramer, Asya’dan göçün 13. yüzyılda sona erdiğini, Bulgarların, Macarların ve bazı Finlandiyalıların da Asya kökenli olduklarını yazdı.

Türkiye ile AB arasında 1996 yılından bu yana Gümrük Birliği anlaşması bulunduğunu, Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyesi olduğunu, Türkiye’nin ticaretinin yüzde 50’sini Avrupa ülkeleriyle yaptığını ve Türk askerlerinin Afganistan, Kosova ve Lübnan’da batı ülkelerinin askerleriyle birlikte görev yaptığını belirten Cramer, Türkiye’nin çoktan modern Avrupa ile bağlı olduğunu kaydetti.

Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkanların, Türkiye’nin Müslüman bir ülke olduğu ve Hristiyanlığın etkili olduğu Avrupa’ya uymadığı argümanını öne sürdüğüne işaret eden Cramer, şunları kaydetti:

“Ancak Avrupa’da bugün 20 milyon Müslüman yaşıyor. Türk siyasetçileri, bazı Avrupalı politikacılar gibi çatışmadan değil, medeniyetlerin birlikteliğinden söz ediyor. Bu, Türkiye’nin AB’ye tam üye olmasıyla daha kolay gerçekleşir. Papa 16. Benediktus da böyle görüyor. Bundan dolayı Türkiye’yi ziyaret etti.”

/ BERLİN

04.12.2006


 

Zorunlu eğitim tek tipleştiriyor

İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı (İlkav) Başkanı Mehmet Pamak, ‘’Zorunlu eğitim, insanları tek tipleştirmektedir’’ dedi.

İlkav tarafından Kocatepe Kültür Merkezi’nde ‘’Resmi İdeoloji Kıskacında Eğitim Sistemi ve Din Eğitimi’’ paneli düzenlendi. Panelde konuşan İlkav Başkanı Pamak, Türkiye’de ahlaki ve kültürel yapıda büyük erozyon yaşandığını, bu durumun da mevcut eğitim sisteminden kaynaklandığını söyledi.

Öğretmen-Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi de eğitim sisteminin istediği şekilde insanları şekillendirmeye çalıştığını söyledi. ‘’Devletin halkıyla moral değerler açısından ayrı düştüğünü’’ ifade eden Tanrıverdi, ‘’Ulus devletin sürü kültürüyle hareket eden bir toplum istediğini, bunu gerçekleştirmek için de araç olarak okulları kullandığını’’ belirtti. Tanrıverdi, ‘’Halk, çocuklara din dersleriyle İslâm öğretiliyor sanıyorsa alakası yok’’ şeklinde konuştu.

/ ANKARA

04.12.2006


 

‘Devlet özürlüye sahip çıkmıyor’

Türk Sağlık-Sen tarafından Devlet Personel Başkanlığı verilerine dayanılarak yapılan bir araştırma, devlet kurumlarında da yeteri kadar özürlü personelini istihdam edilmediğini ortaya koydu

Araştırmaya göre Kamu kurumlarında personelin yüzde 3 oranında özürlü personel çalıştırma zorunluluğuna uyulmuyor. Bazı kurumlar hiç özürlü çalışan görevlendirmiyor. Ocak 2006 verileri dikkate alındığında kamu kurumlarında toplam 1 milyon 568 bin 112 memur çalışıyor. yüzde 3 oranına göre çalıştırılması gereken özürlü personel sayısı ise 47 bin 43. Fakat bin 626’sı kadın 7 bin 91’i erkek olmak üzere sadece 8 bin 717 özürlü kamuda memur olarak istihdam ediliyor. Özürlü istihdam edilmesi gerekirken boş bırakılarak atamaya yapılmayan kadro sayısı 38 bin 326. Yani devlet çalıştırması gereken toplam özürlü personelin sadece yüzde 18,5’ini çalıştırmakta.Araştırmada ortaya çıkan bir diğer ilginç sonuç ise bakanlıklarda özürlülere çalışma imkanı verilmemesi oldu. Toplam memur sayısının yüzde 3 oranında özürlü memur çalıştırılması zorunluluğu dikkate alındığında bakanlıklarda 29 bin 805 özürlü personelin istihdam edilmesi gerekirken, çalıştırılan özürlü personel sayısı ise 5 bin 160 olarak kaldı. Araştırmaya göre Adalet, İçişleri, Dışişleri, Sağlık, Ulaştırma ve Çevre ve Orman bakanlıkları özürlü kadrosunda hiçbir memur çalıştırmıyor. Milli eğitim Bakanlığı 17 bin 284 özürlü personel istihdam etmesi gerekirken, çalıştırdığı özürlü personel sayısı ise 3 bin 154. Bakanlıklardan sadece Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 15 özürlü personel çalıştırması gerekirken 18 özürlü personel çalıştırarak bakanlıklar arasında yüzde 3 oranını geçen tek bakanlık oldu.

KADROLARIN YÜZDE 81.5’İ BOŞ

Araştırma sonuçları ile ilgili bir değerlendirmede bulunan Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, özürlü kadrolarının yüzde 81,5’ne atama yapılmadığını bildirdi. Sosyal devlet olmanın temel şartının yardımı muhtaç insanlara sahip çıkmak olduğunu belirten Kahveci “ Özürlü vatandaşlarımıza sosyal devlet olarak öncelikle kamunun sahip çıkması gerekirken, maalesef kadrolardaki boşluklara baktığımızda gerekli önemin gösterilmemesi düşündürücü ve üzüntü vericidir” dedi.

04.12.2006


 

Ordu’da örnek köy

40 yıl önce köylerinde sigara içmeme, kumar oynatmama kararı alan halk, köye gelen huzur sebebiyle, bu kararları günümüze kadar uygulayarak gelenek haline getirdi.

Ordu’nun Gürgentepe ilçesine bağlı 600 nüfuslu Şirinköy’ün ileri gelenleri, 1965’li yıllarda köyde yaygın hal alan sigara ve kumar hastalığına çare bulmak için biraraya geldi. Köyün büyükleri, istişare yaparak aldıkları kararla Türkiye’de bir ilke imza attı. Heyet, köyde sigara içmeme ve satmama, kumar oynatmama, kahvehanelerin adını da ‘çay salonu’ olarak değiştirme kararı aldı.

Bir süre sonra bu uygulama sayesinde köydeki komşuluk, dostluk ve kardeşlik ilişkileri yeniden yeşerdi. Şirinköy halkı, köye gelen huzur sebebiyle söz konusu kararları günümüze kadar uygulamaya devam etti. Köyde 40 senedir tavizsiz uygulanan kararlar şimdi ise gelenek halini aldı. Köyün çay salonlarında herhangi bir kumar oyunu oynanmasına ve sigara içilmesine izin verilmezken satılmasına da müsaade edilmiyor.

Çay salonu işletmecisi 62 yaşındaki Mahmut Ali Sönmez, köyün çok uzun senelerden beri fındık ve nakliyecilik ile geçindiğini söyledi. 1965’li yıllarda köydeki çoğu kişilerin kumar oynadığını ve sigara içtiğini anlatan Mahmut Ali Sönmez, bunun bir çok aileyi perişan ettiğini vurguladı. O senelerde de köyde büyük huzursuzlukların çıktığının altını çizen Sönmez, “Artık durum dayanılmaz safhaya gelmişti. Köyün büyükleri sürekli gidişatın iyi olmadığını konuşuyorlardı. Aralarında oluşturdukları bir heyetle duruma çözüm için bazı kararlar almışlar. Köydeki herkesi topladılar ve bu kararları hayata geçirmek istediklerini söydiler. Herkes daha orada kabul etti. Çünkü köylüler gidişatın hiç iyi olmadığının farkındaydı ama kimse birşey yapmıyordu. Onlardan Allah razı olsun” diye konuştu.

“Yıllar önce dedelerimizin aldığı doğru kararları sürdürmeye çalışıyoruz” diyen köylülerden Mustafa Şirin ise, “Fakat, bu geleneği devam ettirdiğimiz için hakkımızda ‘Hangi dönemde yaşıyoruz. Çağ atlamaya çalışan ülkede sigara sattırmıyorlar. Sigaraya karşılar, sigara içmiyorlar” gibi eleştiriler yapıldı. Biz bunu sağlığımızı düşünerek içmiyoruz. Bizim dedelerimizin yıllar önce düşündüğünü devlet daha yeni yeni yapıyor. Devlet, sigaraya karşı büyük bir kampanya başlattı ve ciddiyetle üzerine gidiyor. Demek ki bizim yaptığımız yanlış değilmiş. Geleneğimizle gurur duyuyoruz” açıklamasını yaptı.

/ ORDU

04.12.2006


 

Minibus TIR'la çarpıştı: 2 asker şehit

Asker taşıyan minibüsün TIR’la çarpışması sonucu 2 asker şehit oldu, 9 asker ile minibüs sürücüsü yaralandı.

Alınan bilgiye göre, Bitlis’in Tatvan ilçesi 6. Zırhlı Tugay Komutanlığından Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesine asker taşıyan sivil minibüs, Ağrı’nın Patnos ilçesi Sanayi Mahallesi’nde sürücüsü ve plakası henüz belirlenemeyen TIR’la çarpıştı. Kazada, minibüste bulunan 2 askerin olay yerinde yaşamını yitirdiği, 9 asker ile minibüs sürücüsünün yaralandığı öğrenildi. Yaralılar, Ağrı Askeri Hastane ve Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı. Kazayla ilgili soruşturma sürdürülüyor.

/ AĞRI

04.12.2006


 

Eğitimin temeli okul öncesi dönemde atılıyor

İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Yavuzer, babanın, toplumla aile ve çocuk arasındaki köprüyü oluşturan kişi olduğunu söyledi.

Yavuzer, Rize Kültür Sitesi Salonu’nda düzenlenen ‘’Çocuğun Eğitim ve Gelişiminde Ailenin ve Okulun Rolü’’ konulu seminerde, çocuğun gelecekte edineceği tutum ve davranışların temelinin erken gelişim döneminde oluştuğunu, eğitimin temel taşlarının ise okul öncesi dönemde atıldığını belirtti.

Anaokulu deneyimi olmayan çocukların, idmansız sahaya çıkan futbolculara benzediğini ifade eden Yavuzer, şöyle konuştu: ’’Temelinde sevgi olmayan eğitim, temel bir eğitim değildir. Her anne ve baba çocuğunu, bakma ve yetiştirme sorumluluğuyla dünyaya getirir. Anne ile çocuk arasında güvenli bir bağlanma oluşur. Bu güvenli bağlanma duygusu da çocuğun gelecekte insanlarla ilişkilerinin temelini oluşturur.’’

Ebeveyn olmanın çaba ve sabır istediğini vurgulayan Yavuzer, ‘’Çocuk eğitimde baba, destekleyici bireydir. Dolaylı ve doğrudan çocuğun eğitimine katkı sağlamaktadır. Baba, toplumla aile ve çocuk arasındaki köprüyü oluşturan kişidir’’ dedi.

/ RİZE

04.12.2006


 

İnşaatlarda, ölümüne ihmal

İnşaatlarda, bin YTL’lik zemin etüdünü ihmal edenlerin bulunduğunu bildirdi. Türkiye Yapım Müteahhitleri Federasyonu Genel Başkanı İsmail Babacan, ihmal edilebilecek bin YTL’lik bir zemin etüdünün, belki yüzlerce insanın hayatına, milyarlarca YTL’lik maddî hasara sebep olabileceğini belirterek, ‘’Bunlardan hepsinden önemlisi insan hayatıdır. Deprem bölgesi Türkiye’de, zemin etüdünü formalitede bırakmak, taammüden adam öldürmeye teşebbüsle eş değerdir’’ şeklinde konuştu.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) İnşaat Yapımcıları Meclis Başkanı da olan Babacan, yaptığı açıklamada, topraklarının yüzde 93’ü aktif deprem kuşağında, nüfusunun yüzde 98’i deprem riski altında bulunan Türkiye’de, inşaatlarda zemin etüdünün yasal bir zorunluluk olduğunu hatırlattı.

Zemin etüdünü, sadece meslekî değil insanı bir görev olarak gördüklerini ifade eden Babacan, isim vermek istemediğini, ancak son dönemlerde, zemin etüdünü formalitede bırakanlar konusunda şikâyetler aldıklarını kaydetti.

Babacan, zemin etüdünün özel şirketler tarafından da yapılabildiğini, bu konuda gerek müteahhitlerin gerekse müteahhitten iş üstlenen mimarların son derece hassas davranmaları gerektiğine işaret ederek, şunları söyledi: “Zemin etüdü, sondaj çalışmasıyla binanın yapılacağı yerde gerçekleştirilir. Alınan numuneler laboratuvar ortamında incelenir. Bu işin masa başında yapılması şansı yoktur. Bu nedenle, müteahhitlerimiz ya da mimarlarımız, zemin etüdü işini verdikleri firmanın bu işi nasıl yaptığına, tekniğine uygun yapılıp yapılmadığına birebir şahit olmalı.’’

ZEMİN ETÜDÜ BOYADAN, CİLADAN ÖNCE GELİR

Babacan, zemin etüdünün, bir binanın sağlamlığını belirleyen en önemli unsur olduğuna dikkat çekerek, ‘’Zemin etüdü bir binada en düşük maliyet unsurudur. Tek blok halindeki bir binanın zemin etüdü için harcanacak para bin YTL’yi geçmez’’ dedi.

Bir binanın boyasından, cilâsından önemli olan unsurun zemin etüdü olduğunu, vatandaşların da bu konuda duyarlı olması gerektiğini ifade eden Babacan, şöyle devam etti: “Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca hazırlanan yapı yasası tasarısında, bir binadan tamamen müteahhit sorumlu tutuluyor. Bir bina yıkıldığı takdirde, (bunun zemin etüdünü kim yapmış?) diye sormayacak, direkt müteahhit sorumlu tutulacaktır. Bu nedenle, meslektaşlarımızın hem insanı bir görev olarak hem de mesleğin saygınlığı ve güvenirliği açısından bir binada her şeyden önce zemin etüdü üzerinde hassasiyetle durmalarını bekliyoruz. Aksi takdirde bunun vebalı, hem insanî hem de meslekî açıdan ağır olur.’’

/ ADANA

04.12.2006


 

130 okula beyaz bayrak

Temizlik ve hijyen bakımından belirli kriterlere sahip ‘’Beyaz Bayrak’’lı okulların sayısı artıyor. Yeni eğitim ve öğretim yılının başlamasının üzerinden geçen 3 aylık sürede 13 ildeki 130 okul, Beyaz Bayrak ve sertifikayla ödüllendirildi.

Sağlık ve Millî Eğitim bakanlıkları tarafından, okulların temiz ve sağlıklı bir çevreye kavuşturulması amacıyla pilot uygulaması geçen öğretim yılında Ankara’da başlatılan ‘’Beyaz Bayrak Projesi’’, bu eğitim öğretim yılının başlamasının ardından ülke geneline yaygınlaştırıldı.

Projeye göre, temizlik ve hijyen açısından belirli kriterlere sahip olup okul sağlığının iyileştirilmesi konusunda gayret gösteren ilköğretim okulları ‘’Beyaz Bayrak’’ ve sertifikayla ödüllendiriliyor.

Denetimler sonucunda 100 üzerinden 90 ve üzerinde puan alan okullara temizlik ve sağlığın sembolü olarak Beyaz Bayrak veriliyor.

Bugüne kadar projeye katılmak için 13 ilden 133 okul başvururken, 130’u Beyaz Bayrak ve sertifikaya hak kazandı. Beyaz Bayrak almaya hak kazanan 200. okula ödülü törenle verilecek.

/ ANKARA

04.12.2006


 

Gümüşhane’de etkili kar yağışı

Gümüşhane’de etkili olan kar yağışı sebebiyle, 37 köy yolu ulaşıma kapandı.

Yetkililerden alınan bilgiye göre, dün geceden itibaren etkili olan kar yağışı dolayısıyla, kar kalınlığı yer yer 30 santimetreye ulaştı. Kar sebebiyle Torul’a bağlı 17, Kürtün’e bağlı da 20 olmak üzere toplam 37 köyün yolu ulaşıma kapandı. Kar yağışının sürdüğü, hava şartlarının imkân verdiği ölçüde yol açma çalışmalarının yapıldığı kaydedildi.

/ GÜMÜŞHANE

04.12.2006


 

Polise, savunma taktikleri kursu

Suç ve suçlularla mücadele eden emniyet teşkilatında son yıllarda görevlilere yönelik ölüm ve yaralanmalarla sonuçlanan mukavemet olaylarının artması üzerine polislere “savunma taktikleri’’ kursu veriliyor.

Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı, "Polis Savunma Taktikleri Projesi’’ hazırlayarak eğiticiler yetiştirdi. AB ülkelerinde eğitim alan eğiticiler, daha sonra il emniyet müdürlüklerinde kurs vereceklere, "Polis Savunma Eğiticileri Eğitim Kursu’’ verdiler.

/ ANKARA

04.12.2006


 

Tokat Havaalanı yeniden ulaşıma açıldı

Bakanlar Kurulu kararıyla 2002 yılında ulaşıma kapanan Tokat Havaalanı, yeniden hava ulaşımına açıldı. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, havaalanının ulaşıma açılması sebebiyle Atlas Jet’e ait özel uçakla Tokat’a geldi.

Yıldırım, havaalanında düzenlenen törende yaptığı konuşmada, düzenli seferlerin yeniden başlamasıyla Tokat’ın dünyaya bağlanan bir ulaşım sistemine sahip olduğunu belirtti. Tokat Havaalanı’nın ‘’hazin hikayesi’’nin bazı diğer havaalanlarından farklı olmadığını vurgulayan Yıldırım, 1995-2002 yılları arasında bu havaalanına birkaç sefer yapıldığını, ancak 2002 yılı başında Bakanlar Kurulu kararıyla ulaşıma kapatıldığını anlattı. ‘’Ülkeyi yönetenlerin görevi, trilyonlar harcanarak yaptırılan tesisleri kapatmak olmamalıdır’’ diyen Yıldırım, kendilerinin farkının burada ortaya çıktığını, hükümetin tamamlanan tesisleri milletin hizmetine hazır halde tuttuğunu, olmayan yerlerde de yenilerini yaptığını ifade etti. İstanbul’dan Tokat’a her gün sefer düzenleneceğini belirten Yıldırım, Tokatlılar’ın havaalanı ve uçaklarına sahip çıktığını, uçuşların yüzde 100 dolulukla gerçekleştirildiğini kaydetti.

/ TOKAT

04.12.2006


 

Paylaşılamayan ada

Samsun’un Ayvacık ilçesinde yaklaşık 20 yıl önce Suat Uğurlu Barajı gölünde su tutulması sonrasında ada olarak göl üzerinde kalan 120 dönümlük alanda çeşitli kamu kuruluşları hak iddia ederken, Ayvacık Belediye Başkanı Erkan Avcı, adanın kullanım hakkının kendilerine devredilmesi halinde adayı turizme açmayı planladıklarını söyledi.

Edinilen bilgiye göre, Suat Uğurlu Barajı’nın yapılmasından sonra baraj gölünde su tutulması sonrasında 120 dönümlük bir alan göl üzerinde ‘ada’’ olarak ortaya çıktı. En yüksek noktası göl seviyesinden yaklaşık 60 metre olan ve ‘’Koç Yurdu Adası’’ diye anılan kara parçası konusunda Milli Emlak, DSİ, Orman İşletme Müdürlüğü gibi kuruluşlar arasında mülkiyet sorunu yaşanmaya başlandı. Suat Uğurlu Barajı yapılırken gerçekleştirilen istimlak sebebiyle DSİ’nin tapusu olmadığı için Millî Emlak Müdürlüğünün, üzerinde orman alanı bulunduğu için de Orman İşletme Müdürlüğünün hak iddia ettiği adada bugüne kadar herhangi bir tasarrufa gidilemedi. Adayı, mülkiyet sorununun çözülmesi halinde turizm amaçlı kullanabileceklerini belirten Ayvacık Belediye Başkanı Erkan Avcı, bunun çevrenin tanıtımına da katkı sağlayacağını bildirdi.

/ SAMSUN

04.12.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004