En son Mısır’ın Ariş kentinde Ravza Camiinde Cuma namazında cemaati hedef alan ve 305 kişinin katledildiği bombalı menfur saldırı, dünyanın ve özellikle İslâm dünyasının başına belâ edilen terör fitnesini bir defa daha gündeme getirdi.
Her saldırı sonrasında tekrarlandığı gibi terörizmle mücadelede işbirliğinin hayati önemini vurgulanmanın ötesinde yine bir önlem alınmış değil. Suudi Arabistan’dan Türkiye’ye, “İslâm’ın terörizmle ve dini değerlerle anılmasını kabul edilemez” tepkileri verilmekle kalınıyor.
Camiye saldırı tarzının, El Kaide bağlantılı grupların katliamlarına benzemesi, daha önce 2014 yılında Sina Yarımadası’nda Mısır ordusuna saldırıp askerleri öldüren, 2016’da 100 yaşındaki bir din adamının başını keserek infaz eden ve bu yıl Nisan ayında çifte kilise saldırılarında 100’den fazla Hıristiyan’ı katleden IŞİD’i sözkonusu etmekte.
Ve bu örgütün hangi küresel mihraklar tarafından hangi tahriklerle türetilip insanlığın ve bilhassa Müslümanların başına musallat edildiği ve kime hizmet ettiği sorularını sordurmakta.
ECNEBİ MÜDAHALESİNE ORTAM OLUŞTURMAK!
Öncelikle, “bir olay kime yarıyorsa fâili de odur” kuralıyla, El Kaide’den kopma IŞİD’in işgalci-istilâcı küresel güçlerin ve uluslararası fesad şebekelerinin bölgedeki hegemonya ve çıkarları uğruna İslâm coğrafyasına saldıkları ortaya çıkıyor.
Gerçek şu ki, ecnebilerin İslâm âlemi üzerindeki fitne projelerinin senaryoları sahneleniyor. El Kaide türeci IŞİD ve büyük çoğunluğu bölge hârici yabancı paralı militanlardan oluşan radikal “cihatçı örgütler”e biçilen “rol”le, “hedef Müslüman ülkeler” terör, çatışmalarla ve iç savaşlarla tahrip ediliyor. Topyekûn bölge mezhebî ve etnik tefrika felâketine duçar ediliyor.
Özetle, küresel istihbarat servislerinin organizesiyle uluslararası dev petrol ve silâh şirketlerince finanse edilen işbirlikçi taşeron örgütler aracılığıyla yeraltı ve yerüstü kaynaklarını yağma ve talân peşindeki ecnebi güçlerin müdahale, işgal ve sömürülerine ortam oluşturuluyor.
Ve Bedüzzaman’ın tesbitiyle, “Hâriçteki düşmanların parmak karıştırmalarına tam bir zemin hazırlanıyor.” (Emirdağ Lâhikası, 393)
Menhus maksat, mezhebî etnik tefrika ve bloklara taksimle Fas’tan Afganistan’a “hedef Müslüman ülkeleri” üçe-beşe bölüp “devletçikler”e ufaltmaya, Fas’tan Afganistan’a “büyük Ortadoğu projesi”ne (BOP) teşne haline getirmek. İslâm’ın “terör”, Müslümanların “teröristlik”le ithamına bahaneler sunan çarpıklıkla, İslâma zarar vermek. Ortadoğu’da İsrail’in karşısında güçlü Müslüman ülkeleri tek tek tasfiye etmek…
“IŞİD eylem ve terör alanları haritası”yla, “BOP haritası”nın örtüşmesi, diğer El Kaide örgütleri gibi IŞİD’in de küresel mihraklarca kullanılan ve işlevine ortam oluşturduğu “BOP’un bir parçası” olduğu vakıası bunun teyidi.
BİR BAŞKA BÖLGEDE KULLANILMAK ÜZERE…
Esasen, IŞİD’in Suriye’deki iç savaş kargaşasında rehin aldığı Arap, Japon, Avrupalı, Amerikalı Müslüman ve gayr-ı müslim rehineleri medyatik gösterilerle vahşice infaz ederek, yakarak, insanlık nezdinde İslâm’ın imajını bozup karalamasında açığa çıktığı gibi, dış dünyaya barış dini İslâm’ın sulh ve müsâlemet imajını zedelemek, Kur’ân’ın adâlet, hak ve hürriyet mesajını gölgelemek olduğu bir defa daha su yüzüne çıkıyor.
Son olarak, ABD-İngiltere öncülüğündeki koalisyon ile ağır silâhlarla silâhlandırdıkları PYD/YPG’nin ağırlıkta olduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) ortak operasyonuyla Rakka’da “son kullanılma miâdı” dolan binlerce IŞİD militanının/savaşçısının, silâhlarıyla, intihar yelekleriyle, bubi tuzakları kurulmuş silâh ve cephâne yüklü yüzlerce kamyonla bölgeden “güvenli bir şekilde” tahliye edilmeleri, kanlı ve kirli oyunu bir kez daha açığa çıkarıyor. (BBC, 14.11.17)
Belli ki, bu kez IŞİD’in nakledilmesi üzerinden, emperyal ağababalarınca “terörle mücadele edildiği propagandasıyla “Rakka’yı ve Suriye’yi IŞİD’den temizlendikleri” havası pompalanıyor.
Yeni aşamada örgütün -belki de yeni bir isimle- İslâm coğrafyasının bir başka bölgesinde yeni ifsad ve işgal fitne senaryolarında kullanılmak üzere...