Birinci İhlas Lem’asında müsbet hareketi “Kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket etmek. Başka mesleklerin adaveti (düşmanlığı) ve başkalarının tenkîsi (eksiltip küçültmesi), onun fikrine ve ilmine müdahale etmesin, onlarla meşgul olmasın” şeklinde tarif eden Üstad Bediüzzaman, “Ümmetimin ihtilâfı rahmettir” mealindeki hadis-i şerifi de Uhuvvet Risalesi’nde şöyle açıklıyor.
“Hadisteki ihtilâf müsbet ihtilâftır. Yani her biri kendi mesleğinin tamir ve revâcına sa’y eder. Başkasının tahrip ve iptaline değil, belki tekmil (tamamlama) ve ıslahına çalışır.”
Devamında da şöyle diyor:
“Amma menfî ihtilâf ise –ki garazkârâne, adavetkârâne, birbirinin tahribine çalışmaktır– hadisin nazarında merduddur (reddedilmiştir). Çünkü birbiriyle boğuşanlar müsbet hareket edemezler.”
Eski Said makalelerinden birindeki şu çağrı da bu manaları tamamlıyor:
“Dinî cemaatler maksatta ittifak etmelidirler. Mesalikte ve meşreplerde [takip edilen metod ve yollarda] ittihad mümkün olmadığı gibi, caiz de değildir. Zira taklit yolunu açar ve ‘Neme lâzım, başkası düşünsün’ sözünü söylettirir.”
Fıtrî bir seyir içinde farklı alanlarda ve farklı kesimlere yönelik manevî hizmetlerde bulunan farklı cemaatlerin birbirleriyle olan ilişkilerinde esas almaları ve hassasiyetle riayet etmeleri gereken son derece önemli prensipler.
Buna göre, maksatta ittifak, yani hakka hizmetteki müştereklik, asla gözden kaçırılmaması icab eden ortak hedef.
Farklı meslek ve meşrepler, hem fıtrat ve mizaç farklılıklarının, hem de zaman ve zemine göre değişebilen farklı ihtiyaçlara en uygun cevabı verme zorunluluğunun bir sonucu. Ve her biri ayrı bir renk ve zenginlilk.
İşte müsbet ihtilâfta, herkes kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket eder, onu hatalardan arındırıp geliştirmeye ve yaymaya çalışır; diğer meslekleri tahribe değil, eksiklerini tamamlamaya ve yanlışları varsa yapıcı şekilde tashihine gayret eder.
Menfî ihtilaf olarak tanımlanan düşmanlıktan ve yekdiğerini yıpratıp tahribine çalışmaktan kesinlikle uzak durur.
Yaşadığımız süreçte cemaatlerin gerek kendi içlerinde, gerekse birbirleriyle ilişkilerinde siyasî saiklerle içine sürüklendikleri derin fitne batağından çıkıp yeniden İslam kardeşliği potasında buluşmaları, bu prensiplere riayet etmeleriyle mümkün.