2018sadece elektrikten gıdaya, trafik cezâlarından emlak vergisine, yüzde 8.8’lerden başlayan ve yüzde 25-30’lara varan iğneden ipliğe zam ve ek ağır vergi yüküyle başlamadı; 2017’nin birçok iç ve dış problemini devraldı.
Bunların başında, özellikle Bylock’un delil olmasını, “her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tesbit” şartına bağlayan Yargıtay 16. Ceza Dairesinin tutuklu iki hâkim hakkında verdiği kararın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nca onaylanması ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, 11 bin 480 kişinin bir şirket tarafından üretilen uygulama programlarını kullanmalarıyla “iradeleri dışında” ByLock’a bağlanması kumpasının ortaya çıkarılması sonrası, mağduriyetlerin sona erdirilmesi beklentisine karşı OHAL’ın haksız ve hukuksuz emrivakilerine devam edilmesi dikkat çekici.
24 Aralık’ta çıkarılan 696 sayılı KHK’da, göz göre göre bir hukuk cinayeti işleniyor. Bütün dünyada bazı durumlarda bazı mahkûmlara nâdiren de olsa “tek tip kıyafet” uygulansa da, daha ceza almamış tutuklulara uygulanması sözkonusu değil. Tek istisnası 11 Eylül 2001’de Amerika içinde çıkan olaylar bahanesiyle ABD’nin Afganistan’ı işgalinin ardından kurduğu ve Kuzey Afrika’dan Asya’ya İslâm dünyasından “küresel İslâmî terör” yaftasıyla topladığı Müslümanlara dayattığı işkencenin bir parçası olarak “terörist” diye her türlü ağır işkenceye tabi tutup tek tip turuncu tulum giydirdiği, on beş yıldır devam eden Guantanamo Cezaevi ve o örnek alınıyor.
Garip olan, hukukun temel kurallarının başında gelen “mâsumiyet karinesi”yle “suçlu olduğu ispat edilinceye kadar kişinin suçsuz olduğu” kuralına aykırı olarak tutuklulara uygulanması zorunluluğunun getirilmesinin en üst düzeyde savunulması.
“Tek tip kıyafet” tarzını örnek gösteren Cumhurbaşkanı’nın, “Türkiye’ye mahsus da değil bu. Dünyanın değişik yerlerinde uygulanıyor. Guantanamo’da bu yaşam tarzı haline dönüştü. Hatta orada ayaklarına zincirler takılıyor. Türkiye’de bu var mı?” diyerek ABD’nin utanç kaynağı Guantanamo işkencehanesini henüz hüküm giymemiş insanların “suçlu” ve “terörist” olarak yaftalanmasına örnek göstermesi.
“ZÂLİMANE İŞKENCE, GAYR-I İNSANÎ VEYA KÜÇÜLTÜCÜ MUÂMELE…”
Gerçek şu ki, hapishanelerde tutuklulara uygulanan ve insanları peşinen töhmet altına bırakıp suçlayan Guantanamo tipi tek tip kıyafetle, öncelikle BM Genel Kurulu’nun 10 Aralık 1948 tarih ve 39/46 sayılı kararıyla imzaya açılan ve 26 Haziran 1987’de yürürlüğe giren, Türkiye’nin de 21 Nisan 1988’de onayı ile 29 Nisan 1988 gün ve 19799 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan “İşkence ve Diğer Zâlimane, Gayr-ı İnsanî veya Küçültücü Muâmele veya Cezâya Karşı Sözleşme”ye aykırı hareket ediliyor.
Keza Anayasanın 34. maddesinde temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla düzenleneceği hükmüne aykırı olarak, daha yargı safhasında sanıkların peşinen “suçlu” olduğunun ilânıyla, bütün temel insan hakları bildirgelerinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6. Ve Anayasanın 15. maddesindeki ”Suç ve cezâlar geçmişe yürütülmez; suçluluğu mahkeme kararı ile ispat edilinceye kadar kimse suçlu sayılamaz” ibâresiyle konulan “mâsumiyet (suçsuzluk) karinesi” açıkça çiğneniyor.
Ayrıca Anayasanın 38. maddesinin başında yer alan “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezâlandırılamaz” kriteri açıkça ihlâli ediliyor. Ve “mâsumiyet karinesi” uyarınca, savaş, sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde dahi dokunulamayan çekirdek hakları berhava ediliyor.
Ve BM İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi’nin 10. maddesinde, “Herkesin, hak ve yükümlülükleri belirlenirken ve kendisine bir suç yüklenirken, tam bir şekilde dâvâsının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından hakça ve açık olarak görülmesini istemeye hakkı vardır” denilirken, peşinden gelen 11. maddede, “Kendisine bir suç yüklenen herkes, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı açık bir yargılama sonunda, yasaya göre suçlu olduğu sabit olmadıkça suçsuz sayılır” kuralına uyulmuyor.
HUKUK VE ADÂLET, ÖFKE VE İNTİKAMA BOĞDURULUYOR!
Özetle, yargılama perdesinde tam bir zulüm işleniyor. 15 Temmuz Hadisesi’nın ardından on binlerin tutuklandığı vartada, daha evvel “acırsanız acınacak hale gelirsiniz” merhametsiz mantığıyla “ağaç kökü yesinler”den “bunlara su vermeyin”e varan acımasız tepkilerle yetinilmeyip, henüz “şüpheli” - “sanık” durumundaki insanların “tek tip kıyafet”le Guantanamo’daki gibi “terörist” diye damgalanıp mahkemelere çıkarılmasıyla hukukun geri kalan kalıntıları da yok ediliyor.
Bunun içindir ki, maznunları peşinen mahkûm olarak itham eden, bütün sanıkları “suçlu” sayarak mahkemeleri etkilemeyi hedefleyen, hukuka uygun olmadığından bütün dünyada yasaklanan ve hiçbir hukukî mesnede dayanmayan “tek tip kıyafet” garabetinin derhal iptali gerekiyor.
İktidar, hukuk ve adâleti öfke ve intikama boğduran bu hukuk dışılıktan derhal vazgeçmeli.