Lahika |
Hadis-i Şerif Meâli
İbrahim'in (as), ateşe atıldığında en son sözü “Hasbiyallahü ve ni'me'l-vekîl” (Allah bana yeter, O ne güzel vekildir) oldu.,
Câmiü's-Sağîr, No: 4 |
07.02.2010 |
Bahtiyar Alman milleti Avrupa’da Kur’ân’a ve İslâmiyete karşı gösterilen hüsn-ü alâka ve bilhassa bahtiyar Alman milletinde fevc fevc İslâmiyeti kabul etmek gibi hâdiseler, o ihbarı tamamıyla tasdik etmişlerdir. Avrupa bir İslâm Devletine, Osmanlı Devleti de bir Avrupa devletine hâmiledir. Bir gün gelip doğuracaklardır. (...) Şimdi Avrupa’da Kur’ân’a ve İslâmiyete karşı gösterilen hüsn-ü alâka ve bilhassa bahtiyar Alman milletinde fevc fevc İslâmiyeti kabul etmek gibi hâdiseler, o ihbarı tamamıyla tasdik etmişlerdir. Sözler, s. 709 *** Kat’iyen tahakkuk etmiş ki, Risâle-i Nur hariçten hücum eden küfr-ü mutlaka karşı bu milleti ve âlem-i İslâmiyeti muhafaza edecek Kur’ân-ı Hakîmin mu'cize-i mâneviyesinden bir derstir ki, dinsiz filozoflardan hiçbirisi ona karşı mukabele çaresi bulamadılar. Kat’iyen haber aldık ki: Hariçte bazı yerde bir milyon gençler “Müsalemet-i umumiyeyi temin edecek Risâle-i Nurdur” demişler. Sulh-u umumî taraftarı Almanya ve Amerika gibi bazı ecnebîlerin de Risâle-i Nur’u tercümeye başladığını haber aldık. Emirdağ Lâhikası, s. 451 *** ..bugünkü dünyadaki ihtilâfları halledecek olan; aklen, fikren terakkî etmiş yirminci asır insanlarına hak ve hakîkati anlatabilecek yepyeni bir ilmî keşfiyâtı ve bir teceddüdü Amerika’da, Avrupa’da, husûsan Almanya’da taharrî eden cereyanlar meydana gelmiş; eğer idrak edebilirler ve görebilirlerse, işte Risâle-i Nur Külliyatı. Nitekim bu hakîkatin idrâk edilmeye başlandığını gösteren emâreler bahtiyar Alman milleti içinde görülmektedir. Tarihçe-i Hayat, s. 603 *** Risâle-i Nur Avrupa, Amerika ve Afrika’da da hüsn-ü teveccühe mazhar olmuş; başta bahtiyar Almanya ve Finlandiya olmak üzere, birçok memleketlerde okunmaya başlanmıştır. Bu cümleden olmak üzere, Almanya’da, Berlin Teknik Üniversite Mescidine Risâle-i Nur Külliyatı konulmuş ve Şarkiyat Üniversitesi İlahîyat bölümünde Risâle-i Nur hakkında konferans tertip edilmiştir. Almanya’daki İslâmî fütûhâtta Risâle-i Nur’un büyük rolü olmuştur. Tarihçe-i Hayat, s. 614 ** Sizin Nurun neşrindeki muvaffakiyetinizi âlem-i İslâm tebrik edip alkışlayacak. Şimdi de emareleri görünüyor ki: Ezcümle bir nümunesi, Pakistan Maarif Vekili Nurlar için benim yanıma geldi, Risâle-i Nur’un bir kısmını aldı. “Doksan milyon Müslümanlar içinde neşrine çalışacağım” dedi. Aldı, gitti. Hem bu kadar aleyhimizde münafıklar çalıştıkları halde, hem Avrupa’da, hem Asya’da uzak yerlere Risâle-i Nur’u götürmüşler. Hem Berlin’de Almanlar Zülfikar’ı aldıkları vakit, bir gazetelerinde alkışlayarak ilân etmişler. Hem dahilde ehl-i iman, en ziyade muarızlar olan eski başbakan ve dahiliye vekili yasak ettikleri Asâ-yı Mûsâ ve Zülfikar’ı yasaklarına ehemmiyet vermeyerek kemal-i şevkle okuyorlar. Okuyanlar Ankara’da pek ziyadedir. Hem birkaç yerde hapishane müdürleri iki üç vilâyette karar vermişler ki: “Biz hapishaneleri medrese-i Nuriye yapacağız ki, bizim mahpuslar da Denizli, Afyon hapisleri gibi Nurlarla ıslâh olsunlar.”
