Delil, lügatte yol göstermek ve rehberlik yapmak anlamındadır.
Terim olarak ise kendi vasıtasıyla başka bir şey hakkında bilgi elde etmeye yarayan şey demektir. Kur’ân-ı Kerîm’in değişik yerlerinde kılavuzluk etmek göstermek anlamında kullanılmaktadır. (Furkan 25/45 Sebe 34/14).
Risale-i Nur’da Bediüzzaman Said Nursî delillendirmeye giderken gerek mantık ve felsefe ilimlerinde kullanılan istidlâl usûllerini gerekse kelâm ilmi ile özdeşleşmiş delil yöntemlerini kullanmıştır. Onuncu sözünün giriş kısmında; “bir köy muhtarsız olmaz, bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz bir harf kâtipsiz olamaz biliyorsun. Nasıl oluyor ki nihayet derecede muntazam şu memleket hâkimsiz olur?” diye muhatabına sorarak kâinatı idare eden, yapan, yazan, her şeyi tasarrufu altında bulunduran bir idareciyi, yani bilinenin ve görünenin bilgisini kullanarak maddî gözle göremediğimiz Cenâb-ı Hakk’ı bilmeyi ve manen onu görmeyi sağlamaktadır.
Yine 23. Lema’nın mukaddimesinde :
“Birincisi: Evcedethül esbap yani esbap bu şeyi icat ediyor,
İkincisi: Teşekkele binefsihi yani kendi kendine teşekkül ediyor oluyor bitiyor.
Üçüncüsü: İktezathüt tabiat yani tabiîdir tabiat iktiza edip icat ediyor.
Dördüncüsü: Veyahut bir Kadiri Zülcelâlin kudretiyle icat edilir. Madem bu dört yoldan başka yol yoktur. Evvelki üç yol muhal, battal, mümteni, gayri kabil oldukları kat’î ispat edilse, bizzarure ve bilbedahe, dördüncü yol olan tarik-i vahdaniyet şeksiz, şüphesiz sabit olur.” Bediüzzaman bu delillendirme yönteminde ilk üç yolun hükümsüz olduğunu izah ve ispat edip, kabul görülemeyeceğini güneş misali gösterdikten sonra dördüncü yolun kendi kendini geçerli kıldığını ve kabul gördüğünü göstermektedir.
Bediüzzaman kelâm ilminde kullanılan sebr ve taksim metodunu da kullanarak Allah’ın bilgisine ulaştırmakta, yaratıcılığını ve kudretini anlamamızı sağlamaktadır. Sebr ve taksim bir konu, durum, ihtimal ile ilgili olan bütün hükümlerin ele alınıp bunların doğru veya yanlış olma taksimine gidip neticeye varma yoludur. Meselâ bir kimse ya hayattadır ya da ölüdür. Yaşadığı ispat edilirse ölmüş olduğu ile ilgili bütün iddialar çürütülmüş reddedilmiş olacaktır.
İşte Bediüzzaman Tabiat Risalesi’nde delillendirme yoluna giderken bu istidlâl yöntemi, sebr ve taksim metodlarını da kullanıp Allah’ın yaratıcı olduğunu, kâinatı ve içindeki her şeyi halk eden bir müdebbir-i ekber olduğunu ispat etmektedir. Risale-i Nur’da hangi sayfaya, satıra, paragrafa, cümleye, kelimeye bakılsa mantıkî ve ilmî kaidelerle yazılıp bu yöntemlerin kullanılıp izaha gidildiği görülecektir. Bu sebeple olsa gerek ki Risale-i Nur çürütülemez söndürülemez reddedilemez bir burhan-ı nâtıktır.