Ankara’nın bol manevralı ve keskin u dönüşlü dış politika başarısızlığı, daha iki hafta önce Soçi’de imzalanan ve Cumhurbaşkanı’nın “Suriye’nin toprak bütünlüğü, egemenliği, bağımsızlığı, siyasi birliği ve parçalanamaz karakteri” esasıyla övdüğü “Suriye mutâbakAtı” akabinde Ankara’nın en hassas olduğu “PYD/YPG şartı”nın berhava edilmesiyle açığa çıkıyor.
Bilindiği gibi iktidar cânibince medyaya görüntüleri servis edilen Erdoğan ile Trump’In telefon görüşmesinde, ‘ABD Başkanı’nın ikna edildiği’ bizzat Dışişleri Bakanı’nın “ Sayın Cumhurbaşkanımız, Soçi zirvesi ile ilgili bilgileri aktarıp PYD/YPG’nin Ulusal Diyalog Kongresi’nde yer almaması gerektiğini bizzat Trump’a iletiler. Sayın Trump da net bir şekilde tâlimat verdi, bundan sonra ABD’nin YPG’ye silâh vermeyeceğini, esasen bu saçmalığa daha önce son verilmesi gerektiğini net bir şekilde söylemiştir” ifâdeleriyle duyurulmuştu. (AA, 24.11.17)
HANİ, ERDOĞAN TRUMP’TAN SÖZ ALMIŞTI?
Ne var ki, bir gün sonra Amerikan Savunma Bakanlığı “İçinde YPG’nin de olduğu Suriye Demokratik Güçleri’yle iş birliğimizi sürdüreceğiz” açıklaması yaptı. (gazeteler, 27.11.17)
Nitekim çok geçmeden önce Beyaz Saray’dan “Trump’ın tâlimatı”yla ilgili hiçbir bir teyidin gelmemesi bu konudaki gerçeği ele veriyor. (AP, 1.12.17)
Vakıa şu ki, bizzat Cumhurbaşkanı’nın şikâyetiyle, ABD şimdiye kadar binlerce –en az üç bin- TIR dolusu ağır silâh, zırhlı araç ve mühimmatla lojistik destek verdi, veriyor.
Keza en son Suriye’de ABD’nin PYD- YPG’ye verdiği silâhlar ve bölgedeki üslerle ilgili olarak, “PKK’yı PYD’yi güçlendirmeye, yeni bir oyun kurmaya çalışıyorlar” diyen İçişleri Bakanı’nın, “Amerika’ya, Batılı güçlere söylüyorum; dört bini aşan tırla silâhları niçin getirdiğiniz o bölgeye? Bu üsleri ne için kurdunuz? Kimle savaşacaksınız? Hâlâ Suriye’nin kuzeyinde tutulan silâhlar kime dönecek, kime karşı kullanılacak?” soruları endişelerin ikrarı. (Habertürk, 26.11.17)
Özetle, Bakan’ın “Suriye’de siyasî çözümle ilgili Rusya ile ABD’nin ve bizim görüşlerimiz örtüşüyor” dediği Amerikan makamları, her defasında “Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate alacağız, endişelerini gidereceğiz” deseler de, Trump döneminde de ABD YPG’yi silâhlandırmayı sürdürdü. “IŞİD’le mücadele” paravanında YPG’ye gece görüş dürbünleri, kurşun geçirmez çelik yelekler, çelik kasklar, iletişim cihazları, lazer güdümlü ve otomatik silâhlar, füzeler, teçhizat ve mühimmat gönderdi.
Ve tam da IŞİD militanlarının yüzlerce kamyonluk silâh ve mühimmatlarıyla Rakka’dan tahliye edilmeleri akabinde bu örgüte silâh ve mühimmat desteğinin kesilmesi beklenirken Trump’ın sözüne rağmen örgütün silâhlandırılmasına devam ediliyor.
YİNE DUVARA TOSLUYOR…
Tesbit şu ki, resmî beyân ve belgelerle Suriye’nin kuzeyini kontrolündeki kantonlar üzerinden koparıp Türkiye’nin 911 kilometrelik sınırında Arap âlemiyle arasına bariyer oluşturacak uydu “koridor devletçik” peşindeki PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG’ye şimdiye kadar zaten yeterince silâh verilmiş.
Sonuçta, gelinen vetirede bu silâhların verilen sözler gereği geri alınmayacağının açık açık ilân edilmesiyle Ankara’nın bu husustaki tezini kabul ettiremediği bir kez daha resmen deklare ediliyor.
Hûlâsa, “Benim yönetimimde ABD bu silâhları verdi ve yanlıştı, yanlış olduğunu anladık, şimdi o silâhları topluyoruz, o silâhları verdiğimiz silahları geri alıyoruz” demeyen Trump’ın “bundan sonra YPG’ye silâh verilmeyeceği” vaadinin daha ilk günde Pentagon tarafından çiğnenmesi, küresel gücün samimiyetsizliğini ve asıl maksadını bir kez daha deşifre ederken, AKP iktidarının hamaset ve restlerle kotardığı dış politikanın akıbetsizliğini bir defa daha su yüzüne çıkarıyor.
Ankara, her defasında duvara toslayan günübirlik konjonktürel sığ, yanıltmalı ve saptırmalı politikaları artık bir tarafa bırakmalı…