İpek Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökhan Bacık, seçimin dört önemli sonucunun olduğuna vurgu yaparken, seçmenin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AKP Genel Başkanı gibi hareket etmesini kabullenmediğini söyledi.
AKP'nin aslında yüzde 18-20 oy kaybettiğini kaydeden Gökhan Bacık, sandıktan koalisyon çıktığını ve seçmenin böyle bir iradede bulunduğunu belirtti. Bacık, Türkiye’yi erken seçime zorlamanın bir takım ekonomik maliyetlerinin olabileceğini dile getirdi.
Prof. Dr. Gökhan Bacık, Bugün TV canlı yayınında yaptığı seçim değerlendirmesinde, “Parlamento seçimlerinin dört sonucu vardır. Birincisi, AKP 13 yıllık tek parti iktidarını kaybetmiştir. İkincisi, HDP’nin barajı geçerek ülkenin dördüncü büyük partisi olmasıdır. Batı illerinden de ciddi oranda oy alması önemlidir. Üçüncüsü ise, Başkanlık sistemine seçmen kati bir şekilde, yüzde 60 oranında hayır demiştir. Dördüncü sonuç ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hem AKP üzerindeki vesayetini hem de Türkiye siyasetine aşırı tavrına da seçmen hayır demiştir. İlk iki sonuç seçimin doğrudan, son iki sonuç ise seçimin dolaylı sonucudur. Bu şekilde dört temel sonucundan bahsedebiliriz.” dedi.
SEÇMEN ERDOĞAN’IN GENEL BAŞKAN GİBİ HAREKET ETMESİNİ KABULLENMİYOR
Gökhan Bacık devamında şöyle konuştu: “Seçmeni AKP’nin bazı konularda bıktırdığını ifade ederek, özellikle son üç yıldır yaşadığımız, aşırı rahat tavrı AKP’nin demokrasiyi var eden düşünce özgürlüğü, teşebbüs hürriyeti gibi konularda AKP kurulduğu 2002’deki reformu ruhundan uzaklaşmış, bu seçmen üzerinde kaçınılmaz bir tepki oluşturmuştur. İkincisi ise, seçmen AKP-Erdoğan ilişkisini kurucu Genel Başkan olduğu için reddetmiyor ancak halen Erdoğan’ın AKP Genel Başkanı gibi hareket etmesini de kabullenmemektedir. Eğer Sayın Erdoğan bu seçim sürecinde geleneksel Cumhurbaşkanları gibi sarayında otursaydı ve Anayasa'nın verdiği ölçüler içerisinde konuşsaydı, siyaset yapsaydı bunu bugün söylemezdik ama hepimizin bildiği gibi meydanlara girmiştir. Meydanlara katıldığı için dolaylı olsa da seçimin bir parçası haline gelmiştir. Seçmen bunu da onaylamamıştır. Seçmen Cumhurbaşkanının pasif olmasını istememektedir ancak bu şekilde tarafgir olmasını da istememektedir. Dolayısıyla AKP’nin son iki-üç yılda benimsediği yeni profilden seçmen uzaklaşmaktadır.”
Türkiye’de 3 milyonun üzerinde yeni seçmen katılımına rağmen AKP'nin oy kaybettiğini dile getiren Bacık, şunları kaydetti: "2011 seçimlerinde aldığı yüzde 49’dan 2015’te yüzde 40 düşüş 9 puanlık bir düşüştür. Bunu oransal olarak ele aldığımızda bu yüzde 18-20 aralığında bir düşüştür. 2011’de 21 milyon 400 bin kişinin oyunu alan AKP, bu oranı koruyabilseydi 7 Haziran’da 18 milyon 500 bin değil 22 milyon 600 bin oy alabilecekti. Buradan bakıldığında yüzde 18-20 oranında bir oy kaybı söz konusudur. Dolayısıyla AKP’nin; özellikle Gezi süreci olabilir, 17/25 süreci olabilir, son üç yıldır 2009’un sonbaharından bu yana ortaya koyduğu profil seçmen üzerinde bir tepkiye yol açmıştır. AKP kurulduğu günden bu yana ülkenin hem doğusuna hem de batısına gidebilen bir partiydi. Güleryüz siyasetiyle iki tarafta da varlığını gösteriyordu. Bu seçimlerde Türkiye’nin doğusuyla diyalogunu kaybetti. Dolayısıyla bu seçmenin sandığını sert bir biçimde yansımış görünüyor.”
