Kültür-Sanat |
Pozitif Pencere bize “mutluluk çekirdekleri” sunuyor |
İTALYAN çukurunu, askerliğini yapmış olanlar bilirler. Bu çukurda her taraf beton… Sağı solu görmek için ne bir pencere ne de çıkmak için el ve ayakların konulabileceği bir çentik vardır. Atikliğine ve pazı kuvvetine güvenenlerin çıkabileceği diğerlerinin de mahsur ve bîçare kaldığı bir çukurdur. Bu durum, “Sekizinci Söz”deki bedbaht kardeşin içine düştüğü kuyunun ehven bir halidir. Negatif bakış, çaresizlik denilince her ne hikmetse bu çukur aklıma gelir. Böylesi bir çukurdan çıkmak için bize uzanan bir elin veya bizi gayrete getirecek kuvvetli bir sesin ne kadar kıymetli olacağını takdir edersiniz. Bu eli görebileceğimiz ve bu sesi duyabileceğimiz bir esere sözü getirmek istiyorum. Akademisyen Sabahattin Yaşar tarafından kaleme alınan Pozitif Pencere kitabında yer alan yazıları okuduğumuzda, ekilmesi halinde dal budak salacak ve gölgesinde bizi de barındırabilecek mutluluk çekirdeklerinin potansiyel olarak içimizde var olduğunun farkına varırız. Yazar, zaman zaman ters tuttuğumuz dürbünün yönünü düzeltip doğru bir şekilde tutmamızı, “Ay’ı gösteren parmağa değil Ay’a bakmamızı” temin ediyor. Bu alanda ne kadar yazı ve kitap yazılırsa yeridir. Zira iman dâvâsının müntesiplerinin en büyük gayreti ülfet perdesini yırtıp eşya ve hadiselere hikmetli bir bakışı temin etmektir. Dünyevî hayatta mutlu olmanın yolu da buradan geçer. Sağlıklı ve mutlu olmanın objektif kriterleri henüz bulunamamıştır. Bulunabileceğini de hiç sanmıyorum. Çünkü sıhhatli ve mesut olma hali, bazı kıstasları yakalamaktan ziyade bir hissediştir bir algılamadır. Bir kişi kendisini hasta, mutsuz ve fakir biliyorsa hayat standardı ne olursa olsun o kişi hasta, mutsuz ve fakirdir. Şüphesiz aksi de geçerlidir. İşte Sabahattin Yaşar Hoca kitabında “Ol mahiler ki derya içredur, derya nedir bilmezler.” sözüyle de veciz olarak ifade edildiği gibi var olup ta farkında olunmayan zenginliklere dikkatleri çekiyor. Bazı kitapların yazarlarını yakından tanımak bazen dezavantaj iken bazen de avantajdır. Merhum Cemil Meriç “Cüce” yi büyük zannettiklerimizin yakından görünüşü diye tarif eder. Bu tarif şüphesiz yaşadığı hayat ile söylenen söz veya başka bir deyişle satır ile sadır arasındaki farka dikkati çekmek içindir. Söylenen bir söz veya yazılan bir yazının arkasında yaşanmış bir hayat varsa yani “lisan-ı kal”i “lisan-ı hal” destekliyorsa söz ve yazının tesiri daha fazla olur. Allah şifa versin Hekimoğlu İsmail ile bir sohbetimizde ona, “Minyeli Abdullah romanı, roman tekniği bakımından birçok edebiyatçı tarafından eleştirilmesine rağmen çok büyük bir teveccühe mazhar oldu. Bunun sırrı nedir?” diye sormuştum. O da “O günlerde bizim edebî roman yazmak gibi bir niyetimiz yoktu yaşadığımız hayatı samimî olarak romanlaştırmak istedik. Hatta romanda dile getirilen hayat bizim hayatımızdır bile diyemedik. Bulduk Mısır’da Minye diye bir belde o beldede de bulduk bir Abdullah” mealinde cevaplandırmıştı. Evet, Sabahattin Yaşar Hocamız da bu eserinde yaşadığı hayatın resmini çizmiştir. Cisim, resimden canlılık ve mükemmellik noktasında ne kadar ileride ise hocamızın pozitif olma yönüyle yaşadığı hayatın da yazılarından daha ileride olduğunu söylemek bir hakikatin ifadesi olacaktır. Yazar, arı gibi çalışarak, çiçek misali gördüğü her arkadaşının, öğrencisinin, esnafın hatta bindiği minibüs şoför ve muavininin hikmetli ve güzel bir sözünü veya hatırasını petek misali o mütevazı not defterine kaydedip yılların birikimini “Pozitif Pencere” kovanında bizlere sunmuştur. “Bir kitabın kaç saatte veya günde okunduğuna değil kaç yılda yazıldığına bakmak lâzım” Bu emeği takdir ederek kitaplaştıran Yeni Asya Neşriyat’a da teşekkürler. |
DR. ZÜBEYİR AKÇE 22.06.2009 |
Prof. Dr. Akün, edebiyatçıları buluşturdu |
İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi Kültür A. Ş. ile Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği’nin birlikte düzenlediği “Üstadlara Yaşarken Saygı” toplantılarının üçüncüsü yapıldı. Edebiyat tarihçisi, hocaların hocası Prof. Dr. Ömer Faruk Akün için Topkapı Kültür Park, Türk Dünyası Kültür Merkezi’nde bir program gerçekleşti. Mehmet Nuri Yardım’ın sunduğu programın açılış konuşmasını, Kültür A. Ş. Genel Müdürü Nevzat Bayhan yaptı. Bayhan konuşmasında, “İstanbul Belediyesi olarak san'ata ve edebiyata hizmet eden Ömer Faruk Akün gibi müstesna şahsiyetleri daima saygı ile hatırlayacağız. Burada şimdi tarihe not düşülüyor. Bir milletin tarihini yazan edebiyat tarihçilerinin her biri, Osmanlı’dan devraldığımız kültürel mirası bize aktarıyorlar. Bu bakımdan onlar kültür köprüleridir, bizim ulu çınarlarımızdır” dedi. Programda konuşmacılar Prof. Dr. Orhan Okay, Prof. Dr. Kemal Eraslan, Prof. Dr. Abdullah Uçman, Prof. Dr. Şeyma Güngör, Yard. Doç. Dr. Erol Ülgen ve Emin Işık, Ömer Faruk Akün ile alâkalı olarak düşüncelerini anlattılar ve hâtıralarını naklettiler. Akün Hoca’nın edebiyat tarihçiliğimizdeki yeri üzerinde duran konuşmacılar, onun kılı kırk yaran titizliğine çeşitli örnekler vererek dikkat çektiler. Konuşmacılardan sonra Prof. Dr. Ömer Faruk Akün, kendisini yalnız bırakmayan talebelerine, meslektaşlarına, dostlarına, Kültür A.Ş. yöneticilerine ve ESKADER mensuplarına teşekkür etti. Başarısının sırrını açıklarken işin sadece formasyon meselesi olduğunu beyan eden Akün, Fuat Köprülü ve Nihad Sâmi Banarlı’nın kendisi üzerindeki müsbet tesirlerini anlattı. Programın sonunda Kültür A.Ş., ESKADER ve Kabataşlılar adına hazırlanan plâketler Akün Hoca’ya takdim edildi. Misafirler, törenin sonunda Fırat Kızıltuğ’un uduyla seslendirdiği Türk mûsîkisinin sevilen eserlerini dinleme fırsatı buldular. |
22.06.2009 |
Razamanoğlu’ndan ‘hikâye okur yazarlığı’ |
TÜRKİYE’NİN önemli kadın yazarlarından hikâye, öykü, deneme ve roman türünde eserler veren Yıldız Ramazanoğlu, “Varoluş Meselesi-Hikâye Okur Yazarlığı” konulu söyleşisiyle Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde bugün saat 19:30’da edebiyat tutkunlarıyla buluşuyor. 1958 Ankara doğumlu Ramazanoğlu, Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ni bitirdi. Birçok süreli yayında denemeler ve makaleler yazdı. Türkiye’de ve yurt dışında kadın zirvelerine katıldı. Bu çalışmalardaki izlenimlerinin bir kısmını ‘Bir Dünyanın Kadınları’ adlı kitabında değerlendirdi. Son yıllarda verdiği eserlerle edebiyat dünyamızı zenginleştiren Ramazanoğlu, ‘Derin Siyah’ kitabıyla ‘Türkiye Yazarlar Birliği 2002 Hikâye Ödülü’nü aldı. |
22.06.2009 |