Haberler |
Kriz, ticarî ahlâkı bozdu |
TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Şirket İşleri Komisyonu Başkanı Tayfun Bayazıt, krizin sebep olduğu zorlu şartlar ve kişilerin uğradığı gelir kayıplarının işverenler ve çalışanlar üzerindeki baskıyı arttıran bir unsur olduğunu belirterek, “Bu durum, doğrudan maddî çıkar sağlamaya yönelik usulsüzlüklere neden olabilmektedir” dedi. TÜRK Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Üyesi ve Şirket İşleri Komisyonu Başkanı Tayfun Bayazıt, krizin oluşturduğu zorlu şartlar ve kişilerin uğradığı gelir kayıplarının işverenler ve çalışanlar üzerindeki baskıyı arttıran bir unsur olduğunu belirterek, ‘’Bu durum, doğrudan maddî çıkar sağlamaya yönelik usulsüzlüklere neden olabilmektedir’’ dedi. TÜSİAD’ın ‘Dünyada ve Türkiye’de İş Etiği ve Etik Yönetimi’’ başlıklı raporu Sabancı Center’da düzenlenen bir toplantı ile kamuoyuna sunuldu. Toplantının açılışında konuşan Tayfun Bayazıt, küresel kriz ile birlikte sadece ekonomideki kırılganlıkların değil, aynı zamanda etik dışı davranışların da gün ışığına çıktığını söyledi. Yaklaşık 50 yıl önce işletmelerin varoluş sebebinin hissedarlar için en yüksek ekonomik faydayı elde etmek olduğunu dile getiren Bayazıt, bugün ise varoluş sebebinin yalnızca kâr etmek değil, elde ettiği ekonomik faydayı topluma geri kazandırabilmek olduğunu belirtti. 21. yüzyılın bilgi ekonomisinde iyi işletmenin; amacı olan, üyeleri belli haklara sahip ve refah oluşturan bir topluluğa dönüştüğünü dile getiren Bayazıt, bu yeni düzen içinde, iş etiğinin, işletmelerin vizyonlarına ışık tuttuğunu ve misyonlarını gerçekleştirme yolunda onların sağduyusu olduğunu kaydetti. Bayazıt, 1980’lerden itibaren önce dar bir çerçevede telâffuz edilmeye başlanan ‘’iş etiği’’ kavramının, 2000’li yıllara gelindiğinde, başta iş dünyası olmak üzere toplumun her kesiminde tartışılır olduğuna işaret ederek, ‘’Ne yazık ki iş etiği tartışmaları, kavramın geliştirilmesi üzere değil, iş dünyasının yaşadığı erozyonun önlemesi etrafında alevlenmiştir’’ dedi. Tayfun Bayazıt, dünyada bu konuya ait literatürün geliştiğini, Birleşmiş Milletler, OECD ve Avrupa Birliği gibi uluslar arası kuruluşların girişimleri ile evrensel normlar oluştuğunu, iş dünyasının etik altyapısını güçlendirmek adına yürütülen bu çalışmaların, şirketlerin bütün paydaşları ile karşılıklı güven tesis etmesini, iş etiği ile bağdaşmayan tutum ve davranışların önüne geçilmesini amaçladığını söyledi.
KÜRESEL İLKELER SÖZLEŞMESİ Bu bağlamda atılan en büyük adımlardan birinin, 2000 yılında Birleşmiş Milletler’in inisiyatifi ile başlatılan ve TÜSİAD’ın da 2007 senesinde imzaladığı ‘Küresel İlkeler Sözleşmesi olduğunu anlatan Bayazıt, şöyle devam etti: ‘’Küresel İlkeler Sözleşmesi, insan hakları, çalışma koşulları, çevre ve yolsuzlukla mücadele olmak üzere dört ana başlık altında, evrensel kabul görmüş 10 maddeden oluşan bir manifestodur. Kurumlar sözleşmeye attıkları imza ile operasyonlarını ve stratejilerini bu 10 madde çerçevesinde yürüteceklerini taahhüt etmektedir. Tamamen gönüllülük esasına dayanan ve hiçbir hukukî yaptırımı bulunmayan bu inisiyatif kısa zamanda meyvelerini vermiş ve imzacı kurum sayısı 6 bini geçmiştir. Kurumlar arasında katlanan bir hızla benimsenen sözleşme, bu sayede uluslar arası geçerliliği olan bir referans noktası haline gelmiştir.’’
İŞLETMELERDE ETİK KURALLARIN BENİMSENMESİ Bir işletmeyi ayakta tutanın, maddî kaynaktan çok, zamanını ve becerisini sunan çalışanları, kaynaklarını kullandığı çevre ve içinde faaliyet gösterdiği toplum olduğunu dile getiren Bayazıt, bu bağlamda, etik değerlere dayalı bir örgütsel yapının işletmenin performansını doğrudan etkileyeceğini belirtti. Tayfun Bayazıt, ‘’Çünkü eksiksiz işleyen bir etik yönetimi; yatırımcılarda uyandırdığı güven sayesinde şirketi onların öncelikli tercihi haline getirmekte, müşterilerin memnuniyetini ve çalışanların motivasyonu arttırmaktadır. Bu sayede şirketin finansal performansı da yükselmektedir. Bir başka deyişle, şirketlerin başarılı bir sosyal performans göstermeleri, finansal performanslarını da yansıtmaktadır’’ diye konuştu. İşletmelerde etik kuralların benimsenmesinin, uzun dönemde toplumun bütün kesimlerine yayılacağını anlatan Bayazıt, bu standartlar doğrultusunda hareket eden ekonomik yapının, kaynakların etkin bir şekilde kullanılmasını sağlayacağını; böylece, etik değerlere uygun davranışlar ile elde edilen bireysel ve kurumsal faydanın toplumsal yararı da beraberinde getireceğini kaydetti. |
24.06.2009 |