Cemaatler ve tarikatların toplumun gerçekleri olduğunu söyleyen Genel Yayın Yönetmenimiz Kazım Güleçyüz, “Bu yapılar emir ve komutayla tanzim edilecek yapılar değildir” dedi.
Birinci Bölüm
Giriş: Medyascope TV’de yayınlanan Murat Aksoy’un hazırlayıp sunduğu özel yayına katılan Yeni Asya Medya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Yavuzyiğitoğlu ve Genel Yayın Yönetmenimiz Kâzım Güleçyüz cemaatlere yönelik oluşturulan algı operasyonlarını ve Yeni Asya’nın duruşunu anlattı.
Murat Aksoy: Cemaatler her zaman Türkiye’nin gündemindeydi. Adnan Oktar operasyonundan sonra daha da belirginlik kazandı. Bugün Nurculuk hareketinin bir kolu diyebileceğimiz Yeni Asya Cemaati ile ilgili konuşacağız. Yeni Asya nasıl bir grup? Nasıl bir ihtiyaca binaen ortaya çıktı?
Kâzım Güleçyüz: “Kısaca ifade edecek olursak Yeni Asya 21 Şubat 1970’te yayın hayatına atılan bir gazete. Kurucusu Bediüzzaman Said Nursî’nin önde gelen talebelerinden Zübeyir Gündüzalp. Daha öncesinde 1967 yılında haftalık İttihad Gazetesi var. Yeni Asya’yı hazırlayan o oldu. Ve Yeni Asya aşağı yukarı İttihad’la beraber yarım asırı aşkın kitap dergi neşriyatıyla devam eden bir gazete. Ve Risale-i Nur’un medyadaki dili. Risale-i Nur nedir? Risale-i Nur Bediüzzaman Said Nursî’nin yazmış olduğu bir Kur’ân tefsiridir. Hem iman esasları aklî delillerle, fenlerle anlatılır hem de sosyal toplumsal konular dinin temel referansları çerçevesinde yorumlanır. Yeni Asya’nın çok önemli ve bariz özelliklerinden birisi İslâmî değerlerle demokrasiyi, hukuku savunuyor olması. Hürriyeti özgürlükleri savunuyor olması, darbelere karşı çıkıyor olması. Yeni Asya yayın hayatına başladığından bu yana 12 Mart müdahalesini yaşadık 1971’de. 12 Eylül 1980 darbesini yaşadık. 28 Şubat’ı yaşadık. 15 Temmuz’u yaşadık ve bunların tümüne biz karşı çıktık. Ve zorlu bir mücadele verdik. Bedelini de ödeyerek geldik.
Murat Aksoy: Nurculuğun birçok kolu var. Yeni Asya cemaati diğer gruplardan nasıl ve neden ayrılıyor? Diğer Nur cemaatleriyle ilişkiniz nasıl?
Ömer Yavuzyiğitoğlu: Yeni Asya’nın diğer Nur cemaatlerinden temel farkı öbür cemaatler daha çok imanî bahisleri önceleyerek hizmet eden sivil kuruluşlar. Yeni Asya buna ilâveten içtimaî hayatla ilgili, sosyal hayatla ilgili Bediüzzaman’ın görüşlerinin kamuoyuyla paylaşarak bu işi götürüyor. İmanî bir perspektifle bu işi yapıyor. İyi bir mü’minin sosyal hayatta nasıl olması gerektiğinin üzerinde duruyor. Ve geçen 50 seneden beri bunu kararlı bir şekilde sürdürüyor. Her biriyle münasebetimiz, ilişkimiz var. İmanî noktada zaten herhangi bir farklılık söz konusu değil, farklılığımız içtimaî ve siyasî konuda var. Yeni Asya’nın Üstadın bu konulardaki temel görüşlerini seslendirme durumu var, farklılık burada.
Dini kullanarak siyaset yapan bir anlayışı biz tasvip etmiyoruz
Murat Aksoy: Gazete olarak muhalif bir durumunuz var, bu ne zamandan beri böyle? AKP kurulduğundan beri böyle mi, belli bir noktada mı ayrıldınız?
Kâzım Güleçyüz: Bizim duruşumuz hak, adalet, demokrasi vurgularıyla şekilleniyor. Bu dönemde önemle üzerinde durduğumuz din siyaset ilişkisi. Dinin kesinlikle siyasî amaçlar, iktidar ideolojisi gibi maksatlarla kullanılmaması. Yani dini kullanarak, dindarlığını öne çıkararak siyaset yapan bir anlayışı biz tasvip etmiyoruz. Çünkü din bütün siyasî görüşlerin ortak değeridir. Yani çok farklı tercihlere sahip olan insanlar dindar olabilirler, camiye gidebilirler. Camiye giden insanın partisi sorulmaz. Ortak değeri tek bir partinin tekelindeymiş gibi göstermek son derece yanlıştır. İlâveten dini kendisine has kılarak bu anlamda siyaset yapan bir anlayışın iktidarında da maalesef onun yapacağı yanlışlar, haksızlıklar, hukuksuzluklar, yolsuzluklar bu sefer dine mal edilecek, dindarlara mal edilecek ve bu da birçok insanın eğer din buysa benim dinle işim yok diyen birçok insanın dinden soğumasına sebep olacak.
Din adına baskı kurulamaz
2002’den bu tarafa bugünkü iktidara duruşumuzu ortaya koyduk. Ama bunun yanında demokrasiye olan inancımızın gereği sandıktan çıkan sonuç bizim için her zaman muteberdir. Bunu saygıyla karşıladık ve bu çerçevede milletin desteğini alan bir siyasî iktidarın milletin talepleri istikametinde demokrasiye, hukuka, adalete uygun icraatlar yapması gerektiğini ifade ettik. İlk dönemde Avrupa Birliği reformları yapıldı. Bunları bir miktar destekledik. Yasakların kalkmasını savunduk, darbe anayasanın mutlaka değiştirilmesini, yerine sivil bir anayasanın konulması gerektiğini savunduk. Ama bu beklentilerimiz yerini bulmadı. Din adına baskı kurulamaz. Din adına yanlış icraatlar yapılamaz. Ama şu an görünen tablo böyle bir olayla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Bizim başından itibaren çizgimiz belli. Said Nursî hayattayken Demokrat Parti’ye oy vermişiz. Daha sonra Adalet Partisi, 12 Eylül’den sonra Doğru Yol Partisi olarak devam etmiş. Biz bunları her dönemde, her seçim öncesinde tercihimizi meşveretle yani tabana dayanan bir istişare sistemiyle kararlaştırırız.
Murat Aksoy: Bu ne kadar geniş bir taban?
Türkiye’nin her tarafında hatta yurtdışında da Avrupa’da, Avustralya’da gazetemizin okunduğu ve takip edildiği her yerde okurlarımız evvelâ mahal çapında istişare sistemiyle bulundukları yerdeki hizmeti götürürler. Sonra il istişareleri vardır, sonra bölge istişareleri vardır. Sonra genel Türkiye istişaresi vardır, yılda iki kez yapılır. Bahsetmiş olduğum siyasî tercih değerlendirmeleri de orada yapılır ve oradan çıkacak karara göre hareket edilir.
Biz sadece prensipler üzerinden gidiyoruz
Murat Aksoy: Yeni Asya cemaatinin siyasî ayağı Demokrat Parti şeklinde bazı haberler okudum bunlar doğru mudur?
Ömer Yavuzyiğitoğlu: Biz öteden beri demokrat bir çizgiyi takip ettik. Toplumun bütün kesimlerine hitap eden bir yapıdadır. Son seçimde de Demokrat Parti’nin içinde olacağı oluşumları destekler mahiyetinde bir karar çıktı meşveret kurulunda. Neticenin öyle olması veya böyle olması bizi çok fazla ilgilendirmiyor. Bu noktada hesap içerisinde değiliz. Biz sadece prensipler üzerinde gidiyoruz. Parlamentoda ne kadar insan olduğu bizi alâkadar etmiyor. Biz iyiyi tarif etmeye çalışıyoruz.
Cemaatin alanı manevÎ hizmetlerdir
Kâzım Güleçyüz: Siyasî ayağı gibi sözler çok yanlış şeyler. Bizim yine çok belirgin farklarımızdan birisi bir cemaatin doğrudan siyaset yapması asla doğru değil. Bir cemaatin devleti yönetmeye talip olması, devleti ele geçirmeye çalışması doğru değil. Cemaatin alanı bellidir. Manevî hizmetlerdir. Cemaat aktif siyasî aktör değildir, olamaz olmaması lâzım.
Said NursÎ, laik cumhuriyet ifadesini kullanıyor
Murat Aksoy: Tam oraya gelmişken laiklik konusunda ne diyorsunuz peki? Çünkü söyledikleriniz laiklikle bağlantılı şeyler.
Kâzım Güleçyüz: Bediüzzaman onu 1934’te Eskişehir’de mahkemede yargılanırken, henüz anayasaya laiklik tabiri girmemişken ifade etmiş. Din özerk kimsenin müdahale edemeyeceği bir yapı içerisinde yürümeli, dünya işlerini de uzman olanlar ehil olanlar yürütmeli. Ve bu ahenk içerisinde iş götürülmeli. İlâveten Said Nursî laik cumhuriyet ifadesini kullanıyor diyor ki: Dindarlara da karışmaz dinsizlere de karışmaz. Yani laiklik budur.
Murat Aksoy: Bu bağlamda Diyanet İşleri Başkanlığı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kâzım Güleçyüz: Şu an ki diyanetin kuruluşu zaten baştan itibaren devlet kontrolü, resmî ideoloji kontrolünde bir dini hayat oluşturmak. Amaç bu, biz buna karşıyız. Dini hayat hiçbir şekilde resmî şablonlara sığıştırılamaz. Dinî hayatın özgür olması lâzım. Din ve vicdan özgürlüğü de bunu gerektirir zaten. Şu an ki diyanet yapısı maalesef böyle bir yanlış temel üzerine bina edildiği ve ondan hâlâ çıkarılamadığı için sıkıntı üretmeye devam ediyor.
Cemaat olma vasfı kaybedilir
Murat Aksoy: 24 Haziran seçimleri bir hayal kırıklığı oluşturdu mu? Nasıl bakıyorsunuz sonuçlara?
Ömer Yavuzyiğitoğlu: Hayır bir hayal kırıklığı oluşturmadı. Bizim temel kabulümüz halkın iradesinin tecelli ettiği sonuca saygılı olmak. Dolayısıyla 24 Haziran’da da halkın teveccühü tecelli etmiştir. Buna karşı herhangi bir üzüntümüz yok. Demin de ifade ettiğimiz üzere biz siyasî bir parti değiliz. Cemaatlerin zaten böyle siyasî partilerle çok içli dışlı olmasının da yanlış olduğu kanaatindeyiz. Çünkü gönüllülük esasına göre cemaatler faaliyette bulunması lâzım. İnsanların daha çok manevî hayatıyla ilgili olması lâzım. Gündelik siyasî meselelere girdiği zaman cemaat olma vasfını da kaybediyor. O bakımdan herhangi bir hayal kırıklığı söz konusu değil. Bir seçim yapılmış netice ortaya çıkmış beklentimiz memleketin daha iyiye gitmesi istikametindedir. Bu konuda iyi yapılan bir şey varsa ona iyi diyen, kötü yapılan bir şey varsa veya milletin hayrına olmayan bir şey varsa, bu isteyerek de olabilir istemeyerek de olabilir. İlla kast-ı mahsusa ile yapılmıyor olabilir, ama onu da söyleriz.
Doğru yapılanları destekleriz
Bizim burada farklılığımızın şöyle altını çizelim; yarın nasıl olsa biz bu iktidarı tutuyoruz. Bunun kötüsünü görmeyelim. Hayır! Öyle değil. Kötü yapıyorsa, kardeşim diyerek onun da ikaza ihtiyacı var. ‘Evet efendimci’ bir anlayışın herhangi bir katkı sunacağı kanaatinde değiliz. Günlük hayatta da zaten bu böyledir. Her alanda böyle. İyi yapıyorsa tamam doğru, kötü yapılıyorsa da bak bunu böyle yapma demek gerekiyor. Bediüzzaman Said Nursî’nin Avrupa Birliği meselesinde görüşü nettir ve biz öteden beri bu işin arkasında her zaman durduk ve diyelim ki iktidar ilk Avrupa Birliği meselesiyle yola çıktı güzel de çıktı. Biz de onu güzel bir şekilde aktardık. Bundan sonraki dönemde de iyi şeyler yaparsa iyi yaptın deriz, kötü şey yaptığında da bunu söylememezlik etmeyiz.
Cemaatler ve tarikatlar toplumun gerçekleridir
Murat Aksoy: İktidarı sert eleştiren bir cemaat, Alparslan Kuytul’un liderliğinde ve onun çevresinde toplanan insanlara, Furkan Vakfı’na bir operasyon yapıldı. Onlar iktidarı çok açık ve sert bir şekilde eleştiriyorlardı. Sonra Adnan Oktar grubuna da bir operasyon düzenlendi. Halbuki onlar iktidardaki partiyi, Cumhurbaşkanını destekleyen bir cemaatti.
Kâzım Güleçyüz: Cemaatler ve tarikatler neticede bu toplumun gerçekleridir. Zamanında tarikatler kapatıldı ne oldu yer altına indiler ve hâlâ devam ediyorlar. Sosyal yapıları emirle, tehditle, yargıyla, polisle, adliye operasyonlarıyla yok etmek mümkün değildir. Sosyal gerçeklerin kendi sosyal gerçekliği içerisinde takip edilmesi lâzım. Bu tarz operasyonlar tam tersine iyice işi kızıştırır. Sıkıntılara sebebiyet verir, mağduriyetlere yol açar. Cemaatler ve tarikatler emir ve komutayla tanzim edilecek yapılar değildir. Yanlışlar her yerde vardır, ama bu yanlışların düzeltmenin yolu sivil toplumun kendi dinamikleri içerisinde yapıcı eleştiri, şeffaflık mekanizmalarını teşvik ederek işleterek mümkündür. Birileri devlet kontrolüne almaktan söz ediyor. Cemaatlerin bu anlamda devlet kontrolüne, denetimine alınması yeni sorunlar doğurur. Devletin kendisi zaten denetime kapalı. Yeni sistemde gittikçe de kapanıyor. Böyle bir yapıyla demokrasi de olmaz. Dayatmacı ve buyurgan bir devlet yapısının tüm toplumu raptuzapt altına alması gibi projeler patlama meydana getirir. Hiçbir şekilde çözüm getirmez.
Netİce Kübra Görentaş - Lütfİye Kef - İstanbul
-DEVAM EDECEK-