Haberler |
BU OLAYLAR BAŞKA BİR ÜLKEDE OLSA... |
Adana'da bir kişinin 8 aile ferdini öldürmesi ve bir kız öğrencinin annesini kurşunlamasının çok düşündürücü olduğunu belirten Prof. Dr. Ercan Tatlıdil, bu olayların başka bir ülkede olması halinde çözüm için tüm kurumların bir araya gelip konuyu masaya yatırdıklarını, ama bu durumun Türkiye'de olmadığını ifade etti. DEĞERLER SİSTEMİNDE AŞINMA VAR
Prof. Tatlıdil, “Bu tür olayları sadece ekonomik krize bağlamak anlamlı değil. Değerler sistemimizde bizi birbirimize bağlayan, toplumun üyesi olarak paylaştığımız bazı değerler var. Bu değerlerde bir aşınma var. İnsanların ailelerini katletmeleri, çocukların aile fertlerini öldürmeleri bu aşınmanın sonucu” dedi.
DİNî DEĞERLER FREN VAZİFESİ GÖRÜYOR
Dinî değerler ve geleneksel dayanışma kodlarının sosyal risklere karşı fren vazifesi gördüğünü belirten Prof. Dr. Ahmet Özer, “Devlet, son yıllarda kırsal alanları güvenli hale getireceğim diye kentlerin varoşlarında fitili ateşlenmemiş bombalar meydana getirdi. Bunlar açlık, yoksulluk ve yoklukla mâlûl bombalardır” dedi.
Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Özer, ekonomik sorunlar ve işsizlik nedeniyle gerçekleşen göçlerin sosyal riski artırdığını belirterek, ‘’Bir an önce herkesi bulunduğu yerde yaşayabilir kılmak gerekiyor’’ dedi. Prof. Dr. Ahmet Özer, yaptığı açıklamada, sabit sermaye yatırımlarındaki azalmanın, fabrika ve iş yeri açılmamasının işsizliği artırdığını, son rakamlara göre çalışabilecek durumdaki yaklaşık 8 milyon kişinin işsiz olduğunu söyledi. İşsizliğin birçok sosyal riski beraberinde taşıdığını belirten Prof. Dr. Özer, şöyle konuştu: ‘’Evine ekmek götürebilecek olmasına rağmen çalışamayan bu nüfus, ekonomiye de bir yük teşkil ediyor. Bir ailede de böyledir. Üretmeden tüketenlerin sayısı çoğaldığı zaman, ailenin huzuru bozulur. Giderek büyüyen nüfus, yatırım azlığı nedeniyle büyük bir işsizlikle karşı karşıya getiriyor ekonomiyi. Bu, ailelerde moral motivasyon eksikliğine neden olduğu gibi ülke ekonomisini olumsuz etkiliyor. Bu durum aynı zamanda gelecekte meydana gelebilecek sosyal patlamaların da düzenleyicisi durumunda.’’ Kırsal alanlardan gelen yoksulların, şehirlere çeşitli imkansızlıkları da birlikte getirdiğini ifade eden Prof. Dr. Özer, bu nüfusun şehirleşemeyerek arada kaldığını, bunun da şehrin üstünde, toplumsal yapıda ve ülkede giderek tazyik meydana getirdiğini bildirdi. Şehirlerde artık birden fazla şehrin bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Özer, ‘’Kenti çepeçevre saran varoş kentler oluştu. Bunlara uydu kentler denebilir. Bu yapı içinde çok fazla kriminal olaylar ortaya çıkıyor ve mahkemeler yetersiz kalıyor, çeteler oluşuyor. İnsanlar halledemedikleri sorunları çetelere havale ediyor’’ dedi. İşsizlik sebebiyle şehirlerin varoşlarında sosyal patlamaların görülebileceğini belirten Prof. Dr. Özer, bugüne kadar dini değerler ve geleneksel dayanışma kodlarının sosyal risklere karşı fren vazifesi gördüğünü kaydetti. İşsizliğin göçleri tetiklediğine işaret eden Prof. Dr. Özer, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Devlet, son yıllarda, kırsal alanları güvenli hale getireceğim diye kentlerin varoşlarında fitili ateşlenmemiş bombalar meydana getirdi. Bunlar açlık, yoksulluk ve yoklukla malul bombalardır. Bunların önüne geçilebilmesinin yolu, bir an önce herkesi bulunduğu yerde yaşayabilir kılmaktan geçiyor. Van’ın, Batman’ın, Diyarbakır’ın sorunlarını çözmediğiniz takdirde İstanbul’un, Antalya’nın, Mersin’in sorunlarını çözemezsiniz. Orası huzura kavuşmadığı takdirde burası da huzura kavuşamaz. Bunlar birbirlerine bağlıdır. Bu göçlerin önüne geçilmesi gerekir. Sanayi mi olacak, kırsal sanayi kuralım. Tarım mı olacak, modern tarım için ucuz ve kolay ulaşılabilir krediler sağlayalım. Güvenlik mi yok, o zaman barış ortamını tesis edelim. Böylece insanlar köylerinden kırlarından ata baba topraklarından göçüp gelmesinler.’’ Antalya / aa
Değerler sisteminde aşınma var
Ege Üniversitesi (EÜ) Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Tatlıdil, şiddet olaylarının sadece ekonomik krize bağlanmaması gerektiğini ifade ederek, “Bizi birbirimize bağlayan, paylaştığımız değerlerde bir aşınma var. Bunların mutlaka sorgulanması gerekiyor’’ dedi. Prof. Dr. Tatlıdil, yaptığı açıklamada,Türkiye’nin kadına yönelik şiddet, aile içi şiddet, futbol sahalarında şiddet gibi konularda son zamanlarda daha sık gündeme geldiğini söyledi. Bu tarz gerginliklerin neden yaşandığının irdelenmesi gerektiğini, şiddet olaylarının sürekli ‘’münferit’’ olarak algılanmasının yanlış olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tatlıdil, ‘’Bu olaylar, Türk toplumunun yarattığı değerlerdeki aşınmanın doğal bir süreci olarak ele alınmalı’’ dedi. Son zamanlarda Adana’da bir kişinin 8 aile ferdini öldürmesi ve bir kız öğrencinin sınava göndermediği gerekçesiyle annesini kurşunlaması olaylarının çok düşündürücü olduğunu belirten Prof. Dr. Tatlıdil, bu tarz olayların başka bir ülkede olması halinde sorunun çözülmesi için tüm kurumların bir araya gelerek konuyu masaya yatırdıklarını, ancak bu durumun Türkiye’de olmadığını ifade etti. Şiddet olaylarının sadece ekonomik krize bağlanmaması gerektiğini bildiren Prof. Dr. Tatlıdil şöyle konuştu: ‘’Günlük yaşamımızda şiddet olaylarının neden yaşandığını Başbakanlık, Aile Araştırma Kurumu, Milli Eğitim, Kültür Bakanlığı ve ilgili kurumların araştırması gerek. Ne yazık ki bu tür olayları hep münferit gördük. Bu tür olaylar toplumumuzun yarattığı bir problemdir. Bu tür olayları sadece ekonomik krize bağlamak anlamlı değildir. Krizin yansıttığı ekonomik bunalım şiddete neden olmuyor. Değerler sistemimizde bizi birbirimize bağlayan, toplumun üyesi olarak paylaştığımız bazı değerler vardır. Paylaştığımız değerlerde bir aşınma var. İnsanların ailelerini katletmeleri, çocukların aile fertlerini öldürmeleri bu aşınmanın sonucudur. Türk milleti olarak paylaştığımız ilişkilerde referans olan değerlerimiz farklılaşıyor. Bunların mutlaka sorgulanması gerekiyor.’’ Özellikle medyanın kötü örnek teşkil ettiğine dikkat çeken Prof. Dr. Tatlıdil, ‘’Televizyon, gazete, hatta sinema, insanların şiddete yönelmesinde etkili oluyor. Akıllı işaretler koymakla olay bitmiyor. Kültür politikamızın mutlaka yapılanma sürecine girmesi lazım’’ dedi. İzmir / aa |
10.06.2009 |
Erdoğan: Mayınlar için Genelkurmay’la dertleşeceğiz |
“Ottawa Anlaşmasına göre 2014'e kadar mayınlar temizlenmeli. 2010'a kadar da depodaki mayınlar imha edilmeli. Genelkurmay'ın depolarında 2 milyon mayın olduğu söyleniyor. Bu hesabı onlardan soruyor musunuz?” sorusuna Erdoğan'ın cevabı: “Onlarla tabií herhalde oturup konuşacağız, dertleşeceğiz.” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ottawa Anlaşması’na göre yapılması gereken mayın yok etme işinin hesabının Genelkurmay’a sorulup sorulmadığıyla ilgili olarak, “Onlarla tabiî her halde oturup konuşacağız, dertleşeceğiz” dedi. Başbakan Erdoğan, ATV’nin yayını AKP Genel Merkezi’nden yapılan ‘’Başbakanla Gündem’’ adlı programında gazetecilerin sorularını cevapladı. Başbakan Erdoğan, çok tartışmalara sebep olan mayınların temizlenmesiyle ilgili olarak, kendi iktidarları döneminde ‘’Ordu ile bunu yapma noktasında adımlar attıklarını’’ anlattı. Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’O zaman biz, Kara Kuvvetlerine bunu söyledik. Dedik ki ‘bu neye mal olur? bize rakam verin.’ ‘25-30 milyon dolarla bu iş yapılır’ denildi. Ödeneği ayırdık, aradan bir müddet geçti, aldığımız cevap şu; ‘bunu yapamayacağız, iade ediyoruz’ ve ödenek tekrar gönderildi. Ondan sonra ‘ne yapalım?’ diyerek oturduk konuştuk, dedik ki ‘bu işi Maliye Bakanlığı yoluyla yapalım’ ve Maliye Bakanlığı, o süreçte bir adım attı. Buna talip, ülke içinden çıkmadı, ülke dışından o zaman 500 milyon dolar civarında bir teklif geldi. O teklif de bize o dönemde çok yüklü bir teklif geldi. Bunun üzerinde biz, ‘biraz daha çalışalım’ dedik.” ‘’Ottawa Anlaşmasına göre, 2014 yılına kadar mayınlar temizlenmeli. 2010 yılına kadar da depodaki mayınların imha edilmesi lâzım. Genelkurmay’ın depolarında 2 milyon mayın olduğu söyleniyor. Oysa Ottawa Anlaşması’na göre bunlar yok edilmeliydi. Meselâ siz bu hesabı Genelkurmay’dan soruyor musunuz?’’ sorusuna Erdoğan, ‘’Onlarla tabiî her halde oturup konuşacağız, dertleşeceğiz’’ dedi. Ankara / aa |
10.06.2009 |
ROKETSAN’da büyük patlama |
Ankara’nın Elmadağ ilçesindeki ROKETSAN fabrikasında meydana gelen patlamada ölen ya da yaralanan olmazken, tesisin de zarar görmediği belirtildi. Patlamanın, “atık yakıtlar ve diğer üretim atıklarının imhası esnasında meydana geldiği” açıklandı. ANKARA'NIN Elmadağ ilçesindeki ROKETSAN fabrikasında patlama meydana geldi. Patlamanın ardından, fabrikada yangın çıktı. Patlamada ölen ya da yaralanan olmazken, tesisin de zarar görmediği belirtildi. Alınan bilgiye göre, Ankara-Samsun kara yolu kenarındaki ROKETSAN Roket Sanayii ve Ticaret A. Ş, dün saat 11.43 sıralarında atık yakıtlar imha edilirken büyük bir patlama meydana geldi. Patlamanın ardından fabrikada yangın çıktı ve ardından dumanlar yükseldi. Yangına müdahale için bölgeye çok sayıda itfaiye aracı ve ambulans sevk edildi. İlçe merkezindeki binalarda büyük bir sarsıntıya sebep olan patlama, Elmadağ başta olmak üzere çevredeki yerleşim yerlerinde yaşayan vatandaşlarda korku ve paniğe sebep oldu. Fabrika yetkilileri, patlamanın fabrika binalarının bulunduğu yerleşkeye uzak bir alanda yaşandığını ve ardından yine bu alanda yangın çıktığını ifade etti. Yetkililer, her hafta rutin olarak atıkların bu alanda imha edildiğini belirterek, ‘’Ancak bu hafta biraz fazla yakıt konuldu. Bu da büyük bir gürültüyle patladı. Bu patlama çevrede korku ve paniğe neden oldu. Ancak şu anda korkulacak bir durum söz konusu değil’’ diye konuştu. Patlamanın ardından çıkan yangının kendi kendine söndüğünü ve herhangi bir müdahalede bulunmadıklarını dile getiren fabrika yetkilileri, şunları kaydetti: ‘’Atık imha alanında kontrolsüz bir şekilde meydana gelen patlamanın ardından çıkan yangın itfaiyenin müdahalesine gerek kalmadan söndü. Yakıt yüksek ısıda yanıyor, kendi kendine yanıp söndü. Sadece imha sırasında şiddetli ses çıktı, bu roket patlaması olarak algılandı. Ölen ya da yaralanan yok, her şey kontrolümüz altında.’’ Öte yandan, patlamanın ardından bölgeye gelen çok sayıda ambulans ve itfaiye aracı yangının sönmesiyle birlikte geri döndü. Patlamada ölen ya da yaralanan olmazken, tesisin de zarar görmediği belirtildi.
TSK'NIN FÜZE VE ROKET İHTİYACI KARŞILANIYOR
Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin füze ve roket ihtiyacını karşılamak üzere kurulan ROKETSAN, Mühimmat Ayırma ve Ayıklama, 107, 122 ve 300 mm Topçu Roket ve Sistemleri, 2,75 inç Lazer Güdümlü Füze Cirit, Uzun Menzilli Antitank Füzesi UMTAS, Orta Menzilli Antitank Füzesi, Taarruz Helikopterleri için Cirit ve UMTAS lançeri, Uzun Menzilli Füze, 107/122 ve 122/300 mm Çok Namlulu Roket Atar Kundak sistemleri, Sakarya Silâh Sistemi ve Denizaltı Savunma Harbi Sistemleri imalatı yapıyor. Elmadağ / aa |
10.06.2009 |
Avrupa seçimleri süreci etkilemez |
DIŞİŞLERİ Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye-AB ilişkilerinin Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) dengelerin değişmesiyle değişebilecek nitelikten uzaklaştığını belirterek, ‘’Muhataplarımız kim olursa olsun, ilkeli, kararlı ve geçmiş mutabakatlara dayalı tutumumuzu sürdüreceğiz’’ dedi. Ahmet Davutoğlu, Pakistan ve Afganistan’ı kapsayan gezisine çıkmadan önce Esenboğa Havaalanı’nda basın toplantısı düzenledi ve soruları cevapladı. AP seçimleri sonuçlarının Türkiye’nin AB sürecine etkisinin sorulması üzerine Davutoğlu, ‘’Herşeyden önce demokratik kültürün sonucu, ortaya çıkan tabloyu saygıyla karşılıyoruz’’ diye konuştu. AP seçimlerinin, Avrupa’da köklü bir biçimde yerleşmiş olan demokratik teamüllerin bir sonucu olduğunu belirten Davutoğlu, şunları kaydetti: ‘’Türkiye-AB ilişkileri artık parlamento dengelerinin değişmesiyle değişebilecek nitelikten uzaklaşmıştır. Bu parlamento dengeleri tabiî ki bizim için önem taşır, ancak sürecin kendisi, doğası böylesi denge hesaplarının dışında tamamıyla karşılıklı mutabakatlara dayalı, son derece teknik bir şekilde yürümesi gereken, siyasi tercihlerin olabildiğince az etkili olacağı bir süreç olarak görülmesi gerekir. O zaman AB-Türkiye süreci başarıya ulaşır.’’ Davutoğlu, AP seçim sonuçları tablosuna bakıldığında Yeşiller kanadının da güçlendiğinin görüldüğünü, tek bir kanada bakılmaması gerektiğini vurguladı. Davutoğlu, üzücü olan tek şeyin seçimlere katılımın biraz düşük olması olabileceğini belirterek, ‘’Muhataplarımız kim olursa olsun, ilkeli, kararlı ve geçmiş mutabakatlara dayalı tutumumuzu sürdüreceğiz’’ dedi. Ankara / aa Uzmanlar da aynı görüşte AB uzmanları, AB üyesi 27 ülkede 4-7 Haziran arasında yapılan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerin çıkan sonuçların, Türkiye’nin AB sürecini etkilemeyeceği görüşünü paylaşıyor. AP seçimlerinde merkez sağ partiler milletvekili sayısını arttırarak çoğunluğu sağlarken, aşırı sağ partiler de oylarını artırdı. Seçime katılım oranı AP tarihinin en düşük seviyesinde, yüzde 43’te kaldı. Seçimlerde Hristiyan Demokratlar ilk sırada yer alırken, Hristiyan Demokratları Sosyalistler, beklentilerin altında kalarak takip etti. Sonuçların Türkiye’nin AB sürecine muhtemel etkileri konusunda sorularını cevaplayan Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) AB Araştırmaları Merkezi Başkanı Doç. Dr. Mehmet Özcan, “AP’nin Türkiye-AB ilişkilerine etkisi sınırlıdır. AP, ne Türkiye’nin müzakere başlıklarını engelleyebilir, ne de müzakereleri durdurabilir” dedi. Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Avrupa Uzmanı Dr. Deniz Altınbaş da, sağ partilerin AP’deki hakimiyetinin devam etmesinin beklenen bir sonuç olduğunu, ekonomik kriz, işsizlik sorunu, göçmenler ve AB karşıtlığı gibi nedenlerle de aşırı sağ partilerin bu seçimlerden güçlenerek çıktığını belirtti. “Avrupa Parlamentosunun etkileme gücü var, fakat karar alma gücü yok. Türkiye’nin üyeliği söz konusu olduğunda kararları siyasî liderler verecek” diyen Altınbaş, dolayısıyla parlamentodaki grupların Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkmasının ya da desteklemesinin AB sürecine fazla bir etkisinin olmayacağını bildirdi. Altınbaş, AB’ye olan ilgi ve desteğin azalmasının parlamento seçimlerine katılımın düşmesine sebep olduğunu sözlerine ekledi. Ankara / aa |
10.06.2009 |
BU YIL ÖSS’YE GİRECEKLER DAHA ŞANSLI |
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, 2009 ÖSS’ye başvuran öğrenci sayısındaki düşüşe karşın, kontenjanlardaki artışa dikkat çekerek “Bu sene sınava girenler, geçen sene aynı şartlarda sınava başvuran adaylara göre, yüzde 30 daha fazla bir yükseköğretim programını kazanma şansına sahipler” dedi. Bu yıl son kez gerçekleştirilecek Öğrenci Seçme Sınavı’nın (ÖSS) 14 Haziran Pazar günü yapılacağını hatırlatan ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Yarımağan, sınavın, Türkiye ve Lefkoşe’de toplam 151 merkezde gerçekleşeceğini dile getirdi. Bu sene 101 bin kişinin sınavsız geçiş için başvurduğunu belirten Yarımağan, “Sınava girmek için başvuran sayısı ise yaklaşık 1 milyon 350 bin. Toplam sayı, 1 milyon 451 bin. Bu sayı geçen seneye göre 190 küsur bin azalmayı gösteriyor. Bu da yaklaşık yüzde 15’lik bir azalma anlamına geliyor. Yani aday sayısında yüzde 15 bir azalma var” diye konuştu. Yarımağan, kontenjanlardaki yüzde 15 artışla birlikte bu sene sınava başvuranların, geçen sene aynı şartlarda sınava başvuran adaylara göre, yüzde 30 daha fazla bir yükseköğretim programını kazanma şansına sahip olduklarını belirtti.
BAŞÖRTÜSÜ YİNE YASAK Sınav saat 09.30’da başlayacak ve 3 saat 15 dakika sürecek. Sınavla ilgili hazırlıkların, sınav evrakının sınav merkezlerine nakledilmesiyle sona ereceğini anlatan Yarımağan, sınava girecek adaylara şu teklif ve uyarılarda bulundu: lSınav günü ulaşım güçlüğü yaşamamak için özellikle büyük şehirlerde, sınava girecekleri binayı sınavdan önce mutlaka görmeliler. Sınav, 09.30’da başlayacak. Adayların en geç 08.30’da sınava girecekleri yerde olmaları gerekiyor. lKurallarımız arasında emanet yok. O yüzden cep telefonu ile binaya kesinlikle girilmeyecek. Bir adayın üzerinde, bina içinde, kapalı bile olsa cep telefonu bulunduğu tesbit edilirse adayın sınavı geçersiz sayılıyor. lSınava, “başı açık şekilde girme kuralı” bulunuyor. Bunu hatırlatırım. l Adaylar kopya olaylarına duyarlı olsunlar. Salon görevlileri, bu tür olayları belirledikleri bize rapor ediyor. ÖSYM olarak biz de gereğini yapıyoruz. lAdaylara, yanlarında su götürmelerini öneriyorum. Bunun dışında yiyecek götürmelerini önermiyorum. Sınava girmeden önce ihtiyaçlarını gidermelerinde de yarar var. Sınav sırasında tuvalete gitme ihtiyacı veya sağlık sorunları olursa görevlilerimiz kendilerine yardımcı olacak. FAKÜLTEYE GİTMEK İÇİN EN AZ 145 PUAN ALMAK GEREKİYOR lSınav kitapçığında her biri 30’ar sorudan oluşan 8 adet test bulunacak ve toplam 240 soru yöneltilecek. Adaylar, bu soruların tamamını cevaplamak zorunda değil. lMeslek yüksekokulları ve bazı lisans programları ile Açıköğretim Fakültesine gitmek isteyenlerin 145 baraj puanını aşmaları gerekiyor. Bunun için, sınavın birinci aşamasında bulunan 120 sorudan yüzde 15’ini yapmaları yeterli. Yani her testte 30 soru var, her testten 5’er soru çözen bir aday 145 puan elde edebiliyor. Bir testten daha çok, diğer testten daha az çözenler de 145 puan alabilir. Ama 145 sadece bir baraj puanını geçmek anlamına geliyor. Birçok programa girmek için 145’in çok üstünde puana ihtiyaç var. l Lisans programlarına yerleşmek isteyen adaylar için gerekli baraj puanı 165. Bu puanı elde etmek için, sınavın birinci aşamasındaki 120 soruya ek olarak 60 soru daha cevaplamaları gerekiyor. Bütün testlerden eşit sayıda olacağını var sayarsak, soruların yüzde 25’ini çözmek gerekiyor. Yani 6 testten 8’er soru cevaplanırsa, 50 civarında soru çözen aday bu puanı elde ediyor. Burada da tabiî 165’i elde etmek sadece barajı geçmek anlamına geliyor. Birçok programa yerleşebilmek için bunun çok üstünde puan gerekiyor. lPuanlar hesaplanırken, her soru aynı ağırlıkta. Bu konuda bir yanlış bilgi varsa düzeltelim. Zor sorunun getirisi daha fazla, kolay sorunun daha az değil. Aynı testteki soruların ağırlıkları, getirileri hepsi aynı. lTestler arasında da farklılık var tabiî. Bir kere testlerin ağırlıkları birbirinden farklı. Meselâ Sayısal-2 testinin puanı hesaplanırken Matematik-2 ve Matematik-1 testleri en fazla getirisi olan testler, bunların ağırlıkları fazla. Ondan sonra Fen-1 ve Fen-2 testleri, sonra Türkçe, sonra Sosyal Bilimler testi geliyor. Yani hangi puan türü amaçlanıyorsa, o puan türü için belli testlerin ağırlıkları diğer testlerden daha fazla. Ama aynı testin içindeki bütün sorular değerlendirilirken eşit değerde. lSınav kâğıtları en geç Çarşamba gününden itibaren değerlendirilmeye başlanacak. Sınav sonuçlarını geçen yıllara yakın bir tarihte açıklayabileceğimizi tahmin ediyorum. Yaklaşık 1 ay sonra Temmuz’un ortalarında sonuçları açıklarız.
ÖSS cevapları sınav günü internet sayfasında
ÖĞRENCİ Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), 14 Haziran Pazar günü yapılacak Öğrenci Seçme Sınavı’nın (ÖSS) test soru ve cevaplarının, aynı gün saat 15.00’de internet sayfasından açıklanacağını duyurdu. ÖSYM’den yapılan yazılı açıklamada, ÖSS soru ve cevaplarının, htttp://oss2009-sorular.osym.gov.tr adresli internet sayfasından açıklanacağı belirtildi. Soru ve cevapları yayınlayacak olan televizyon kanalları ile basın kuruluşlarının, bilgiye kolayca erişebilmek için izleyecekleri yolu, 12 Haziran Cuma günü ÖSYM Başkanlığından telefonla öğrenilebilecekleri ifade edilen açıklamada, sitede yer alacak soru ve cevapları içeren fikir ürünlerinin, telif hakları ile ilgili yasal mevzuat uyarınca korunacağı vurgulandı. Ankara / aa |
10.06.2009 |
GENÇLİĞİMİZ EĞİTİM MAĞDURU, ÇARE RİSÂLE-İ NUR’DA |
Hayrat Vakfının 6-7 Haziran 2009 tarihlerinde organize ettiği II. Milletlerarası Bediüzzaman ve Risâle-i Nur Sempozyumu İstanbul Zeytinburnu Kültür Merkezinde gerçekleştirildi. Kur’ân tilâveti ve duâlarla başlayan sempozyum protokol konuşmalarıyla başladı. Ana başlığı “Risâle-i Nur’un eğitim sistemi” olarak belirlenen ve iki gün süren sempozyuma Türkiye’den ve yurt dışından çok sayıda ilim adamı katılarak tebliğ sundu. Sempozyumda “İslâm dünyasında günümüzde uygulanan eğitim usulleri ve eğitimin temel problemleri” başlıklı tebliğini sunan Ömer Faruk Korkmaz, İslâmın ilk eğitim modelinin Peygamberimiz (asm) tarafından Mescid-i Nebevi’de kurulan “Suffa” olduğunu belirterek, “Daha sonra bu model İslâm devletleri tarafından geliştirilerek devam ettirildi. Abbasiler ve Selçuklular döneminde Nizamiye Medreseleri, daha sonra Osmanlı Medreseleri, Sudan Medreseleri, Pakistan Medreseleri Suffa’nın devamı olarak kuruldu ve geliştirildi. Günümüzde eğitim veren Malezya İslâm Üniversitesi de bunlardan birisidir” diye konuştu. Ömer Faruk Korkmaz, Osmanlı devletinin son döneminde Osmanlı topraklarında yüzlerce yabancı okul açıldığını hatırlatarak, “Bu okullar misyonerlik mânâsında belki etkili olmadılar, ama farklı kültürlerin tohumları Osmanlı toplumunun içine atıldı. Bu yabancı okullarda en çok üzerinde durulan iki eğitim şekli spor ve müzik olmuştur. Pratik dil eğitimi adı altında farklı bir kültür empoze edilmiştir. Bu şekilde İslâm dünyasında yetişmiş insanların kendi toplumuyla çatışır hâle gelmesi hedeflenmiştir. Ve bu konuda da başarılı olmuşlardır. Bu tahribata karşı hâlâ ayaktaysak bunu Risâle-i Nur’a borçluyuz. Bu tahribata karşı Bediüzzaman Hazretleri de Risâle-i Nur'un eğitim modelini ortaya koymuştur. Medresetü'z Zehra projesi tıpkı Suffa gibi bir eğitim modelidir. Bediüzzaman belki bir üniversite kuramadı, ama her evi bir üniversite hâline getirdi. Zehra Üniversitesi bir vasiyet olarak hepimizin boynunda bir borçtur” şeklinde konuştu. Allah için bir şeyler yapan bütün Müslümanların sevilmeye lâyık olduğunu vurgulayan Korkmaz, cemaatlerin bu mânâda rahmet olduğunu kaydetti. Korkmaz, eğitimin diploma ile ölçülemeyecek kadar önemli olduğunu belirterek, “Günümüzde diplomasız ahlâklı iş adamlarımız var. Öte yandan diplomalı, teknolojiyi çok iyi kullanan ancak soygun yapan iş adamları da var. Bugün gençliğimiz eğitim sisteminin mağdurudur. Mağduriyetler Risâle-i Nur’un eğitim modeliyle aşılır” ifadelerini kullandı.
SAİD NURSÎ İMANI İHYÂ ETTİ
“Bedîüzzaman Hazretleri’nin İslâm’a hizmetinin iknâ metodu açısından tahlîli” başlıklı tebliğini sunan Suudi Arabistanlı Dr. Raşid bin Mübarek ise, “İnsanın kalbi maddî hayatının devamı için ne kadar önemliyse, manevî hayatı açısından da aynı derecede önemlidir. Bu bakımdan Said Nursî imanı ihyâ ederek kalpleri imanla güçlendirdi. İnsanın mutlu olması için kalbinin çalışması şarttır. Allah’ı tanıyan ve Allah için çalışan bir kalp ancak imanla mümkündür” diye konuştu. Tebliğinde Muhammed İbni Vehab ile Bediüzzaman’ın hizmetlerini mukayese eden Dr. Raşid bin Mübarek, “Bu iki zat her biri farklı bölgelerde farklı iktidar şartları altında kendilerince en doğru olanı yapıp içinde yaşadıkları toplumlarda imanı ihyâ etmek için çalıştılar. Kur’ân’a ve sünnete uygun imanlı nesiller yetiştirmenin mücadelesini verdiler. Her ikisini de yaptıkları hizmetlere göre değerlendirmek durumundayız. Bediüzzaman’ın telif ettiği Risâle-i Nurlar bugün bütün İslâm toplumlarında okunup anlaşılmaya çalışılıyorsa bu eserlerin kıymeti tartışılmaz. Demek ki; Müslümanları bu eserler iknâ edip imanlarını ihyâ etmiştir” görüşlerini dile getirdi. RİSÂLE-İ NUR’UN TEBLİĞ MERKEZİNDE İHLÂS VARDIR
Risâle-i Nur’un tebliğ esasları başlıklı tebliği sunan Hayrat Vakfı Elazığ Temsilcisi Dr. Mirza İnak, “Risâle-i Nur’un tebliğ merkezinde İhlâs vardır” dedi. Dr. Mirza İnak, Risâle-i Nur’un tebliğinde bulunan diğer tebliğ esaslarını ise şöyle sıraladı: “Lisan-ı hâl, İstiğna düsturu, Kendi vazifesini yapıp başkalarının vazifesine karışmama, Özünde iknâ ve ispat olan bir tebliğ. Misal getirerek anlatma: Temsil metodu, Gayri meşrû lezzet içindeki elemleri gösterme, Batılı tasvir etmeme, Muhatap ayırt etmeden cemaate yapılan tebliğ, Toplumun hiçbir tabakasını ihmâl etmeme, Müsbet hareketi esas alma, İzzetli ve kişilikli bir tebliğ...” Sempozyum 7 Haziran Pazar günü yapılan kapanış konuşmalarının ardından sonuç bildirisinin okunmasıyla son buldu. Kapanışta Kur’-ân-ı Kerim okunarak duâ edildi.
KİMLER KATILDI, HANGİ TEBLİĞLER SUNULDU?
