Duha Sûresinin nüzulünden sonra Peygamberimizin (asm) kalbi rahatladı. Göğsü genişledi ve feraha erdi. Mekke’nin ileri gelen akıllı ve itibarlı kimselerinin Müslüman olması da Peygamberimizi (asm) sevinç ve sürura boğdu.
Peygamberimiz (asm) artık yalnız değildi. En bilgili ve şerefli insanlar; ahlâklı olanlar Müslüman olmuşlardı. Erkeklerden Müslüman olanların adedi on beşi geçmişti. Bu durum Peygamberimizin (asm) bütün endişelerini gidermişti. Peygamberimiz (asm) artık yalnız değildi.
İşte böyle bir durumda İnşirah Sûresi nazil oldu. Yüce Allah bu sûrede meâlen şöyle buyuruyordu:
“Bismillahirrahmanirrahim.
Biz senin göğsünü açıp temizlemedik mi? Göğsüne genişlik ve ferahlık vermedik mi? Sana kuvvet ve metanet vererek üzerindeki ağır yükü hafifletmedik mi? Biz senin şanını ve şerefini yükseltmedik mi? Şüphesiz bil ki zorluk kolaylığı celbetmek içindir. Kolaylık zorlukla beraberdir. Zorlukla beraber kolaylık vardır. Öyle ise hiçbir zorluktan çekinme, yılma, boş bulunduğun zaman hemen kalk ve yorulmak için çalış. Yalnız Rabbini razı edebileceğin şeylere rağbet et. Allah’ı razı ve memnun edecek şeylere önem ve değer ver.”1
Cebrail (as) vahyi getirdikten sonra Peygamberimize (asm)sordu:
“Benim ve senin Rabbin olan Allah senin şanını nasıl yüceltti biliyor musun?”
Peygamberimiz (asm) buyurdu:
“Allah daha iyi bilir!”
Cebrail (as) cevap verdi:
“Senin adın Allah’ın zikri ile beraber anılacaktır. Bundan sonra Allah, iman edenlerin imanını, Allah’ın birliği ile beraber senin onun Resulü olduğuna şahitlik etmeden kabul etmeyecektir. Kelime-i Şehadet ‘Eşhedü en Lâ İlâhe İllallah ve Eşhedü enne Muhammeden Abduhu ve Rasûlühü’ şeklinde olacaktır” buyurdu.2
Akşam olunca yeni bir sûrenin nazil olduğunu duyan sahabeler merakla ve öğrenme aşkı ile Peygamberimizin (asm) evinde toplandılar. Peygamberimiz (asm) önce kendisine gelen vahyi kâtiplerine yazdırdı. Sonra okudu ve ezberlemelerini tavsiye etti. Peygamberimiz (asm) Cebrail’in (as) kendisine öğrettiği Kelime-i Şehadeti mü’minlere de öğretti. Bundan sonra Allah’ın adı ile beraber adının zikredileceğini, imanın ancak bu şekilde makbul olacağını izah etti. İman edenler o zamana kadar “Lâ İlâhe İllallah” diyerek imanlarını izhar ediyorlardı. Bundan sonra “Lâ İlahe İllallah Muhammed Resûlullah” diyeceklerdi.
İlk sahabeler Hz. Ebu Bekir, Hz. Osman, Hz. Ali, Bilâl-i Habeşî, Abdurrahman b. Avf, Ebu Ubeyde b. Cerrah, Erkam b. Ebi’l-Erkam, Zübeyir, Talha ve Hz. Zeyd (ra) hepsi pür dikkat dinliyorlardı.
Hz. Ebu Bekir (ra) sordu:
“Âyette geçen göğsün açılması ne demektir?”
Peygamberimiz (asm) cevap verdi: “Bu, göğsün içine iman nurunun girerek hakikate, imana ve İslâma açılması ve iman nuru ile aydınlanıp ışıklanmasıdır” buyurdu.
Yine sordu: “Ya Resulallah! Bunun alâmeti nedir?”
Allah’ın Resulü cevap verdi:
“Bunun alâmeti, fani ve aldatıcı dünyadan yüz çevirmek, ebediyet yurdu olan ahirete yönelmek, ölüm gelmeden önce ölüme hazırlıklı olmaktır. İşte böyle birisinin kalbi İslâma açılmıştır.”3 buyurdu. Ve daha önce nazil olan şu âyeti okudu: “Allah kime hidayet etmek isterse onun göğsünü İslâm’a açar. Kimi de sapıklığa düşürmek isterse onun da kalbini daraltır ve sıkıştırır.”4
Sonra şöyle devam etti: “Allah katında dünyanın bir sinek kanadı kadar değeri yoktur. Şayet Allah katında dünyanın bir sinek kanadı kadar değeri olmuş olsaydı kâfirlere bir yudum su içirmezdi.5 Allah dünyayı ahiret amellerini meyve vermesi için yarattı. Bu şekliyle dünyayı ahiretin tarlası kıldı. Allah dünyada ancak Allah’ın zikrine, imana ve ilme değer verir. Bunların dışında hiçbir şeye değer vermez” buyurdu.6
Erkam bin Ebi’l-Erkam sordu:
“Ya Resulallah! Zorlukla beraber nasıl kolaylık olur?”
Peygamberimiz (asm) cevap verdiler:
“Allah her güçlüğün arkasından bir kolaylık yaratır.7 Sonra ferah ve neşe içinde gülerek şöyle buyurdular: ‘Bir zorluk iki kolaylığı yenemez.”8
Böylece Peygamberimiz (asm) “Bir işin sıkışınca genişleyeceğini, nimetin külfete göre geleceğini” söyledi. Allah’ın adının yücelmesi için çok çalışmaları gerektiğini, boş durmamak gerektiğini, bir işten sonra bir başka işe ve hizmete bakmak icap ettiğini, tüm gayret ve çabaları ile Allah’ın rızasını kazandıracak ameller peşinde koşmayı Allah’ın emrettiğini anlattı.
Sonra Peygamberimiz (asm) sahabelerine sabır ve metanet dersi verdi. Gayretlerini uyandırdı. Sıkıştıkları, daralıp bunaldıkları zaman “Elem Neşrah Leke Sadrak” (İnşirah) sûresini okuyarak Allah’tan yardım istemelerini tavsiye etti. Böylece sohbetini tamamladı.
Sahabeler gecenin geç vaktinde dağılarak evlerine gittiler. Okuyup ezberledikleri sureyi hanımlarına ve çocuklarına öğrettiler. Peygamberimizin (asm) konuşmalarını aktararak onları da bilgilendirdiler.
Dipnotlar:
1- İnşirah Sûresi, 94:1–8
2- İbn-i Kesir, Tefsir, 4:561; İbn-i Hibban, Sahih, 5:162
3- Buhari, Tefsir, Sure 94
4- En’am Suresi, 6:125
5- Tirmizi, Zühd, 13; İbn-i Mâce, Zühd, 3
6- Tirmizi, Zühd, 14 ; İbn-i Mâce, Zühd, 3 ; Dârimî, Mukaddime, 32
7- Daha sonra Medine döneminde de şu mealde bir ayet daha nazil oldu: “Allah güçlüğün arkasından kolaylık yaratacaktır.” (Talak, 65:7)
8- Malik, Muvatta, Cihad, 6
M. ALİ KAYA