"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şu “Kur’ân” Müslümanları’mız…

Orhan Ali YILMAZ
03 Nisan 2024, Çarşamba
Arapça, çok anlamlı bir özdeyiş var “Hâlif; tuğref…” diye.

Yani “Muhalefet et; tanınırsın...”

Bu, kerâmeti kendilerinden menkûl muhterem zevâtımız, “Ümmet’in Genel Kabulleri” olan şu İcma’ya aykırı şeyler söylemeyi, şu sözüm ona “Fetvalar” vermeyi adeta kendilerine “meslek” edinmişler, hem de “meziyet” addetmişler…

Çoğunluğu, şu prof titrili bu ilâhiyatçılarımız, ellerine, sadece ve de yalnızca Kur’ân’ı almışlar, sadece oradan hareketle, “İslâm’da bu vardır, şu yoktur!” kesinliğinde, hem bizlere, hem de şu Ümmet’e durmadan ahkâm kesiyorlar…

Şu mâlum televizyon, hem de medya kanallarında…

Bir de şu kitaplarında…

Ramazan Ayı gelince de -her nedense- kemiyyeten, şu sayıca daha bi’çoğalıyorlar…

Hadisler’i, Sünnet’i, hem de İcma’yı “Delil” kabul etmedikleri için, doğrudan Kur’ân’a yöneliyorlar…

“Bunda bulduğumuzu alırız, bulamadığımızı bırakırız…” cümlesi üzerinde “icma” etmiş gibi duruyorlar, görünüyorlar…

Kur’ân’ın kelimeleri, şu kökenleri ile ilgili, çok ciddî, hem de pek derin “etimolojik” ve de “filolojik” tartışmalara, bazen de “tahlillere” girişiyorlar…

Aslında, tam da Hz. Ali’nin karşısında onunla savaşan, çoğu “Kurrâ Hâfız” bulunan şu Hâriciler’in “tenasüh” etmiş gürûhu görüntüsünde, tam da şu “Günümüz Hâricileri” ismine tam mâsadak, hem de lâyık bir vaziyet sergiliyorlar…

Tek farkları şu ki, şu alınları, şu “kesret-i secde”den dolayı henüz “nasır” bağlamamışlar…

Yani onlar kadar “dindar” değiller…

Duayenleri bulunan Yaşar Nuri Öztürk’ün bıraktığı bu sazı, şimdi başkaları şu başka makam, hem de farklı bestelerde çalıyorlar…

Ama onun kadar birikimli, donanımlı, hem de başarılı değiller…

Bazen şu “yanlış tellere” basıyorlar…

Makam, hem de besteler, ara sıra karışıyor…

Bazen de istemeyerek de olsa “detone” oluyorlar…

“Kimler mi bunlar” dediniz?..

Genelde, şu soy ismi ile “makûsen mütenasip” kimselerimiz, meşhurlarımız bunlar…

Hz. Peygamberi Kur’ân’dan çıkarıp, şu “kendi akıllarını” onun yerinde “ikâme” ediyorlar…

Bu tasarruflarıyla Sünnet’den “i’tizal” ettikleri, ayrıldıkları için de, şu M’utezile Mezhebi’nde dâhil oluyorlar…

Ve “dalâlete” düşüyorlar…

“İ’tezele ‘annâ…”

Hasan-ı Basrî’nin, şu ders halkasını terk ile ondan ayrılan Vâsıl bin Atâ’nın şu vaziyetine tam mâsadak oluyorlar…

Okunma Sayısı: 1838
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı