"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

En büyük eşkıya kim?

Ömer Faruk Ufuk
18 Temmuz 2024, Perşembe
Zengin bir adam hasta yatağında ömrünün son demlerini yaşamaktadır. Biricik oğlunu yanına çağırarak vasiyetini bildirir.

-“Oğlum, şurada iki büyük altın kesesi var. Birisi senin, diğerini de memleketin en büyük eşkıyasına vereceksin.”

Oğlunun şaşkın itirazlarına rağmen babası:

-“Vasiyetimi yerine getirdiğinde öğreneceksin.” der ve bir müddet sonra vefat eder.

Evlat, babasını vasiyeti yerine getirebilmek için hemen düşer yollara. En büyük eşkıyayı bulabilmek için ülkeyi karış karış dolaşmaya başlar. Her bulduğu eşkıyanın daha beteri ve daha zalimi olduğunu öğrenir.

***

Uzun bir süre gezdikten sonra dizlerinde derman kalmayan delikanlı, yalçın ve sarp dağlarla çevrili bir bölgede yaşayan “yedi dağın eşkıyası” namlı birinin zulmü ile zirve yaptığını işitir. Eşkıya ile ilgili duyduklarından dehşete kapılan gencin hoplayan yüreği, aynı zamanda vasiyeti yerine getireceği için sevinçle dolar.

Delikanlı, kar-kış demeden eşkıyanın yaşadığı dağlara doğru yola düşer. Kısa bir müddet sonra eşkıyanın adamları ile karşılaşan delikanlı sorgusuz sualsiz katledilecekken:

-“Durun! Ben ağanıza bir hediye getirdim.” deyince eşkıyanın huzuruna götürülür.

Eşkıya da eşkıyadır hani; görünce heybetinden insanın dizlerinin titrediği türden.

Gür sesiyle:

-“Anlat bakalım, burada ne arıyorsun?”

-“Babam bir müddet önce vefat etti. Bana da mirasla beraber bir vasiyet bıraktı. Mirasın yarısını ülkenin en büyük eşkıyasına vereceğim. Aylardır yollardayım. Sonunda duydum ki sizden büyüğü yokmuş. Bu altın kesesini size vermem gerekiyor.”

Delikanlının bu saf hali üzerine Yedi Dağın Eşkıyası tebessüm eder.

-“Duyduklarının çoğu doğrudur. Eşkıyaların en büyüğüyüm lakin, bu ülkenin en büyük eşkıyası ben değilim. Biz hak etmediğimiz mallara asla el sürmeyiz delikanlı!” der.

Delikanlı yalvarsa da keseyi reddeder.

-“Şimdi şehre git ve Kadı efendiyi bul, selamımı söyle ve bu altın kesesini ona ver. Bunun sahibi odur.” der.

*** 

Delikanlı çaresiz soluğu Kadı efendinin konağında alır. Yaşadıklarını Kadı efendiye anlatır ve altın dolu keseyi vermek istediğini söyler.

Kadı hiddetlenip gürlemeye başlar:

-“Allah’tan korkmaz ve kuldan utanmaz sen nasıl bana böyle haram bir para teklif edersin! Tiz bunu falakaya yatırın!” der.

Delikanlı çaresiz, ne yapacağını bilemez halde ağlamaya başlayarak:

-“Kadı efendi, babamın bu tuhaf vasiyeti yüzünden başıma gelmeyen kalmadı. Kitapta bu işin bir çözümü yok mudur?” demesi üzerine Kadı;

-“Kitaba bir bakalım.” der.

Kitabı bir müddet karıştırdıktan sonra:

-“Bak delikanlı bir kanun adamının böyle açıktan para alması asla kabul edilemez. Hem kanunlara, hem de Allah rızasına aykırı bir durumdur. Böyle yaparsak hem alan, hem de veren bu âlemde ve mahşerde suçlu duruma düşer. Ancak aramızda ticari bir anlaşma imzalarsak, bir hizmet karşılığında senden bu kese altını alabilirim. Hukuki ve caiz olabilmesi için de, ben sana bu altınlar karşılığında bir şey satacağım.” der.

Delikanlı, bir çözüm yolunun bulunması karşısında heyecanlanır. Kadı, delikanlıya pencereden dışarıya bakmasını söyler.

-“Bahçem neyle kaplı delikanlı?”

-“Karla kaplı Kadı efendi.”

-“Hah işte, şimdi ben bu karları sana satıyorum, sen de karşılığında bir kese altın vereceksin.”

Delikanlı sevinçle:

-“Tamam Kadı efendi” der.

Belgeler hazırlanır. Satış sözleşmesini imzalayıp altın kesesini Kadı’ya veren delikanlı vasiyeti yerine getirmenin mutluluğuyla oradan ayrılır.

*** 

Vakit akşam olmuştur. Memleketine ertesi gün yola çıkmak üzere bir handa gecelemeye gider.

Sabahın ayazında gencin kapısına dayanan Kadı’nın adamları delikanlıyı derdest edip Kadı’nın huzuruna çıkarırlar.

Kadı efendi, hiddetle delikanlı içeri girer girmez gürlemeye başlar:

-“Bre arlanmaz, sıkılmaz..  Allah’tan korkmaz! Biz seninle dün bir anlaşma imzalamadık mı? Ne diye satın aldığın karları hâlâ benim arazim üzerinde tutuyorsun. Satın aldığın karları bugün arazimden kaldır, yoksa seni arazimi işgal etmekten hapse atarım!

Delikanlı şaşkınlıktan ne yapacağını bilemez.

-“Aman efendim! Bu kadar karı ben bir günde nasıl kaldırırım? Bu işin başka türlü bir çözüm yolu yok mudur?

Kadı efendi tekrar kitabı karıştırır:

-“Sana acıdım. Satın aldığın karların benim arazimde bir müddet daha kalmasına müsaade ediyorum. Lakin bunun için bana bir kese altın vereceksin.

Babasından kalan diğer keseyi de kaybeden delikanlı Kadı’nın yanından ayrılır.

Dışarı çıktığında dağlara dönerek:

-“Ey Yedi Dağın Eşkıyası! Kadı efendinin şehirdeki eşkıyalığı yanında, senin esamen bile okunmaz” diye mırıldanır.

Babasının vermek istediği dersi almış, en büyük eşkıyaların yönettiği bir ülkede yaşadığını anlamıştır.

***

Kıssanın hissesi:

“Aklı öldürürsen ahlâk da ölür. Akıl ve ahlâk öldüğünde millet bölünür. Kadı’yı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür.”

Okunma Sayısı: 1551
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Burhan Kula

    18.7.2024 22:02:46

    Teşekkürler, Adalet olmadan hiçbir şey olmaz.

  • Erhan

    18.7.2024 19:35:31

    Aklı öldürdük, ahlakda öldü, dolayısı ile millet, türk, kürt, laz, çerkez, vs bölündü, kadıyı satın aldık, adalet öldü, adalet ölünce devlete güven kalmadı. Ülkenin geldiği duruma bakın, tam da bu durumda.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı