"Gerçekten" haber verir 16 Kasım 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Lahika

Hadis-i Şerif Meâli

Uhrevî ticârette en çok zarar eden kimse, dünyevî âmellerine ulaşmak için kendisini yiyip bitiren, arzularına kavuşma konusunda zaman kendisine yardım etmeyen, azıksız olarak dünyadan ayrılan ve elinde kendisine mazeret olabilecek hiçbir delil bulunmadığı bir halde Allah'ın huzuruna çıkarılan kimsedir.

Câmiü's-Sağîr, No: 168

16.11.2008


Nimetlerdeki güzellikler, şükrün dâvetçileridir

Şimdi, görüyoruz ki, herşey nasıl ki rızkın etrafında toplanmış, ona bakıyor. Öyle de, rızık dahi, bütün envâıyla, mânen ve maddeten, hâlen ve kalen şükürle kaimdir, şükürle oluyor, şükrü yetiştiriyor, şükrü gösteriyor. Çünkü, rızka iştah ve iştiyak, bir nevî şükr-ü fıtrîdir. Ve telezzüz ve zevk dahi gayr-ı şuurî bir şükürdür ki, bütün hayvânatta bu şükür vardır. Yalnız insan, dalâlet ve küfürle o fıtrî şükrün mahiyetini değiştiriyor, şükürden şirke giriyor.

Hem rızık olan nimetlerde gayet güzel, süslü sûretler, gayet güzel kokular, gayet güzel tatmaklar şükrün dâvetçileridir; zîhayatı şevke davet eder ve şevkle bir nevî istihsan ve ihtirama sevk eder, bir şükr-ü mânevî ettirir. Ve zîşuurun nazarını dikkate celb eder, istihsana tergib eder. Nimetleri ihtirama onu teşvik eder; onunla kalen ve fiilen şükre irşad eder ve şükrettirir. Ve şükür içinde en âli ve tatlı lezzeti ve zevki ona tattırır. Yani, gösterir ki, şu lezzetli rızık ve nimet, kısa ve muvakkat bir lezzet-i zâhiriyesiyle beraber, daimî, hakikî, hadsiz bir lezzeti ve zevki taşıyan iltifat-ı Rahmânîyi şükürle kazandırır. Yani, rahmet hazinelerinin Mâlik-i Kerîminin hadsiz lezzetli olan iltifatını düşündürüp, şu dünyada dahi Cennetin bâki bir zevkini mânen tattırır. İşte rızık, şükür vasıtasıyla o kadar kıymettar ve zengin bir hazine-i câmia olduğu hâlde, şükürsüzlükle nihayet derecede sukut eder.

Altıncı Sözde beyan edildiği gibi, lisandaki kuvve-i zâika, Cenâb-ı Hak hesabına, yani mânevî vazife-i şükraniye ile rızka müteveccih olduğu vakit, o dildeki kuvve-i zâika, rahmet-i bînihaye-i İlâhiyenin hadsiz matbahlarına şâkir bir müfettiş, hâmid bir nâzır-ı âlikadr hükmündedir. Eğer nefis hesabına olsa, yani rızkı in’âm edenin şükrünü düşünmeyerek müteveccih olsa, o dildeki kuvve-i zâika, bir nâzır-ı âlikadr makamından, batn fabrikasının yasakçısı ve mide tavlasının bir kapıcısı derecesine sukut eder.

Nasıl rızkın şu hizmetkârı şükürsüzlükle bu dereceye sukut eder. Öyle de, rızkın mahiyeti ve sair hademeleri dahi sukut ediyorlar. En yüksek makamdan en ednâ makama inerler. Kâinat Hâlıkının hikmetine zıt ve muhâlif bir vaziyete düşerler.

Mektûbât, s. 349

şükr-ü fıtrî: Yaratılıştan gelen şükür duygusu.

telezzüz: Lezzet alma.

gayr-ı şuurî: Şuursuz bir şekilde.

fıtrî: Yaratılıştan gelen, yaratılışla ilgili.

şirk: Allah’a ortak koşma.

istihsan: Beğenme, güzel görme.

ihtiram: Hürmet etme.

zîşuur: Şuur sahibi.

tergib: Rağbetlendirme, isteklendirme, şevklendirme.

lezzet-i zâhiriye: Zahiri, görünüşe, dışa ait lezzet.

hazine-i câmia: Geniş, kapsamlı hazine.

kuvve-i zâika: Tat alma duyusu.

rahmet-i bînihaye-i İlâhiye: Allah’ın sonsuz rahmeti.

matbah: Mutfak.

nâzır-ı âlikadr: Bakarken yüksek kıymetleri gören.

hâmid: Hamd eden, şükreden.

in’âm: Nimet verme.

batn: Mide.

Bediuzzaman Said Nursi

16.11.2008


Ey nefis

Hür olmak ister nefis.

Habire yapar kapris. Cehennem denen hapis

Seni bekler ey nefis.

Muktedirim der durur.

Yalan yanlış savurur.

Hastalık şamar vurur.

Aczini anlar nefis.

Gasp edersin nimeti.

Yok eder bereketi.

Çağırır musibeti.

Şerre sebeptir nefis.

Hayvan gibi yer yutar.

Hepten battıkça batar.

Cehennemde yer tutar.

Orada yanar nefis.

Nemrut gibi var gurur.

Görmez kendinde kusur.

Kalbinde söner o nur.

Gururlanma ey nefis.

Malik değilsin elbet.

Kul olmayı kabul et.

Esbâba etme minnet.

Görev şükürdür nefis.

İmtihan eder canı.

Kazanırsan imanı.

O’nu sev, O’nu tanı.

Vazifen budur nefis.

Kendini bilse nefis.

Doğru olsa her bir his.

Eşya oluyor enîs.

Rabbini bilir nefis.

MEHMET KOVANCI

16.11.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
Ufo ısıtıcılar, infrared ısıtıcı, kumtel ısıtıcılar.
GAZETE 1.SAYFA

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır