Bir bilmecem var. Çifçinin birisi teknesiyle; kurt, kuzu ve otu karşıya geçirmek ister. Ancak tekne küçüktür ve her defasında yalnızca birisini karşıya geçirmek zorundadır.
Otu karşıya geçirirse kurt kuzuyu, kurdu karşıya geçirse, kuzu otu yer. Kuzuyu karşıya geçirirse bu kere de ya karşıda ya da bu kıyıda, biri, birisini mutlaka mideye indirecektir. Şimdi bu çiftçi ne yapmalıdır?
Bilmecenin cevabını yazımızın sonuna bırakıyoruz. Bugünlerde ülkemizde herkesin içine bir “kurt” düştü.
A millî futbol takımı oyuncularından Merih Demiral, Avusturya maçında gol attıktan sonra, golü “bozkurt” işareti yaparak kutladı. UEFA, Merih’e, bu hareketi sebebiyle 2 maç men cezası verdi.
UEFA’nın bu kararı doğru muydu, başka millî takımların oyuncularına ceza verilmezken Merih’e ceza verilmesi çifte standart mıydı, bu tartışmalara girmeyeceğiz. Bizim maksadımız kurtlarımızı dökmek.
Merih’in bozkurt işareti sonrası, sosyal medyada şöyle bir furya başladı: Bozkurt işareti aslında Türk’lerin bin yıldan beri kullandığı bir sembolmüş. Bozkurt işareti asla siyasi bir partiyi çağrıştırmıyormuş.
Kurt, Türk’ler için önemli bir hayvanmış, Türk’leri ergenekondan çıkarmış. Kurda herkes itaat etmeliymiş. Güçlüymüş, asilmiş, yalnız gezermiş. Kimseye eyvallah etmezmiş.
Aklıselim, tarihte pek de karşılığı olmayan bu güzellemelere çok itibar etmedi. Ancak bizim de içimize bir kurt düştü ve çevremize kurdun onlar için çağrıştırdığı şeyleri sorduk.
Buyurun cevapları:
- “Kurda bizim oralarda “canavar” derler. Acıması yoktur. Yemeyeceği hayvanı dahi keyfi için öldürür, tüm sürüyü telef eder.”
- “Kurt deyince benim aklıma ‘Alman kurdu’, ‘Sibirya kurdu’ gibi şeyler geliyor. Kurt deyince zihnimde yerli ve millî şeyler gelmediği için üzgünüm.”
- “Kurt, kin ve intikam duygusu besleyen bir hayvandır. ‘Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz’ derler. “
- “İstenilen her şeyi sorgusuzca yapan bir millet haline geldik. Kapitalizm bizi mankurtlaştırdı. Kurt denilince aklıma ‘mankurt” geldi nedense!”
- “Kurt güven vermeyen bir hayvandır. Boşa dememişler ‘kurda kuzu emanet edilmez’ diye. Kurt yaptıklarından pişman olsa dahi geçmiş günahları sebebiyle ona yine güvenmezler. Çünkü yaman kurdun adı yese de yaman, yemese de yamandır.”
- “Kurt yalnızca genç ve güçlüyken sevilen ve saygı duyulan bir hayvandır. Gücünü kaybettiğinde ona şefkat göstermezler, merhamet etmezler. Yaşlı kurdu, evvela genç kurtlar parçalar. Çünkü kurtlukta düşeni yemek kanundur. Kurt kocayınca köpeklerin maskarası olur…”
Bu kadarı kâfi. Bozkurt işaretinin olmasa da bir hayvan olarak kurdun Türk tarihinde yeri olduğu doğru.
Ancak bu cevaplardan anlıyoruz ki kurda; asil, güçlü, kimseye eyvallah etmeyen gibi kahramanlık anlamlarını yükleyen Türk halkı değil, devlet yöneticileri.
Çünkü onlar; yalnız gezen kurtlar, yani tek adam olmak istiyorlar. Halk, onlara itaat etsin, hesap soramasın ve onlar daima sürüye liderlik etsinler. Kahramanlık, sevap ve başarılar onların hanesine yazılsın. Hata ve günahlar için sürüye ceza kessinler.
Kurdun halktaki karşılığı ise hiç de hoşa gidecek türden şeyler değil. O halde bugün birileri, kurdu bütün bir halkın kahramanı ve sembolü haline getirmeye çalışıyorsa, niyetleri kurdu karşıya geçirmek olsa gerek.
Tüm bu bilmeceler, kurdu dereden geçirmek için.