Emirdağ Lâhikası, s. 296
LÜGATÇE:
hüsn-ü alâka: Güzel ilgi. fevc fevc: Akın akın, dalga dalga. kat’iyen: Kesinlikle. küfr-ü mutlak: Kesin ve tam bir inkâr. müsalemet-i umumiye: Umumun selâmeti; insanlığın barışı. sulh-u umumî: Genel barış. teceddüd: Tâzelenme, yenilenme. taharrî: Araştırma. hüsn-ü teveccüh: Güzel alâka ve sevme, güzel bulma. fütûhât: Fetihler, zaferler; İlâhî feyizler. emare: Delil; işaret, belirti, iz. ezcümle: Bu cümleden, meselâ. maarif vekili: Eğitim bakanı. Zülfikar: Bir Risâle ismi. |
07.02.2010 |
Ey nefsim, kabrini düşün!
—Mehmed Karadal'ın anısına...—
Kabrini düşün, yalnız, soğuk, dar, karanlık bir haps-i münferid... Hani eve gelir gelmez uzandığın lambanın düğmesi, uzanıp dokunduğunda evin her yerini aydınlatan. Burada uzanamıyorsun işte Mutlak çaresizlik, acizlik ve fakirlik Sarmış her tarafını, başından tâ ayak ucuna kadar Halbuki bir zamanlar ne de çok güvenirdin güzelliğine, cüzdanındaki kâğıt parçalarına Hani epey de gençtin, kolay kolay da kimseyi beğenmezdin İnsanlardan bir insandın, ama pek de gösterişliydin Kulağınla en güzel şarkıları dinler, gözlerinle istediğin her şeye bakar, kolay kolay da her yemeği yemezdin. Kıyafetlerin de ne kadar alımlıydı, son moda, pahalı ve gösterişli Hakikaten sen ne de haşmetliydin? Zaman geldi, ruh bedenden kabzedildi, dünyanın deniliği tamamen tezahür etti. Anlaşıldı ki misafir evine doğru gidiyor, hem de nasıl gidiyor İşte şimdi kabirdesin! Güzelliğin ve sen toprağın altında iken yanında bir kuruşunu bile götüremediğin paraların... Hatta biraz garip gelebilir ayağına dahi giyemediğin çorapların, ziynet eşyaların... O dayanılmaz cazibedarlığın ve daha bir çok vasfın... Burada pek bir işe yaramıyor değil mi? Seni teneşirin üstünde yıkanırken gördüğümde, simanda faniliğin hatemi ne de güzel parlıyordu. Son abdest, son dokunuşlar ve sevdiklerinin birkaç gün sürecek gözyaşları. Kıpırdatamadığın ellerin, açamadığın gözlerin, hareketsiz bedenin Şimdi düşün, bir an olsun ey nefsim şu kaçtığın tabloyu Resmet hayalinde ve hissetmeye çalış Hırsların, kavgaların, hele o olmaz olası düşmanlıkların Ne kadar mânâsız ve elem verici değil mi? Aslında biliyorsun ey mağrur nefsim! Kabrini kendinden ne kadar uzak görüyorsun Eğer katılaşmış duygularını, kabrin ve teneşirdeki şu hâlin yumuşatıp şeffaflaştıramıyorsa, Daha hangi nasihten ders almayı düşünüyorsun? Artık kaçış yok ey nefsim! Hem mülk-ü İlâhîden gayrı bir yer mi var da hâşâ kaçıp gizlenesin Hem de görünmeyesin Kaçışın Rabbine olsun, ‘fefirrû ilâllah’ kalbine nakış olsun, Hasbünallahi veni’me’l-vekil muhkem kalen olsun Lâ taknatû yeisine devâ olsun Ama ne olursa olsun, kabrini unutma ey nefsim! Ey sonsuz Cemal, Celâl ve Kemâl sıfatlarıyla muttasıf olan Rabbim! Ne olur şu söz dinlemez, asi nefsimi ıslâh eyle Ne olur düşmanlık, kin, garez, gıybet tufanından Nuh’u (as) kurtardığın gibi beni ve bütün kardeşlerimi ihlâs ve uhuvvetin muhkem sefinesine bindir Tâ ki boğulmadan senin rızanın nurânî sahiline çıkabilelim Bu duâyı bütün mü’min kardeşlerim için kabul eyle Allah’ım Âmin…
MESUT NURVER |
07.02.2010 |