Kanun çıkarma çoğunluğu olan AKP iktidarı, “üç aylık süre” için isteyip 18 aydır sürdürdüğü, altıncı kez uzatmaya hazırlandığı, Kasım 2019 cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine kadar sürdürme sinyallerini çaktığı OHAL’le Meclis’i devre dışı bırakmaya devam ediyor.
Anayasanın 121. maddesine açıkça aykırı olarak OHAL KHK’larının “olağanüstü hali gerekli kılan” ve zaten yargıda olan “15 Temmuz ‘darbe girişimi’yle mücadele” dâvâlarının dışında istimaliyle yüz binlerce vatandaş mağdur ediliyor.
Ne var ki on binlerce kamu görevlisinin ihracına gerekçe gösterilen Millî Eğitim denetimindeki okullara çocuğunu göndermek, İçişleri Bakanlığı’nca önerilen sendikaya üye olmak, Sağlık Bakanlığı’nın ruhsat verdiği özel sağlık kuruluşlarında çalışmak, YÖK’e bağlı üniversitelerde öğretim üyeliği yapmak, dönemin Başbakanı ile bakanların “lig banka” övgüsüyle açtıkları finans kuruluşunda işlem yapmak, iktidarı destekleyen gazetelere, dergilere abone olmak benzeri hiçbir hukukî delil niteliği taşımayan “suç kriterleri” tek tek çöküyor.
“SUÇ GEREKÇELERİ” MESNETSİZ…
Özellikle Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun “örgüt üyeliğine en güçlü delil” olarak lanse edilen “ByLock programı”nın delil olması”nı “her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tesbit” şartına bağlayan kararıyla, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 11 bin 480 kişinin irâdeleri dışında” ByLock programına bağlandıkları” kumpasını açıklamasıyla, 15 Temmuz Hâdisesi’yle hiçbir ilgisi ve bilgisi olmayan, dahası şiddetle kınayan yüz binlerce vatandaşın yargısız infaz haksızlığına uğratılıp mağdur edildiği bir defa daha ortaya çıkıyor.
Bu yüzden, partisinin MKYK’sında Cumhurbaşkanı’nın “FETÖ’nün kripto örgüt üyelerini kamufle etmek için kurduğu ByLock kumpasının çökmesiyle cezâevlerinde haksız yere yatmalarından yakındığı”, ilk etaptaki verilerle 11 bini aşan “FETÖ mağdurları”nın tahliyeleri ve kamudaki görevlerine iâdeleri için “mor beyin KHK’sı”nın çıkartılacağı bildiriliyor. (Yeni Şafak, 3.1.18)
Bu konuda, hukukçuların ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu’nun “geçmişte ‘morbeyin.com’dan namaz saatlerini sorduğu aplikasyonları indirenlerin ‘ByLock şüphelisi’ isnadıyla mağdur edildiğine, FETÖ ile hiç alâkası yokken ByLock’un yurtdışındaki sunucusuna 1 piksellik basit bir şey indirmesiyle yönlendirilerek bir-iki saniye telefonunun ByLock ile bağlanmış görünmesi sebebiyle hâlen büyük kısmı tutuklu 11 bin kişinin ‘şüpheli’ durumuna düştüğüne” dikkat çekip, ilgili mahkemelerle savcılıkların kimseden korkmadan Yargıtay’ın kararını yüklenerek çok hızlı davranıp çok ciddî yaklaşarak mağdurları ayıklaması çağrısı çok önemli. (gazeteler, 23.12.18)
Esasen Cumhurbaşkanı’nın damadı Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı’nın Meclis kürsüsünde, “Cemaatin okulunda okuyan yüz binlerce, milyonlardan bir tanesiyim, ama hiçbir zaman, ama hiçbir zaman aklımı bir beşere kiraya vermedim” beyanı, 111 bin 598 kamu personelini ihrâç eden, 50 bin vatandaşı tutuklatan “suç gerekçeleri”nin mesnetsizliğini ve hukuksuzluğunu ele veriyor.
“MOR BEYİN KHK’SI”YLA YETİNİLMEMELİ
Gerçekten, bu okullarda okuyan Bakan kendi ifâdesiyle “aklını kiraya vermedi”yse, sırf bu okullarda okudukları ya da çocuklarını okuttukları için kamudan atılan, aylardır, yıllardır yargısız tutuklanan yüz binlerce vatandaşın “akıllarını kiraya verdikleri”nin ölçüsü ve ispatı nedir? Bu durum, muhalefet temsilcilerinin, “Eğer şu an bakan olmasaydı, o gece ülkenin en kudretlisi olarak gördüğü kişinin yanında ve damadı olmasaydı, tek suçu o okulda okumak olarak görülen yüz binler gibi -bakan olması bir yana- memuriyetten ihrâç edilmiş, hapishaneye atılmış olacaktı…” tesbitini doğruluyor.
Bunun içindir ki Cumhurbaşkanı, “Açığa çıkan ‘morbeyin uygulaması’ da bozuldu, bu konudaki mağduriyetler sür’atle gideriliyor” diyor. “İktidara yakın medya”da başta telefonlarına ByLock yüklenenler olmak üzere yüz binlerin mağduriyetlerinden yakınılıyor.
Öncelikle OHAL’ın kalkması; sadece “mor beyin KHK’sı”yla yetinilmeyip, “darbe girişimi’ne karışan suçlularla, iddianâmelerinde cebir ve şiddete bulaştıklarına dair hiçbir delil olmayan alâkasız yüz binlerce mâsumun mutlaka ayrılması; aylardır, yıllardır haksız yere tutuklananların derhal tahliyeleri ve işlerine iâdeleriyle mağduriyetleri giderecek, “mâşeri vicdanı tatmin edecek” “iâde KHK’ları”nın âcilen çıkarılması gerekiyor.
Aksi halde, yasaları geriye doğru işleten, jurnalciliğe prim veren, kanunsuz cezâlandırıp yargısız infaz eden, zulme varan haksızlık ve adâletsizliklerle demokrasi ve hukuk olmaz, toplumsal barış sağlanamaz…