BAŞKANLIK DÜZENİ RAFA KALKMIŞTIR
Bacık, “Yaralanmış bir AKP var. Bu AKP yaralarını sarıp yeni bir strateji belirlemek yerine, başkanlık iddiamız ölmemiştir diyerek bunu hedef haline getireceklerse bu gerçekçi olmaz. Bugün itibariyle başkanlığın bir şansı yok. Kim buna destek verecek. Zaten HDP, başkan yapmayız diyerek emanet oyları alarak oylarını geliştirdi. HDP’ye oylar bundan dolayı gitti. Hele hele, bir azınlık hükümeti oluşturarak, başkanlık olmadığı için ekonomi kötüye gidiyor diyerek başkanlık için harekete geçmek seçmen iradesiyle çatışmaktır. Bu AKP’ye daha çok zarar verecektir. 7 Haziran sonuçlarına göre başkanlık sistemi Türkiye’de rafa kalkmıştır.” şeklinde konuştu.
CHP SEÇMENİ TAKTİK OLARAK HDP’YE OY VERMİŞTİR
Hatırı sayılır bir CHP seçmeninin HDP’ye oy verdiğine de işaret eden Bacık, “Çankaya’da CHP’ye verilen sandıklardan HDP’ye oy gittiğini görüyoruz. Burada CHP seçmeni stratejik düşünerek HDP’ye oy vermiştir. CHP, son iki yılda kendi geleneksel ulusalcı çizgisinden daha merkez bir sosyal demokrat partiye dönüşmek için önemli reformlar yapmıştır. Ama Türkiye’nin sosyolojisiyle ilgili bir sınır var CHP’ye yönelik. Yani bir kitleyi, muhafazakar ya da Anadolu’da yaşayanları CHP ile ilgili bir kodlamaya götürmüş. Bunun yorumunu CHP’nin yapması gerekiyor. Benim kanaatim CHP seçmenin taktik olarak HDP’ye doğru kaydığı kanaatindeyim.” izahını yaptı.
HDP’NİN ALDIĞI OY PKK’YI KİLİTLEDİ
HDP ile ilgili olarak konuşan Prof. Dr. Bacık, şu değerlendirmede bulundu: “Siyaset tarihinde çok az görülen bir başarı gerçekleştirmiş ve oylarını yüzde 95 artırmıştır. HDP’nin bu oy artışı HDP’yi şu haliyle bir Türkiye partisi haline getirmiştir. HDP’nin bu oy artışı partiyi şu oy oranı artışı ile bir Türkiye partisi haline getirmiştir. HDP’nin bundan sonraki işi bu oy oranını korumak olacaktır. HDP’nin bundan sonraki pozisyonu bunu korumak olacaktır. HDP ile PKK ilişkilerini çok daha zor bir noktaya getirmiştir. Bu sonuçlar bugün itibariyle PKK’yı kilitlemiştir. PKK’nın silahlı eylemlere girişmesi, büyük müdahalelerde bulunması HDP’yi zayıflatacaktır. Bu emanet oylar HDP’den iki şey istemektedir; bir AKP’yi sınırla, iki silahlı alternatifleri sınırla. HDP güçlenmiştir ama partinin otonomisi sosyolojik olarak çok zayıflamıştır. Yani HDP’nin büyük riskler alması çok zordur. Bu dengeyi korumak zorunda kalacaktır. Bunun sadece PKK ile olan ilişkilerini değil geleneksel Kürt tabanıyla da ilişkilerini sınırlandıracaktır.”
DAVUTOĞLU’NUN ALACAĞI POZİSYON AKP’DEKİ DENGELERİ ETKİLER
AKP’nin bundan sonra ne olacağını belirleyecek temel dinamiğin AKP’nin Erdoğan’la yapacağı ilişki olduğunu savunan Gökhan Bacık, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“AKP son bir yılda Erdoğan’ın fiili başkanlığını yani parti lideri, bakım seçim sürecinde bazı bakanlar milletvekilleri çıkıp bizim parti liderimiz Erdoğan’dır dediler bunu yaparsa buna giderse bu bir gerilim oluşturacağı kanaatindeyim. Öbür taraftan Sayın Davutoğlu kademeli olarak Erdoğan’dan partiyi kendi üzerine doğru çektiği zaman da şöyle bir sorun ortaya çıkacaktır. Bu parti de çıkan milletvekili listelerine göre siyaset tercihi Erdoğan merkezli insanlar var onlar buna razı olmayacaktır. Dolayısıyla Erdoğan faktörü AKP içerisinde bir iç gerilim oluşturmaktadır. Benim kanaatim bundan sonra AKP’nin iç dengelerinin gideceği yönünü bu gerilimin şekli belirleyecektir. Çünkü büyük ihtimalle AKP’de bugün pek çok insan bu sonucun Erdoğan’la ilgili olduğunu düşünmektedir. Dolayısıyla Sayın Davutoğlu ya bundan vaz geçecektir. Ama vazgeçmesinin şöyle bir maliyeti olacak. Parti içinde tırnak içinde Erdoğancı vekillerle nasıl sorunu çözecektir. Bu nedenle AKP için bence biraz politik tartışmaların gerilim olacağı bir dönem olması hiç akla uzak değil böyle bir dönem beklenebilir AKP için."