Sempozyuma Türkiye'den katılan ilim ve fikir adamları ve bazı tebliğ başlıkları şunlardı: “Risâle-i Nur’un tebliğ esasları-Dr. Mirza İnak, Risâle-i Nur eğitim sisteminde ‘nefis terbiyesi’ ve ‘manevî terakkî-Said Yavuz, Risâle-i Nur’un eğitim sisteminde fertlere verdiği ‘milliyetçilik’ anlayışı-M. Zakir Çetin, ‘Risâle-i Nur Talebeliği’ nedir? Nur Talebesinin vasıfları nelerdir?-Mehmet Köroğlu, Bir Kur’ân tefsiri olarak Risâle-i Nur- Prof. Dr. Musa Kâzım Yılmaz, İslâmî Üniversite kavramı ve “Medresetüzzehrâ” örneği-İdris Tüzün, Bülent Güner, İDSB’den Ali Kurt, Necmi Sadıkoğlu, Salih Kaya ve bilim adamları Prof. Dr. Mustafa Ağırman, Prof. Dr. Ahmed Bakcan” Sempozyuma katılan yabancı bilim ve fikir adamları ve bazı tebliğ başlıkları şunlardı: “Bedîüzzaman Hazretleri’nin tahsil hayatı ve bu tahsilin Risâle-i Nûr’a yansımaları-Prof. Dr. Süleyman Osman (Sudan), Risâle-i Nur ışığında İslâm’ın ve Avrupa Felsefe’sinin eğitim gayesi ve neticelerinin mukayesesi-Prof. Dr. Talat Muhammed Afifi Salim, (Mısır), Risâle-i Nur irşadında akıl ve kalp birlikteliğinin ehemmiyeti-Dr. Muhammed Ratıb Al Nabulsı (Suriye), Bedîüzzaman’ın düşüncelerinin ve dâvâsının Malezya’daki Müslüman gençler üzerinde etkisi-Dr. Fadlullah Jamil (Malezya), Risâle-i Nûr’da eğitim açısından Esmâü’l-Hüsnâ ve tecellileri-Prof. Dr. Abdurrahim Ali Muhammed İbrahim (Sudan), Bedîüzzaman Hazretleri’nin İslâm’a hizmetinin iknâ metodu açısından tahlîli-Dr. Raşid bin Mubarek (Suudi Arabistan), Bedîüzzaman Hazretleri’nin düşüncelerinin ve dâvâsının Malezya’daki Müslüman gençler üzerinde etkisi-Dr. Münir Cuma (Suudi Arabistan), Abdurrahim Makkawi, Kamboçya Bir teklif: “e-Medrese-i Yusufiye”-Dr. Mazhar Huseyni (ABD), Said Nursînin Manevî-Dinî Eğitim Felsefesi: Malezya İçin Dersler-Dr. Ferid Şehran (Malezya), Risâle-i Nur’da eğitimcinin sıfatları-Ahmed Fazlullah (Sudan), Bediüzzaman Said Nursî’nin Eğitim Politikasina Dair Görüşler-S. M. Rasheduzzaman (Bangladeş), Risâle-i Nur hizmetinin toplum tabakalarını eğitim usulleri ve bu meyanda telif edilen risâlelerin tahlili-Muhammed Said (Suriye), Modern Arap dili üslûplarının Risâle-i Nur Külliyatındaki izleri- Dr. Abdunnur Muhammed Mâhî (Suudi Arabistan), Risâle-i Nur’a Eğitim açısından bir bakış-Prof. Dr. Muhammed Ata (Mısır), Risâle-i Nur’un talim ve terbiye sistemindeki ihlâs sırrı -Dr. Ahmed Said en-Necmi (Suudi Arabistan), Av. Abdulmejid Al Mısri (Suriye), Prof. Dr. Sıddik Hayati (Sudan), Muhammed Ali Yasin (Suriye), Abdullah Makki (Sudan), Ferid Hafız (Sudan), Mısır Müftüsü Prof. Dr. Ali Cuma, İDSB Malezya Temsilcisi Ahmed Azam Abdurrahman” |
MUSTAFA GÖKMEN / İSTANBUL 10.06.2009 |
Uzmanlar: Çocuklar karne hediyesine alıştırılmamalı |
OKULLARIN kapanmasına az bir zaman kala velileri çocuklarına sözünü verdikleri karne hediyesi seçimi telâşı sararken, uzmanlar, anne ve babaları çocuklarını karne hediyesine alıştırmaması konusunda uyarıyor. Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Tolga Arıcak, okumanın, öğrenmenin hediye karşılığında olmayacağının anne ve babalar tarafından çocuklara küçük yaşta kavratılması gerektiğini söyledi. Yrd. Doç. Dr. Arıcak, çocukların anne - babalarının yanlış teşvikiyle sınıflarını bir hediye karşılığında geçmeye alıştıklarını, öğrenmek ya da gelişmek için değil asıl amaçları olan bir nesneye (oyuncak, bilgisayar, play station, bisiklet, telefon vb.) sahip olmak için sınavlara hazırlandıklarını ifade etti. Yrd. Doç. Dr. Arıcak, ‘’Anne ve babaların hediye karşılığı öğrenme veya sınıf geçmeye alıştırmaları, öğrencinin gelişimi için de uygun değil. Bazı aileler bu alışkanlıklarını çocukları üniversiteye başlayıncaya kadar sürdürüyorlar. Bu da çocukta ‘sahip olmak’ temelli bir alışkanlık geliştiriyor’’ dedi. Çocuklara öğrenmenin tabiî bir eylem ve ömür boyu devam eden bir süreç olduğunun öğretilmesi gerektiğini belirten Arıcak, şunları kaydetti: ‘’Günümüzde öğretmenler de dahil gerçekten isteyerek ve öğrenmeyi arzulayarak okuma oranı ciddî oranda düşmüştür. Çocuklara öğrenmenin doğal bir eylem olduğunu öğretmemiz lâzım. Anne babalar çocuklarını karne hediyesine alıştırmamalılar. Öğrenme sonucunda gerçekleşen haz ödül olmalı, yoksa alınan hediyeler değil. Aileler elbette ki çocuklarına hediye alacaklar, ama bu okulla ilgili bir koşula bağlı olmadan gerçekleşmeli.’’ Edirne / aa |
10.06.2009 |
Makam aracı bisiklet |
ESKİŞEHİR’DE yapılan spor tesislerinin inşaatında işçilerle çalışıp örnek davranış sergileyen Gençlik ve Spor İl Müdürü Süleyman Arduç, bu defa da makam otomobili yerine bisikletini kullanarak kurumun tasarruf etmesini sağlıyor. Güzel havalarda makam arabası yerine bisiklet kullanmayı tercih ettiğini ifade eden Arduç, şöyle konuştu: ‘’İşe geliş gidişlerde ve tesislerde gezmek için bisikleti tercih ediyorum. Bisiklet sporu insan sağlığına ve ülke ekonomisine büyük katkılar sağlıyor. Ben de bisiklete binerek ülke ekonomisine katkı sağlıyorum. Finlandiya’nın belediye başkanı bile, yaptığı işleri bisikletle takip ediyor ve işine bisikletle gelip gidiyor. Ülkede bisiklete binen kişiye itibarını kaybetmiş gibi bakılmasından üzüntü duyuyorum. Bu yüzden makam sahibi kişiler bisiklet yerine lüks otomobillere binmeyi tercih ediyor. Bazı kişilerden iş yerime bisikletle gidip geldiğim için eleştiriler alıyorum. Ama hiçbirine aldırış etmiyorum.’’ Eskişehir / aa |
10.06.2009 |
Türk gençler ‘’dünyanın en zekileri’’ arasında |
İSTANBUL Lisesinden iki Türk gencinin geliştirdiği robotlar, Intel-ISEF’in ABD’de düzenlediği ve 56 ülkeden bin 563 öğrencinin katıldığı ‘’Uluslararası Gençler Bilim ve Mühendislik Yarışmasında’’ üçüncülük ödülüne lâyık görüldü. İstanbul Lisesi öğrencileri Erdem Başeğmez ve Murat Aslan’ın ‘’altı ayaklı örümcek’’, ‘’iki bacaklı’’ ve ‘’tekerlekli’’ robotların hareketlerinde, elektrik motoru yerine nikel ve titanyum tel kullanarak bir ilke imza atmaları, ABD’li jürinin de büyük beğenisini topladı. Projenin tasarımcılarından Erdem Başeğmez, ABD’nin Reno şehrinde 9–15 Mayıs 2009 tarihleri arasında düzenlenen yarışmada Türkiye’den katılan ekipte yer aldıklarını dile getirdi. Küçük robot tasarımlarında genelde elektrik motorlarının kullanıldığını, ancak bu motorların çok ağır ve büyük hacimli olduklarını aktaran Başeğmez, ABD’deki yarışma için tasarladıkları üç ayrı robotun hareketlerini yalnızca nikel ve titanyum tel kullanarak geliştirdiklerini bildirdi. |
