Zamanında radyonuzla, televizyonunuzla, gazetenizle aktif bir şekilde gönüllü olup o partinin reklamını, propagandasını yaparak, parti ile iç içe olmak yerine biraz mesafeli dursaydınız; deyim yerinde ise onların arka bahçesi durumuna gelip, politize olmak gibi bir tavır içine girmeseydiniz…
Asli vazifeleri dine hizmet olan cemaatlerin, bu sorumluluklarını kulak ardı ederek, dünyevi makam-mevkiler peşinde koşmalarının riskli, tehlikeli olduğunun farkına varıp böyle hâl ve davranışlardan kaçınabilseydiniz…
Hiçbir gayeye, hiçbir şeye alet olmaması gereken iman-Kur’an hizmetlerini, istiğna düsturlarını dikkate alarak, hiçbir kimseden maddi herhangi bir talepte bulunmadan, ticari işlerinize alet etmeden yapsaydınız…
Üstad Bediüzzaman’ın; kendisine teklif edilen o celbedici makam-mevkileri, maaşları, köşk ve sarayları hiç tereddüt etmeden reddettiği gibi, desteklerde bulunduğunuz siyasi iktidarın size verdiği makam-mevkileri ve maddi imkânları reddetseydiniz…
Devlet adına size tanınan bütün avantajların, hizmetlerinize sunulan bütün imkânların, bütün makam-mevkilerin, balıkçının balığı avlamak için oltaya taktığı bir yem misali olduğunu; ferasetiniz ve basiretiniz ile görüp, kurulan tuzağa düşmeseydiniz…
Nadir de olsa, Üstad Bediüzzaman’ı örnek aldığınızı; onun çağlara ışık tutan eserlerinden faydalandığınızı beyan ediyordunuz. Hemen her konuda olduğu gibi siyasi ve içtimai mevzularla ilgili olarak nazarlara verdiği ölçülere ve prensiplere, ikazlara ve tavsiyelere uygun tavır ve tercihlerde bulunsaydınız…
Bu meyanda Yeni Asya’nın size yönelik yaptığı samimi ve dostça tavsiyeleri dikkate alıp o çerçevede, belki de farkında olmadan yaptığınız hatalarınızdan ve yanlışlarınızdan vazgeçseydiniz…
Evet bu ve benzeri hataları ve yanlışları yapmasaydınız, fırsat kollayan derin karanlık güçlere bu malzemeleri vermeseydiniz, bu ülkede 15 Temmuz belası yaşanır mıydı bilemiyoruz.
Ve senelerce desteklerde bulunduğunuz siyasi iktidar tarafından size toptan “darbeci” damgası vurulur muydu? Daha da içler acısı olanı, sorgusuz sualsiz bir şekilde binler insan işinden gücünden edilerek hapishanelere doldurulur muydu acaba?
15 Temmuz gibi; büyük bir fitneyi tetikleyen, bütün bir milleti hedef alan ve nice maddi ve manevi yıkıma sebep olan bir musibete rağmen, aradan geçen bunca zamana rağmen, “Hangi yanlış anlayışlarımız, hangi fiilimiz kadere fetva verdirdi ki bu belaya bu felakete maruz kaldık?” denilerek ibret ve ders alındı ise ne âlâ…
Garip olan; bir zamanlar deyim yerinde ise aralarından su sızmayan, birbirleriyle sıkı fıkı olan; siyasi iktidar ile, sonradan terör örgütü olarak damgalananlar arasında cereyan eden ve nice maddi manevi tahribata sebep olan kavgadan ibret almayıp ders çıkarmayan bazı dinî cemaatlerin de, siyasi iktidar ile kol kola girip makam-mevki peşinde koşuyor olmalarıdır maalesef...