Milletvekili Can Atalay krizinden sonra istikbale ufunet saçacak ve tarihe mal olacak zulmet topu gibi büyük bir krizimiz daha var artık: Yargı darbesi krizi.
Gelecekte adına İncek Boşluğu Krizi de denecek olan bu krizde, İncek’e yeni taşınan Yargıtay’ın Üçüncü Ceza Dairesinin Başkanı Muhsin Şentürk ile Üyeler Hakan Yüksel, Mustafa Doğru, Şerafettin Saka, Mustafa Karayıldız bir tarafta.
Diğer tarafta ise İncek’in kıdemlisi ve hatta yerlisi durumundaki Anayasa Mahkemesinin, Can Atalay lehine ihlal kararı veren ve tahliyesini isteyen bir kısım üyeleri var.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, kararında, bu AYM üyeleri için “Anayasa hükümlerini ihlal eden ve kendisine verilen yetki sınırlarını yasal olmayacak şekilde aşarak hak ihlalinin kabulü yönünde oy kullanan ilgili AYM üyeleri hakkında gereğinin takdir ve ifası için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına” da karar vererek görevlileri göreve çağırdı.
Başkan Zühtü Arslan ve başkanvekilleri Hasan Tahsin Gökcan ile Kadir Özkaya ve üyeler Engin Yıldırım, M. Emin Kuz, Rıdvan Güleç, Yusuf Şevki Hakyemez, Selahaddin Menteş ile Kenan Yaşar, kuru sıkıyla dolu ramazan topunun ağzında.
Ancak üyeler Muammer Topal, Yıldız Seferinoğlu, Basri Bağcı, İrfan Fidan ve Muhterem İnce karara muhalif kaldıkları için bunların korkmalarına -şimdilik- gerek yok!
Makamında arka duvara M. Kemal’in iri boy sarıksız fotoğrafını asan İmam Hatipli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin’in işi zor. Zavallı, aşağı tükürse Beştepe, yukarı tükürse İncek.
Kendisi suç duyurusunu ciddiye alıp AYM üyeleri hakkında dava açmaya kalkabilir. Ama bu davayı da Yüce Divan sıfatıyla AYM görecek!
Yani duyuru anlamlı değil.
Ama ya bir de AYM Yargıtay üyelerine suç duyurusu yaparsa… Malum, onlar da Yüce Divan’da yargılanıyor.
Yani olay tam şöyle: Ruh doktoru ve deli uzmanı Mazhar Osman hakkında birisi “o deli” demiş. Mazhar Osman da “o bana deli derse bir şey olmaz ama ya ben ona dersem” deyip savuşturmuş.
Bu işte çoklarının kafası karışık. Kafası net olan tek muktedir, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili ve Erdoğan’ın “entel dantel” dediği akil adamlardan biri olan Mehmet Uçum.
Uçum’un açıklaması, Yargıtaycıların zehirli yürekleri hangi dükkandan alıp yediğini gösteriyor:
“Anayasa Mahkemesi mahkumiyeti olan milletvekillerinin dokunulmazlığına ilişkin verdiği kararlarda ısrarla Anayasa’yı tanımıyor. … AYM’nin bu konuda verdiği kararlar tam bir yargısal aktivizm örneğidir. Bu çerçevede Yargıtay’ın AYM ihlal kararına uymama kararı gerekçeleriyle doğrudur. … Suç duyurusu meselesi ise Milli Yargıya karşı saldırıların çok büyük bir birikim oluşturması sebebiyle reaksiyoner bir tavırdır. Bir anlamda kral çıplak demektir. Yönteminin bu olup olmadığı ayrıca tartışılır ama cesareti tartışılmaz. … Türkiye, Milli Yargısını batıcı ve neo liberal yargı anlayışlarına karşı sonuna kadar savunacaktır.”
Adli cesaret akılla ve vicdanla birleşirse güzeldir. Kontrolsüz kudretten beslenirse tehlikelidir.
Yarın devam edelim…