10.06.2009 |
ASYAYLA için kermes |
ANKARA-Pursaklar Yeni Asya hanım okuyucuları tarafından kermes düzenlendi. Ankara’nın Ayaş ilçesine bağlı Oltan Kasabasında yer alan Asyayla Sosyal Tesislerine katkı amacıyla düzenlenen kermese yoğun ilgi vardı. El emeği, göz nuru ve gıda maddelerinin ziyaretçilere sunulduğu kermesin açılışını yapan gazetemiz Yönetim Kurulu Üyesi Sami Cebeci, gençlerin geleceğimiz olduğunu ve onlara sahip çıkılması gerektiğini belirterek, “Gençliğimizi geleceğe hazırlayan böyle bir sosyal tesise her türlü fedakârlığı yaparak katkı sağlayan hanım okuyucularımızı tebrik ediyorum” diye konuştu. Cebeci kermesi duâ ederek açtı. Ankara / Yeni Asya |
10.06.2009 |
Başhekim, hastalarına bakmak için evine gitmiyor |
İSTANBUL Mehmet Akif Ersoy Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. İhsan Çakır, açık kalp ameliyatı yaptığı hastalarıyla ilgilenebilmek için 24 saatini hastanede geçiriyor. Üç ay önce açılan ve 27 Mayıs günü ilk açık kalp ameliyatı yapılan hastanenin başhekimi İhsan Bakır, o günden bu yana neredeyse evine hiç uğramamış. 24 saat hastalarının durumunu takip eden kalp-damar uzmanı, eşi ve iki çocuğuyla günde iki saat görüşüp hastanesine geri dönüyor. Bugüne kadar 3 açık kalp ameliyatı gerçekleştiren Bakır, vazife bilincini şu sözlerle özetliyor: “Bizim için önemli olan ameliyattan sonraki süreç. Bu tip hastalarda en önemli komplikasyonlar ameliyat sonrası yoğun bakım sürecinde çıkıyor. Onlarla annem ve babamla nasıl ilgileniyorsam öyle ilgilenmek zorundayım. Bize emanetler. Gece bırakıp gitsek, Allah göstermesin olumsuz durumlarla karşı karşıya kalabiliriz.” Örnek doktorun, eşi ve çocukları da bu durumu çoktan kabullenmiş. Başhekim, ailesinin anlayışını, “Onlar yaptığım işin önemini biliyorlar” sözleriyle ifade ediyor. Ameliyat olan hastalar ise 24 saat karşılarında bir başhekimi görmekten çok mutlu. İstanbul / cihan |
10.06.2009 |
Mardin’de temizlik kampanyası başlatılacak |
MARDİN Belediyesi, 7 bin yıllık tarihî şehri temiz tutabilmek için temizlik kampanyası başlatıyor. “Mardin’i temizliyoruz” adı altında yarın başlayacak kampanya bir ay devam edecek. Belediye Başkan Yardımcısı Zülfikar Gergez, Mardin’in bütün sokak ve caddelerini sırayla temizleyeceklerini söyledi. Temizlik kampanyası süresince kaldırım taşları kirli ve çarpık beton yığınlarını ortadan kaldırmak için gece gündüz bir temizlik harekâtı başlatacaklarını ifade eden Gergez, “Mardin tarihindeki en büyük ve en kapsamlı temizlik projesini başlatmakla halkımızda temizlik bilincini uyandırmayı amaçlıyoruz” dedi. Mardin / cihan |
10.06.2009 |
AİHM, aile içi şiddet dâvâsında Türkiye’yi haksız buldu |
AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), “aile içi şiddet dâvâsında” Türkiye’yi haksız buldu. AİHM, Türkiye’nin, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) kötü muamele ve işkencenin yasaklanması ile ilgili 3, ayrımcılığın yasaklanmasıyla ilgili 14 ve yaşam hakkıyla ilgili 2. maddelerini ihlâl ettiğine”’ hükmetti. Türkiye, karar gereği, başvuruyu yapan kadına 36 bin 500 avro ödeyecek. Nahide Opuz isimli kadın, 2002 yılında AİHM’e yaptığı başvuruda, kendisini döven, bıçakla yaralayan, ölümle tehdit eden ve daha sonra İzmir’e kaçarken annesini tabancayla vurarak öldüren eski kocası H. O’ya karşı devletin kendisini “etkili bir şekilde koruyamadığı” şikayetinde bulunmuştu. 1972 yılında doğan ve halen Diyarbakır’da yaşayan kadın, 1990 yılında tanıştığı ve 1995 yılında evlenerek üç çocuk sahibi olduğu H. O’nun sürekli kendisine şiddet uygulamasına ve tehdit etmesine rağmen, mahkemelere yaptığı başvurularda etkili sonuç alamadığı görüşünü savunmuştu. AİHM’den yapılan açıklamada, H. O’nun 1995 ve 1998 yılları arasında, şikâyet başvurusu yapan kadını ve annesini arabayla ezme girişiminde bulunduğu, bıçakla yaralama ve şiddetli şekilde dövmek gibi suçlar işlediği bildirildi. Açıklamada, “Bu ağır suçlara ve tıbbî raporlara rağmen, H. O’nun hakkında yeteri delili bulunmadığı için önce dava açılmadığı, daha sonra yapılan duruşmalar sonucunda ise üç ay hapis cezası aldıktan sona bunun da para cezasına çevrildiği” belirtildi. “Başvuru yapan kişinin eski kocası tarafından 2001 yılında bıçaklandığı” kaydedilen açıklamada, “Bu suçtan dolayı da H. O’nun sadece sekiz taksitle ödemek üzere 840 bin Türk Lirası para cezasına çarptırıldığı” bildirildi. Açıklamada, başvuru yapan kadın ve annesinin, yine ağır tehditler yüzünden bu dava ile ilgili başvurularını geri çekmek zorunda kaldıkları kaydedildi. AİHM’den yapılan açıklamada, başvuru yapan kadının, annesi ile birlikte 2002 yılında İzmir’e kaçma teşebbüsünde bulunurken, H. O’nun kendilerini bulduğu ve arabada annesini tabancayla vurarak öldürdüğü belirtildi. Ömür boyu hapse mahkum olan H. O’nun 2008 yılında serbest bırakıldığı kaydedilen açıklamada, bu kişinin tekrar tehditlerini sürdürmesinin ardından, eski karısının Türk adlî makamlarına şikâyette bulunduğu, kadının avukatının da AİHM’e, “Türk yetkililerin müvekkilini yeterli şekilde koruyamadığı” şikâyetinde bulunduğu bildirildi. Strasbourg / aa |
10.06.2009 |
Tersanede patlama: 1 ölü |
TUZLA Tersaneler Bölgesi’ndeki Çelik Tekne Tersanesi’nde yapımı süren bir gemideki patlamanın ardından yangın çıktı. Kazan bölümünde mahsur kalan 1 işçi vefat etti. Yangın sebebiyle kazan dairesinde mahsur kalan 3 işçiden 2’si yaralı kurtarıldı. Mahsur kaldığı yerde yanarak vefat eden işçinin Hüseyin İbir (29) olduğu belirlendi. Olayda yaralı kurtarılan ve Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedaviye alınan Süleyman Kargı’nın sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu ve vücudunda yanıklar olduğu bildirildi. Tedavisi süren diğer yaralı Sait Ahmet’in sağlık durumunun ise iyi olduğu öğrenildi. Yetkililer, patlamanın geminin kazan bölümünde yapılan çalışma sırasında gaz sıkışmasından meydana geldiğinin tahmin edildiğini belirtti. İbir’in cesedi, otopsi için Adlî Tıp Kurumuna gönderildi. İstanbul / aa |
10.06.2009 |
3 milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması istendi |
BAZI milletvekillerinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin 3 ayrı Başbakanlık Tezkeresi, TBMM Başkanlığına sunuldu. MHP Tokat Milletvekili Reşat Doğru, DTP Van Milletvekili Özdal Üçer ve AKP İstanbul Milletvekili İbrahim Yiğit’in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki Başbakanlık Tezkereleri, TBMM Anayasa-Adalet Karma Komisyonuna sevk edildi. Ankara / aa |
10.06.2009 |
Adlî Tıp önünde bomba paniği |
Yenİbosna’dakİ Adlî Tıp Kurumu önünde unutulan şüpheli çanta, bomba paniği sebep oldu. Bomba imha uzmanları tarafından fünye ile etkisiz hale getirilen çantanın içinden bez parçaları çıktı. Olay, saat 23.00 sıralarında Yenibosna’da bulunan Adlî Tıp Kurumu binasının önünde meydana geldi. Adlî Tıp Kurumu’nun güvenlik görevlileri tarafından fark edilen şüpheli çanta hemen polise bildirildi. Olay yerine gelen polisler, çantanın bulunduğu yeri güvenlik çemberine aldı. Çantanın bulunduğu caddeyi trafiğe kapatan polisler, olay yerine bomba imha uzmanı ekipleri çağırdı. Bomba imha uzmanı özel kıyafetini giydikten sonra, şüpheli çantanın yanına yaklaşarak fünyeyi yerleştirdi. Fünye ile patlatılan çantadan bez parçaları ve masa örtüsü çıktı. Olay yerinde yapılan incelemelerin ardından cadde trafiğe açıldı. İstanbul / cihan |
10.06.2009 |
Yaralı turistler taburcu oldu |
Nevşehİr’de turist grubunu taşıyan balonunun düşmesi sonucu yaralanan 9 turist, tedavilerinin tamamlanmasının ardından taburcu edildi. Acıbadem Kayseri Hastanesinden yapılan yazılı açıklamada, Nevşehir’den 4’ü kadın 9 turistin yaralı olarak hastanelerine sevk edildiği hatırlatıldı. Turistlerin tedavilerinin tamamlandığının belirtildiği açıklamada, İngiliz uyruklu Susan Lewis (54), Brian Lewis (56), Juliet Boas (54), Malcolm William Gauld (66), Michael Miners (31), Michael Coles(66), Carol Coles (62), Geraldine Wrigh (55) ve Fransız uyruklu David Mosca’nın (34) taburcu edildiği bildirildi. Kapadokya’da 29 Mayısta meydana gelen kazada, tur için katıldıkları balonunun düşmesi sonucu 1 kişi ölmüş, 10 kişi yaralanmıştı. Kayseri / aa |
10.06.2009 |
Sağlık çalışanları üniversiteli oluyor |
Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci yaptığı açıklamada sağlık çalışanlarına lisans tamamlama hakkı veren protokolün imzalandığını bildirdi. Kahveci açıklamasında Türk Sağlık-Sen olarak yıllardır yürüttükleri mücadelenin sonuçlandığına dikkat çekerek “Sendika olarak YÖK ve Sağlık Bakanlığı nezninde yürüttüğümüz çalışmalar sonucunda lisans tamamlama protokolü imzalanmıştır. Anadolu Üniversitesi’nin bu yıl eğitime başlayamayacak olması dolayısıyla YÖK, lisans tamamlama için üç ayrı üniversiteye yönlendirme yaptı. Sağlık Bakanlığı, bu üniversitelerle protokolü imzalayarak lisans tamamlamayı hayata geçirmiştir” dedi. Kahveci, lisans tamamlama yapmak isteyen personel, bağlı bulundukları İl Sağlık Müdürlüklerinin internet sitesi aracılığıyla kayıt için müracaatta bulunacağını belirtti. Ankara / cihan |
10.06.2009 |
İDO, sefer sayısını arttırıyor |
İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO), mevsim yoğunluğu, Ramazan ayı ve okulların açılış-kapanış tarihlerini dikkate alarak yaz tarifesine geçiyor. İDO, 15 Haziran - 23 Eylül tarihleri arasında bazı hatlarda sefer sayısını arttırıyor. İDO’dan yapılan açıklamada, okulların açılış-kapanış tarihleri, Ramazan ayı ve yaz mevsimiyle artan yolcu talebi dikkate alınarak düzenlenen yaz tarifesinde iç hatlardaki deniz otobüsü, feribot ve vapur seferlerinin arttırılacağı, dış hatlarda yer alan Marmara’nın sayfiye bölgelerine dönük ek seferlerle yolculara alternatif ulaşım imkânları sunulacağı belirtildi. İstanbul / cihan |
10.06.2009 |
Gündoğdu’dan şehit imamın ailesine ziyaret |
MEMUR-SEN Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, 44 kişinin öldüğü Mardin’deki katliamda şehit edilen Beypazarlı İmam Kazım Ozan’ın ailesini ziyaret etti. Gündoğdu, ziyarette Memur-Sen’e bağlı Diyanet-Sen üyesi olan Hacı Kazım Ozan’ın ailesine SBN sigorta ile yapılan Grup Ferdi Kaza Sigortası kapsamında vefat tazminatı olan 15.000 TL’lik çeki Baba İzzet Ozan’a takdim etti. Memur-Sen Genel Başkanı Gündoğdu, aileye takdim ettikleri temsili miktarın şehit İmam’ın kaybını telâfi edemeyeceğini belirterek, memuriyetini gönülden yerine getiren Kazım Ozan’ın hakkının ödenemeyeceğine dikkat çekti. Böyle bir evlat yetiştirdikleri için aileye teşekkür eden Gündoğdu, “Kazım kardeşimiz, bir imam olmanın ötesinde kendisini insanlara hizmete adayan biri olarak da gönüllerde yer etti. Biz de istenmeyen bu durumlar için üyelerimizi sigortalamıştık. Sizlerin bazı kısmi giderlerinize katkısı olacağına inanıyoruz. Allah kardeşimize rahmet, geride kalan ailesine sabır versin. Mekanı cennet olsun” diye konuştu. Daha sonra okunan Kur’ân-ı Kerim’in ardından Hacı Kazım Ozan’ın Beypazarı Şehitliği’nde bulunan mezarı ziyaret edilerek duâlar okundu. Ankara / Recep GÖREN |
10.06.2009 |
DTP’li başkanlar ağır cezalık |
TERÖR örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın zehirlendiği iddialarıyla ilgili ortak açıklama yapan belediye başkanlarının, özel yetkili Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmalarına karar verildi. Diyarbakır 2. Sulh Ceza Mahkemesi, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyetinde 4 Mart 2007 günü yaptıkları ortak açıklama sebebiyle haklarında, “Suçu ve suçluyu övmek” suçundan dava açılan dönemin DTP’li 54 belediye başkanı hakkında “görevsizlik kararı” vererek, dosyayı özel yetkili 5. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi. Mahkemenin gerekçeli kararında, “Terör örgütünün amacı doğrultusunda gerek Abdullah Öcalan’ın cezaevinde zehirlendiği yolunda sürekli olarak açıklama yapılarak bu hususun gündemde tutulması, gerekse terör örgütü PKK’dan ‘Kürt muhalefeti’ diye söz edilmesi nedeniyle sanıkların terör örgütünün amaçları doğrultusunda hareket ederek, örgütün propagandasını yaptıkları belirlenmiştir. Yargılamanın CMK 250. maddesi ile yetkili ağır ceza mahkemelerine ait olduğundan görevsizlik kararı verilmiştir” denildi. Diyarbakır / aa |
10.06.2009 |
Öğretmenler endişeli |
BAĞIMSIZ Eğitimciler Sendikası (BES), “İşte Öğretmen” araştırmasıyla öğretmenin profilini çizdi. Buna göre, öğretmenlerin yüzde 69.5’i yaptığı görevden mutlu değil, yüzde 91.5’i de geleceğe güvenle bakamıyor. Ankara, İstanbul ve İzmir’de yapılan araştırmada 494’ü kadın toplam 1109 öğretmene, çeşitli sorular yöneltildi. Araştırmada, “Öğretmen olmak sizi mutlu ediyor mu?” sorusuna öğretmenlerin yüzde 23.’i “evet” cevabını verdi. “Yeniden seçme şansınız olsa öğretmen olur muydunuz?” sorusunu, katılımcıların yüzde 61.2’si olumsuz cevapladı. Araştırmaya göre, öğretmenlerin yüzde 39.9’u öğretmen olmanın kendilerine “gelecek garantisi”, yüzde 31.9’u emeklilik hakkı, yüzde 19.2’si sosyal güvence, yüzde 6.7’si sağlık güvencesi sağladığını düşünüyor. Öğretmenlerin yüzde 44.7’si yaptığı işi “rutin”, 14.6’sı “sıkıcı”, yüzde 4.1’i “yaratıcı”, 3.9’u “zevkli” bulurken, yüzde 32.5’i fikir belirtmedi. Maaşlarının düşüklüğünden yakınan öğretmenlerin yüzde 64.9’u aldığı ücretin ihtiyacını karşılamadığını, yüzde 91.9’u maaşlarıyla yatırım yapamadığını, yüzde 86.3’ü maaşı haricinde desteğe ihtiyaç duyduğunu ifade etti. “Sosyal etkinliklerine” ilişkin soruları da cevaplayın öğretmenlerin yüzde 80.1’i her gün gazete alamadığını, yüzde 89.5’i sinema, tiyatro, konser gibi etkinlikleri takip edemediğini, yüzde 78.9’u her yıl düzenli tatil yapamadığını bildirdi. Ankara / aa |
10.06.2009 |
İstanbul pek yaşanabilir değil |
İNGİLİZ The Economist dergisinin dünyadaki şehirleri ‘’yaşanabilirlik’’ sıralamasına göre belirleyen araştırmasında, birinci sıraya Kanada’nın Vancouver şehri yerleşti. Vancouver’in hem Kanada’nın güçlü alt yapısı, hem de şehrin hayata dair sunduğu kendine özgü kolaylıkları sebebiyle ilk sıraya oturduğu listede, son dönemde yaşanan krizlerle dünya gündemine oturan Zimbabve’nin başşehri Harare ise sonuncu oldu. Dünya çapında 140 şehrin hayat kalitesi açısından 30 ayrı kritere göre değerlendirilen uzmanlar, çalışmaları sırasında kriterleri; istikrar, sağlık hizmetleri, kültürel hizmetler-çevre, eğitim ve alt yapı olarak sıralanan 5 ana kategoride ele aldı. Araştırmada 100 üzerinden puan verilen şehirlerden 1 puan alanlar ‘’tahammül edilemeyecek kadar kötü’’, 100 puan alanlar ise ‘’ideal şehir’’ olarak nitelendi. İstanbul, 60,6 puanla dünyada yaşanabilirlik açısından 110. sıraya yerleşti. Uzmanlar, 80 ve üzerinde puan alan şehirlerin varsa bile sorunlarının genel hayat kalitesini etkilemediğini belirtti. Bölgesel olarak Batı Avrupa şehirleri hayat kalitesi açısından ortalamanın üzerinde puan tuttururken, bu bölgeyi Kuzey Amerika, Asya ve Avustralya, Doğu Avrupa, Latin Amerika, Orta Doğu ve Kuzey Afrika, Orta ve Güney Afrika bölgeleri izledi. Yunanistan’ın başşehri Atina’nın 63. sırada ve Avrupa ortalamasına göre çok geride olduğuna dikkati çeken uzmanlar, şehrin 81,2’lik puanla, eğitim ve alt yapıdaki ciddî sorunlarıyla bölgesel ortalamanın çok altında kaldığını bildirdi. Economist’in yaşanabilirlik sıralamasında 98 puan tutturarak birinci sıraya oturan Vancouver’ı, Avusturya’nın başşehri Viyana, Avustralya’nın ikinci büyük şehri Melbourne, Kanada’nın Toronto ve Avustralya’nın Perth şehirleri izledi. İlk beşte yer alan bu şehirlerin ardından da Kanada’nın Calgary, Finlandiya’nın başşehri Helsinki, İsviçre’nin Cenevre, Avustralya’nın Sidney ve İsviçre’nin Zürih şehirleri, ilk 10’u tamamladı. Fransa’nın başşehri Paris’in 17., Danimarka’nın başşehri Kopenhag’ın 21., Hollanda’nın başşehri Amsterdam’ın 26., Belçika’nın başşehri Brüksel’in 27. ve ABD’nin başşehri Washington’un 35. sırada yer aldığı listede diğer bazı şehirler şu şekilde sıralandı: ‘’Madrid 39, Reykyavik 41, Manchester 46, Dublin 49, Milano 50, Londra 51, Roma 52, Lizbon 57, Seul 58, Prag 60, Buenos Aires 61, Atina 63, Petersburg 67, Moskova 69, Abu Dabi 74, Pekin 76, Tel Aviv 77, Sofya 79, Şanghay 84, Budapeşte 85, Dubai 87, Johannesburg 92, Sao Paulo 92, Doha 96, Amman 96, Almatı 99, Bangkok 100, Belgrad 101, Tunus 103, Meksiko 105, Trablus 107, Bakü 109, İstanbul 110, Riyad 111, Şam 113, Kahire 114, Cidde 116, Taşkent 121, Cakarta 123, Bogota 127, Tahran 129, Dakar 131, Katmandu 133, Karaçi 135, Dakka 139 ve Harare 140.’’ Londra / aa
|
10.06.2009 |
Kanseri anında ve doğru teşhis eden cihaz |
HER YIL 510 bin kadın rahim ağzı kanserine yakalanıyor ve 288 bini bu hastalık sebebi ile ölüyor. Rahim ağzı kanserinin tesbitinde, TruScreen adlı yeni cihaz klâsik testlerde yaşanan sorunlara köklü çözümler sunuyor. Türkiye’de yeni uygulanmaya başlanan TruScreen ile rahim ağzı kanseri taraması objektif bir şekilde yapılıyor ve diğer testlere göre rahim ağzı kanseri öncüllerini yüzde 22 daha doğru tesbit edebiliyor. Sonuçlar ise anında alınabiliyor. TruScreen’in Türkiye yetkililerinden yapılan açıklamada, “TruScreen ‘klâsik tarama testlerinin farklı bir versiyonu veya geliştirilmiş bir hali’ değildir. Cihaz, yalnızca yüzeysel hücre örneklerini değil, rahim ağzı dokusunu yerinde inceleme imkânı sağlıyor. Klâsik yöntemlerin dezavantajlarını avantaja çeviriyor. TruScreen gelişmiş ülkelerin yanı sıra gerekli altyapının olmadığı ülkelerde kaliteli rahim ağzı kanseri tarama programlarının hayata geçirilebilmesi için üretilmiştir. TruSceen, farklı etnik ve coğrafi bölgelerden 5 binden fazla kadın üzerinde denendi. Yeni cihaz tarama yapılan kişide acı ve rahatsızlığa sebep olmuyor” denildi. Cihaz ve yöntemle ilgili detaylı bilgi için: www.anindasonuc.com ve www.truscreen.com.tr sitelerinin ziyaret edilebileceği belirtildi. İstanbul / Yeni Asya |
10.06.2009 |
80 yaşında 9. kez üniversite sınavına girdi |
ÇİN'DE yapılan üniversite giriş sınavına 9. kez katılan 80 yaşındaki Vang Şia, 2001’den beri sınava girdiğini söyledi. China Daily gazetesinin haberine göre, Nancing şehrinde yaşayan Vang, sınava ilk kez girdiği 2001 yılından itibaren, Çin’in sınava katılan en yaşlı öğrencisi rekorunu elinde bulunduruyor. 72 yaşından beri sınava giren Vang, sınava girerken hiç heyecanlanmadığını hatta hiçbir şey hissetmediğini belirterek, bazen sınavdan çıkarken bazı soruları yapması gerektiğini hatırladığını kaydetti. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından üniversite giriş sınavındaki evlilik ve yaş durumuyla ilgili kısıtlamalar 2001 yılında kaldırılmıştı. Bu değişikliğin ardından çok sayıda Çinli üniversite sınavına girmeye hak kazandı. Nancing Üniversitesi Tıp Fakültesine 2002 yılında özel öğrenci statüsüyle başvuran ve 5 yıl bütün dersleri alan Vang, mezun olabilmek için üniversite giriş sınavında başarı göstermesi gerektiğini kaydetti ve bu sefer sınavın geçmiş yıllara göre daha başarılı geçtiğini ifade etti. Pekin / aa |
10.06.2009 |