|
|
|
İnsanımız geleceğinden endişeli |
DP Genel Başkanı Süleyman Soylu, Türkiye’de halen adaletin geciken bir kurum olduğunu, eğitimin kötü hale getirildiğini ve gençlerin gelecek kaygılarının bulunduğunu belirterek, insanların geleceklerine güvenle bakamadıklarını söyledi.
DEMOKRAT Parti (DP) Genel Başkanı Süleyman Soylu, insanların geleceklerine güvenle bakamadıklarını söyledi. Soylu, dün parti genel merkezinde önceki gün ise İstanbul İl Başkanlığı’nda partilerler bayramlaştı. Soylu, İstanbul İl Başkanlığı’nda yaptığı konuşmada, bayramın Türkiye’ye, millete ve bu topraklarda yaşayan herkese hayırlar getirmesini temenni etti. Türkiye’de halen adaletin geciken bir kurum olduğunu, eğitimin kötü hale getirildiğini ve gençlerin gelecek kaygılarının bulunduğu ifede eden Soylu, Türkiye’de insanların farklılıkları üzerinden siyaset yapıldığını kaydetti. İnsanların geleceklerine güvenle bakamadıklarını dile getiren Soylu, parti olarak Türkiye’ye her zaman zenginlik, üretim ve demokrasi getirdiklerini ifade etti. Küresel ekonomik kriz sebebiyle Türkiye’de piyasaların güvende olmadığını da anlatan Soylu, şunları kaydetti: ‘’Aramızda Cumhuriyet Halk Partisi ile bir fark var. Biz tek partili iktidara 1946 yılında itiraz ettik. Sayın Baykal, CHP’nin genel başkanı ve partililer olarak ancak 62 yıl sonra uyanabildi. Esas gerici CHP’nin ta kendisidir. Bu seçim, hem iktidarı hem de ana muhalefet partisini tasfiye edecek bir seçim olacaktır. Bu seçim Türkiye’yi kilitleyenlerin, ayağını bağlayanların tasfiye edileceği bir seçim olacaktır.’’ Soylu bugünde, İzmir’de partililerle bayramlaşacak.
|
10.12.2008
|
|
|
AÇILALI 6 AY OLDU, AMA EKSİĞİ PEK ÇOK |
Ömrünü İslâm Bilimleri Tarihi’ne adayan Prof. Dr. Sezgin, 6 ay önce açılan İstanbul İslâm Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’nin bina onarımını üstlenen firma sebebiyle istenilen seviyeye ulaşmadığını bildirdi. Sezgin, “Açılalı 6 ay oldu, ama müzenin Gülhane Parkı’nın içinde olduğunu gösteren bir yazı yok. Işıklandırma hiç iyi değil’’ dedi.
5 DİLDE HAZIRLADIĞIMIZ LEVHALAR ASILMADI
Müzede yer alan aletlerin tarihlerini, nasıl çalıştıklarını ve ne işe yaradıklarını anlatan 200 kadar levha hazırladığını anlatan Prof. Dr. Fuat Sezgin, “Müzeye, Almanca, İngilizce, Fransızca, Arapça ve Türkçe olarak hazırladığımız 200 kadar levha gönderdik. Ancak bu levhalar hâlâ basılmadı ve asılmadı. Bunlar olmadan bu müze sağır ve dilsiz” diye konuştu.
Tarihe sağır ve dilsiziz
İSLÂM bilginlerinin tarihin tozlu sayfalarında kalan buluşlarını gün yüzüne çıkaran ve 6 ay önce açılan İstanbul İslâm Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’nin kurulmasına öncülük eden Prof. Dr. Fuat Sezgin, müzenin halen istediği seviyeye gelmediğini ifade ederek ‘’Kimseyi şikâyet etmek istemiyorum ama binanın mimarî onarımını üzerine alan mimar, müzenin bir çok işini kötü yola soktu, durdurdu, keyfi olarak aksattı’’ dedi.
Ömrünü İslâm Bilimleri Tarihi’ne adayan ve çalışmalarını kurduğu Goethe Üniversitesi Arap-İslâm Bilimleri Tarihi Enstitüsü’nde direktör olarak sürdüren Prof. Dr. Fuat Sezgin (84) konuyla ilgili soruları cevapladı. Sezgin, müzenin kuruluşunu şöyle anlattı: ‘’Müslümanlar, ilimler tarihindeki muazzam yerlerini bilmedikleri için veya yanlış bildikleri için Avrupalılar karşısında büyük bir aşağılık duygusu içindeler. Benim amacım onlara atalarının ilimler tarihindeki muazzam yerini öğretmektir. Goethe Üniversitesi’nde uzun yıllar süren çalışmalardan sonra İslâm bilginlerini bilimler tarihinde keşfettiği aletleri tanıdım. Kaybolan bu aletlerin modellerini yaparak bir müze kurmaya karar verdim. Başlangıçta ‘Acaba 20 aleti bulabilir miyim, onların modelini yapabilir miyim’ diye düşünüyordum. Frankfurt’taki müzede şimdi 800-900 alet var. Bu muhteşem bir müze oldu.’’
Bu müzenin benzerini İstanbul gibi bir şehirde hayata geçirmenin daha doğru olacağı fikrinden hareketle çalışmalara başladığını bildiren Sezgin, 3 yıl önce Kültür ve Turizm Bakanlığı ile temasa geçilerek, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin de Gülhane Parkı içindeki Has Ahırlar Binası’nı müze için tahsis etmesiyle, ‘’İstanbul İslâm Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’’ 24 Mayıs 2008 tarihinde açıldığını bildirdi. Müzenin hâlâ istediği seviyeye gelmediğini ama kurulmasının bile önemli bir aşama olduğunu söyleyen Sezgin, müzeyi gören Türklerin, Arapların hatta Avrupalıların hayran olduğunu ifade ederek, ‘’Benim istediğim düzeye gelince müzenin insanlar üzerindeki tesiri çok daha kuvvetli olacak’’ dedi.
Sezgin müzenin adeta sağır ve dilsiz bir konumda bırakıldığını belirterek, müzenin Gülhane parkı içinde olduğunu bildiren herhangi bir tabela yahut işaret dahi olmayışından yakındı. Fuat Sezgin, müze binasının onarımını üstlenen firmanın yetersiz olduğunu ve birçok şeyi eksik bıraktığını savunarak, ‘’Açılalı 6 ay oldu ama müzenin Gülhane Parkı’nın içinde olduğunu gösteren bir yazı yok. Işıklandırma hiç iyi değil’’ diye konuştu.
Müzede yer alan aletlerin tarihlerini, nasıl çalıştıklarını ve ne işe yaradıklarını anlatan 200 kadar levha hazırladığını anlatan Sezgin, sözlerini şöyle sürdürdü:
‘’Müzeye, Almanca, İngilizce, Fransızca, Arapça ve Türkçe olarak hazırladığımız 200 kadar levha gönderdik. Bu levhalar Bilimler Tarihi’nin duvarı olacaktı. Müzeyi gezenler bu levhalarda İslâm Bilimler Tarihi’nin evrensel bilimler tarihindeki yerini göreceklerdi.’’
Dünyada 5 dilli bir başka müze bulunmadığını vurgulayan Sezgin, ‘’Ancak bu levhalar hâlâ basılmadı ve asılmadı. Bunlar olmadan bu müze sağır ve dilsiz. Bu müzeyi konuşturmak lâzım. Levhaları yapmak çok zordu. Kimseyi şikâyet etmek istemiyorum ama binanın mimarî onarımını üzerine alan mimar, sadece levha değil, müzenin bir çok işini kötü yola soktu, durdurdu, keyfi olarak aksattı. Bunun mesulü, binanın onarımını üzerine alan mimardır’’ görüşünü dile getirdi.
|
10.12.2008
|
|
|
Partiler bayramlaştı |
KURBAN Bayramı dolayısıyla siyasî partiler arasındaki bayramlaşma ziyaretleri gerçekleştirildi.
Kurban Bayramı sebebiyle siyasî partiler arasındaki bayramlaşma ziyaretleri çerçevesinde, AKP’yi sırasıyla MHP, DSP, CHP, BBP, DP, SHP, Saadet Partisi, ANAVATAN VE LDP heyetleri ziyaret etti. Konuk siyasî parti heyetlerini AKP Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek, Ankara Milletvekili Faruk Koca ve İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu’dan oluşan heyet ağırladı. Başlangıcında görüntü alınmasına izin verilen ziyaretler basına kapalı gerçekleşti. DSP’yi sırasıyla MHP, CHP, AKP, DP, SHP, İP, ANAVATAN, LDP, Memur-Sen, BBP heyetleri ziyaret etti. Konuk siyasî parti heyetlerini, DSP Genel Sekreteri Süleyman Yağız, Parti Meclis Üyesi Hüseyin Akbulut, İzmir Milletvekili Harun Öztürk ve Gençlik Kolları temsilcisi Bade Arık’tan oluşan heyet ağırladı. DP’yi, sırasıyla DSP, MHP, AK Parti, BBP, İP, SHP, Saadet Partisi, LDP ve ANAVATAN heyetleri ziyaret etti. Ziyaretçileri, DP Genel Başkan Danışmanı ve Genel İdare Kurulu (GİK) Üyesi Aykut Kuranel, GİK üyeleri Ahmet Yıldırım, Selma Acuner ve Mehmet Salih Erhan ağırladı. MHP’yi ise, sırasıyla DSP, AK Parti, ANAVATAN, DP, Saadet Partisi ve BBP heyetleri ziyaret etti. Konuk siyasi parti heyetlerini MHP Genel Sekreteri Cihan Paçacı, İstanbul Milletvekili Ali Torlak’dan oluşan heyet ağırladı.
|
10.12.2008
|
|
|
Askerî havaalanları yenileniyor |
TÜRKİYE'NİN önemli askerî havaalanlarının restorasyonuna yönelik olarak gündeme alınan proje çalışmaları kapsamında MSB iki havaalanı ile ilgili çalışmaları başlattı.
Millî Savunma Bakanlığı tarafından hafta içinde yapılan açıklama ile, Balıkesir ve Akıncı ile İncirlik Havaalanı uçak sığınakları restorasyon projeleri kapsamında yaptırılacak işler için ihale açıldı. Millî Savunma Bakanlığı tarafından açılan ihale ile söz konusu havaalanlarının uçak sığınaklarının kapasite arttırımı ve mevcut sistemin günün şartları çerçevesinde yeniden restore edilmesine yönelik müteahhitlik hizmetleri için firmalardan gelebilecek teklifleri doğrultusunda ihale edilecek.
|
10.12.2008
|
|
|
Çarşaf Anadolu halkının giyeceği |
CHP MYK Üyesi Ali Kılıç, CHP yönetiminin çarşaf konusundaki açılımını savunarak, “Türkiye’nin bir gerçeği var. Doğu’da, Güneydoğu’da insanların büyük bir kısmı bu elbiseyi giyiyor, bu örtüyü örtüyor. Biz altı oka çarşaf giydirmedik. Çarşafa altı oku takıyoruz’’ dedi.
Bak şu konuşana CHP’li Kılıç: Çarşaf
Türkiye’nin gerçeği
CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Üyesi Ali Kılıç, ‘’Türkiye’nin bir gerçeği var. Doğuda, güneydoğuda insanların büyük bir kısmı bu elbiseyi giyiyor, bu örtüyü örtüyor. Biz altı oka çarşaf giydirmedik. Çarşafa altı oku takıyoruz’’ dedi.
Kılıç, CHP Tunceli İl Başkanlığında düzenlediği basın toplantısında, CHP’nin yepyeni bir vizyonla halkın karşısına çıkmaya hazırlandığını söyledi. ‘’Türkiye Cumhuriyetinin en köklü, en devrimci ve üç darbeye göğüs gererek en fazla bedel ödeyen partisinin CHP olduğunu’’ savunan Kılıç, şöyle devam etti:
‘’Partimizin Türkiye Cumhuriyetinin 70 milyon vatandaşını kucaklaması gerektiğini biliyorum. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak kimin ne giyeceğine, nasıl giyineceğine, sokakta gezerken kiminle kol kola gireceğine, hangi restoranda yemek yiyeceğine bakan parti değiliz. Biz sadece anayasal çerçeve içinde kamu kuruluşlarında siyasî sembolize olarak artık kabul gören türbanın, o kurumlarda giyilmesine karşıyız.’’
Partilerin kişileri kılık kıyafetine göre ayırıp, seçmenini de ona göre belirlemesinin söz konusu olmadığını vurgulayan Kılıç, şunları kaydetti:
‘’Bazı değerlerle oynanmaması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye’nin bir gerçeği var. Doğuda, güneydoğuda insanların büyük bir kısmı bu elbiseyi giyiyor, bu örtüyü örtüyor. Biz altı oka çarşaf giydirmedik. Çarşafa altı oku takıyoruz. Çünkü çok iyi biliyoruz ki o arkadaşlarımız, o değerlerimiz, o insanlarımız, o seçmenlerimiz, o bölgelerde kaldıkları müddetçe, AKP’nin tekelinde kaldıkları müddetçe belki özgürlüklerine isterlerse, tırnak içinde belirtiyorum, kavuşamayabilirler. Onlara o fırsat verilmeyebilir ama bu insanlar Cumhuriyet Halk Partisinde, arzu ettikleri takdirde devrimlerin ve devrimcilerin partisinde özgürlüklerine kavuşabilirler.’’
|
10.12.2008
|
|
|
Reform çabası ikiye katlanmalı |
AB dışişleri bakanları, Türkiye’nin vakit geçirmeden Siyasî Partiler Yasasını değiştirmesini istedi.
Dışişleri bakanlarını buluşturan AB Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyinin genişleme kararlarında, ‘’Türkiye’de anayasa dahil siyasî partilerin işleyişiyle ilgili yasaların değiştirilmesinin her zamankinden daha fazla istendiği’’ vurgulandı. Türkiye’deki siyasî aktörlerin görüş farklılıklarını hukukun üstünlüğüne ve temel özgürlüklere saygı göstererek uzlaşma ruhu içinde ve diyalogla çözmeleri çağrısı yapılan kararlarda, bunun reform sürecinin canlandırılmasına da katkı sağlayacağı belirtildi.
Türk hükümetinin reform çabalarını sürdürme taahhüdünü memnuniyetle karşılayan AB, uzun süredir bekleyen reformların hayata geçirilmesinde ‘’çabaların ikiye katlanması’’ umudunu dile getirdi. AB, Türkiye’den acil beklentileri arasında ‘’yargı reformunu, yolsuzlukla mücadeleyi, sivil hakların etkin korunmasını, işkence ve kötü muameleye sıfır tolerans politikasının uygulanmasını, ifade özgürlüğünü, dinî özgürlükleri, mülkiyet hakkına saygıyı, azınlıkların korunmasını ve kültürel haklarının güçlendirilmesini, kadın haklarını, çocuk haklarını, sendikal hakları ve ordu üzerinde sivil kontrolü’’ sıraladı. AB kararlarında Türkiye topraklarındaki terör saldırıları şiddetle kınanarak Türk halkıyla dayanışma mesajı verildi. Türkiye’nin terörle mücadelede insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı göstererek bölgesel barış ve istikrarı koruması talep edilen kararlarda, Kıbrıs ile ilgili ifadelerin ağırlaştırılması dikkati çekti.
‘’AB Konseyi Türkiye’nin Ek Protokolü bütüncül ve ayrım gözetmeden uygulama yükümlülüğünü yerine getirmemesini üzüntüyle karşılar’’ denilen kararlarda, Türkiye’nin Kıbrıs Rum kesimiyle ilişkilerini normalleştirmesi yolunda adım atmadığı savunuldu. Limanların ve havaalanlarının Kıbrıs Rum kesiminin kullanımına açılmaması sebebiyle 11 Aralık 2006’da AB’nin 8 fasılda müzakereleri dondurma kararına ve AB dışişleri bakanlarının 21 Eylül 2005 tarihli karşı deklarasyonuna atıf yapılan AB Konseyi kararlarında, Türkiye’den ‘’acil ilerleme beklendiği’’ dile getirildi. AB ayrıca Türkiye’den Kıbrıs’taki müzakereleri ‘’aktif olarak desteklemesini’’ ve çözüm için iyimser atmosfere somut tedbirlerle katkı yapmasını istedi. AB Konseyi kararlarında, Türkiye’nin Kafkaslar ve Orta Doğu’ya yönelik diplomatik inisiyatifleri ve sorunların çözümü için aktif rol oynaması memnuniyetle karşılanırken, Ermenistan ile temasların devamı teşvik edildi.
|
10.12.2008
|
|
|
Hacılar dönüş yolunda |
HAC için Mekke’de bulunan 3 milyondan fazla Müslüman, şeytan taşlamayı bitirdikten sonra dönüş hazırlığına başlayacak.
İlk Türk kafilesi, yarın Cidde’den İstanbul’a hareket edecek. Kurban Bayramı’nın ilk günü gerçekleştirilen şeytan taşlama (akabe cemresi) ve kurban kesiminin adından, traş olup ihramdan çıkan hacılar bir yandan da Kâbe’yi tavaflarını sürdürüyor. Dünden itibaren bayram sonuna kadar küçükten başlanarak üç şeytan simgesini taşlamaya başlayan hacılar, ziyaret ve veda tavafı da yapacak. Şeytan taşlama ve tavaflarını tamamlayan hacılar ise dönüş hazırlığına başlayacak. Suudi Arabistanlı yetkililer, hacıların önemli bölümünün bugünden itibaren yurtlarına dönmeye başlayacağını bildirdi. Dönecek hacıların özellikle Suudi Arabistan’ın içinden ve Körfez ülkelerinden gelenler olduğu belirtildi. Bu arada, Türk hacılar da şeytan Taşlamayı bitirdikten sonra Kâbe’de ziyaret ve veda tavafı yapacak, daha sonra bir bölümü Mekke’den ayrılacak. Türk hacıların kutsal topraklarda kalacak olanları ise Medine’ye geçtikten sonra Türkiye’ye dönecek. Türk hacı kafilelerinden dönüş yapacak ilk kafilenin ise yarın Cidde’den İstanbul’a hareket edeceği öğrenildi.
|
10.12.2008
|
|
|
Makbule Günenç Hakk'a kavuştu |
ÜLKEMİZİN meşhur İslâm âlimlerinden Haseki Eğitim Merkezi öğretim üyelerinden Halil Günenç Hocaefendi'nin eşi Makbule Günenç, yakalandığı akciğer rahatsızlığı sebebiyle 1 aydır tedavi gördüğü hastanede Hakk'ın rahmetine kavuştu.
Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin bazı eserlerini Arapaça’ya çeviren Halil Günenç’in muhtereme eşinin cenaza namazının bugün öğle namazını müteakiben Fatih Camiinde kılınacağı bildirildi.
|
10.12.2008
|
|
|
2 aile yok oldu |
ISPARTA'NIN Keçiborlu ile Tokat’ın Reşadiye ilçesinde meydana gelen trafik kazalarında 2 aileden 10 kişi vefat etti.
Alınan bilgiye göre, sürücüsü henüz belirlenemeyen 34 ET 7916 plakalı otomobil, Keçiborlu Yağbasan Köprüsü’nden uçtu. Kazada araçta bulunan Hüseyin Aydın (76), eşi Hatice Aydın (65), oğlu Halil Aydın (46), gelinleri Hanife Aydın (42) ve torunları Ahmet Aydın (18) vefat etti. Araçta vefat eden Aydın ailesinin İstanbul’dan, Isparta’daki 40. Piyade Alayı’nda vatanî görevini yapan 21 yaşındaki Hüseyin Aydın’ı ziyarete gittikleri öğrenildi. Rüstem Bal yönetimindeki 06 EFS 36 plâkalı otomobil, Şemsettin Savaş idaresindeki 76 AV 014 plâkalı TIR’la, Reşadiye ile Sivas’ın Koyulhisar ilçesi arasındaki D-100 kara yolunun Güçlüoğlu mevkiinde çarpıştı. Çarpmanın etkisiyle, otomobil, TIR’ın AV 656 plakalı dorsesinin altına girdi. Kazada, otomobil sürücüsü Rüstem Bal ile otomobilde bulunan aynı aileden Cengiz, Cemil ve Hanım Bal olay yerinde vefat etti. Ağır yaralanan Güleser Bal ise Reşadiye Devlet Hastanesine kaldırılırken yolda vefat etti. Bal ailesinin, bir cenaze törenine katılmak için Gümüşhane’ye gittikleri öğrenildi.
|
10.12.2008
|
|
|
Sivas uçağı Kayseri’ye indi |
İSTANBUL-SİVAS seferini yapan THY’ye ait uçağın, Sivas’taki olumsuz hava şartları sebebiyle Kayseri Havaalanı’na yönlendirildiği bildirildi.
THY yetkililerinden alınan bilgiye göre, İstanbul-Sivas seferini yapmak üzere Atatürk Havalimanı’ndan havalanan THY’ye ait TK 758 sefer sayılı uçak, olumsuz hava şartları sebebiyle Sivas Havaalanı’na inemedi. Kayseri Havaalanı’na yönlendirilen uçaktaki 130 yolcu, Kayseri’den otobüslerle Sivas’a getirildi. Öte yandan, Sivas-İstanbul seferini yapan THY’ye ait TK 759 sefer sayılı uçağın yolcuları da otobüslerle Kayseri’ye götürüldü, yolculuklarına uçakla buradan devam etti.
|
10.12.2008
|
|
|
Ülkenin beşte biri devletin malı |
Hazine adına kayıtlı 152 bin 576 km2’lik taşınmazlarla ülke yüzölçümünün yaklaşık beşte birini elinde bulunduran devletin, toplam gayrimenkul sayısı 2 milyon 821 bin’e ulaşıyor.
Devlet mülk zengini
Hazine adına kayıtlı taşınmazlarla ülke yüzölçümünün yaklaşık beşte birini elinde bulunduran devletin, toplam gayrimenkul sayısı 2 milyon 821 bin’e ulaşıyor.
Maliye Bakanlığı verileri üzerinden yapılan derlemeye göre, 780 bin 576 kilometre alana yayılan Türkiye yüzölçümünün, 152 bin 576 kilometre karesini kamuya ait taşınmazlar oluşturuyor. Bu taşınmazlar üzerinde 555 bin 60 arazi, 363 bin 391 arsa, 108 bin 72 bina ve 151 bin 261 adet bağ-bahçe bulunuyor. Devlete ait taşınmazların 1 milyon 124 bin 106’sını tarlalar, 132 bin 523’ünü su ve su ürünleri alanları, 288 bin 112’sini ormanlar, 72 bin 169’unu mera ve otlak gibi orta malları, 1.251’ini maden ve ocak alanları, 631’ini deniz dolgu alanları ve 3 bin 480’ini tarihî ve kültürel alanlar meydana getiriyor. Devletin en fazla taşınmaza sahip olduğu il Konya.
Bu ilde hazineye ait taşınmazlar, 7 bin 108 kilometrelik alanı kaplıyor. Bu ili sırasıyla 7 bin 7 kilometre kare ile Balıkesir, 6 bin 238 kilometre kare ile Antalya, 5 bin 630 kilometre kare ile Sivas, 5 bin 486 kilometre kare ile Adana ve 5 bin 413 kilometre kare ile Ankara izliyor.
Kamuya ait lojman ve sosyal tesislerin sayısı da 232 bin 172’yi buluyor. Bunun 229 bin 72’sini lojmanlar oluşturuyor. En fazla lojmana sahip kuruluş, 46 bin 85 ile Emniyet Genel Müdürlüğü olarak belirlendi. Onu takip eden Millî Eğitim Bakanlığının 44 bin 96, Millî Savunma Bakanlığının 41 bin 701, Sağlık Bakanlığının 20 bin 153, Jandarma Genel Komutanlığının 15 bin 209, Adalet Bakanlığının 13 bin 114, Orman Genel Müdürlüğünün 9 bin 622 lojmanı bulunuyor. Kamunun toplam 3 bin 100 sosyal tesisinin de 843’ü Millî Eğitim Bakanlığı, 381’i Orman Genel Müdürlüğü, 327’si Millî Savunma Bakanlığı, 185’i Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, 163’ü İçişleri Bakanlığı, 122’si Maliye Bakanlığı, 110’u DSİ tarafından kullanılıyor.
Üniversitelerin de 318 sosyal tesisi bulunuyor. ODTÜ 100, İstanbul Üniversitesi de 66 sosyal tesis ile en çok sosyal tesisi olan yükseköğretim kurumları arasında yer alıyor.
Devlete ait taşıt sayısı da 85 bin 830 olarak belirleniyor.
Devlet kurumlarında 4 bin 393 cep, 268 bin 732 sabit telefon ve 33 bin 843 faks cihazı kullanılıyor.
|
10.12.2008
|
|
|
Krize tedbir almakta gecikmeyin |
Dünya Bankası Türkiye eski Direktörü Andrew Vorkink, küresel ekonomik kriz ile ilgili Türkiye’nin, önleyici ve cesur adımları şimdi atmasının piyasalarda çok olumlu bir hava estireceğini, gecikmiş tedbirlerin daha az etkili olacağını söyledi.
Vorkink: Krize tedbir almakta gecikmeyin
DÜNYA Bankası Türkiye eski Direktörü Andrew Vorkink, Türkiye’nin, piyasalarda yeniden güven sağlaması ve krizin ikincil etkilerinden etkilenmemesi için bazı tedbirler alması gerektiğini söyledi. Küresel ekonomik kriz ve Türkiye’ye muhtemel etkileri konusundaki soruları cevaplayan Vorkink, “Türkiye’nin, piyasalarda yeniden güven sağlamak ve krizin ikincil etkilerinden etkilenmemesi için IMF ile hemen bir anlaşma yapması önemli. ABD Merkez Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankası gibi kurumlarla likidite konusunda işbirliği sağlaması, istihdam piyasasında esneklik sağlayıcı reformları gerçekleştirmesi de önem taşıyor” diye konuştu. IMF’nin bir çıpa olması açısından önemine dikkat çeken Vorkink, Fon ile Türkiye arasındaki görüşmelerin en hassas dönemde olduğunu kaydetti. Türkiye’nin, doğru politikalar uygulamasına rağmen, küresel şartlardan kaynaklanan bir yatırımcı güven kaybının olduğuna dikkat çeken Vorkink, bu sebeple, ekonomik programın, IMF’ye çıpa edilmesinin, yatırımcı güveninin yeniden sağlanmasında en net yollardan biri olduğunu ifade etti. IMF ile bir anlaşmanın gecikmeden olmasının da önemine dikkat çeken Vorkink, ABD ve Avrupa’daki durgunluğun geçeceğini ancak bunun birkaç yıl alabileceğini kaydetti. Türkiye’nin, önleyici ve cesur adımları şimdi atmasının piyasalarda çok olumlu bir hava estireceğinin de altını çizen Vorkink, gecikmiş tedbirlerin daha az etkili olacağını ifade etti.
|
10.12.2008
|
|
|
Kötü çalışma şartları akla zarar veriyor |
Uzun çalışma saatleri, kısa zamanda aşırı iş, ayrımcılık, düşük iş tatmini, düşük ücret, kötü çalışma atmosferi ve iş güvencesinden mahrumiyetin ruh sağlığını bozduğu bildirildi.
TÜRK-İŞ tarafından yapılan çalışmada, uzun çalışma saatleri, kısa zamanda aşırı iş, ayrımcılık, düşük iş tatmini, düşük ücret, kötü çalışma atmosferi, sosyal güvence ve iş güvencesinden yoksunluk gibi sebeplerin akıl sağlığı problemlerini arttırdığı belirtildi.
Türk-İş Uluslararası İlişkiler Uzmanı Uğraş Gök, OECD’nin, 2008’de üye ülkelerdeki istihdamın genel durumuna ilişkin verilerinden yararlanarak, istihdam şartlarının akıl sağlığına etkilerine ilişkin bir çalışma yaptı. Buna göre, OECD üyesi ülkelerde hastalık izinlerine, malûliyete sebep olan ve kamunun sağlık yükünü arttıran ana hastalıklardan birini akıl sağlığı problemleri oluşturuyor. Meslek hastalıkları içerisinde dünya çapında ilk sırada kas ve iskelet rahatsızlıkları gelirken, bunu akıl sağlığı problemleri izliyor. Akıl sağlığı problemlerinin tedavi maliyeti ve üretimde sebep olduğu dolaylı kayıpların İngiltere’de Gayri Safi Millî Hasılanın yüzde 2’sinden ve Kanada’da yüzde 1,7’sinden fazla olduğu tahmin ediliyor.
Bu arada, Türkiye’de akıl sağlığı problemleri, iş yerinde stres gibi konulara yeterince önem verilmiyor. Çalışanların büyük bölümü yaşadıkları iş yeri kaynaklı stres ve akıl sağlığı problemlerini istenmeyen sonuçlarla karşılaşmamak için gizliyor. Başta işsizlik olmak üzere patron baskısı, iş yerinde kötü ve sağlıksız fizikî şartlar, işini sevmeme, düşük tatmin, yetersiz ücret, işinden olma korkusu, gelecekle ilgili endişe gibi daha pek çok sebeple stres ve psikolojik rahatsızlıklar yaşanıyor. Bu durum, Türk çalışanlarının aile yaşantılarını ve sosyal hayatlarını da olumsuz yönde etkiliyor. Öte yandan, işsizler ve aktif olmayanlar, çalışanlardan daha yaygın şekilde akıl sağlığı problemleri yaşıyor. İşsizlikle gelen malî ve psikolojik sorunlar akıl sağlığı problemlerini daha da arttırıyor. Ayrıca, işsizliğin, yeteneklerin aşınmasından ve işsiz kalan kişinin becerilerini kaybetmesinden dolayı ileride daha düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalınmasına sebep olacağı belirtiliyor. İşsizlerin akıl sağlığında, işe yerleştirilmelerinin ardından kayda değer iyileşme gözlemleniyor. Türkiye’de de yaşanan uzun süreli yüksek işsizlik oranları dikkate alındığında, iş arayan pek çok işçinin sadece akıl sağlığının değil, becerilerinin de bu durumdan olumsuz etkilendiği ifade ediliyor. Çalışmaya göre, özellikle uzun çalışma saatleri, kısa zamanda aşırı iş, karmaşık görevler, yardım alacak meslektaştan yoksunluk, ayrımcılık, düşük iş tatmini, düşük ücret, kötü çalışma atmosferi, sosyal güvence ve iş güvencesinden yoksunluk gibi sebepler akıl sağlığı problemlerini arttırıyor. Ayrıca işten atılanların ve uzun süreli işsiz kalanların akıl sağlığı zarar görüyor. İşçinin iş yeri ile yaptığı sözleşmenin biçimi, çalışma saatleri, vardiyalı çalışma, düşük iş güvencesi gibi faktörler de akıl sağlığını olumsuz etkiliyor.
|
10.12.2008
|
|
|
BİR AYDA 300 BİN NUMARA TAŞINDI |
BİLGİ Teknolojileri ve İletişim Kurulu 2. Başkanı Galip Zerey, cep telefonlarında numara taşınabilirliği uygulamasının başladığı 9 Kasımdan bu yana geçen bir aylık sürede 330 bin abonenin numarasının taşındığını bildirdi.
Zerey, cep telefonu abonelerinin numarasını değiştirmeden başka operatöre geçebilmesine imkân sağlayan numara taşınabilirliği uygulamasının 9 Kasımda başladığını, 1 aylık dönemde yaklaşık 420 bin kişinin numarasını taşımak için başvurduğunu belirtti. Zerey, “Yaklaşık 330 bin kişinin numarası taşındı. 90 bin kişinin talebi ise bilgi ve belge eksikliği gibi çeşitli sebeplerle reddedildi. Numara taşıma işlemleri ortalama 1,5 günde tamamlanıyor” dedi. Zerey, GSM operatörlerin, uygulamaya paralel düzenlediği kampanyalar sebebiyle abonelerin fatura bedelinin de düştüğünü söyledi.
|
10.12.2008
|
|
|
TOKİ, gurbetçilere de ev yapacak |
TOPLU Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ), gurbetçilere ev yapacak. Edinilen bilgiye göre, İdare, yurt dışında yaşayan vatandaşlara, kurumun adı kullanılarak Türkiye’de konut satılmak istenmesi üzerine devreye girdi.
Bu çerçevede TOKİ, Almanya başta olmak üzere yurt dışındaki Türklere talep etmeleri ve organize olmaları halinde Türkiye’de istedikleri yerde uygun şartlarda konut inşa edecek ya da mevcut konutlardan almalarına imkân tanıyacak. Projenin hayata geçmesi halinde ödemeler, TOKİ’nin sosyal konut satışlarında uyguladığı şekilde olacak. Buna göre, yüzde 10, 15 ya da 25 gibi bir peşinat alınacak ve 96, 104 ya da 120 ay vade uygulanacak. Yazlık yerlerde olmaması kaydıyla idarenin alt gelir grubuna yönelik inşa ettiği konutların kriterlerine uygun başvurular gelirse de ödemeler bu grubun şartlarına göre yapılacak. Bu arada yurt dışında “işsizlik maaşı” ile geçinen vatandaşların istemeleri halinde de Türkiye’de evleri olmaması şartı aranarak, toplu konut yapılabilecek.
|
10.12.2008
|
|
|
Banka kârları geriledi, krediler arttı |
İSTANBUL Menkul Kıymetler Borsasında (İMKB) işlem gören bankaların Ocak-Eylül 2008 döneminde kârları geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6 geriledi.
A Yatırım Araştırma Bölümünün araştırmasına göre, İMKB’de işlem gören ve Türkiye bankacılık sisteminin aktif büyüklüğü açısından yüzde 78’ini oluşturan 15 bankanın yılın 9 aylık dönemi gelir tabloları incelendiğinde net kârları, geçen yıl aynı döneme göre yüzde 6 düşüşle 8,3 milyar YTL’den 7,8 milyar YTL’ye geriledi. Söz konusu bankaların aktif büyüklükleri ise bu dönemde yüzde 27 artışla 393 milyar YTL’den 498 milyar YTL’ye yükseldi. 15 bankanın toplam mevduatı da geçen yıla göre yüzde 29 artışla 243 milyar YTL’den, 313 milyar YTL’ye çıktı. Döviz mevduatları ise yüzde 21 artışla 78 milyar dolardan, 94 milyar dolara yükseldi. Araştırmaya göre, söz konusu bankaların verdiği krediler ise Ocak- Eylül 2008’de yüzde 40 artışla 205 milyar YTL’den 287 milyar YTL’ye ulaştı.
|
10.12.2008
|
|
|
Kriz, “Sanayinin başkenti”ni de vurdu |
KOCAELİ Sanayi Odası’nın (KSO) yaptığı ankete göre, küresel finansal kriz sebebiyle Ekim ayı sonu itibariyle Kocaeli’deki firmaların yüzde 39’u toplam 2 bin 252 kişinin istihdam edileceği 250 milyon dolarlık yatırımı erteledi.
KSO Genel Sekreteri Hamdi Doğan, yaptığı açıklamada, KSO’nun 400’ü büyük işletme, 1400’ü KOBİ olmak üzere 1800 üyesi olduğunu, Kocaeli’de sanayi kesiminde 250 bin kişinin istihdam edildiğini belirtti. Kocaeli’nin Türkiye’nin ‘’sanayi başkenti’’ olduğunu söyleyen Doğan, 2008 yılının ilk üç çeyreğini kapsayan 9 aylık verilere göre, geçen yılın aynı dönemine oranla kapasite kullanımında gerileme olduğuna dikkati çekti.
Kapasite kullanımının geçen yılın ilk çeyreğinde yüzde 73,8, ikinci çeyrekte yüzde 70,9, üçüncü çeyrekte yüzde 73,2 olduğunu, 2008’de ise sırasıyla yüzde 70,9, yüzde 68,7 ve üçüncü çeyrekte yüzde 65’e gerilediğini ifade eden Doğan, tabloya göre 2008’in üçüncü çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre 3,7 puan, 2007’nin üçüncü çeyreğine göre ise 8,2 puan düşüş olduğunu söyledi.
‘’KRİZİN ETKİLERİ İLK ÇEYREKTEN İTİBAREN
GÖRÜLÜYOR’’
Küresel finansal krizin etkilerinin Türkiye’de yılın ilk çeyreğinden itibaren görülmeye başlandığını öne süren Doğan “Krizin, kapasitedeki düşüşün yanı sıra yatırım üzerinde de önemli etkisi söz konusudur. Petrol ve petrokimya sektöründeki yatırımlar hariç Ekim ayı sonu itibariyle yaptığımız ankette, kriz nedeniyle firmaların yüzde 39’unun toplam 2 bin 252 kişinin istihdam edileceği 250 milyon dolarlık yatırımı ertelediğini belirledik.’’
Küresel finansal krizin etkilerinin en fazla otomotiv sektöründe hissedildiğini ifade eden Doğan, sektördeki daralmanın istihdam üzerindeki baskıyı arttırdığını vurguladı.
Doğan, şöyle devam etti:
‘’Ekonomik kriz nedeniyle otomotiv sanayinde firmaların yüzde 24’ünde vardiya sayısının azaltıldığı, yüzde 30’unda eleman çıkartma olduğu, ücretli ve ücretsiz izin kullandırıldığı görülüyor. Aylık istihdam kaybının yaklaşık 2 bin 500 kişi olduğunu söylemek mümkün. Stok artışları tüm işletmelerin yüzde 38’inde görülen bir diğer kriz sonucu.’’
Küresel krizin etkilerinin önümüzdeki aylara da sarkacağının düşünüldüğünü, genel olarak 2009 yılının ikinci yarısında başlayan bir iyileşme süreci öngörüldüğünü dile getiren Doğan, Kocaeli sanayindeki tablonun ülke sanayisinin genel göstergelerinden farklı olmadığını, ikinci çeyrekten itibaren başlayan düşüşteki genel eğilimin Kocaeli’nde de seyrini izlediğini kaydetti.
|
10.12.2008
|
|
|
Tüzmen: 2009’da ihracatta ve ithalatta daralma yaşanacak |
DEVLET Bakanı Kürşad Tüzmen, ‘’küresel krizin etkisiyle 2009 yılında ihracatta yüzde 15-17, ithalatta ise yüzde 25-27 bir daralma yaşanacağını’’ bildirdi.
Bakan Tüzmen, Mersin’de kamu kurum ve sivil toplum örgütleriyle siyasî parti temsilcilerinin de katıldığı bayramlaşma töreninde, döviz kurunun ihracatçıların memnun olacağı bir seviyeye geldiğini, bunun devamının beklendiğini ifade etti. Küresel krizle ilgili bir soru üzerine ise Tüzmen, krizin etkisiyle 2009 yılında hem ihracatta hem de ithalatta bir daralma yaşanacağını belirterek, ‘’Bu kapsamda yapılan hesaplamalara göre, ihracatta yüzde 15-17 arasında, ithalatta ise yüzde 25-27 arasında bir daralma yaşanacak. Böylelikle ihracatın ithalatı karşılama oranı daha yüksek olacak ve kendi ara malımızı üretip onu kullanacağımız bir döneme gireceğiz’’ diye konuştu.
|
10.12.2008
|
|
|
Sanal ortama KDV indirimi |
MALİYE Bakanlığı, sanal ortamda yapılan satışlara yönelik özel bir katma değer vergisi düzenlemesine gidiyor.
Gelir İdaresi Başkanlığı ile Gelir Politikaları Genel Müdürlüğünün üzerinde çalıştığı model ile ‘’hepsiburada.com’’ ve ‘’gittigidiyor.com’’ gibi sanat ortamda alış veriş yapılan sitelerin önü açılıyor. İnternet ortamındaki elektronik ticareti yeni esaslara bağlayacak düzenlemeyle satılan eşyayla ilgili ‘’ticarî olan’’ ve ‘’ticari olmayan’’ şeklinde ikili bir tanımlamaya gidilecek. AB’ye uyum çalışmaları da dikkate alınarak gerçekleştirilecek düzenlemede ticarî olmayan eşyalar KDV kapsamından çıkarılacak. Bu durumda eşya yerine sadece sitenin elde ettiği komisyona KDV uygulanacak. Yeni sistemde satılan eşyaya ‘’eski-yeni’’ ayrımı da gelecek.
|
10.12.2008
|
|
|
Açlık ve yoksulluk sınırı arttı |
MEMUR-SEN tarafından yapılan araştırmaya göre, Kasımda 4 kişilik ailenin açlık ve yoksulluk sınırı bir önceki aya göre yükseldi.
Memur-Sen’den yapılan açıklamada, Kasımda, Ekim ayına göre gıda fiyatlarında genel olarak bir azalma olmasına rağmen yumurta, salatalık, patlıcan, domates ve sivri biber gibi meyve ve sebzelerde artışların açlık sınırının artmasına sebep olduğu belirtildi. Ekimde aylık 263 YTL 34 YKr doğal gaz parası ödeyen 4 kişilik ailenin Kasımda aynı metreküpteki doğal gaz için 320 YTL 67 YKr ödediğinin gözlendiği kaydedilen açıklamada, 4 kişilik bir ailenin Kasımdaki açlık sınırının bir önceki aya göre 4 YTL artarak 816 YTL 96 YKr’a, yoksulluk sınırının ise 71 YTL 57 YKr artarak 2 bin 251 YTL 73 YKr’a yükseldiği bildirildi.
|
10.12.2008
|
|
|
ALLAH SEVGİSİ KANSERDEN KORUR |
PROF. Dr. Erkan Topuz, 2020 yılında dünyada 25 milyon insanın kanser hastası olacağının tahmin edildiğini belirterek, ‘’Kanser olmamak için bugünden tedbir alın’’ dedi.
Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Kanser Hastanesi Onkoloji Direktörü Prof. Dr. Erkan Topuz, 2020 yılında dünyada 25 milyon insanın kanser hastası olacağının tahmin edildiğini belirterek, ‘’Kanser olmamak için bugünden tedbir alın’’ dedi. Topuz, yaptığı açıklamada, dünyadaki kanser vak'ası sayısının her geçen gün arttığını, sağlıksız beslenme ve kullanılan ürünlerin hastalığı tetiklediğini ifade etti.
Dünyada 2020 yılında 25 milyon insanın kansere yakalanacağının tahmin edildiğini hatırlatan Topuz, ‘’Hemen kanser olmayı beklemeyin. Kanser olmamak için bugünden tedbir alın’’ dedi.
TAMAMLAYICI TIP
Topuz, kanserden koruyan ve kanser tedavisinde hastalara destek olan tamamlayıcı tıbbın ‘’ruhsal ve bedensel yaklaşımlar’’ ile ‘’bitkiler’’ şeklinde ikiye ayrılabileceğini ifade ederek, tamamlayıcı tıp hakkında şu bilgileri verdi:
‘’- Dünyada bilinçli kişiler tarafından uygulanan hipnozun kanser ağrılarını azalttığı kabul edilmiştir.
- Bir yerde namaz da Hıristiyanların, Musevilerin ibadeti de meditasyondur. Yani doğrudan doğruya Yaratana odaklanarak iyi şeyler dilemek, güzel düşünmek...
- Kemoterapi ve ilâç tedavisi olan hastalarda önerilmeyen akupunktur, ehil kişiler tarafından uygulanınca bulantı ve kusmayı engelleyebiliyor, kronik ağları yüzde 36’ya kadar azaltabiliyor, kemoterapi sonrası el ve ayak uyuşukluğunu gideriyor.
- Çin yakın dövüş san'atlarından olan taichi egzersizleri kan ve enerji sirkülasyonunu olumlu etkilediğinden hastalıklara karşı direncin artmasına yardımcı oluyor, kemik kaybını geciktiriyor.
- Masaj bilinçli kişiler tarafından yapılırsa hastayı rahatlatıyor.
- Acılı arabesk değil, huzur veren müzikler, Mozart, Haydn, Schubert, Beethoven, Brahms dinleyin. Kaos oluşturan gürültülü müzikler dinletilen farelerin kanser olduğu görüldü.
- Son 10 senede yapılan araştırmalar, ailesinden birini, yakınını kaybedenlerde kanserin daha hızlı çıktığını gösterdi. Stresin kanser üzerindeki olumsuz etkisi ispat edildi. Mutlu olun, devamlı gülmeye çalışın. 3-4 bin yıl önce Mezopotamya’da çaresiz hastalığa yakalanan insanlar güldürülmeye çalışılırmış. Eskiler ‘Bir kahkaha bir kilogram pirzolaya bedel’ der. İnsan neşeli ve mutlu olduğu zaman vücudu potansiyel zararlı maddelere karşı koruyan immun sistemi güçleniyor. Günde 5-6 kez içten kahkaha atın.
- Sevgi-inanç tedavisi önemli. İster Müslüman, ister Hıristiyan, ister Musevi ol, seni Yaratana inan. Seni Yaratana inandığında ve güvendiğinde, sana destek olacağına inan. Güveneceğiniz bir doktor seçin. Aile sevgisi de çok önemli. Hastayı, ailesi, arkadaşları, komşuları, dostları hayata bağlar.
- Spor yapın. Her 8 kadından birinin meme kanserine yakalanma riski var. Bu sebeple her gün yarım saat yürüyün, aletsiz jimnastik yapın ya da yüzün. Vücudunuzdaki yağı yakmaya bakın aynı zamanda spor yapınca insan stresten uzak kalır.’’
EN UCUZ ANTİOKSİDAN BİBERİYE
Erkan Topuz, Türkiye’nin yiyecek açısından dünyanın en zengin ülkelerinden biri olduğunu belirterek, tabiî olması şartıyla kanser tedavisinde olumlu etkileri olan yiyecekleri şöyle sıraladı: Limon ve mandalina, nar, mantar, ahududu, çilek, böğürtlen, biberiye, havuç, domates, ananas, yoğurt, enginar, brokoli, karnabahar, kırmızı ve beyaz lahana, semizotu, açık ve şekersiz yeşil çay, soya, keten tohumu, meyan kökü, acı biber, arpa, maya, nişasta, mantar, esmer pirinç, ekmek, at kestanesi, karadut...
KARANLIKTA UYUYUN
Kanserden koruyucu etkisi olan melatonin salgısı açısından mutlaka karanlıkta uyuyun. Kanser hücresi aydınlıkta çoğalır, karanlığı sevmez. Saat 22.30-23.00 gibi yatın. Işıksız ve rahat bir uyku, güneşin doğuşuyla kalkmak sağlıklı hayat tarzınız olsun. Gece vardiyasında çalışanlarda ve aydınlıkta uyuyanlarda meme kanserine yakalanma riski 5 kat artıyor.’’
KORUNMA YOLLARI
Topuz, kanserden korunmak için yapılması gerekenleri de şöyle sıraladı:
‘’- Çikolata, kola ve kahveden sakının. Salam, sosis, sucuk, hazır meyve suyu, mayonez, ketçap, konserve tüketmeyin. Yamuk yumuk elma alın.
- Hayvanlara büyüme hormonu verilince süt ve eti artıyor. Bunlar insana da geçiyor. Akciğer kanseri hastalarında aşırı süt tüketenlerde ömür daha da kısalıyor. Kırmızı ette kuzu etini tercih edin, genellikle kuzular zehirlenmemiştir. Kırmızı et yerine beyaz et tercih edin. Kümes hayvanlarından köyde yetişenleri yemeye çalışın. Marketlerden aldığınız kümes hayvanlarının derisini yemeyin.
- Beyaz un, şeker ve tuzu hayatınızdan çıkarın.
- Daima bebe şampuanı, defne sabunu ve saf sabun kullanın. Oda spreyi, ter önleyici koltuk altı kremi, deodorant kullanmayın. Organik denilen saç boyaları bile kanserojendir, kullanmayın, kına kullanın.
- Küçük balık tercih edin, dip balığı yemeyin.
- Fast-food’tan uzak durun. Haftada 3 kezden fazla fast-food yiyenlerde kanser riski daha fazla.
- Alkol kullanmayın, sigara içmeyin.
- Stresten uzak durun, pozitif olun.
- Televizyonu 5 metre uzaktan izleyin.
- Sprey şeklindeki böcek ilâcı kullanmayın.
- Badana yapılan eve 15-20 gün girmeyin.
- Sentetik halıdan uzak durun.
- Çocuklarınızın plâstik çim bahçelerinde oynamasına izin vermeyin.
- Çocuk bahçelerini ilâçlamayın.
- Mutfakta plâstik, bakır, alüminyum kullanmayın.
- Bulaşık makinenizin parlatıcı gözüne sirke koyun. Makineden çıkardıklarınızı sirkeli sudan geçirin. Ne kadar durulansa da üzerinde deterjan kalır.
- Çamaşır makinesinde zeytinyağlı sabun kullanın.’’
ZAYIFLAMA İLÂÇLARI KANSEROJEN
Bütün zayıflama ilâçlarının kanserojen olduğunu vurgulayan Topuz, ‘’Hızlı kilo vermek kanserojendir. Bir ayda 1-1,5 kilo verilir. Kısa sürede aşırı kilo verenlerde kanser olma riski daha yüksek’’ dedi.
Prof. Dr. Erkan Topuz, vatandaşları mangal konusunda da uyararak, ‘’Fazla mangal yapmayın. Yaparsanız da fazla pişirmeyin, yakmayın. En ufak yanık kanserojen riskini arttırır. Mangal yerine fırın haşlama, buğulama tercih edin’’ diye konuştu.
|
10.12.2008
|
|
|
Kemeri çok sıkmak reflü yapar |
YEMEK borusuna kaçağı önleyen mide kapağının bozulması sonucu, asit ve enzim yönünden zengin mide suyunun yemek borusuna kaçması sonucu ortaya çıkan reflü rahatsızlığının birçok sebebi bulunuyor.
Bu sebepler arasında kemerin sıkı bağlanması da gösteriliyor. Erciyes Üniversitesi'nden Prof. Dr. Mehmet Yücesoy, ayrıca turşu ve yağda kızartılmış yemekler ile çiğ soğan, sarımsak, nane, turp, tere gibi sebzelerin de fazla tüketildiğinde reflüyü arttırdığını kaydetti.
|
10.12.2008
|
|
|
iPod Touch telefon da olabilecek |
APPLE firmasının müzik ve video çaları iPod Touch ücretsiz indirilen bir uygulama sayesinde sanal bir cep telefonuna dönüşebiliyor.
Kablosuz wi-fi teknolojisini kullanan ‘’Truphone’’ adlı yazılım sayesinde iPod Touch kullanıcıları, diğer aynı cihaz sahipleri ve Google Talk adlı mesajlaşma hizmeti kullanıcılarıyla ücretsiz telefon konuşması yapabiliyor. Skype gibi internet üzerinden ses iletilmesini sağlayan ‘’voice over internet protocol (VoIP)’’ sistemini kullanan Truphone’u geliştiren yazılım mühendisleri, bu uygulamayı daha da geliştirerek, yakında bütün sabit ve cep telefonlarıyla konuşma imkânı sağlamayı hedefliyor. Smart telefonlar ve iPod Touch için bu teknolojiyi geliştiren yazılımcılar, bu hizmetten faydalanmak için kullanıcıların yalnızca kablosuz wi-fi şebekesinin kapsamı içinde bulunmalarının yeterli olacağını belirtiyor.
|
10.12.2008
|
|
|
Köpeklerde bile adalet ve kıskançlık var |
AVUSTURYALI bilim adamları, köpeklerde kıskançlık ve adalet duygusunun bulunduğunu tesbit etti.
Viyana Üniversitesi’nde yapılan araştırmada, ödüllendirilmeyen köpeğin, diğer köpek ödüllendirilmeye devam edilirse basit bir görevi yerine getirmediği görüldü. Deneylerinde iki köpeğe bir parça yemek karşılığında patilerini kaldırıp ‘’el sıkmayı’’ öğreten araştırmacılar, köpeklerden birinden bunu yapması istedi ancak yemek vermediler. Diğer köpeğe ise görev karşılığında ödül olarak yemek vermeyi sürdürdüler. Ödüllendirilmeyen köpek hemen görevi yerine getirmeyi bıraktı, diğeri yemek almaya devam ederken, sıkıntı ve stres belirtileri göstermeye başladı. Deneylerinin gerçekten iki köpek arasındaki münasebeti gösterdiği ve hayvanın şaşırması ya da ödüllendirilmemesine bağlı olmadığından emin olmak için araştırmacılar bu kez, aynı deneyi partneri olmadan tek bir köpek üzerinde yaptı. Köpeğin ödüllendirilmese de bu kez daha uzun süre patisini kaldırdığı ve istenen görevi yerine getirdiği görüldü. Viyana Üniversitesi’nin nörobiyoloji bölümünden Dr. Frederike Range, bu deneyin ödüllendirilen partnerin varlığının, köpeğin davranışında büyük bir etkisi bulunduğunu gösterdiğini belirterek, ‘’Tek fark; birisi yemek alıyor, diğeri almıyor, adaletsizce ödüllendirilmeye tepki gösteriyorlar’’ dedi.
|
10.12.2008
|
|
|
Gazetecilik internete kayıyor |
ABD’NİN prestijli gazetecilik ödülü Pulitzer, bundan böyle yalnızca internet üzerinden yayın yapan basın kuruluşlarına verilecek.
14 kategoride ödül veren Pulitzer kurulundan yapılan açıklamada, Nisan 2009’da, yalnızca internet üzerinden yayın yapan basılı gazete veya basın kuruluşlarının ödüle lâyık görüleceği belirtildi. Kurulun üyelerinden Sig Gissler, bunun Pulitzer ödüllerinin tarihî misyonundan mantıklı bir aşama olduğunu ve gerekli ayarlamaları yapmak için basın sahnesindeki değişiklikleri sürekli takip ettiklerini söyleyerek, 1904 yılında dağıtılmaya başlayan Pulitzer ödüllerine 1943’ten bu yana fotoğraf kategorisinde ödül verilmesini örnek gösterdi. Katılım için son başvuru tarihi 1 Şubat 2009 olarak belirlendi. Şimdiye kadar 7 Pulitzer ödülü kazanan ABD’nin güvenilir günlük gazetelerinden Christian Science Monitor, Ekim sonunda yaptığı açıklamada, tamamen internete geçmek için kâğıt baskı yayınını Nisanda durduracağını bildirmişti.
|
10.12.2008
|
|
|
‘Fare’ 40 yaşına bastı |
BİLGİSAYAR faresi 40. doğum gününü kutladı.
ABD’nin Stanford Üniversitesi’nde 9 Aralık 1968’de vizyon sahibi mühendis Douglas Engelbert tarafından, alışılmışın dışında bilgisayar kullanımı yollarını göstermek için ilk kez kullanılan fare, tahtadan yapılmış ve bir düğmesi vardı. Yüksek teknolojinin geleceğini gören ve bilgisayarların insanlara gelecekte nasıl yardımcı olabileceğini önceden kestiren Dr. Engelbart’ın bir bilgisayar konferansında tanıttığı farenin 40. yıl dönümünü kutlamak için Stanford Üniversitesi’nde bazı faaliyet ve kutlamalar yapıldı.
|
10.12.2008
|
|
|
Çocuğu tv’ye mahkûm etmeyin |
Özellikle annelerin kolaycılığa kaçarak çocuklarının zamanının büyük bir bölümünü televizyon başında geçirmeleri, aile bağlarını zayıflatıyor, çocuğun zekâ düzeyini düşürüyor.
Kayseri Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. Metin Işık, yaptıkları araştırmada özellikle anne olmak üzere ebeveynleri kolaycılığa kaçarak çocuklarını televizyon ya da internete mahkûm ettiklerine dikkat çekti. Doç. Dr. Işık, çalışan anne ve babaların olduğu ailelerde, aile bireylerinin tek ortak noktalarının ve bir araya geldikleri zamanın 10 dakika süren akşam yemekleri olduğunu ifade ediyor. Eve yorgun gelen anne ve babanın yemek sonrası çocuklarıyla ilgilenmediğine dikkat çeken Işık, 10 dakika yemekte bir araya gelindikten sonra anne ev işlerini baba da yorgunluğunu bahane ederek televizyon karşısına geçip, çocuklarını bilmeden de olsa sosyal hayatın dışına ittiklerine dikkat çekti. Bu duruma maruz kalan çocuğun diğer odadaki televizyonda istediği programları seyrettiğini, ya da interneti kendisine yakın bularak zamanını burada geçirdiğini belirten Işık, bu durumun ise sosyal olmayan, yalnızlığa itilmiş, toplumla iletişim kuramayan, zekâ düzeyi gerileyen, hayatı farklı kültürlerden aldığı bilgiler ışığında yaşayan insanların yetişmesine sebep olduğunu söyledi.
Doç. Dr. Metin Işık, dünya ülkelerinde televizyon ve çocuklara etkisi ile ilgili birçok araştırmanın yapıldığını ve genelde aynı sonuçların çıktığına işaret ederek şu bilgileri veriyor: “Amerika’da kısa zaman önce yapılan bir araştırmada; 18 yaşına kadar televizyon izleyen bir kişi, izlediği çizgi film, dizi film, sinemalarda 32 bin cinayet sahnesi görüyor. 40 bin cinayete teşebbüs sahnesi izliyor. Çocukların liseyi bitirene kadar olan hayatlarındaki aktivitelerden uyku birinci, televizyon ikinci ve okul üçüncü sırada geliyor. Oysa okulun çocuklarda öncelikli sırada yer alması gerekiyor.”
İşte diziler bu işe yarıyor!
OSMANİYE’NİN Kadirli ilçesinde, televizyonda izlediği diziden etkilendiği belirtilen ve kendini sihirbaz sanan 11 yaşındaki çocuğa ruhsal tedavi başlatıldığı bildirildi. Kadirli’nin Şehit Orhan Gök Mahallesi’nde oturan Mustuk ve Filiz Üstünel çiftinin 11 yaşındaki çocukları Ferhat, getirildiği Adana Ekrem Tok Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinde doktorları da şaşırttı. Gizli güçlerinin olduğunu düşünen, sürekli yerde yatmak isteyerek televizyon dizisindeki kahramanın sözlerini tekrarlayan, 2.5 aydan beri okula da gidemeyen Ferhat’ın annesi Filiz Üstünel, “Bırakın televizyonu açmayı üzerini de bir bez parçasıyla ka-pattık. Oğlum o kanalları bulur izler diye biz bile televizyon izlemez olduk, ancak hiçbir şey değişmedi” dedi.
|
10.12.2008
|
|
|
Burs sayesinde sokaktan kurtuldular |
DİYARBAKIR’DA mendil satan, boyacılık yapan 50 çocuk, sağlanan burs sayesinde sokakta çalışmaktan kurtarıldı.
Diyarbakır Eğitimciler Derneği (DEĞİDER) tarafından hazırlanan ve Uluslararası Sivil Toplumu Destekleme Derneği’nin (USİDER) desteklediği ‘’Sokak Çocukları Projesi’’ ile sokakta çalışan çocuklar burs verilerek eğitime kazandırılıyor. DEĞİDER Başkanı Bilal Özçiftçi, yaptığı açıklamada, hazırladıkları ‘’Sokak Çocukları’’ projesinin şehrin varoş semtlerinde yaşayan ve sokakta çalışarak aile geçimine katkıda bulunan çocuklara yönelik olduğunu söyledi. Proje kapsamında çocuklara sokakta çalışarak kazandığı parayı ödediklerini ve böylece çocukların eğitimlerini aralıksız sürdürmelerini sağladıklarını bildiren Özçiftçi, çocukları ayrıca dernek olarak hazırladıkları eğitim faaliyetlerinden yararlandırdıklarını kaydetti. Sokakta mendil satan, boyacılık yapan aynı zamanda da okullarında çok başarılı olan öğrencilerin derslerindeki verim kaybını ortadan kaldırmak ve geleceklerine ışık tutmak amacıyla bu projeyi uyguladıklarını anlatan Özçiftçi, projeden 50 çocuğun faydalandığını söyledi. Özçiftçi, sokakta çalışan çocuklarla yaptıkları görüşmede onların kazançlarını öğrendiklerini ifade ederek, şöyle konuştu: ‘’Çocuklara sokakta çalışarak ne kadar para kazandıklarını sorduk. Cumartesi ve Pazar günü çalışarak 15 YTL kazandıklarını söylediler. Bu kazandıkları parayı kendilerine ödemek kaydıyla eğitim programlarımıza katılmalarını ve sokakta çalışmaktan vazgeçmelerini önerdik. Bu öneriyi kabul eden ve sokakta çalışmayacağını belirten 50 öğrenci ile projeyi uygulamaya başladık. Derneğimizin bünyesinde çocuklara yönelik bilgisayar, kitap okuma ve ders çalışma salonları hazırladık. Öğrencilere rahat ders çalışma ortamı oluşturduk. Projeyle okullarında son derece parlak olan 50 öğrencimizi sokaktan kurtardık. 5 gönüllü öğretmen eşliğinde bu çocuklarımıza eğitim veriyoruz. Bir yıllık süreci kapsayan bu projenin toplam bütçesi 160 bin YTL’dir. Öğrencileri sokağa iten sebepleri ortadan kaldırarak, sokakta çalışmalarının önüne geçtik.’’
|
10.12.2008
|
|
|
Bayramlar çocukların sosyalleşmesi için fırsat |
SELÇUK Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Üre, bayramların çocukların sosyal gelişimi için fırsat olduğunu belirterek, ‘’Kültürel değerleri içselleştiren çocuk, bayramları toplumdan izole edilmiş şekilde geçiren çocuklara göre gelecekteki hayatında daha başarılı olacaktır’’ dedi.
Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Üre, yaptığı açıklamada, çocukların eğitim ve öğretim olmak üzere 2 farklı hayatları olduğunu ifade ederek, eğitimin sosyal hayat sırasında, öğretimin ise okulda derslerle gerçekleştirildiğini kaydetti. Sosyal ilişkilerin arttığı, ziyaretlerin yapıldığı bayramların çocuğun eğitimi için değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Üre, ‘’Bayramlarda tatile gitmek yerine çocuğun akrabalarla ilişki içine girmesi sağlanmalı. Evde kapalı kalan ya da tatilde sınırlı şekilde iletişime geçen çocukta beklenen sosyal gelişme gerçekleşmez’’ dedi.
Günümüzde pek çok çocuğun akrabalarını tanımadığını ifade eden Prof. Dr. Üre, şunları kaydetti: ‘’Bayramlarda çocuğa, sosyal ve akrabalık ilişkilerini yaşama şansı verilebilir. Bayramda çocukları ders çalıştırmaya zorlamak fayda getirmez. Bazı dershanelerin Kurban Bayramı’nın uzatıldığı günlerde açık olacağı, eğitime devam edileceğini duyuyoruz. Oysa çocuğun istenilen okulu ya da üniversiteyi kazanması, onun için çok şey ifade etmez. Sosyal gelişimini tamamlamadan, yetenekleri sınırlı olarak büyüyen çocukların o çok istenilen okulları bitirdiklerinde hayata adapte olamadıklarını görüyoruz.’’
Prof. Dr. Üre, bu sebeple bayramlardaki sosyal etkileşim ve gelişim fırsatından çocuğun mahrum edilmemesinin doğru olacağını vurgulayarak, ‘’Ayrıca bayramlarda çocuklara kültürel ve geleneksel değerlerin aktarılması gerekiyor. Kültürel değerleri içselleştiren çocuk, bayramları toplumdan izole edilmiş şekilde geçiren çocuklara göre gelecekteki hayatında daha başarılı olacaktır’’ diye konuştu.
|
10.12.2008
|
|
|
Sınırsız bayramlaşmaya devam |
TÜRKİYE-Suriye arasında imzalanan protokol kapsamında, Suriye’den 48 saat yatılı bayramlaşmaya gelen konuklar, Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki akrabalarıyla hasret gideriyor.
Bahçelievler Mahallesi’nde yaşayan Mustafa Arslan, Suriye’de yaşayan amcası Mustafa El Kıd’ı ve ailesini Cilvegözü Gümrük Kapası’nda karşılayarak evine getirdi. Daha önceleri yıllarca görüşemedikleri akrabalarıyla, iki ülke arasında yapılan protokol sayesinde artık her Ramazan ve Kurban Bayramı’nda görüşmeye başladıklarını belirten Arslan, şöyle konuştu: ‘’Bu uygulamanın sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda çok yararı oldu. Amcam ve ailesini 2 gün misafir edeceğiz. Onlara yöresel yemekler yapacağız. Bir de Reyhanlı ile Antakya’nın tarihî ve tabiî güzelliklerini görmelerini sağlayacağız. Ancak 2 gün yeterli olmuyor. Yetkililerin bunu bir haftaya çıkarmalarını bekliyoruz.’’ Bahçelievler Mahallesi’nde oturan İbrahim Beydilli de babasının amcasının çocuklarıyla ilk kez buluştuklarını söyledi. Beydilli, Suriye’nin Halep şehrinden Türkiye’ye ilk kez gelen akrabaları İzzet Feyyad, Feyyat Feyyad, Ömer Ali Musa ve Hasan Ali Musa ile çocuklarıyla 48 saati gezerek ve alış veriş yaparak geçireceklerini belirtti.
|
10.12.2008
|
|
|
Cezaevlerinde açık görüş başladı |
CEZA infaz kurumlarında Kurban Bayramı sebebiyle açık görüş başladı. 9-15 Aralık arasında yapılacak açık görüşten hükümlü ve tutuklular anne, baba, eş, çocuk, torun, büyükanne, büyükbaba ve kardeşleriyle görüştürülecek.
Hükümlü ve tutuklular, belgelendirilmek suretiyle sadece anne, baba, eş, çocuk, torun, büyükanne, büyükbaba ve kardeşleriyle görüştürülecek. Hükümlü ve tutuklular ile görüşmek isteyen kişilerin, akrabalık durumlarını nüfus idarelerinden veya ilgili konsolosluklardan verilen resmî belgeler ile ispatlamaları gerekiyor. Ancak anne, baba, eş, çocuk, torun, büyükanne, büyükbaba ve kardeşi olmayan hükümlü ve tutukluların, üçüncü dereceye kadar olan akrabalarından en çok üç kişiyle, önceden haber verilmesi ve belgelendirilmesi kaydıyla görüşme yapmaları sağlanacak. Belirtilen gün ve saatler dışında görüş yaptırılmayacak bir defa görüş yapan hükümlü ve tutuklular ile ziyaretçilere, ikinci defa izin verilmeyecek.
|
10.12.2008
|
|
|
Hacı olamadılar ama Eyüp Sultan’a geldiler |
TACİKİSTAN’DAN büyük bir heyecanla yola çıkan 80 kişinin hac hayali hüzne dönüştü. Hacı olma umuduyla yola çıkan Tacik hacı adayları pasaportlarında Kırgızistan vizesi bulunduğu için Suudi Arabistan tarafından sınır dışı edildi.
Hatay’a gelen ve burada 10 gün köylülerin misafiri olan 80 Tacik, hayırsever bir iş adamı tarafından İstanbul’a getirildi. Günlerce kutsal topraklara kavuşamamanın acısıyla gözyaşı döken kafilenin üzüntüsü bir nebze olsun hafifledi. Peygamber Efendimiz’in (asm) yanına gidemeyen, kutsal topraklara kavuşamayan, Kâbe hayallerini bir başka sefere ertelemek zorunda kalan Tacik hacı adayları İstanbul’da ağırlandı. Bir iş adamının yardım eli uzattığı kafile önce bir otele yerleştirildi. Sultanahmet Camii’ni gezen kafile ardından Eyüp Sultan Hazretlerinin makamında duâ etti. İstanbul’daki mübarek zatları ziyaret eden Tacikistanlılar’ın yüzünde mutluluk olduğu gözlendi.
|
10.12.2008
|
|
|
|