Birinci Dünya Harbi başlarında (1914-15) İngiltere ile tam ittifak halinde Osmanlı topraklarına saldıran Rusya, 1917’de yaşadığı iç kargaşa sebebiyle savaştan çekildi. Menşevikler (Çarlık) ile Bolşevikler (Komünizm) arasında yaşanan iktidar kavgasını komünistler kazanınca, Rusya’da Bolşevik devrimi gerçekleştirildi. Devletin ismi de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) olarak değiştirildi. Tabiî, üç senedir toplanan savaş esirleri yine de serbest bırakılmadı. Nitekim, Üstad Bediüzzaman da aynı yıllarda Rusya’da esir olarak bulunuyordu. Kendisi yaralı halde esir düştüğünde (1916) Çarlık rejimi vardı; 1918’de firar ettiğinde ise Bolşevikler yeni rejimi kurmuş durumdaydı.
Yani, Dünya Harbinin nihayetine kadar da Osmanlıya karşı muhalefetini bir şekilde sürdüren Rusya, İstiklâl Harbinin başlamasıyla birlikte yeni Türkiye’nin kurulduğu Ankara hükümeti ile dost geçinmeye başladı. Bu dostluğun bir nişanesi olarak da, 1920 senesinde gemiler dolusu silâh, mühimmat, altın ve para yardımında bulundu. Söz konusu yardım, yapılan anlaşma gereği İstiklâl Harbinin bitimine kadar devam etti.
İşte, 8 Ekim’de Trabzon Limanına gelen o gemilerden birinin içindeki malzemeler 9 Ekim günü hemen boşaltılarak Erzurum’a doğru sevk edilmeye başlandı. Kayıtlara göre, gelen para miktarının “Bir milyon adet altın ruble” olduğu belirtiliyor. (TTK yayını “Atatürk ve TC Tarihi Kronolojisi”)
NOT: Bu arada ilk yardım partisi 8 Eylül 1920’de yine Trabzon Limanında teslim alınmış olduğunu belirtmiş olalım.
★
Yeni Türkiye hükûmeti ile yeni Rusya hükûmeti, yani Ankara ile Moskova arasında yapılan diplomatik görüşmeler, 1920 senesinin Mayıs ayında Moskova’da yapıldı:
Rusya’ya giden Ankara hükûmeti heyetinin başında, muhtelif bakanlıklarda da bulunmuş olan Yusuf Ziya (Tengirşenk) Bey vardı. Heyetin ikinci adamı ise, yine bakanlık tecrübesi olan Dr. Rıza Nur idi.
Dr. Rıza Nur, “Hayat ve Hatırat”ında Moskova görüşmelerini çok detaylı şekilde anlatıyor. Daha başka kaynakların da naklettiğine göre, Dışişleri Bakanı Çiçerin, Türkiye’ye yapılacak yardım meselesini biraz ağırdan alıyordu. Ne var ki, Lenin ile Stalin, hatta Troçki, ondan farklı düşünüyordu; yani Çiçerin’den daha istekli davranıyordu. Bilhassa, Ankara hükûmetinin başında Mustafa Kemal’in bulunması, onların daha istekli davranmasını sağlıyordu. Araları iyiydi yani. Nitekim, 9 yıl sonra Rusya’dan sınır dışı edilen Troçki’yi kabul eden tek devlet başkanı Mustafa Kemal ve onun kurmuş olduğu tek parti hükümeti oldu. Troçki, komünizmi dünyanın başına geçirme yönündeki idealini Adalar’da yazıp kitaplaştırdı.
★
İstiklâl Harbi boyunca, Sovyet Rusya’nın Türkiye’ye para, silâh ve cephanelik yardımında bulunmasını yadırgayanlar olmuştur. Bazı kimseler, günümüzde bile bu realiteyi kabul etmek istemiyor. Oysa, o tarihte iki ülkenin müşterek muhalefeti İngiltere öncülüğündeki “Batı bloku”dur. Rusya, Avrupa devletlerinin İstanbul ve Anadolu’yu işgal etmesini ve bu coğrafyada hâkimiyet kurmasını istemediği için, Türkiye’ye mecburiyetle yardım ediyor. Dolayısıyla, bu noktada Türkiye’nin millî menfaati ile Rusya’nın stratejik menfaati birbiriyle örtüşmüş durumdadır.
Bolşevik Rusya, Ankara hükümetine yapmış olduğu yardım karşılığında, Azerbaycan Cumhuriyetinin işgaline göz yumulmasını istiyor. Onun bu isteğine de o tarihte maalesef uyulmuş, yani göz yumulmuş görünüyor.