Mostar Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Osman Nalbant, insanımızın fikrî zihniyetinin Edirne’den -Kars’a sıkıştırıldığını, oysa coğrafyamızın İstanbul ile sembolleşen anlamın uzandığı her yer olduğunu söyledi. Nalbant, “Bursa ne kadar bizim ise, Mostar’da o kadar bizimdir. Urfa ne kadar bizim ise Bağdat’ta o kadar bizimdir” dedi.
Mostar Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Osman Nalbant, Server Vakfının geleneksel Çarşamba Sohbetlerinde “Semerkant’tan Mostar’a Medeniyetimiz” başlıklı bir konferans verdi.
Server Vakfı Başkanı ve Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Ali Bulut konferans takdiminde, İnsanımızın tarih içinde Medeniyetimizin köklerinden uzaklaştığını, böylelikle her türlü işgal, insanlık dışı muamele ve yıkımla karşı karşıya kaldığını belirterek, “Medeniyet tasavvurumuzu” oluşturan değerlerimize sahip çıkıp, yeniden inşa edilmesinin gerekliliğini söyledi.
Mostar Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Osman Nalbant, insanımızın fikrî zihniyetinin Edirne’den -Kars’a sıkıştırıldığını, oysa coğrafyamızın İstanbul ile sembolleşen anlamın uzandığı her yer olduğunu söyledi. “Niye Mostar?” sorusunu soran Nalbant, “İnsanlarımız daha dünkü coğrafyasından habersiz. Aslında ‘Niye Mostar?’ sorusu beyin ve ruh olarak Edirne - Kars arasına hapsedilmemin açığa vurulmasını ortaya koyuyor. Bursa ne kadar bizim ise, Mostar’da o kadar bizimdir. Urfa ne kadar bizim ise Bağdat’ta o kadar bizimdir” dedi.
Tarih bilinçsizliği sebebiyle sadece Edirne -Kars arasının esas vatan, öz vatan durumuna dönüştüğünü vurgulayan Nalbant, “Böylece medeniyetimizin bedelini ödüyoruz. Okuma yazma bilmeyen bir çoban konumundaki Osman Beyden dört kuşak sonra meydana gelen ve dünyanın önemli devletleri arasına giren devleti ve onun arkasındaki ruh iklimini sorgulamadık. Aslında bu soru bizi medeniyetimizin menşeine götürmektedir” diye konuştu.
“Devlet kendi ideolojisine uyan masalı anlattığı için, medeniyetimizin menşeine götürün noktaları es geçmekte, hafızalarımıza yer etmesini istememektedir” diye konuşmasını sürdüren Osman Nalbant konuşmasında şu görüşlere yer verdi:
“O yüzdendir ki bizi Orta Asya’dan getiren hikâyede Maveraünnehir yoktur. Bizi Maveraünnehre uğratmamaktadırlar. Bize anlatılan masal, Maveraünnehre uğratılmadan anlatılan masaldır. Eğer bu milletin yolu, Maveraünnehre düşerse Semarkent Buhara, Hiva’ya uğrayacaktır. Dolayısıyla milletin medeniyet menşeinin İslâm ve tasavvuf olduğu anlaşılacaktır.
“Osmanlı, Semerkant, Buhara ve Hiva’da yetişen, Horasan Erleri ile şehirler fethedilmiş, fakat bu fetihler iktidarı kullanmak için olmamış, alınan köyler, şehirler imar edilerek bayındır hale getirilmiştir. Çünkü oradan gelen Horasan Erleri, aç sefil bilgisiz insanlar eğil, bilakis bilgili, iyi yetişmiş, san’at sahibi, dünya malına, şana, şöhrete itibar etmeyen insanlardı. Şeyh Edebali’de oradan gelenlerden öğrenmiştir. Elif’i bile bilmeyen Osman Gazi’yi tasavvufi terbiye ile eğitir. Yavrusunu O’nun koynuna ve gönlüne verir. Bu tür insanlığı diriltecek düşünceye getirir.
“Bosna İslâm medeniyeti için çok ağır bedel ödeyen bir yer ve topluluktur. Orada, Hıristiyanlığın İslâma en yakın olan mezhebi Bogomil anlayışı yaşanır. Osmanlı erlerini gönül fethi ile Bogomiller kendiliğinden Müslüman olurlar. Benim memleketim Maraş, ancak 1517 de Osmanlı olmuştur. Bosna daha önce Osmanlı’dır. Eğer bir kıdem sözkonusu ise Anadolu’nun bir çok yerinden önce Bosna Osmanlı’dır. Bu alanda kıdem açısından Boşnaklar bizden öncedir.
“O yüzden Boşnaklar defalarca tepelenir. Osmanlı, medeniyetine en fazla bedel ödeyen bir coğrafyadır Bosna. Osmanlı gidip Nevatra nehrine ulaşmıştır. Avrupa’da diğer unsurlarla sınır Nevatra nehri olmuştur. Kanuni, Bosnalı Mimar Hayrettin’e bir köprü yapmasını ister.
Nevatra nehrine yapılan köprü bir misyonu temsil eder. O köprü bir misyonun bitmediği devam etmesi gerektiğinin sembolüdür. Geniş kemerli yapılan köprü tevhidi sembolize eder. İnsanların arabaların geçmesi için tüm köprüler düz yapılır. Biz İslâmı Nevatra köprüsüne getirdik, bundan sonrasını siz tamamlayın demek istenir. Biz Bosna’yı Sırp katliâmı ile tanıdık. Çünkü coğrafyamız daralmıştı. Kendimizi zihinsel olarak Kars-Edirne kutsalına sıkıştırmış, hapsetmiştik. Medeniyeti inşada ortaklık yaptığımız insanları görmezden gelmek soylu davranış değildir.”
|