"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kader programının gizli sırları

Sami CEBECİ
19 Mayıs 2024, Pazar
Ezelden ebede kadar olmuş ve olacak her şeyin, hepsinin Allah’ın ilminde olması ve iradesiyle nasıl takdir etmişse öylece Levh-i Mahfuzda yazılmış olmasına kader diyoruz.

Kâinatın mevcut hâli, dünya ve güneş sisteminin bilinen vaziyeti, hep kaderde yazılan takdirin neticesidir. Allah nasıl istemişse öylece yaratmıştır. Onun iradesini hiçbir şey değiştiremez. Mutlak hâkimiyet Allah’a aittir.

İnsanda iki türlü kader tecellisi vardır. Biri ızdırarî ve diğeri ihtiyarî. İnsanın hangi coğrafyada doğacağı, hangi anne babadan meydan geleceği, hangi suret ve şekilde olacağı gibi cihetler hep ızdırarî kader dairesindedir. İnsanın kendi iradesi bu noktada hükümsüzdür. Bundan dolayı onlardan sorumluluğu da yoktur. İhtiyarî kader ise, insanın kendi iradesi ve tercihi ile nasıl bir hayat yaşayacağını Allah ezeli ilimi ile bilir ve bildiği için de o insanın kaderini yazar. Asıl sorumluluk gerektiren kader işte budur. Çünkü, Allah öyle yaşamasını istediği için değil, insanın kendi isteği ile nasıl bir hayat süreceğini bildiği için o kaderi yazmıştır. Sorumluluk da o insana ait olur. Bu itibarla, insan işlediği fenalık ve günahların sorumluluğunu kadere atamaz.

Duhan Suresindeki “O gece, hikmetli işler birbirinden ayrılır.” ayetini izah eden Sevgili Peygamberimizin (asm) beyanına göre “Berat Gecesinde bir sene içinde vukua gelecek olan doğumlar-ölümler, savaşlar-barışlar, rızıklar-eceller, melekler tarafından kaydedilir.” hakikati, dünya semasında yazılan ve Levh-i mahv ve ispat denilen şarta bağlı kaderdir. Şu şart yerine gelirse şu netice olacak, şartı yerine gelmezse olmayacak, denilen kaderdir.

“Makbul sadaka, gelen belâların def’ine vesiledir.” Mealindeki hadis-i şerif, bahsi geçen kader ile ilgilidir ve sadaka vermeye teşvik edilmiştir. Halk arasında ölümcül bir kazadan sağ kurtulanlar için “Verilmiş sadakası varmış.” denilmesi işte bu sırdandır.

Bu hakikati veciz bir şekilde dile getiren Bediüzzaman Hazretleri şu açıklamayı yapar: “Cenab-ı Hakkın ata, kaza ve kader denilen üç kanunu vardır. Ata kaza kanunu, kaza da kaderi bozar. Meselâ: Bir şey hakkında verilen karar, kader demektir. O kararın infazı, kaza demektir. O kararın iptaliyle hükmü kazadan affetmek, ata demektir. Bu hakikate vakıf olan arif ‘Ya İlâhi! Hasenatım Senin atandandır. Seyyiatım da Senin kazandandır. Eğer atan olmasa idi, helâk olurdum.’ der.” (Mesnevi-i Nuriye s. 326) Değişmeye müsait olan kader, işte bu kaderdir. Yoksa, Levh-i Ezelideki kader sabittir. Nasıl olacağı netice olarak bilinmektedir.

İnsanın hayatı boyunca yaşadığı bütün hadiseler kader tarafından tayin edilmiştir. Bunların bir kısmı insanın iradesi dışında gelişir. Bunların hepsi de imtihan vesilesidir. Allah, böyle hadiselerle kullarını dener. Çünkü, insanın bu dünyaya gönderiliş sebebi ve gayesi imtihandır. Bu yüzden, insanın bu dünyada hoşuna gitmeyen şeyler, hoşuna gidenlerden daha fazladır.

Ancak, kullarını imtihan ederken onlar için hayır ve iyilik murat eden Cenab-ı Hak, ayet lisaniyle “Sizin kerih gördüğünüz ve beğenmediğiniz şeyde sizin için hayır vardır, lâkin siz bilemezsiniz, Allah bilir.” ikazını yapmaktadır.

Bahsi geçen hakikate binaen, şuurlu müminler Allah’tan bir şey isteyecekleri zaman “Ya Rabbi! Hakkımda şu şey hayırlıysa ver, değilse daha hayırlısını ihsan et!” diye dua ederler.

Her bir insanın dâhil olduğu sosyal hadiseler de böyledir. Şöyle olmasını arzu ettiğimiz bir çok hadiseler vardır ki, arzumuzun zıddına neticelenir. Aradan bir hayli zaman geçtikten

sonra, ortaya çıkan yeni durumlar bize “İyi ki o öyle olmuş.” dedirtir. Böyle olaylarda, kader programının gizli sırları saklıdır. Biz onları bilemeyiz. Sebepler perdesine takılıp kaldığımızdan ve perde arkasını göremediğimizden müteessir olur ve üzülürüz.

Böyle zamanlarda yapılması gereken şey, doğru yerde durup doğru şeyler yapmak, vazifesini yapıp neticelere karışmamak, hayal kırıklığına düşmemek, temel ölçülerde sebat etmek ve gelişen olayları kader penceresinden seyretmek ve asıl olan kudsi iman hizmetinde âzami şevk içinde çalışmaya devam etmektir.

Okunma Sayısı: 1978
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÇeşitcioğlu

    19.5.2024 13:02:05

    Hoşunuza gitmediği halde, savaş üzerinize farz kılınmıştır. Bir şey hoşunuza gitmediği halde sizin için hayırlı OLABİLİR. Bir şey de hoşunuza gittiği halde sizin için kötü OLABİLİR.Allah bilir ve siz bilmezsiniz.Bakara Suresi 216.ayeti kerime.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı