Üstad’ın tabiriyle “Büyük Ruhlu Küçük Ali”. 1907-1908 doğumlu Küçük Ali ağabey, 1974 yılında Isparta Kuleönü’nde (Küçük bir köy idi Kuleönü o zamanlar) vefat etmiştir. Barla’ya gittiğimiz zaman ziyaret ederdik.
Bize ders yapardı. Mesela Resailin Nur, Risaletin Nur, Risale-i Nur ve bunların ifade ettiği manaları ilk olarak ondan öğrendik. Beşinci Şua ve İnna Atayna sırlarını Üstad Hazretlerinden duyduğu şekilde anlatırdı. Kuleönü’nden çıkar, dağlardan dört beş saatte Barla’ya gider ve buluşma yerine gelen Hazret-i Üstad ile buluşur, yeni yazılan Risaleleri alır ve tekrar Kuleönü’ne döner, acele olarak ağabeyi Mustafa Sarıbıçak (Öyle tanınır) ile nüshaları çoğaltıp, Nur postacılarıyla Sav’a gönderirler. Üstad Hazretlerinin tabiriyle bin kalemle Nur’a hizmet eden Sav Köyü hemen nüshaları çoğaltır ve tashih için tekrar Üstad Hazretlerine götürülür. Bu ağır şartlar altında Risale-i Nur’u 17 veya 19 defa yazmıştır. Altı bin küsur sayfa olan Risale-i Nur’u Osmanlıca olarak bu sayılarda yazması elbette harikadır, İnayet-i İlahiyedir.
Kırk sene devamlı şekilde Risale yazmış. Biz kendisiyle görüştüğümüzde 35 senedir yazdığını ve bu zaman diliminde çok yakın olan Isparta’ya sadece dört defa gittiğini söylerdi. Kendisine “Ağabey otuz beş senedir yazıyorsunuz, peki ne bekliyorsunuz?” şeklindeki sualimize “Sadece Allah rızasını…” şeklinde cevap verdi. Biz kendisinden kitap talep edince, bize yazmış olduğu (hep Osmanlıca yazar) Şuaları iki cilt halinde verdi. Ücretini sorduk, sadece cilt parasını istedi. O gün için çok cüz’i bir paraydı. Elle yazılan o hazine gibi Şuaları daha sonra Necmettin Şahiner bizden istedi ve onlar da rahmetli Mesut Zeybek’e verdiğimiz kitaplar gibi gitti.
En güzel sözlerinden birisi “Hizmette şahs-ı maneviye fiş daime takılı kalsın. Sakın fişi çıkarmayın.” Derdi. Küçük Ali ağabey, Risale-i Nur külliyatının bilhassa lahikalar kısmında çok yer almıştır. Emirdağ Lahikasında Üstad Hazretlerinin yazdığı bir mektupta; “Asa-yı Musa ahirlerinde bazı nüshalarında mübarekler pehlivanı Büyük Ruhlu Küçük Ali Kardeşimizin sualine karşı verdiğim bir cevap var. Onu okuyunuz…” diye muhtelif yerlerde olduğu gibi orada da yine ağabeyden bahsetmektedir. Bahsimize son verirken, bize ait bir şiirden parça ile o muhterem ağabeye rahmet duasıyla bitirelim.
Siyah Nur ile yazan divitleri,
Bazı zaman renkli mürekkepleri.
Önlerinde rahle Nur kâtipleri,
Hayalimde canlanır her an,
Maziyi hatırladığım zaman.
Üstad Hazretlerinin o ağabeye yaptığı dua: “Ya Erhamür-Rahimin! Celcelütiye’deki İsm-i Azam hürmetine, bu nüshayı yazan mübarekler kahramanı Küçük Ali’yi Hizmet-i İmaniyede muvaffak ve Cennette mes’ud eyle. Âmin.”