Yardımlaşmak ve paylaşmak
Kâinata baktığımızda atomlardan yıldızlara, hayvanlardan bitkilere kadar tüm varlıkların arasında bir yardımlaşma olduğunu görüyoruz. Bu yardımlaşmanın neticesi olarak da, her varlık görevini kolaylıkla eksiksiz yerine getiriyor. Hiçbiri diğerine mâni olmuyor. Aralarında bir hasetlik, kıskançlık olmadığı için bir çatışma da görülmüyor.
Bu yardımlaşma ve dayanışma örneğini biz insanlar da hayatımızda uygulasak, eminim ki işlerimizde kısa sürede başarı ve kazanç elde edeceğiz. Konuyu kısa bir hikâye ile biraz açmak istiyorum.
Senelerdir “En İyi Buğday Yarışması”na katılan ve her yıl birinci olan bir çiftçinin o yıl da birinci olması herkesi şaşırtmıştır. Yarışmayı izleyen gazeteciler çiftçiden bu başarısının sırrını öğrenmek isterler. Çiftçi bu sırrın, kendi buğday tohumlarını komşularıyla paylaşmasında yattığını söyler. Gazeteciler bu cevaba çok şaşırırlar. “Onlar sizin rakibiniz olarak yarışmaya katılıyorlar. Buna rağmen ne diye tohumlarınızı onlarla paylaşıyorsunuz?” diye sorarlar. Çiftçi “Neden olmasın? Bilmiyor musunuz, rüzgâr olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu bakımdan komşularımın kötü buğday yetiştirmeleri demek, benim ürünümün de iyi olmaması demektir. En iyi buğdayı yetiştirmek için, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor.”
Yardım etmenin, paylaşmanın insana bir şey kaybettirmediği gibi ona muhakkak fazlasıyla geri döneceğini biliriz ve tecrübelerle yaşamışızdır. Ancak bazı insanlar aksini düşünür, başkasına yardım etmek o insanlara göre bir kayıptır. Ya da boşa harcanan zamandır. Yardım etmek veya paylaşmak deyince; bu maddî anlamda da olabilir, bilgi paylaşımı anlamında da. Birbirimize bir şeyler öğretmek, güzel davranışlara yönlendirmek, ahlâkını düzeltmek de bir yardımlaşmadır. Tanıdığımız ya da tanımadığımız insanlara duâ etmek de bir yardımdır. Yani hepimiz her an birbirimize yardım edebiliriz ve etmeliyiz ki Allah da bize yardım etsin. Bir iken, yardımlaşmamız neticesinde bin dil olalım ki duâlarımızın kuvvet ve kabul derecesi artsın. Kur’ân-ı Kerim’de ve hadislerde de yardımlaşmanın önemi üzerinde ısrarla durulmuş ve insanlar yardımlaşmaya teşvik edilmiştir. Peygamber Efendimiz (asm) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurur: “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu zalimlerin eline teslim etmez. Kim kardeşinin ihtiyacını karşılarsa Allah da onun ihtiyacını karşılar. Kim bir Müslümanın sıkıntısını giderirse, Allah da buna karşılık kıyamet gününün sıkıntılarından birini ondan giderir. Kim bir Müslümanın ayıbını örterse, Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter.” Maide Sûresi’ndeki âyette de “Helâlde ve hayırda yardımlaşın, haramda ve günahta yardımlaşmayın” buyurulmuştur.
Bir yardımlaşma ve bereket, rahmet ayı olan Ramazan’ı idrak ettiğimiz şu günlerde; insan olarak birbirimize maddî-manevî yardım etmenin şuurunu taşımalıyız. Öncelikle ailemizden, akraba ve komşularımızdan başlayarak bu güzel davranışı dalga dalga yaymalıyız. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadis-i şerifini özümsemeli ve yaşamalıyız.
Bu ayda yerine getirdiğimiz oruç ibadeti ile, teravih, fitre ve zekât ile kulluk vazifemizi yaparken yardımlaşmanın da zirveye ulaştığı günleri yaşıyoruz. Kazandığımız sevaplar da, bir iken bin, bazen yedi bin, bazen daha fazla yazılıyor. Yardımlaşmanın ve paylaşmanın dünyada görülen neticesi de hanelerimizde bereket olarak tezahür ediyor. Ayrıca başımıza gelmesi muhtemel kaza ve belâları def ediyor.
Kâinatın uyum ve denge içinde olması varlıkların aralarındaki yardım ve dayanışmaya bağlıysa; biz insanlar da birbirimize yardım ederek ekonomik ve sosyal dengeyi sağlayabiliriz. Hem mânen huzurlu, mutlu oluruz, hem de aramızdaki sevgi bağı güçlenir.
|