"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Suriye’de çözüm bekleyen sorunlar ve diplomasi-1

Dr. Aytekin COŞKUN
20 Temmuz 2024, Cumartesi
Önceki yazımızda Suriye-Türkiye ilişkilerinin durum tespitini yapmak açısından ele almıştık.

Şimdi ise biraz daha derinlemesine bakalım. Suriye meselesinde, AKP iktidarının yanlış politikalar geliştirmesi sonucunda bu noktaya gelindiğini ifade etmeliyiz. Türkiye, ABD’nin Arap Baharı Projesi ile bölgeye Demokrasi getirme planları doğrultusunda politika izledi. 2011’de Suriye’de Esad rejimini devirmek adına iç savaşın başlaması ile birlikte, Türkiye, rejim muhaliflerinin silahlandırılmasına ve rejim güçleriyle çatışmalara başlamasına sessiz kaldı, zaman zaman da destek de verdi.

Türkiye bu süreçte, Suriye’nin harabe haline gelmesine, binlerce masumun kanının dökülmesine, insanların yerinden yurdundan edilmesine dur diyebilirdi. İktidarın yapması gerekenin, Suriye deki bu karmaşadan uzak kalarak, arabulucu rolünü oynaması, bölgede istikrarın devam etmesi, savaşın bitirilmesine yönelik adımların atılması yönünde diplomatik girişimler yapmalıydı, bunu yapmadı ya da yapamadı. Aradan geçen 13 yıl “kayıp yıllar” olarak tarihe geçti. BOP eş başkanı sıfatı ile Başkan Erdoğan tarihi bir hataya ve bölgede derin yaraların açılmasını sağlayan büyük bir yanlışa imza atmış oldu.

Bu arada Türkiye ve Suriye birlikte kan kaybederken, ABD kazananlar kulübünde yer aldı. Türkiye’nin bu zaman zarfında ekonomik kaybı 100 milyar doların üzerinde. Ayrıca düzensiz göçmenlere harcanan insani yardımlar ise cabası. Bu sırada göz ardı edilen ve öngörülemeyen ise, Rusya ve İran faktörü ile birlikte, Suriyeli Aleviler, Dürziler ve bazı Kürt grupların, Esad’la birlikte hareket ederek, destek olmalarıydı. Suriye’deki iç savaş konusunda yatıştırıcı ve savaşı sonlandırıcı bir tavırda olması beklenen hükümetin, Özgür Suriye Ordusu, Suriye Ulusal Konseyi ve Esad karşıtı muhalifleri desteklemesi, Esad’in devrilmesi yönündeki politikaları, bugün tartışılır durumda. İktidar, “Rejim yıkılacak, Emeviye Camiinde Cuma namazı kılınacak” diyerek, yanlış politikasında ısrar etti. Şimdi yeniden Esad’la masaya oturma sinyalleri veriliyor, “Her şeyi unutalım, biz kardeşiz” tavrı ile masaya oturma çabası çok geç kalmış diplomatik bir tavır olarak yansısa da, ‘’yanlışın neresinden dönerseniz kârdır’’ kabilinden bu yaklaşım, mutlaka hayat bulmalı.

Arap Baharı öncesi, ikili ilişkilere baktığımızda, tüm zamanların en iyi halini yaşayan iki ülke var. Kimlik bilgileri ile vatandaşlar sınırdan girip çıkıyorlardı. Savaşın başlamasından buyana Türkiye, göçmenlerin yükünü karşılayamaz duruma geldi. Yapılan, iaşe, barınak, sağlık ve insani yardımlar ekonomiyi etkilemeye başladı. AB’nin mali desteği de yeterli gelmedi. Bu

arada Türkiye’nin ilk zamanlarda göçmenleri takip edecek bir sistem geliştirmeden geçişlerine izin vermesi, düzensiz göçmenlerin ülke çapına yayılmalarını sağladı.

Türkiye’nin kendi iç dinamiklerinde yaşadığı; işsizlik, gelir dağılımındaki düzensizlik, hukukun üstünlüğünün zedelenmesi, Sosyo-Ekonomik yapının bozulması gibi sıkıntılar sebebiyle, mültecilere karşı toplumun bakış açısı da değişmeye başladı. Bunun örneği, Kayseri’de başlayan ve muhtelif şehirlerimize sıçraması şimdilik önlenen mülteci karşıtı gösteriler oldu. Yetkililer, bu sorunun derinleştiğini ve ekonomik zorlukların bu hadiseleri tetiklediğini, zamanla sosyolojik yapının olumsuz etkilenmeye başladığını fark edemediler. Kayseri’de başlayan protestolara yayın yasağı getirilmesi bunun yansıması olabilir.

Türkiye’nin barış ve huzurunu kaçırabilecek hadiseler, içerden körüklenen aşırı sağcı akımların da sahne almasıyla kritik noktayı aşabilir. ”Ülkemde Bunu istemiyoruz, şunu istemiyoruz” gibi toplumu manipüle eden ve yanlış yola sevk eden söylemler, sosyal medyada gündemde. Hak, hukuk ve adaletin tesisinde kanun gücünün hükmünün azaldığı noktalarda, anarşinin ortaya çıkması beklenen bir gelişmedir. Ayrıca Türkiye’de menfi milliyetçiliğin yükselmesi, din kardeşliğimizin göz ardı edilmesi ve bunu tetikleyen parti başkanlarının açıklamaları barış ve huzuru negatif yönde etkilemektedir.

Türkiye’de bu gelişmeler yaşanırken, Suriye’nin kuzeyinde Türk güvenlik güçlerine, bayrağımıza, tırlarımıza, araçlarımıza yapılan saldırıları da göz ardı etmiyoruz. Anarşiyi körükleyen ve ikili ilişkileri zedeleyen bu tarz tutumları her iki tarafın izin vermemesi lazım.

Okunma Sayısı: 690
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı