"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Batının huzur ve mutluluğu da bize bağlı!

Ali FERŞADOĞLU
08 Mayıs 2024, Çarşamba
14. yüzyılın başın bir İslam devleti olarak kurulan Osmanlı, 15-16. yüzyıllarda medeniyeten zirveye çıkmış; 17. yüzyıldan itibaren de düşüşe geçmiş. Tanzimatla batının etkisi ve baskısı altında girmiş; 1699’da imzalanan Karlofça Antlaşması ilk kez toprak kaybıyla tescillemiştir!

Ki, matbaa ilk olarak İbrahim Müteferrika tarafından getirilmiş ve 1726 yılında kullanılmaya başlanmış.

19. yüzyılda köklü yenileşme hareketlerine girişmiştir. Ne var ki, Yeni Osmanlılar, yani, Jöntürklerden başka asıl gerilemenin dindeki zaaf olduğunu ve ona sarılmak gerektiğini tam idrak edememiş, başka arayışlar içine girmiştir. Asıl teşhisi Bediüzzaman yapmıştır: “Rus’u mağlûp eden Japon başkumandanının İslamiyetin hakkaniyetine şehadeti de şudur ki: Hakîkat-i İslamiyetin kuvveti nisbetinde, Müslümanlar o kuvvete göre hareket etmeleri derecesinde ehl-i İslam temeddün edip terakkî ettiğini tarih gösteriyor. Ve ehl-i İslamın hakîkat-i İslamiyede zaafiyeti derecesinde tevahhuş ettiklerini, vahşete ve tedennîye düştüklerini ve herc ü merc içinde belalara, mağlûbiyetlere düştüklerini tarih gösteriyor. Sair dinler ise bilakistir...”1

İslâm âleminin geri kalmasının asıl sebebi, tevekkülün yanlış anlamış tembellik döşeği, sefalet ve fakirliğin pençesine düşmüştür. İmtihan ve hikmet dünyasında sebeplere müracaat etmeden, çalışma yapmadan Allah’tan beklemek tevekkül değil, tembelliktir. Şu halde tevekkül, Allah’a imân derecesine göre kuvvet kazanır.

Tevekkül ve tembellik arasında ince bir çizgiyi görmek gerekir. Şöyle özetlenmiştir: “Tertib-i mukaddematta tevfiz tembelliktir; terettüb-ü neticede tevekküldür.2 Yani, bir şeyi tertip etmeye başlamadan işi Allah’a havale etmek tembellik; sebeplere müracaat ettikten, şartları yerine getirdikten sonra sonucu Allah’tan beklemek tevekküldür. Gerçek gelişme, ilerleme, ancak tevekkülle mümkündür. Allah’ın varlığı ve birliğine imân ile, “Alim, Sani’, Hakim” gibi sair Esma-i Hüsna’yı talim etmek, O’na teslim olmayı, o da tevekkülü, tevekkül ise mutluluğunu gerektirir.

Batı zengin, ama, mutlu değil! “Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalâtını ef’âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler. Belki, küre-i arzın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyete dehalet edecekler.”3 Onun mutluluğu da bize bağlı.

Dipnotlar: 

1-Tarihçe-i Hayat, Enst./intr., s. 80.; 

2-Mektubat, s. 461.; 3-Sözler, s. 284.

Okunma Sayısı: 908
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Arda Yıldız

    8.5.2024 13:10:29

    Batı daha neler çekecek neler. O sömürdükleri halkların acısı fitir fitir gelecek burunlarından. O kadar hak yediler. Haramzade bir medeniyetin ne kadar ağız tadı olur görecekler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı