Nedir eğitim, insanı hürleştirir mi? ‘Abdullah olma’ya kapı açmanın, bireyin terbiyesinin ve Rabbin rızasına mazhar bir kul olabilmesinin bir yolu eğitimden mi geçiyor?
Sorulara devam edelim. Eğitim, insanda ve kainatta yerleştirilmiş gizli hazineleri keşfetme süreci midir?
Yoksa devam eden düzenin, istenildik toplum dizaynının bir aracı mıdır?
Benim ne öğrenip, ne öğren(e)meyeceğime kim, nasıl, neden karar verir?
***
Tüm bu sorulara bilim adamları, eğitimciler ve hukukçular tarafından cevap aranmış, cevaplara göre düzenlemeler yapılmış. Bu cevaplar/düzenlemeler ise; ülkelerin hukuk sistemine ve ideolojilerine bağlı olarak değişiklik göstermiş.
Örneğin, demokratik hukuk sistemlerinde bireylerin neleri öğrenip öğrenemeyeceğine, hangi okullara gidip gidemeyeceğine yönelik özgürlükler, yasal olarak güvence altına alınmış ve eğitim hürriyeti olarak vatandaşlara sunulmuştur.
Eğitimi bir toplum mühendisliği olarak gören anlayışta ise; eğitim bir ideolojik aygıt, toplumu hizaya(!) getirmenin bir aracı olarak görülmüş ve bu yönde düzenlemeler yapılmıştır.
***
Ülkemizde eğitim faaliyetleri, Anayasa ve Milli Eğitim Temel Kanununa göre düzenlenmektedir. Yakın zamana kadar çocukların eğitimi 12 yıl boyunca kesintisiz olarak, Milli Eğitim Bakanlığı müfredatına bağlı kamu, özel ve açıktan eğitim kurumları aracılığıyla sürdürülmekteydi.
Evet, “sürdürülmekteydi” diyoruz çünkü yeni bir düzenleme yapıldı. Günümüz şartlarında örgün eğitim kurumlarının durumu ortadayken; kendi çocuklarını bu eğitim sisteminin çarklarına en azından ortaöğretim sürecinde dahil etmek zorunda olmadığını düşünenler için, kötü haber yine Milli Eğitim Bakanlığından geldi.
Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in Resmi Gazetede yayınlanması ile birlikte, ortaöğretim kurumlarında örgün olarak eğitimine devam eden öğrencilerin (özel durumu olanlar hariç), örgün ortaöğretim kurumlarından açık öğretim liselerine nakil ve geçiş yapamayacağı hususu ilan edilmiş oldu. Yani kısacası açık öğretim liselerine geçiş yasal olarak zorlaştırıldı.
***
Milli Eğitim Bakanlığının bu düzenlemeyle, kanayan yara halindeki eğitim sistemine zorunlu bir tampon yapmaya çalıştığı açık. Üniversite sınavlarına hazırlanan gençlerin, örgün eğitim sisteminden kopuşunu engellemeye çalışarak okullarda adeta mahkûm statüsünde bırakılmaya çalışıldığı da aşikâr.
Yine soralım.. Peki, zorla güzellik olur mu?
‘Zorunlu eğitimin zorunlu sonucu’ olarak ortaya çıkan uluslararası sınav başarı(sızlık)larımızı da; zorunlu olarak kabul edecek miyiz?
Daha uzun vadeli bir soru: Eğitimi hür olmayan ülkenin bireylerinden, hür iradelerini gösterecek bir nesil çıkabilir mi?
Son soru da, hem nalına hem mıhına olsun…
Eğitim hakkı ve hürriyeti gibi en temel hakka ilişkin bir meselede bile, hürriyetleri kısıtlayıcı bir düzenleme yapan zihniyetten demokratik bir anayasa çıkabilir mi?