Siyasetin yeni gündemi “seçim ittifakı.” Ne var ki, öncelikle AKP ile MHP arasında kotarılan “ittifak”la yine bir dizi çarpıklık ve hileyle temsilde adaletin tecellisi daha da geriletilerek sistem seçim adâleti ve sandık güvenliğinde vahim zâfiyetlere sebebiyet veren bir kırılganlığa teşne hale getiriliyor.
Öncelikle yüzde 51.4’le kılpayı geçtiği belirten belirtilen 16 Nisan “anayasa değişikliği” referandumu öncesinde, kamuoyundan ve muhalefetten gelen “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”nin bütünüyle “tek adamlık otoriter sistemi”ne dönüşmemesi için, hiç olmazsa millet irâdesinin âdilane temsili, Meclis’in yasama ve denetim işlevinin arttırılıp etkili hale getirilmesi çağrılarının, siyasi rant hesabına yine kaale alınmadığı görülüyor.
Hatırlanacağı üzere, cumhurbaşkanı ancak Meclis’in üçte iki nitelikli çoğunluğuyla -dört yüz milletvekiliyle- görevden alabilirken, cumhurbaşkanı’na tek başına parlamentoyu fesih yetkisi ve Meclis’in yetkisindeki yasamaya ortak olup tek başına kanun hükmünde kararnâme çıkarma yetkisi veren, devlet harcamalarını denetleyip bütçeyi yapmada Meclis’i devre dışı bıraktıran, yürütmenin yanısıra yasamayı ve yargıyı “tek kişi”ye bağlayan “cumhurbaşkanlığı sistemi”ne karşı, Meclis’in güçlendirmesi ve yasama yetkisinin etkinleştirilmesinin gerektiği ikazlarına, iktidar cephesi sözcüleri ve “iktidara ilişik yorumcular”, demokratik sistemi bütünüyle yok eden bütün bu ârızaların referandumdan sonra çıkarılacak “uyum yasaları”yla giderileceği taahhüdünde bulunmuşlardı.
DEMOKRATİK SİSTEMİN TAHRİBİ
Partili cumhurbaşkanı mevcut siyasi partiler ve seçim sisteminde, “tek seçici” olarak partisinin milletvekili adaylarını da belirlediğinden, bununla Meclis’in yasama, denge ve denetleme işlevinin yok edileceği uyarılarına, “yeni sistem”in “uyum yasaları”yla tâdil edileceği sözünü vermişlerdi.
Hatta televizyonlarda kamuoyunu ikna için, “Referandumdan hemen sonra sözkonusu düzenlemelerle seçim barajı mâkul bir seviye çekilmez, milletvekili adaylarını belirlemede önseçim ve seçmenin istediği adayı “tercih usulü” getirilmezse, “sistem”in “tek adamlık”la otoriterliğe, hatta diktatörlüğe dönüşeceğini açıkça ikrar etmişlerdi.
Başta siyasi partiler ve seçim kanunu olmak üzere, Meclis’in denge ve denetim yetkisini güçlendiren, yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını sağlayan “uyum yasaları”nın âcilen çıkarılması gereğini vurgulamışlardı.
Ne var ki, referandumun üzerinden bunca zaman geçtiği halde hâlâ “uyum yasaları” çıkarılmazken, kamuoyunda, Meclis’te tartışılmadan, hatta çoğu milletvekillerinin haberi olmadan iki parti temsilcilerinin kapalı kapılar arkasında hazırlayıp dayattığı “ittifak” teklifinde de vaadlerin hiçbirinin yerine getirilmediği görülüyor.
Başta hiçbir demokratik ülkede benzeri görülmeyen yüzde 10 “seçim barajı” olmak üzere, 12 Eylül döneminden kalma siyasi partiler ve seçim kanununun düzeltileceği, siyasetin demokratikleşmesinin temel vasfı olan halkın kendi vekillerini seçmesi için genel merkez / genel başkan sultasının sona erdirileceği, hâkim nezâretinde önseçimin zorunlu hale getirileceğine dair en ufak bir düzenleme yapılmazken, “partilerin seçim ittifakı” perdesinde âdil seçim, temsilde adâlet ve eşit yarış yine berhava ve demokratik siyaset bütünüyle tahrip ediliyor.
MİLLİ İRÂDE GASPI
Özetle, şimdiye kadar başta yüzde 10’luk “seçim barajı” olmak üzere “temsilde adâlet”i yok eden kayıtlar hep “yönetimde istikrar” adına savunulmuştu. Oysa cumhurbaşkanının tek başına Meclis dışında bakanlar kurulunu atamasıyla yürütmenin tamamen Meclis’in denetimden çıkarıldığı “yeni sistem”de, “yönetimde istikrar” kaygısı kalmadığına göre, hâlâ yüksek seçim barajının korunup, referandumla işlevi ve etkisi budanan Meclis’in / milletvekillerinin yetkileri daha da kısıtlanıyor.
Ve “ittifak” paravanında, “yüksek seçim barajı”nın tahkim edilmesiyle kalınmayıp, “seyyar sandık”larla, sandık ve seçim alanlarının birleştirilip daraltılmasıyla, valilerin talebiyle bazı bölgelerde “sandıkların ve seçmenlerin karıştırılarak birleştirilmesi”yle, şimdiye kadarki uygulamaların aksine sandık başkanlarının sadece kamu görevlilerinden oluşturulmasıyla, sandık kurulunca mühürlenmeyen “mühürsüz zarflar”ın peşinen “geçerli” sayılmasıyla, çetrefilli “ittifak oyları” garabetiyle, zaten suiistimale ve istismara açık olan muallel “seçim sistemi” ne yazık ki katmerleştiriliyor.
Ne olursa olsun, partilerinin kazanması, birkaç milletvekili daha Meclis’e sokmak uğruna başka partilerin oylarını gasp eden tezgâhla darbe ürünü haksızlıklar devam ettiriliyor.